İzmit Belediyesinin yaptırıp bir parka koyduğu Recep Tayyip Erdoğan heykeli geçen hafta Türkiye’nin gündemine oturdu.
Bazılarının “Erdoğan’a benzemediği, çirkin olduğu, düşman bile yapmaz” diye eleştirdiği heykel Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile kaldırıldı.
Tayyip Erdoğan “Şahsımın heykelini yapmışlar. Buna çok üzüldüm, bu bizim değerlerimize terstir. Ne heykelimin dikilmesini ne masklar yapılmasını istiyorum” deyince diğer illerde yapılmış heykelleri de kaldırıldı.
Erdoğan bütün Türkiye’yi donatan afişlerdeki resimlerinden, her gün TV’lerde saatlerce seyrettiğimiz suretlerinden şikâyetçi değil.
Bu resimlerde genelde fotojenik olan Erdoğan’ın heykelleri ise gerçekten çok sevimsiz ve kalitesiz idi. Fakat anlaşılan Erdoğan’ın tepkisine sebep heykellerin kalitesi değil, “değerlerimize ters” olduğu kanaatinde olması.
Peki, kendisi hakkında “Allah’ın tüm vasıflarını üzerinde toplayan bir lider” denilmesi, “O’na dokunmak ibadettir”, “bizim için ikinci peygamber gibidir” gibi hezeyanlar değerlerimize ters değil miydi? Bu cümlelerde bir tapınma saiki, bir şirk hissedilmiyor mu?
Acaba Erdoğan değerlerimize gerçekten ters bu beyanatları verenlere bugüne kadar neden bir ders vermedi?
*********************
Resim ve Heykele Dinin Bakışı
Bazı Hadis kitaplarında “Resim ve köpek olan eve melek girmez” diye bir rivayet vardır. Fakat aynı kitaplarda Hz. Peygamberin evinde, üzerinde canlı resmi bulunan bezlerden yapılmış minder ve yastık bulunduğu da rivayet edilmektedir.
Bazılarının yaptığı gibi “madem resim olan eve melek girmez, ben de evimi resimlerle donatırım. Azrail de melek, ben o evde bin yaşıma kadar yaşarım” veya “o evde işlediğim günahlar yazıcı melekler eve girmediği için yazılmaz” gibi avam cevapları yerine uzmanları okuyalım.
- İlahiyatçı Prof. Dr. Nusret Çam konuyu şöyle anlatıyor:
İslam’da resim yapmanın yasaklandığını iddia edenler ayetleri değil, hep hadisleri delil getirirler. Bu konuda en çok bilinenlerden biri ise “Allah katında kıyamet günü azabı en şiddetli olan kimseler musavvirlerdir (resim yapanlardır)” hadisidir.
Bu hadisi yüzeysel bir bakışla ele aldığımız zaman herhangi bir şirk maksadı olmaksızın resim yapan kimsenin, Kuran’da çok acıklı azaba çarptırılacağı bildirilen katilden, soyguncudan, putperestten daha şiddetli azaba muhatap olacağını düşünmek gerekir. Oysa bu, aklen ve dinen mümkün değildir. Eğer resim yapmak bu kadar büyük cezayı gerektirseydi, mutlaka Kuran’da açık açık zikredilmesi icap ederdi.
Kaldı ki, buradaki “musavvir” kelimesinden maksadın, tapmak için put yapan kimseler olduğu “azabı en şiddetli” ifadesinde zaten zımnen mevcuttur. Zira dinimize göre en şiddetli cezaya çarptırılacak olan kimseler putperestlerdir.
- Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihalinde de benzer görüşe yer verilmiş: “İslâm öncesi dönem Araplarda, çoğu insan suretindeki çeşitli resim ve heykelleri (put) aracı-tanrı kabul ediyorlardı.
Müslümanların bu ilkel yanılgıdan iyice uzaklaşması ve bu yönüyle şirke bulaşma tehlikesinin azalmasına paralel olarak İslâm âlimlerinin de resim ve suretler konusunda daha müsamahakâr davranmaya başladıkları görülmektedir.
Böyle olunca, burada yasaklanan şey, resim ve suretin bizzat kendisi olmayıp, bunların kişileri şirke götürmesi, kutsallık ve tapınma aracı yapılması durumudur.
O halde anılan endişe ve tehlikenin mevcudiyeti oranınca yasak oluş hükmünün varlığını koruyacağı, bunun bulunmayıp daha çok bir ihtiyacın, estetik duygunun ifadesi olduğu durumlarda ise bu tür faaliyetleri aslî hükmü olan ‘mubah’ çerçevesinde değerlendirmenin uygun olacağı söylenebilir.”
Demek ki resim ve heykel, tapınmak maksadıyla yapılırsa günah imiş. Ahlaka ve edebe aykırılık hali ise sadece resim ve heykel için değil her alanda yasak olan bir durumdur.
Bugün dünyada Budistler ve bazı marjinal inançlar haricinde resim ve heykel tapınma maksatlı kullanılmıyor.
Türkiye’de de böyle bir tehlike yok. Bazıları Atatürk heykellerine “put” sıfatını verse de, bugüne kadar hiç kimse Atatürk’e tapmayı düşünmedi, resim ve heykellerini tapınma aracı olarak görmedi.
- Haber7.com da çıkan Hüseyin Akın imzalı yazıda meseleye bambaşka bir açıdan bakılıyor: “İnsanlık figüratif putçuluğu bırakalı yüzyıllar oldu. İdeolojilerin, kelime ve kavramların, arzu, istek ve tutkuların putlaştırıldığı bir yüzyılda yaşıyoruz. Dolayısıyla suretin insanı kıblesinden döndürecek bir yanı kalmamış veya diğer put unsurları onu etkisiz ve hükümsüz kılmıştır.
İnsan eylemlerini günah veya sevap olması niyetleriyle ilgilidir. Resim, heykel ve musikinin sanatkârı bu sanat dallarını toplumu ifsat için kullanıyorsa günahtır ve vebal altındadır.
Bunların dışında, eğer bir Müslüman heykel, resim ve müziği iyi güzel işlere vasıta kılıyorsa bu da Salih ameldir. Yaratıcıyı taklit şirk, yaratmayı taklit ise insanın Allah karşısında acziyet ve teslimiyetinin dile gelişidir. Bu dile getiriş bir nevi zikirdir.
Musavvir olan Allah’ın tasvirini taklit etmek de bu anlamda neden bir tespih olmasın?”