Önümüzde beş ay sonra yapılacak önemli bir seçim var: Yerel yönetim seçimleri. Peki, iktidar ve muhalefet, bu seçimler için ne yapıyorlar? İktidar harıl harıl hazırlanıyor, muhalefet ise, horul horul uyuyor. Muhalefete destek veren vatandaşlar da umutsuzca geleceğe bakıyor.
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri, geride kaldı. Bu seçimler sonucunda, Sayın Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52,5 oyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Meclis’te ise 8 partinin temsilcisi yer aldı. Dağılım şöyle: AKP 290, CHP 144, HDP 67, MHP 50, İYİ P. 40, SP 2, DP 1, BBP 1, Bağımsız 1 milletvekili. Bu partilerden AKP iktidar partisi, MHP iktidarın örtülü ortağı, BBP ise iktidarın kayıtsız ve şartsız destekçisi. Geriye 5 muhalefet partisi kalıyor. Muhalefet partilerinden Saadet Partisi’nin 2, Demokrat Parti’nin 1 milletvekili var. Sadece üçünün grubu var: CHP, HDP ve İYİ Parti.
Sayın Erdoğan ve AKP’yi ne kadar eleştirirsek eleştirelim. 2002’den bu yana kazandıkları her seçimden hemen sonra, bir sonraki seçimin hazırlıklarına başlıyorlar. Dünya görüşleri ne kadar aşırı muhafazakâr olursa olsun, kamuoyu ölçme ve değerlendirme araçları bilimsel, teknolojik ve çağdaş. Kamuoyu araştırmaları, anketler, soruşturmalar, yüz yüze görüşmeler, yazılı ve görsel basınla ilişkiler gibi her türlü halkla ilişkiler enstrümanlarını kullanıyorlar. Her seçimde kadrolarını ve adaylarını yarı yarıya değiştiriyorlar. Halk nazarında yıpranan anlı şanlı ve belediye başkanlarını bile süresi dolmadan istifa ettiriyorlar.
Peki, 24 Haziran Seçimleri sonucunda muhalefet ne yaptı, ne yapıyor? Seçmenlerin yüzde 48’i, yani yarıya yakını Muhalefet partilerine oy verdi. Bu seçmenler, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminde, iktidarın da parlatmasıyla, ikinci tura kalınacağı, o aşamada da seçimi muhalefetin kazanacağı ümidine kapıldılar. Ama iki defa sükûtu hayale uğradılar. Ana Muhalefet Partisinin seçim takip sistemi çöktü, millet seçimleri Anadolu Ajansının polisler marifetiyle alelacele topladığı sonuçlardan öğrenmeye mahkûm edildi. Seçim bitince Yüksek Seçim Kurulu’nun kapısına 50 bin cüppeli avukatla gideceğini söyleyen ana muhalefetin parlatılmış Cumhurbaşkanı adayı Sayın Muharrem İnce, o gece bilinmez mekânlara gitti, hakkında çeşitli şehir efsaneleri uyduruldu. Ve sonunda medyaya gönderdiği bir telefon mesajı ile hem işi bitirdi, hem de kendi bitti: “Adam kazandı!”. Film bitti, perde kapandı. O gece ortaya çıkması beklenen ikinci lider, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’di. O da ortaya çıkıp bir çift söz ve yorum yapmayınca, millet kaderine razı oldu. Sonuçları iktidarın sunduğu gibi kabul etti.
Muhalefetin seçim sonuçları üzerindeki sessizliği, seçimi takip eden günlerde de devam etti. Sonra, “Rakibini Cumhurbaşkanı adayı yapan Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı bir daha aday olmam” diyen Sayın İnce, taraftarı olan milletvekilleri aracılığıyla seçimli kurultay için imza toplama kampanyasını başlattı. İki taraf birbirini yaylım ateşine tuttu. Genel Merkez 600’e yakın delegenin oyunu, “Kurultay yapmaya yetersiz” diyerek dikkate almadı. Sayın Kılıçdaroğlu, sadece Başkanlık Divanı’nda 5-6 değişiklik yaparak sürece noktayı koydu. Sayın İnce açığa düştü, Cumhurbaşkanlığı adaylığından sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına talip olup olmama konusunda esnek bir tutum takip ediyor. “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan iktidarı alır” dediğine göre, teklif edilirse kabul edecek gibi. Sizin anlayacağınız CHP’de, birbirleriyle uğraşmaktan yerel yönetim seçimlerine hazırlanma tam olarak gündeme gelmiyor.
İYİ Parti’de de, seçimlerinden sonra uzun bir sessizlik yaşandı. Sonra Sayın Akşener, bir basın toplantısı yaptı ve “sekiz aylık bir parti olarak birçok engellemeye rağmen alınan yüzde 10 oy ve 43 milletvekili kazanmanın başarı olduğunu” belirtti. Ardından 21-23 Temmuz tarihleri arasında Afyon-Sandıklı’da seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere bir çalıştay düzenlendi. Üçüncü gün yapılan son oturumdan sonra Sayın Akşener, hem genel başkanlıktan istifa etti, hem de seçimli kurultay kararı aldı. Ortalık toz duman oldu. Çünkü bu taze siyaset fidanı İYİ Parti’nin birleştirici gücü, Sayın Akşener’di. Başka birinin şu anda parti bütünlüğünü sağlama şansı yoktu. Onun için bütün partililer seferber oldu, yurdun her yerinden günlerce İstanbul’daki ikametinin önüne taşındılar ve genel başkanlıkta kalmasını rica ettiler. Sayın Akşener, sonunda 12 Ağustos’ta yapılacak olağanüstü kurultayda genel başkanlığa aday olmayı kabul etti.
