‘Üç Aylar, Cenneti Kazandıran Kutlu Bir Dönemdir.’

88

İlahiyatçı Yazar Cemil Tokpınar ile Mübârek Üç Aylar’ı konuştuk.

 

Oğuz Çetinoğlu: Bu yılın üç aylarının başlaması vesilesiyle üç aylarla ilgili olarak genel bir değerlendirme yapar mısınız?

Cemil Tokpınar: Üç aylar, cenneti kazandıran kutlu bir dönemdir. Arınma, bağışlanma ve ibâdetlerin fazlaca yapıldığı aylardır. Hicrî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarına denir. Kandil gecelerinden dördü bu aydadır. Recep ayının ilk gecesi Regaib, 27. gecesi Mi’rac gecesidir. Şâban ayının 15. gecesi Berat, Ramazan ayının 27. gecesi ise Kadir Gecesi’dir.

Peygamberimiz (sav); ‘Recep, Allah (cc)’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ayı ise ümmetimin ayıdır‘ buyurmuş ve ‘Allah’ım, Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a eriştir.’ Diyerek dua etmiştir.

Bu aylarda ve belirtilen gecelerde Cenab-ı Hakk’ın rahmet, mağfiret[1] ve inayetinin[2] coştuğu mübarek ve muhteşem bir mevsimdir. Adeta manevî bir pazar, panayır ve fuar gibidir.

Nasıl ki, belirli günlerde ve mevsimlerde açılan pazar ve fuarlarda bol çeşit sergilenir ve yüksek indirimler uygulanır; ‘Üç Aylar‘ dediğimiz Recep, Şaban ve Ramazan aylarında da bildiğimiz indirimleri aşan muhteşem fırsatlar vardır.

Üç aylarda bulunmak ve Ramazana erişmek başlı başına bir nimet ve lütuftur.

Bu aylar öylesine büyük bir fırsatlar zinciridir ki, ihya edilmesi, Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği ecir ve mükâfatları on kat arttırmaktadır.

Çetinoğlu: Üç ayların fazileti nereden kaynaklanıyor?

Tokpınar: Üç ayların her günü mübarek olduğu gibi, bilhassa bu aylarda idrak edilecek olan Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin bulunması üç aylara ayrı bir kıymet ve meziyet kazandırmıştır.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) diğer aylara göre Şaban ayında daha çok ibadet eder, ‘Şaban günahları temizleyendir.’ diyerek kıymet ve faziletini belirtirdi. (Keşfü’l-Hafû. 2:9)

Peygamberimizin Şaban ayına gösterdiği bu hürmetin bir sebebi de peşinden gelecek olan Kuran ayı Ramazandan dolayı idi. Peygamberimiz (s.a.v.) ‘Ramazandan başka en faziletli oruç ayı hangi aydadır?’ sorusuna şu cevabı vermiştir: ‘Ramazanı tâzim[3] için Şaban’da tutulan oruçtur.’

Çetinoğlu: Müslümanlar bu ayı en mükemmel şekilde nasıl değerlendirebilirler?

Topkıpar: Başta Hz. Âişe Validemiz olmak üzere sahabelerin beyanına göre Peygamberimiz bazen Şaban ayının tamamını, çok kere de çoğu günlerini oruçlu geçirirdi.

Yine Şaban ayındaki oruç hakkında Hz. Âişe’nin (r.anha) şöyle bir rivayeti vardır:

Resûlullah (s.a.v.) bazı aylarda çok oruç tutardı. Hatta biz, O’nu bu ayda hiç iftar etmedi sanırdık. Bazı aylarda da çok iftar ederdi. Hatta biz, bu ayda hiç oruç tutmadı derdik. Resûlullah’ın (s.a.v.) Ramazandan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şaban’daki kadar oruç tuttuğu bir ay da görmedim.’ (Buhârî, Savm: 51)

Hz. Âişe Validemiz, başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler: ‘Resûlullah (s.a.v.) senenin hiçbir ayında Şaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu: ‘Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir.’ (Müslim, Siyam: 177)

Yine Hz. Âişe, İbn-i Mâce’de geçen başka bir rivayetinde de, ‘O (Resul-i Ekrem) Şaban ayının tamamını oruçla geçirerek nihayet Şaban’ı Ramazan’la birleştirirdi.’ (İbn-i Mâce, Savm: 4) diyerek Peygamberimizin bu ayda çok oruç tuttuğunu ifade etmektedir.

Çetinoğlu: Bu iki rivayet arasında çelişki var gibi bir düşünce uyanıyor. Ne dersiniz?

Tokpınar: Aralarında çelişki var gibi görünen bu iki rivayeti inceleyen hadis âlimleri, Peygamberimizin bazı seneler Şaban’ın tamamını, bazı zamanlarda da çok günlerini oruçlu geçirdiği kanaatine varmışlardır. Zaten hadiste geçen ‘tamamı‘ manasına gelen ‘küll‘ kelimesi Arapçada çoğunluk manasında da kullanılırdı.

