“Türk-İslam Ülküsü” düşüncesinin mimarı, sosyolog, pedagog, şair ve yazar SeyyidAhmet Arvasî (15 Şubat 1932 – 31 Aralık 1988) bundan 26 yıl önce daha henüz 56 yaşındayken ebedî âleme göçtü. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü’nde 1975-1978 yılları arasında birlikte birlikte hocalık yapma bahtiyarlığına eriştiğim Arvasî Hoca, ardında çok sayıda eser bıraktı. O’nun nesir türünde ilk eseri, 1965 yılında yayımlanan”İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri”dir.
S. Ahmet Arvasî’nin ilk kitabı, 1955 yılında yayımlanan “Sır” adlı şiir kitabıdır. Bu kitaptan sonra düzyazıya geçti. Nesir türündeki ilk kitabı ise, 1965 yılında İstanbul’da Mümin Çevik’in sahibi olduğu Doğan Güneş Yayınları arasında cep kitabı boyutunda yayımlanan mavi kapaklı, 16 sahifelik “İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri” isimli kitaptır. Bu kitap Milli Hareket dergisinin Ekim 1967 tarihli 15. sayısında da yayımlandı.
Arvasi Hoca, Türk milliyetçiliği ile ilgili düşüncelerini açıkladığı ilk eseri olan ve milliyetçi kamuoyunda pek fazla bilinmeyen “İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri” isimli kitabının önsözünde özetle şunları söylüyor:
“Bugün Türkiye’miz çeşitli fikir akımlarının birbiriyle karıştığı bir alan haline gelmiştir. Ziya Gökalp’ten önceki veya Ziya Gökalp’in fikir alanına doğuşunu hazırlayan şartlara benzer bir ortam içindeyiz. Bu gün içinde bulunduğumuz kaosu böylece inceleyip değerlendirecek ve Türk milletine ışıklı bir yol açacak milliyetçi ve ileri insanlara muhtacız. Türk milliyetçiliğini her türlü istismar ve ithamdan kurtarıp, aydın Türk gençliğine yeni baştan teslim etmenin zamanı geçmek üzeredir. Bizi böyle bir sisteme ulaştıracak fikir ve bilim adamlarımızın doğuşunu beklemek yerine, bu adamları yaratmak yolunda bütün imkânları ve gayretlerimizi birleştirmeliyiz.”
İNSANLIK-MİLLİYETÇİLİK- AİLE-KÖY
44 maddelik” İlkelerin ilk 4 maddesi “İnsanlık âlemi” ile ilgilidir. 1.maddede “Bütün insanlığın mesut olmasını istiyoruz” denilmektedir.5, 6 ve 7, maddeler” milliyetçilik” ile ilgili olup 5. maddede milliyetçilik şöyle tarif edilmektedir: “Milliyetçilik, bir milletin kendini ekonomik, kültürel, sosyal, politik yönden güçlendirmesi ve başka millet ve gruplara sömürtmeme çabasıdır. Bu bakımdan milliyetçilik meşru bir hak ve şuurdur”. Arvasî Hoca 6. maddede “ileri ve insanî milliyetçiliğin, kendi milletinin ve insanlık camiasının aleyhine olmamak şartıyla, başka milletleri ve onların milliyetçilerini de sevip desteklediğini” , 7. maddede ” milliyetçiliğin, sömürü ve emperyalizmi gayrımeşru saydığını” belirtmektedir.
8. Maddede”…yeryüzünde yabancı milletlerin boyunduruğu altında bulunan ve ıstırap çeken soydaşlarımızın da insanlık haklarını ve meselelerini milletlerarası hukuk ve şartların elverdiği ölçüde savunacağız” denilerek “Dış Türkler” konusuna vurgu” yapılmaktadır. 9. Maddede “ilk ve en önemli amaç”, “bugünkü yurdumuzu ve halkımızı ekonomik, kültürel, sosyal ve politik yönden modernleştirmek, güçlendirmek, yabancı ve zararlı etkilerden kurtarmak” olarak açıklanmıştır.
