Kanatları Mıhlanmış Zümrüdüanka

94

Geçen hafta kaldığımız yerden Azerbaycan izlenimlerimizi sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.

Bakü’de ilk gün ulaşımımızı sağlayan Ilgar Bey’in de ahbabı olan değerli edebiyatçı Yaşar Gasımbeyli ile sohbet ediyoruz. Gasımbeyli Türkiye’den geldiğimi duyunca sanki yıllardır görmediği öz kardeşini bulmuş gibi hasretle sarılıyor. Koyu bir sohbete dalıyoruz.

Türkçenin ve Türk Dünyası’nın sorunları üzerine anlattıkça anlatıyor. Sonra birden susuyor, gözlerimin için bakarak: “Biliyor musun, Türk Dünyası neye benziyor?” diye soruyor.

“Türk dünyası aynen Zümrüdüanka kuşuna benzer. Türkiye bunun başıdır, Azerbaycan canıdır, Türkistan gövdesidir ve Doğu Türkistan ile Güney Azerbaycan ise bunun kanatlarıdır. Bugün kanatlarımızı mıhlamışlar. Zümrüdüanka kanatlarını açıp, silkinse; bir havalansa, onu hiçbir güç tutamaz. Dünyaya yeniden adalet ve nizam verir ama ne yapalım ki şimdi kanatlarımız mıhlıdır!” diyor.

Bakü’de Azerbaycan Basın Konseyi’ni ziyaret ediyoruz. Burada yapılan görüşmelerde Gaspıralı İsmail Bey’in yüz yıl önce başardığı Türk Dünyası’nın her yanında okunan Tercüman Gazetesi ölçüsünde ve ortak Türkçesi’nde şu anda bir gazete olmadığının eksikliğinin kendini hissettirdiği vurgulanıyor. Ortak bir Türkçe ile yüz yıl önceki şartlarda yapılan bir çalışmanın bugünkü teknolojik imkânlar ve 8 bağımsız Türk Devleti bulunmasına rağmen gerçekleştirilememesinin ortak duygu ve düşüncelerin oluşmasında hissettirdiği eksiklik vurgulanıyor. Türkiye’nin Kıbrıs konusunda, Azerbaycan’ın Karabağ konusunda ve Makedonya Türklerinin maruz kaldıkları asimilasyon süreci konusundaki sıkıntılarını Türk Dünyası’na layıkıyla anlatamadıkları ve kardeş ülkelerin kamuoyunun bu konularda yeteri kadar bilinçlenemediği ve yönetimlerine gerekli baskıyı yapamadıkları örnekleriyle ortaya konuyor.

Bu konuda Türkiye Türkçesiyle ve ortak 32 harften oluşan bir alfabeyle yapılacak yayınlar ve oluşturulacak yazılı basının yaygın dağıtım ağı, kanımca çözüm olabilecektir. Türkiye’nin ve diğer Türk devletlerinin sahip olduğu uydu yayın sistemlerinin yaygınlaştırılması ve yayınların içerik kalitesinin de yükseltilmesi izlenebilirliğini daha da artıracaktır.

Ertesi gün Azerbaycan Türk Sanayici Ve İşadamları Derneği ziyaretinde Başkan Yavuz Keleş Türk Dünyası’ndan gelen biz yazarları kabul etti. Başkan Keleş, “Biz sadece Azerbaycan ve Türkiye’yi değil, 20 milyon kilometrekaredeki 500 milyon insanı ön görerek yatırımlarımızı yapıyoruz” dedi. 300 üyesi olan derneğin, üye kaydında seçici olduğunu ve belli kriterleri yerine getiren büyük firmaları üye olarak kabul ettiklerinden bahisle 7,5 milyar dolar yatırım hacmi, yıllık 6,5 milyon dolar iş hacmi ile 60 bin kişiye istihdam imkânı sağladıklarından bahsetti. “Kuruluş amacımız ekonomik. Azerbaycan ve Türkiye’deki ekonomik ilişkileri daha da canlandırmak hedefimiz. Ama kültürel çalışmalarımız da var. Azerbaycan ile Türkiye arasında bir köprü oluşturuyoruz. Artık Türk Dünyası’nı da hedef aldık. Dünyanın neresinde bir Türk varsa ekonomik ve kültürel çalışmalar yapıyoruz. Türk Dünyası’nda birçok sıkıntılar var. Bizim nüfusumuz 500 milyon. Bu insanlara karşı sorumluluğumuz var. Burada yazar, çizerlere de görevler düşüyor. Yatırım yapmak bizim görevimiz. Ekonomik birliğin yanında, kültürel birlik de önemli. Türk Dünyası’nın ortak dili ve ortak alfabesi olmalı. Bu, sıkıntıları aşmada ve ekonomik işbirliğinin gelişmesinde ortak alfabe ve dil çok önemli bir güç olacaktır. Çünkü iletişim kurabildiğiniz kişilerle ancak ticaret yapabilirsiniz” dedi.

Ertesi gün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Bakü temsilciliğinde Türk Dünyası yazarları onuruna düzenlenen davete katıldık. Azerbaycan’dan çok sayıda milletvekilinin iştirak ettiği davette ayrıca Makedonya Parlamentosu’ndaki 2 Türk Milletvekili’nden birisi olan Enes İbrahim de iştirak etti.

Burada KKTC’nin önemi ve Türkiye ile KKTC’nin haklı davasında dünyaya kendini daha iyi ifade edebilmeleri için yazar ve edebiyatçılara düşen görevler üzerinde duruldu. Rum tarafının sürekli basın yoluyla ve romanlarla, şiirlerle dünya kamuoyunda bir propaganda rüzgârı estirdiği ancak Türk yazarların haklı olunan bir davada aynı derecede yayın yapmadığı dile getirildi. Aynı durumun Ermeni işgalindeki Yukarı Karabağ için de geçerli olduğu vurgulandı.

Bakü olabildiğince modern bir şehir, alt ve üst geçitleri, yaya tünelleri, metrosuyla tam bir metropol. Dil konusunda hiçbir sıkıntı yaşamıyorsunuz.

Ülke, özellikle son dönemde gelişmesini katlayarak sürdürüyor. Ancak dış devletlerin, okyanus ötesi güçlerin belli hesapları için müdahil olma çalışmaları da sürüyor. Türkiye ile olan çok sıkı ilişkiler, ne yazık ki bazı kendini bilmez gazeteciler tarafından bozulmak maksadıyla sanki özel bir gayret gösteriliyor. Özellikle Bursa’da geçen yıllarda yaşanan bayrak krizi bunun en açık örneği. Bu konuda her iki ülkenin de ama özellikle de Türkiye’nin basın mensuplarına ve basın cemiyetlerine öz denetim anlamında büyük görev ve sorumluluk düşüyor.

Gözlemlediğim kadarıyla Azerbaycan’daki istikrarı ve Türkiye ile olan sıkı ilişkilerini çekemeyen ABD, Rusya, İran ve Ermenistan her türlü NGO (gayri resmi örgütlenme) faaliyetini sürdürüyor. Geçmiş yıllarda Azerbaycan seçimlerinde “Bush gel bizi kurtar” pankartı taşıyanlarla, Türkiye’de “Azerbaycan KKTC konusunda bizi desteklemiyor” diyenler aslında aynı zihniyetin mahsulleri.

İzlemlediğim kadarıyla Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri oldukça iyi yönde ve her iki hükümet de bu konuda iyi niyetle yoğun bir gayret gösteriyor. Tek eksiklik ise halklar arasında birbirimizden gerçek anlamda habersizliğimiz ve iletişim kopukluğumuz.