Takiyye “dini, manevi veya dünyevi zararları önlemek için kişinin inancını gizlemesi” olarak tarif ediliyor.
Dini içerikli internet sitelerinde “takiyye her Müslümanın şer’i görevlerinden biridir” diye tarif ediliyor.
Türkiye’de AKP’nin İslamcı tabanı ile Cemaat/ FETÖ içinde takiyye uygulayanların oranının çok yüksek olması bu inanışın eseri olsa gerektir.
Buna delil olarak gösterilen ayetlerde “can korkusu ve tehlikeleri önleme söz konusu olduğu zaman” Müslümanın inancını gizleyebileceği ifade ediliyor.
Bu ayetleri bazıları “hayatınızın ve bazı uzuvlarınızın imha edilmesinden korkmanız halinde”, bazıları buna ilave olarak “dünyevi bazı zararlara uğramak” hallerinde takiyye yapılabileceği şeklinde yorumluyor.
Ancak mesela Bilal-i Habeşi gibi ilk Müslümanların korkunç işkenceler altında bile inancını vurgulaması gibi örnekler bu yoruma ihtiyatla yaklaşmamızı gerektiriyor. Uzmanı olmadığım bir konuda ahkam kesmek istemem ama takiyyenin bir görev değil, belli durumlarda verilen bir ruhsat olduğunu düşünüyorum.
“Baskı ve istibdat ortamında, varlığınızı tehdit eden zulüm fırtınası karşısında” takiyyeden başka kurtuluş yolu bulunamayabilir. Ancak “dünyevi bazı zararlara uğramak” ihtimali karşısında da takiyye meşru mudur?
Daha da açalım. İktidarın sunduğu bazı nimetlerden mahrum olmak, muhalif olmanın bazı risklerine katlanmak da takiyye için gerekçe olabilir mi?
***************************************
İslamcılara Karşı Takiyye Yapan İslamcılar
İslam’da bir de “cihat” kavramı var. “İslam uğruna mücadele/ savaş” anlamına gelir. “Cihat eden” anlamına gelen “Mücahit” kelimesi Türkiye’de İslamcı kanatta erkek ismi olarak da çok kullanılır. Tayyip Erdoğan’ın mitinglerinde taraftarları “mücahit Erdoğan” diye tezahürat yapardı.
İslamcı kesimin önde gelenleri, Ak Parti’nin iktidar olarak büyük güç ve imkânlara kavuşmasından sonra çok önemli bir değişim yaşadılar.
“Önce mücahit idiler, sonra müteahhit, daha sonra her şeye müsait oldular.”
Yıllarca takiyye yaparak varlıklarını sürdürmüş olan bu kesimin yaşadığı değişime başka bir değişim eşlik etti.
Dünün mağdurları bugün adalet, hukuk, ahlak gibi kavramlardan çok uzaklaştılar.
Şimdi gelişmeler bizi bambaşka bir noktaya getirdi:
İktidarda olan “İslamcılara” karşı takiyye yapan “İslamcılar” türedi.
Üstelik bunlar sadece FETÖ’cüler değil.
İktidarın sunduğu bazı nimetlerden mahrum olmak, muhalif olmanın bazı risklerine katlanmaktan çekinen “Müslümanlar” da iktidara karşı inancını saklıyor.
16 Nisan referandumu öncesi bazı AKP’liler sosyal medyada “evet” kampanyasına katkı sağlıyor. Aynı şahıslar özel sohbetlerinde, bu kadar gücün tek kişiye verilmesini doğru bulmadığını, referandumda “hayır” oyu vereceğini açıklıyor.
Yeni takiyyeciler yılların takiyyecileri için bir ilahi ders olmalı.
********************************************
Evetçi Görünen Hayırcılar
AKP yandaşı araştırma şirketi ANAR‘ın araştırma sonucuna göre hala “AK Partililerin yüzde 35’i evet demiyor.”
Yaklaşık 8 milyon kişiye tekabül eden bu kesim takiyye yapmayı beceremeyen bir kitle olmalı. Çünkü içinde bulunduğumuz siyasi şartlarda, iktidarın müthiş hegemonyası altında “evet” demeyeceğini açıklamak bir cesaret işi. Bu kesimin büyük çoğunluğunun “hayır” diyeceği veya en azından referanduma katılmayacağı anlamına geliyor.
AKP bunları kazanmak için ciddi projeler geliştiriyor.
Fakat bir de yukarıda bahsettiğim takiyyeci evetçiler var. Yani evetçi görünen hayırcılar. Bunların oranını bilemediğimiz gibi tahmin de edemiyoruz.
AKP’nin bunları kazanması pek mümkün değil.