10. Maddede “Milliyet ve din şuurunun insanlığı böldüğü ve savaşlara sebep olduğu” görüşünü reddeden Arvasî Hoca, 11. maddede “sosyal olayların tek faktörle açıklanamayacağını, bunların kompleks ve çok yönlü olduğunu”, 12. maddede “milliyetçinin kendi toplumunun meselelerine sahip çıkması gerektiğini” belirtmiştir. 13. Maddede, Türk halkının bütün varlığı ve kurumları ile cehaletin elinde olduğu, Türk Milliyetçiliğinin aydın kadrolarla takviye edilmesi gerektiği” 14. maddede “ekonomik ve sosyal problemlerimizin teolojik, felsefî veya doktriner hal çareleri yerine bilimsel metotlarla çözümlenebileceği”, 15.maddede “hiçbir kişi, parti, görüş ve inanışın putlaştırılamıyacağı”, 16. maddede ise “hem kişilerin cemiyete köle olmaması, hem de cemiyetin kişileri köleleştirmemesi gerektiği” ifade edilmiştir.
17. maddede” toplum ve fert çatışması” üzerinde durulmakta, ferdin elde ettiği hakların geri alınamayacağı belirtilerek “ferdi yutmak isteyen komünizmin çabalarının boş olduğu” vurgulanmaktadır. 18, 19, 20 ve 21. Maddeler “Aile” ile ilgilidir. Bu maddelere göre; “Aile toplumun temelidir. Türk ailesi her yönden geridir ve güçlendirilmesi gerekir. Bunun için Türk kadını ve erkeği gerekli eğitimden geçirilmelidir. Ailenin kuruluşunda çok ciddi ve titiz davranılmalıdır. Doğum önlenmemelidir. İstihsalin temeli insandır. Nüfusun sayısı değil, kalitesi, eğitilmesi ve yurt hizmetine sevki problemi vardır. İşsizliğin sebebi, yurt ve ulus hizmetlerinin ilmî ve planlanmamış olmamasıdır”.
22, 23, 24, 25, 26 ve 27. Maddeler “köy meselesi” ile ilgilidir. Köy, kasaba ve şehrin kaderinin birbirine bağlı olduğunu, köylüyü istismardan koruyucu tedbirlerin alınmasını, üretici ve tüketicinin kooperatifleştirilmesini isteyen Arvasî Hoca, köylülüğün millet olarak övünülecek bir durum olmadığını, köy ve köylü sayısının azaltılmasını, medeniyet tarihinin şehirler tarihi olduğunu vurgulamıştır. Köylü nüfusun bir kısmının sanayiye kaydırılması, köy davasının bir sefalet esnaflığı olmaktan çıkarılıp ilmin davası haline getirilmesi, toprak reformunun sınaî ve tarımsal reformlarla beraber planlanması gerektiğini belirtmiştir. Burada en ilginç olan husus, “kasabaların köylerin kalkınma merkezi olarak ele alınması, çeşitli hizmetler yönünden çevresindeki köylere yetecek hale getirilmesi, küçük sanayinin kasabalarda toplanması” görüşünün ortaya konulmasıdır. Bu görüşün, daha sonraki yıllarda önce MHP’nin ortaya koyduğu “Tarım Kentleri” ve çok sonra DSP’nin savunduğu “Köykent” projeleri ile birebir örtüştüğünü görüyoruz.
Millî Eğitim ve Millî Kültür
Arvasî Hoca, 28.-36. maddelerde “Millî Eğitim”le ilgili görüşlerini dile getirmiştir. Bunlara göre; “Türk Millî Eğitiminin amacı, Türk milletinin ve Türk yurdunun problemlerini çözmek olmalıdır. Her şeyden önce yetiştirmekte olduğumuz insan tipini iyi tahlil etmeliyiz. Daha sonra yetiştireceğimiz insan tipini iyi çizmeliyiz. Halktan kopmuş, kafa tekamülünden mahrum, nazarî ve ümitsiz insan tipi bizi selamete götürmez. Millî ve mahalli problemleri yakından tanımak için yurdumuz uygun planlama bölgelerine ayrılmalıdır. Okullar, millî ve mahalli ihtiyaçlara göre amaç, müfredat ve teşkilat yönünden yeniden ele alınmalı, merkez yetkilerinin bir kısmını taşraya devretmelidir. Fakir, köylü ve işçi çocuklarını okutmak ve onlara üniversite kapılarını açmak için her bölgede yatılı okullar kurulmalıdır. (Yatılı Bölge Okulları, bu görüşten yıllar sonra kurulmuştur).