Sayın Akşener, olağanüstü kurultayda bütün delegelerin teklifi ve oylarıyla genel başkan seçildi. Genel İdare Kurulu ve Başkanlık Divanı yarı yarıya değişti. Ardından seçimlerde istediği illerde istediği sıraya giremeyen milletvekili aday adayları ile seçilemeyen bazı milletvekilleri adayları istifa etmeye başladılar. Bu arada Sayın Bahçeli’nin elini öpen bir milletvekili ile politikaya girdiğinin sekizinci ayında milletvekili seçilen bir genç akademisyenin istifası, kamuoyunda “İYİ Parti dağılıyor mu” söylentilerinin çıkmasına yol açtı. Aslında çalıştay, kurultay ve istifa sürecinin İYİ Parti’ye zarar değil yarar getirdiğini, bu sürecin daha işin başında olmasının, teşkilatlarda yeniden yapılandırma sürecinde doğru tercihler yapılmasına yardımcı olacağını düşünüyorum. Üzüldüğüm tek nokta, istifa edenlerin, yıllarını ülkesi için politika yapmış idealistlerin yerine, politik hayatımıza yeni değerler kazandırma düşüncesiyle tercih edilen yeni isimler olmasıdır. İYİ Parti de, bu hay huy içinde CHP gibi, yerel yönetim seçimleri hazırlıklarına başlamamıştır.
Hâlbuki AKP ve MHP, yasal olmasa da, 24 Haziran Seçimlerinde yaptıkları Cumhur İttifakı’nı bu süreçte de, devam ettirmek istemektedirler. Eğer böyle yaparlarsa, eskiye göre daha fazla Belediye Başkanlığı kazanacaklarını düşünmektedirler. Millet İttifakı’nın iki büyük ortağı, CHP ve İYİ Parti sözcüleri, seçimden sonra ittifak aleyhinde konuşmuşlarsa da, yine de bu seçimler için, örtülü de olsa, ittifak konusunu mutlaka gündemlerine almalıdırlar. Bunun için iki parti de seçim sonuçlarını göz önünde bulundurarak bir simülasyon çalışması yapmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, iki partinin de ellerindeki Belediye Başkanlıklarını kaybetmeleri söz konusudur. Mart 2019’da yapılacak bu seçimlerin her iki parti için de hayati seçimler olduğunu unutmamaları gerekir. Bu seçimlerdeki başarısızlık, gelecek seçimleri de, iktidarın kazanacağının göstergesi olacaktır.
CHP ve İYİ Parti, bir an önce iç problemlerini bir tarafa bırakarak, yerel yönetim seçimleri hazırlıklarını başlatmalıdırlar. İYİ Parti öncelikle, tamamını istifa ettirdiği il ve ilçe yönetimlerini yeniden yapılandırmalıdır. Ardından Milletvekillerini, Genel İdare Kurulu, Merkez Danışma Kurulu ve Yüksek İstişare Kurulu’nu, yeni İl ve İlçe Başkanlarını, sadece “yerel yönetim seçimleri” gündemiyle toplamalıdır. Ardından da, kamuoyu araştırmaları ve teşkilat yoklaması ile Kasım 2018’e kadar adayların belirlemelidir. Bu seçimde İYİ Parti, oylarını yüzde 10’un üzerine çıkaramaz ve mevcut belediye başkanlıklarını koruyup yeni belediye başkanlıkları kazanamazsa, çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacaktır.
Bu seçimlerle ilgili asıl tehlike, 24 Haziran seçimleri sonuçlarıyla morali bozulan, muhalefet partilerine güvenini kaybeden ve iktidarın yenilemeyeceği düşüncesine kapılan seçmenlerin sandığa gitmemesidir. O zaman seçime katılım oranı düşecek, bu da iktidar partisinin işine yarayacaktır. Bunun için, muhalefet partilerinin öncelikli görevi, seçmenlerinin üzerindeki umutsuzluk bulutlarını dağıtmak, bu yeni seçim için umut ve moral vermektir. Atatürk, 1919’da her şeyini kaybeden umutsuz bir milletin gönlünde yeniden umut ışığını yakarak ve parlatarak, Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandırmış ve Türkiye Cumhuriyeti ile taçlandırmıştır. Yoksa atı alan, bir defa daha Üsküdar’ı geçecektir.
Unutmayalım, muhalefetin görevi, milletteki umutsuzluğu sürdürerek iktidarı mutlu etmek değil, umut ışığını yeniden yakıp parlatarak seçmenlerini zaferle buluşturmaktır.