Hâlâ Anayasa ve Başkanlık’mı

96

Aslında, hiçbir gündeme girmemek ve sadece ŞEHİTLERİMİZE ağıtlar yakmak istiyorum, ama her konu birbiri ile ilgili olduğu için hepsinin toplamı olan konulardan bahsetmek gerektiğine de inanıyorum.

Artık, her gün 5-10 Şehidimiz var ve normal hale geldi.

Yazıklar olsun!

Analar ağlamasın diye açılım, saçılıma destek verenlere yazıklar olsun.

Bugün, sanki öyle dememişler gibi, teröristlere benden fazla düşman görünenlere hayret etmemek mümkün değil.

Ülke, kan gölüne dönmüş, bizim yönetici olduğunu iddia edenlerimiz ve onların destekçileri hâlâ, anayasa, başkanlık gibi konularla meşguller.

Vallahi de, billahi de bu kadarını beklemiyordum.

Biraz susarlar, bir dönem susarlar diye ümit ediyordum.

Yanılmışım.

Susmuyorlar.

Ülkede ne olursa olsun, ne kadar insanımız boş yere ölürse ölsün, ne kadar Şehidimiz olursa olsun, ülke isterse kan deryasına dönsün, susmuyorlar.

Sadece, kendileri var, sadece oturmaya devam etmek istedikleri koltuklar var, sadece kendilerinin menfaatleri var.

İnanılmaz, inanılmaz, inanılmaz.

Yahu, biraz susun bari bir süre susun bari.

Yahu, sizleri kim yetiştirdi?

Yahu, sizler nerede yetiştiniz?

Yahu, sizler nasıl yetiştiniz?

Aynı topraklarda, aynı ortamlarda, aynı inanışlarda, aynı tarihlerde yetişmedik mi?

Nasıl birbirimizden bu kadar uzağız?

Siz neye inanıyorsunuz?

Şu anda ülkenin anayasa değişikliği gibi bir konu ile ilgili sıkıntısı mı var?

Anayasa değişikliği, başkanlık gibi konular, size destek verenler dâhil kimin, ne kadar umurunda?

Neden ısrar ediyorsunuz?

Ülkede, insanlarımız bir travma yaşama durumuna gelmişler.

Evimizde, çevremizde insanlara korkmayın telkinlerinde bulunmak zorunda kalıyoruz.

Yazılarımızda, sürekli topluma moral vermeye çalışıyoruz.

Ama siz çıkıyorsunuz, anayasa, başkanlık gibi gündemin en son konularını öne alarak, bütün yaptıklarımızı yıkıyorsunuz.

Ve sonra da, birlik olalım, teröre karşı omuz omuza olalım diye yalvarmaya başlıyorsunuz.

Allah rızası için biraz susun!

Neye inanıyorsanız onun adına biraz susun!

İnanın, yazmak istediğim o kadar çok konu var ki, bu şekilde yazmak zorunda olmaktan dolayı utanç duyuyorum, üzülüyorum.

Yorulduk!

Biz yorulduk, tüm toplum yoruldu, tüm ülke yoruldu!

Size nasıl destek verilebildiğini anlamaya çalışmaktan yorulduk!

Yaptıklarınızın toplumun bir kesimi tarafından nasıl görülmediğini, görülemediğini düşünmekten yorulduk!

Enerjimizi, bu konulara harcamaktan yorulduk!

Allah rızası için, normalleşin, biraz susun!

Bu durum hepimizi içine çeken bir anafora dönüştü.

Yarınımızı düşünemez, geleceği göremez olduk. Dolayısıyla, müthiş bir istikrarsızlığın içinde kıvranıyoruz.

Gittiğim hiçbir yerde, görüştüğüm hiçbir kimsede, ülkenin içine düştüğü karanlıktan başka konu yok.

Buna nasıl dayanılır?

Böyle nasıl, nereye kadar yaşanır?

Bugüne kadar, felâket tellallığı yapmamak için hep moral verme gayretinde olduk. Kötü durumların geçeceğini söyleme çalıştık, dilimiz döndüğünce.

Ama artık inandırıcılığımızı kaybettik gibi.

Olsun, yine de son söz olarak söyleyeceğim:

Her gecenin bir sabahı vardır.