Bu bakımdan da bu referandum diğer seçimlere benzemiyor.
AKP beklemediği kötü bir sonuçla karşılaşırsa “yeni takiyyeciler” yüzünden olacak.
*******************************************
MHP ve Takiyye
Ülkücüler takiyye kültürüne çok uzak bir kesimdir. “Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan” bu kesim Bilal-i Habeşi gibidir. Onlar en ağır işkenceler altında bile inançlarını saklamadılar. Bu özelliklerinin de çok ceremesini çektiler.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 180 derece görüş değiştirmesi, Saraya ve hükümete biat eder bir tavra dönmesinin yarattığı şaşkınlık bundandır.
Bahçeli’nin değişiminin benzerlerini Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu örneklerinde önceden gördüğümüzde yadırgamamıştık. Çünkü bunlardan ülkücüler gibi köşeli bir siyaset zaten beklenmiyordu.
Devlet Bahçeli ile MHP yönetimi ve genel başkanın izinden giden bir kısım ülkücüler yeni duruma uymakta çok beceriksizler. Giymeye çalıştıkları elbise üstlerinden dökülüyor. Yaptıkları ipe sapa gelmez konuşmalarla parti yönetimine sadık son kesimi de muhalif kanadın şemsiyesi altına gönderiyorlar.
Ülkücülerin yüzde 90’ı bu eski arkadaşlarının peşinden gitmeyecek. Tek adam yönetimini değil, Parlamenter Sistemi tercih edecekler. Çünkü ülkücülerde “biat kültürü” yoktur.
9 Işık içindeki en önemli maddelerden biri olan “hürriyetçilik ve şahsiyetçilik” kendini gösteriyor.
*******************************************
Osman Pamukoğlu İzmit’te idi
HEPAR‘ın Onursal Başkanı Osman Pamukoğlu “Hayır kampanyasına” İzmit’te başladı.
18 Şubat’ta Ankara’da “Türk Milliyetçileri Hayır Diyor Platformu” tarafından düzenlenen toplantıya katılmış ve toplantıda çok ilgi görmüştü.
Pamukoğlu İzmit’teki Otelin salonunu dolduran, tamamına yakını gençlerden oluşan kitleye konuştu. Önce Birinci Dünya Savaşı sonrasını ve Kurtuluş Savaşı yıllarını anlattı.
Mustafa Kemal Paşa‘nın çektiği sıkıntılardan örnekler verdi. “Kütahya’da 34 bin askerin sevk edildiği cepheden 30 bin asker silahlarıyla beraber kaçtı. Kalan 4 bin asker de kıyafet ve teçhizatı olmadığından cephede aç ve soğuktan titreyerek savaştılar. Tarihi bu gerçekleriyle beraber anlatmalıyız” dedi.
Sadece, İngilizlerin donattığı ve desteklediği Yunanla, İtalyan ve Fransızlarla değil, 22 adet iç isyanla ve de açlıkla, yoklukla boğuşulduğunu, bunun için inanılmaz bir sabır gerektiğini söyledi.
“Bütün bunlara rağmen, düşmanın Polatlı’ya geldiği, Ankara’nın boşaltılmasının gündeme geldiğinde Gazi Meclis Atatürk’e ‘Başkomutan’ unvanını ve yetkilerini vermek istemedi. Başkomutanlığın 3 ay uzatılmasında da aynı tereddüt hâsıl oldu.”
“O Meclis ki, milletvekilleri Sakarya’da bizzat cephede savaşarak Gazi unvanını almıştı.”
“Atatürk’e o şartlarda verilmek istenmeyen yetkiler şimdi bir kişiye verilmek isteniyor.”
Pamukoğlu Paşa ayrıca mealen şu yorumlarda bulundu:
“Referandumda şu sıralarda ‘Hayır’ oyları önde. Fakat sonuçları etkilemek için birileri 50 gün içinde bazı olaylar çıkarabilir. Mutlaka ‘Hayır’ oyları fazla çıkmalıdır.”
“İster evet, ister hayır çıksın, referandumdan sonra bir seçim olacaktır. Şu andaki siyasi parti liderleri yerinde olmayacak.”
“15 Temmuz Darbe Teşebbüsü sonrası her gün 2 milyon insanın meydanlarda olduğu süreçte terör örgütleri bombalı saldırılar yapmadı. Son referandum kararından sonra da bu türlü eylemler yapılmadı. Terör örgütlerinin arkasındaki güç(ler) ‘evet’ ve ‘hayır’ ın gidişatına göre ve kendi menfaatlerini dikkate alarak, referandum sonucuna kadar ortalığın sütliman olduğu bir ortam yaratabilir. Ya da tam tersine saldırılar olabilir.”