İslam, Dilimizle Anlatılmalı Ve Anlaşılmalı!

94

Kur’an-ı Kerim de ne yazılı ise virgülüne kadar değiştirmeden, şüpheye düşmeden kabul edilmelidir, görüşündeyiz. Zaten inanan insanın inancı da budur. Onu bozmaya çalışanlar, siyasi ve şahsi emelleri için kullananlardır. Ama Kur’an-ı Kerim şimdiye kadar defalarca bozulmaya yeltenilmiş ama onu kimse bozamamıştır, bir kelimesini dahi değiştirememişlerdir. Bu siyasi ve şahsi emelleri için kullananları da bugün herkes aşağı yukarı bilmektedir.

Kur’an-ı Kerimin Arapça olarak sürekli okunmasından dolayı, Türk Milleti ne dediğini anlamamaktadır. Ve bunu fırsat bilen din tacirleri İslamı kendi inisiyatiflerine göre anlatmakta, kendi çıkarları doğrultusunda İslam kullanılmaktadır. Bu yüzden dinimizin doğru anlaşılması için,  Atatürk Kur’an’ın Türkçe mealini yazdırmıştır. Elmalılı Hamdi Yazır’ın hazırladığı 9 ciltlik tefsir 1935 yılında, Kamil Miras tarafından hazırlanan “Sahih-i Buhari Muktasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi” isimli 12 ciltlik hadis tercümesi de 1928 yılında yayımlanmıştır.

Atatürk, Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesinin şu gerekçeyle yapıldığını anlatır:

“Türk, Kur’an’ın arkasından koşuyor, fakat onun ne dediğini anlamıyor. İçinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın.” Ayrıca bu gerekçeyle hutbelerin de Türkçeleşmesini sağlamıştır. Ona göre hutbe demek, nasa hitap etmek, yani söz söylemek demektir.

“Minberler halkın beyinleri, vicdanları için bir iyilik, doğruluk ve bir aydınlanma kaynağı olmuştur. Böyle olabilmek için minberlerden yankılanacak olan sözlerin bilinmesi, anlaşılması, sanat ve ilim gerçeklerine uygun olması gerekmektedir. Değerli hatiplerin siyasi ve toplumsal olayları ve medeni durumları ve gelişmeleri her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış bilgiler verilmiş olur. Bundan dolayı, hutbeler tamamen Türkçe ve çağın gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır” sözleri, onun bu düşüncesini yansıtmaktadır.

Bugün bir Alman, İngiliz Kur’an-ı Kerimi kendi dillerinde okuyup bizden daha iyi anlarken, biz Müslüman olduğumuz halde Kur’an-ı Kerimi okuyup anlayamıyoruz. İmam efendinin Arapça okuduğu ayette, bitkilerin büyümesi ve özelliğinden bahsederken, insanımız hoca efendinin kaideli ve makamlı okuduğu o bitkilerle ilgili ayete ağlayanlarımız oluyor. Çünkü ne anlam ifade ettiğini anlamadığımız için, sesin yanıklığı ve Allah’a olan inancımız da etkisi ile birçok insanı ağlarken görmüşüzdür. Ama sorsak ki okunanın hangi kısmına ağladınız? Bir cevap alma şansımız yoktur. İşte asırlardır, milletimizin Arapça bilmeyen ekseriyeti tarafından, İslam hakkında gerçek bilgileri öğrenemiyoruz. Bu hususta Arapça okunan kitabımız, okunurken hiç bir şey anlaşılmadığından, zaman zaman özellikle bir ayağı çukurda olan İhtiyarlarımızın haricinde vakit namazlarında çok az gençle karşılaşıyoruz.

Dini çıkar için kullanan cenah, Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmayan Arapça okunmasında direterek, hem maddi, hem siyasi çıkarlarına yeni çıkarlar katmanın peşinde devam etmektedirler.

Ancak Arap Hayranları tarafından Kur’an-ı Kerimin Arapça olarak sürekli okunması dolayısı ile Kur’anın ayet ve surelerinin ne dediği Türk Milleti tarafından anlaşılamamaktadır. Halkımızın bu hususta İslamı kullanan din tüccarları ve dini kullanan siyasi tacirler tarafından, İslamın kullanılmaması için, Kur’an -ı Kerim’in Türkçeleşmiş hali okullarımızda ders olarak okutularak, dinimizi herkesin doğru öğrenmesi sağlanmalıdır.

Aksi taktirde adam işte çıkar seçim konuşması sırasında bir dua okur,cahil halkta ;vay be ne Müslüman adam der, halkın gözünü boyar, emeline ulaşır ve yıllarca da malı götürür. Halkımızın çoğunun cahil olması dolayısı ile de, yıllarca bu ülkede adaletsizliklere çare bulunamaz. Ve her gün ülkemizde yöneticiler iyi niyetli olsa bile, İslamdan habersiz, hak, hukuk adaletten habersiz, Allah korkusu ve sevgisi olmayan insanlar, amirler, memurlar, gençler çoğalmaya devam eder. Zaten ülkemizin demokratik hayatına baktığımızda, dini çıkar için kullananlar hep malı götürerek, kazançlı çıkmışlardır.

Haksızlıklar, adaletsizlikler, şerefsizlikler, kadınlara ve çocuklara istismarlar sürekli artarak bugünkü ortama ülkemiz gelmiştir. Yapılacak en önemli şey; Kur’an-ı Kerimin okullarda ciddi bir biçimde Türkçe mealinin okutulması ve İslam Dininin nesillere doğru öğretilmesidir.

 

Saygılarımla