Her iki rivayetten Şaban ayının tamamını oruçlu geçirmenin veya bir kısmında oruç tutmanın caiz olacağı hükmü çıkarılmaktadır.

Çetinoğlu: Şaban ayında oruç, namaz ve sadaka gibi ibadetlerin fazla yapılmasının hikmeti nedir?

Tokpınar: Şaban ayında oruç, namaz, sadaka gibi ibadetlerin ve diğer imanî ve İslâmî hizmetlerin fazla yapılmasının bir hikmeti de, devamında gelecek olan Ramazan ayı için zihnen, bedenen ve ruhen bir hazırlık ve alışkanlığa sebep olmasıdır. Çünkü bazı insanlar ‘Nasıl olsa, Ramazan gelince daha çok ibadet ederiz‘ diye gaflet ve tembelliğe kapılabilirler. İşte Şaban’da yapılan ibadetler bu perdeyi yırtmaktadır.

Çetinoğlu: Bu düşüncenin dayanağı var mı?

Tokpınar: Bu gerçek, şu hadiste açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır: Hz. Üsâme bin Zeyd (r.a.) Resûlullah’a sorar: ‘Yâ Resûlallah, Şaban ayında tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim.’

Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar: ‘Recep ve Ramazan ayları arasındaki şu Şaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki ameller, âlemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim.’ (Neseî, Savm: 70)

Çetinoğlu: İnsanların çoğu, oruç ibadetinin yalnızca Ramazan ayında yapılacağını düşünüyor.

Tokpınar: Toplumda oruç çok ihmal edilmiş, neredeyse unutulmuş bir ibadettir. Ramazan ayı dışında oruç tutan kimseler pek azdır. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oruç tutmayı çok severdi. Neredeyse yılın yarısını, belki daha fazlasını oruçlu geçirirdi. Başta Ramazan ayı olmak üzere Üç Aylarda tuttuğu oruçlara ilave olarak, Muharrem, Şevval, Zilhicce aylarının bir kısmında, Eyyâm-ı Bîd[4] ile her haftanın pazartesi ve perşembe günlerinde oruçlu bulunan Allah Resulü (s.a.v.) bazı günlerde yiyecek bir şey olup olmadığını sorar, olmadığını öğrenince oruca niyet ederdi.

Çetinoğlu: Ramazan ayını yalnızca ibadet ayı olarak değerlendirmek doğru ve yeterli mi?

Tokpınar: On bir ayın sultanı mübarek Ramazan ayı, müminler tarafından yapılan bütün ibâdetlerin zirveye ulaştığı, buna karşılık Cenab-ı Hakk’ın rahmet, mağfiret ve inayetinin kat kat arttığı, çağlayanlar gibi coştuğu bir aydır. Namaz, oruç, Kuran ve dua ile birlikte infak[5] ve dinî hizmetler bu ayda benzersiz bir şekilde artar, manevî atmosfer her yeri kaplar, insanlar adeta melekleşir.

Çetinoğlu: Peygamber Efendimizin bu konuda emir ve/veya tavsiyeleri var mı?

Tokpınar: Sahâbe efendilerimizden Ubâde bin Sâmit (r.a.) Ramazan ayının başladığı bir günde Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatır: ‘İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner, günahlar affedilir, dualar kabul  edilir. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdiriniz. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.’ (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 99)

Çetinoğlu: Ramazan nasıl bir aydır?

Tokpınar: Ramazan her yönüyle bir ibâdet mevsimidir. Her mümin namazı, orucu, iyilikleri, Kur’an’la münasebeti, hizmetleri ve duasıyla bu rahmet ve bereketten nasibini almaya çalışır. Bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğu günahları için Allah’tan af diler. Rabbine dua ve niyazda bulunur.

Cenab-ı Hak da kulunun bu samimi dua ve niyazını karşılıksız bırakmaz, günahlarını affeder, rahmetine gark eder, yaptığı iyiliklere de kat kat sevaplar verir.

Çetinoğlu: Ramazan’ın bu özelliklerini belirten hadislerden bir örnek verir misiniz?

Tokpınar: Ramazan ayının kudsiyet ve bereketini bildiren şu uzun hadis-i şerifin her bir cümlesi, bizlere ebediyetten müjdeler vermekte, Cennet nimetleri gibi gönlümüzü ferahlandırmaktadır.

Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor: ‘Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Şaban ayının son günlerinde bize irat ettiği bir hutbede şöyle buyurdu: ‘Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.

Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.

Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat[6] ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennet’tir.

Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ay müminlerin rızkını arttıracak aydır.

Bu ayda her kim oruçlu bir mümine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.’

Ashâb-ı Kiramdan[7] bazıları, ‘Ya Resûlallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz‘ dediler.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ‘Allah bu sevabı bir tek hurmayla, bir içim suyla, bir yudum sütle oruçlu mümine iftar ettirene de verir‘ buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler: ‘Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur. Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allah da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.

Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasleti fazlasıyla bulundurmaya çalışınız. Bu dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisinden ise hiçbir zaman ayrı kalamazsınız.

Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir.

Vazgeçemeyeceğiniz diğer iki hasletin biri Allah’tan Cenneti istemek, diğeri de Cehennemden Allah’a sığınmaktır.

Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.’ (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 94)

Çetinoğlu: Röportajımızı bitirmeden önce, özet mahiyetinde Ramazan ayının özelliklerini bir daha belirtir misiniz?

Tokpınar: Ramazan, namaz ayıdır.

Ramazan Kur’an ayıdır.

Ramazan dua ayıdır.

Ramazan infak ve paylaşma ayıdır.

Çetinoğlu: Bu sonuncu özelliği biraz açar mısınız?

Tokpınar: Ramazan ayında yapılan her sâlih amele bin kat sevap verildiği için bu ayda Allah’ın bize ikram ettiği rızıkları, muhtaç müminlerle paylaşmak da güzel bir ibadettir. Başta fıtır sadakası olmak üzere zekât vermeye gücü yeten kardeşlerimiz yıllık zekâtlarını bu aya denk getirerek kat kat sevap alabilirler.

Herkes gücü neye yetiyorsa mutlaka paylaşarak, muhtaçlara dağıtarak kendini Cehennem ateşinden korumalıdır. Bir hadis-i şerifte, ‘Yarım hurma ile de olsa; kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz, o kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle bile olsa kendilerini korusunlar.’ (Müslim, Zekât: 66-67) buyrulmuştur.

Tabii ki, gücü daha fazla olan kimseler daha çok sadaka vererek ahretlerine yatırım yapmalıdırlar.

Ramazanı öyle güzel değerlendirmeliyiz ki, inşallah bayrama ulaştığımızda annemizden doğduğumuz gibi günahlarımızdan arınmış bir şekilde olalım.

 

CEMİL TOKPINAR

1962 yılında Afyon’un Bolvadin ilçesinde doğdu. Burada imam hatip lisesini bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne girdi ve 1985’te mezun oldu.

Aynı yıl Yeni Nesil Gazetesi’nde çalışmaya başlayan Tokpınar, 15 yıl boyunca muhabirlik, köşe yazarlığı ve idarecilik yaptı. Köprü, Beyan, Moral Dünyası, Vuslat, Genç Yaklaşım dergilerinde yazıları yayınlandı. Çok çeşitli alanlarda yazan Tokpınar, özellikle gençlik ve aile problemleri, dinî hayatta pratik çözümler gibi konuları işlemiştir.

Cevşen, Tesbihat ve Büyük Cevşen tercümeleri bulunan Tokpınar yazı hayatına devam ederken başta STV, Kanal-7, Dost TV, Hilâl TV ve TV 5 olmak üzere birçok televizyonda gençlik ve aile programlarına dâvet edilerek, sevgi ve şefkat üzerine kurulu ailede sürekli mutluluk yöntemlerini anlattı.

Çağımızın önemli bir tefsiri olan Risale-i Nur’un hakkıyla anlaşılmasını hedefleyen yazarın ‘Risale-i Nur’u Okuma ve Anlama Teknikleri’ isimli kitabı ise, bu konuda yazılan ilk kitaptır. Namazın ülke gündemine gelmesi için çok kapsamlı projeler uygulayan, namaz konusunda binlerce konferans veren, Namaz Gönüllüleri Platformu‘nun da kurucu ve aktif üyelerinden olan Tokpınar, Dost TV’de “Namazla Diriliş”, Moral FM’de “Yuvamız” isimli programları hazırlayıp sunuyor.

Yayınlanmış eserleri: 1Gençlik ve Aşk, 2Peygamberimizin Diliyle Gençlik, 3- Sabah Namazına Nasıl Kalkılır? 4- Risale-i Nur’u Okuma ve Anlama Teknikleri, 5- Ömür Boyu Aşk, 6İnanç ve Aksiyon, 7Namaz Kahramanları, 8Tablolarla Namaz Hikâyeleri (Proje Sorumlusu)

 

[1] Mağfiret: Cenab-ı Allah’ın, kullarına acıyarak suçlarını, günahlarını bağışlaması.

[2] İnâyet: Cenab-ı Hkk’ın yardım, lütuf ve ihsanı

[3] Tâzim: Saygı gösterme, ululama.

[4] Eyyâm-ı Bîd: her ayın 13, 14 ve 15. günleri

[5] İnfak: Cenab-ı Allah’ın rızâsını kazanmak maksadıyla kişinin kendi servetinden ihtiyaç sâhiplerine aynî ve nakdî yardımda bulunması. Bu yönüyle infak; hem farz olan zekâtı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir.

[6] Taat: Cenab-ı Allah’ın emirlerine uymak

[7] Ashâb-ı Kiram: Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Fendimizin yakınları.

 

Önceki İçerikErmeni Zamanı / Unutma!
Sonraki İçerikKırım Davasındaki Şeytanlıkları Rahman Yaz Dedi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.