Arvasî Hocaya göre, “Üniversite davası”, “Türkiye’nin ekonomik, kültürel, sosyal ve politik problemlerine hal çaresi bulacak birinci sınıf adam yetiştirme davası” olarak ele alınmalıdır. Islah olunmak şartı ile Türkiye’de her yönü ile tamam 20 üniversite kurulmalıdır. ( O tarihte 3 devlet üniversitesi vardı). Kalkınmamızın temelinde gerçekçi, millî problemlerimizi bilen ve duyan ilim adamları bulunmalıdır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin yetenekleri, ilmî ve objektif metotlarla tesbit edilmeli, fakülte ve okullara ihtiyaca göre kontenjan açılmalıdır. Okullar boş zamanlarında halk eğitimine tahsis olunmalıdır. Bu konuda yedek subay öğretmenlik müessesesinden yararlanılmalıdır.
37.-44. Madde arasında “Kültürel meseleler” ele alınmıştır. Türk Milliyetçileri bu konuda öncelikle günün ihtiyaçlarına göre yayın yapan, yabancı ve zararlı etkilerle şuurlu mücadele edebilecek basınını kurmalı, yayınevlerini açmalı, sinemasını ve tiyatrosunu faaliyete geçirmelidir.(Arvasî Hocanın bu temennisi aradan 50 yıl geçmesine rağmen halen tam olarak gerçekleşmemiştir). 38. Maddede mabetlerin durumu ele alınmakta ve buralarda verilen vaazların hayat, ilim ve aktüalite dolu, millete yaşama gücü ve dinamizm verecek muhtevada olması istenmektedir. 39. Maddede “Kültür”, “bir milletin tarih boyunca yarattığı veya sosyal temaslarla kazanıp kendi tecrübeleri ile birleştirip yoğurduğu manevî ve maddî değerler” olarak tarif edilmektedir.
“Modernleşmek, milletçe millî kültürü çağdaş seviyede temsil etmektir” diyen ve “Medenileşmek” kavramını , “çağdaş seviyede bir millet olmak” biçiminde açıklayan Arvasî, dilimiz, inançlarımız, sanatımız, folklorumuz, hukukumuz, ahlâkımız, ekonomimiz, insanımız, bütün manevî ve maddîdeğerlerimizin çağdaşlığın gerisinde, terk edilmiş ve güçsüz halde olduğunu belirtmektedir. Halkımızın ve cahil tabakanın millî kültürümüzün yegâne sahibi olduğu ifade edilerek, aydınımızın ya millî kültürümüzden iğrendiği, ya da çağdaş seviyede temsil etme ümidini yitirdiği ifade edilmektedir. Bu konuda Arvasî Hoca, seviyenin “köylü seviyesi” olduğu tespitini yaparak “Millî kültürümüzü en ileri tekniklerle geliştirmek mecburiyetindeyiz. Milliyetçi aydın ve sanatkârın çoğalması, halk ve aydın çatışmasının azalması, millî kültürümüzü dünya ölçüsünde ve çağdaş seviyede temsil eden dehalara ulaşılması gereklidir” demektedir.
“İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri” isimli kitabın son maddesinde(44. madde) “Dil” konusu üzerinde durulmaktadır. “Dil, millî kültürün en önemli unsurudur” diyen Arvasî, Türk dilinin Anadolu Türklüğünü dünya Türklüğünden koparmadan, nesiller arası çatışmayı şiddetlendirmeden geliştirilmesi, âdeta yeniden var edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Görüldüğü gibi, “Türk-İslam Ülküsü” düşüncesinin mimarı Seyyid Ahmet Arvasî ‘nin, “İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri” isimli kitabında ortaya koyduğu görüşlerin bugün bile uygulanabilir olması, onun ne kadar ileri fikirli olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin onun gibi çok sayıda çağdaş düşünceli milliyetçi ve Müslüman aydınlara ihtiyacı vardır. Bu aydınları yetiştirme görevide milliyetçi kuruluşlara, milliyetçi ilim ve fikir adamlarına düşmektedir. Arvasî Hocamızı maddî varlığının aramızdan ayrılışının 26. yıldönümünde rahmet ve şükranla anıyor, mekânı cennet olsun diyoruz.