Sorumlusun Şimdi Ağ-la-ma-ya-cak-sın!

101

Seçimleri geride bıraktık ve aslında çok ta sürpriz olmayan bir tablo ile karşı karşıya kalındı. Oylarını düşürüp tek başına iktidar olmayı kaybeden AKP ve destekçileri kendilerine oy vermeyen herkesi ‘vatan haini’ olarak suçlamaya devam ediyorlar. Peki niye? HDP’ ye oy vermek PKK’ya oy vermek demekmiş.

Bozuk saat misali bunca senedir ilk defa doğruyu söylediler. HDP’ denen parti dağdaki terörist örgütün şehirdeki siyasal uzantısından başka bir şey değildi. Bunu hepimiz biliyorduk. Asıl şaşırdığımız nokta ise bu vizyon sahibi, ileri görüşlü, her biri bir toplum bilimci, bir siyasal sistem analisti, politika uzmanı, alimden daha alim olan AKP’ seçmeninin bu duruma oldukça sert tepki vermesiydi. Biz kendilerinden bir özeleştiri beklerdik.

‘Çözüm süreci’ denen sürecin bu noktalara gelebileceğini, bunun sonucunda kötü şeylerin olacağını, kullanılan bütün enstrümanların yanlış olduğunu defalarca kendilerine söylenirken çözüme destek vermeyenler için ‘üstün empati’ yetenekleri ile ne düşündüklerini çözümlemeye çalışıp, destek vermeyenleri ‘terörist’, ‘kandan beslenen’ gibi sıfatlarla adlandırıyorlardı.

Aslında ‘sorumlu’, ‘suçlu’, ‘hain’ çok uzakta değil. HDP’nin meclise girmesinde en büyük hak sahibi ve fedakarlık yapanlar yine kendileriydi! Seçim kaybedilirse boğazlarda duran hayali düşman gemileri işgale başlayacak olduğu için kefenleri yanlarında, kelleleri koltukta gezen bu ileri seviyede vatan sevdalıları bunu nasıl oldu da göremedi. Vatan kavramının ‘para’ ile ölçülememesi buna sebep olmuş olabilir mi bilemiyoruz tabi.

Neler deniyordu peki o barışı getirecek süreçte, neler olmuştu, neler olacaktı. Biraz hatırlamakta fayda var elbette.

O zaman Başbakan olan sayın Erdoğan, ‘teröristle görüşen şerefsizdir, böyle bir şey mümkün mü?’ dedikten çokta sonra olmayan bir zamanda Oslo’da PKK ile müzakereler başlamadı mı? Sonra Habur’daki rezalette yine kendisi; ‘bu görüntüler içimizi umutla dolduruyor’ demedi mi? Yine kendisi 2013 yılında Diyarbakır’da; ‘dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz’ demedi mi?

Diğer yandan ‘Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki kardeşlerinize selam gönderen o değil miydi? Hatırlayın rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘Diyarbakır’da yargılanmalı ve ilk fırsatta da Habur’da infazı yapılmalıdır’ dediği Barzani’nin ayakta alkışlandığı, Şivan Perver’in ağırlandığı, el ele yüründüğü, sevgi gösterilerinin yapıldığı, ‘megri megri’ türküsünde birlikte ağlanıldığı günü! Ortaya çıkarılan bir ‘iyi’, bir ‘kötü’ PKK hikayesi. Şimdi sorun bakalım iyi olan mı kötü olan mı girmiş meclise!

Sonrasında Başbakan Davutoğlu’nun ‘Kobani’ye selam ediyorum’ çıkışı. Ekranların derin analizcisi Yiğit Bulut, ‘Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor’ demedi mi? Beşir Atalay, ‘Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncemiz’ demedi mi? Mehmet Metiner, ‘Öcalan Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlıyor’ demedi mi? Yalçın Akdoğan, ‘Öcalan’ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var’ demedi mi? Bülent Arınç, bu süreç için ‘dağa çıkışlar daha nitelikli hal aldı’ demedi mi? Peki eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ‘Öcalan bölgenin reel politiğini daha sağlıklı okuyor’ demedi mi?

Bakın yabancı değil yine AKP’nin Ermeni Milletvekili Etyen Mahçupyan: ‘Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var. Nadir insanlardan birisi’ demedi mi? Avanelerden Nihal Bengisu Karaca: ‘Öcalan çıktı geleceği gösteren bir konuşma yaptı. Eğer Öcalan’ın Nevruz’da uzattığı eli havada bırakırsak bunun vebali altında kalırız’ demedi mi? KCK’ dan serbest bırakılanlar akil adam olmadı mı?

 

Yine ‘doğrunun tek adresi’ olarak izlediğiniz medya organları size ‘mübarek’ bir ‘Öcalan’ kakalamaya çalışmadı mı?

Şimdi bütün bunlar olmuşken bunlara destek vermiş olan sizler ne cüret ki çıkıp ta ‘vatanseverlik’ taslıyorsunuz. Aşık mecliste olur da maşuk hiç dışarıda kalır mı?

Sorumlusun ve ağ-la-ma-ya-cak-sın!