Budapeşte’den Tuna’yı Seyretmek

55

Bilgi ve görgünün artmasında okumak kadar gezip-görmenin önemi tartışılamaz. Benim için Tuna’yı Budapeşte’den görmek bu etkinin ne kadar büyük olduğunu gösteren bir olaydır. Görünceye kadar Tuna benim için sadece büyük bir nehir idi. Ama o büyüklüğün neredeyse İstanbul’umuzun Boğaziçi’si gibi büyük ve o oranda çevresi için etkili olabileceğini tahmin edemezdim.

Kurucusu olduğum Çocuk Kasabası Anaokulumuzun bir eğitim programı gereği eğitimci kızlarım Şule ve Ayşenur ‘un ısrarı üzerine Macaristan toplantılarına Eşim Fatma Kahraman’la ben de katıldım. Amacımız hem Macaristan’ı ve onların okul öncesi eğitimini tanımak, hem de 23 Nisan 2015’de bu ülkelerden (İtalya-İspanya-Romanya-Macaristan-Letonya) bize gelecek olan 30 öğretmene nasıl bir programla, ülkemizi ve şehrimizi daha iyi temsil edebilecek bir ev sahipliği yapacağımızı bizzat değerlendirmekti.

Macaristan’ın başşehri Budapeşte güzel, temiz ve görenlerini hayran bırakacak özelliklere sahip bir şehirdir. Şehir büyük Tuna Nehri’ni  birbirine bağlayan köprüler ve Tuna Nehri kıyılarına yapılan görkemli, mimari estetiği bol, iyi bir çevre anlayışı ile büyük bahçelere sahip yapılar şekillendirmektedir.Heykellerle zenginleştirilmiş bu yapılar çok iyi bir aydınlatma tekniği ile gece ayrı bir güzelliği,gündüz ayrı bir güzelliği insanlara tattırmaktadır.

Tuna nehrine bakan küçük tepeler üzerine yerleştirilmiş saraylar, kiliseler, kaleler şehir için büyük bir zenginlik ve görsel imkânlar sağlamaktadır. Özellikle 1800’lü yıllardan sonra yapılan bu eserler iyi korunmuş ve çeşitli sosyo-kültürel fonksiyonlarla günümüzde de kullanılarak insanların hizmetine devam etmektedir. Şehrin yolları çok geniş olup yer altı otoparkları ile vatandaşların otopark ihtiyacı giderilmiştir. Ayrıca 1890’larda yapılan ilk metroya ilaveten yapılan yeni metrolar ve raylı sistem toplu taşıma imkânları insanların ihtiyacını karşılamaktadır. Büyük parklarla şehrin doğal güzelliği arttırılmış ve şehir yapılara da boğdurulmamıştır. Tarihi dokunun çok iyi korunduğu ve şehirciliğin iyi uygulandığı bu şehir yerel yöneticilerimiz için önemli bir doğru anlayışı taşımaktadır.

Biz Türkler için burasının ayrı bir özelliği mevcuttur. Atalarımız 16-17 y.y da 150 yıl kadar buralarda hâkimiyet sürmüşlerdir. Bunun izleri hala azda olsa mevcuttur. Bunların en önemlisi Gül Baba, sarığında sürekli peygamber sevgisine işaret eden Gül taşıdığı için bu namı almıştır. Aslen Merzifonlu olan ve Balkan fetihlerine katılan ‘Yesevi  Erenlerinden’ bir Bektaşi dervişi olup Budin’in fethine de katılmıştır. Bu muhasarada yaralanıp şehit olan bu zat o günün şeyhülislamı Ebussuud Efendi’nin kıldırdığı 100 bine yakın asker ve akıncının katıldığı bir cenaze merasimi ile 2 Eylül 1541 de şu anki yerine defnedilmiştir. Önce Türbesi ve daha sonra Bektaşi dergâhı yapılmıştır. Dergâh yıkılmış ama türbe çeşitli restorasyonlarla günümüze kadar gelmiştir. 1996’da Türk ve Macar Cumhurbaşkanlarının ve hükümetlerinin iş birliği ile hazırlanan proje çerçevesinde yeniden restore edilmiş 3 Eylül 1997 de o günkü Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel’in de katıldığı bir törenle açılmıştır. Türk akıncı beylerinin Gül Baba’ya ithaf ettikleri şu nefesi okuyalım

Pir Abdal tutar canın yasını,

Tuna’ya akseder garip sesini,

Resul-ü Erhana sun hak nefesini,

Gül Nurum, imanım benim Gül Babam’

Gül Baba dergahı şehrin Buda tarafında, nehre hâkim bir yamaç da bulunmaktadır. Bizde ziyaret edip çeşmesinden suyumuzu içip dualarımızı yaptık. Ayrıca Türk Şehitliği olarak bilinen daha başka yerlerde mevcutmuş. Galiçya şehitliği 1.Cihan Harbinde kaybettiğimiz büyüklerimizin yattığı yerdir. Ruhlarına Fatihalar okuduk.

Gittiğimiz Eger şehri, tarihimizdeki Eğri Kalesinin bulunduğu şehirdir. Eğri kalesinde de Osmanlı Atalarımızın izleri ve hatıraları mevcut ve sergilenmektedir. Şehirde kale dibinde tek bir minare mevcut olup camisi ve müştemilatı (hamam, han, medrese) yıkılmış ve yoktur. Eger 80 bin nüfuslu bir şehirdir. Küçük bir şehir olmasına rağmen zengin bir tarihi dokusu mevcuttur. Eğri kalesi dışında tarihi katedrali, 400 bin fıçı alabilecek kapasitede yer altı mahzenleri ilginç bir yerdir. Ecdattan hatıra camisi yıkılmış bu bir minare dikkat çekici bir hatıradır. Kale restorasyonu devam ediyordu. Ama içerisi gezmeye müsait idi. Kale müzesi hem Osmanlılardan kalan görmeye değer özellikli hatıralar, hem de orta çağın savaş gereçlerini gösteren çeşitli savaş aletleri ve işkence aletleri ile  ilgi çekici hale getirilmiştir. Yerel kıyafetli erkek ve kadın rehberler gelen ziyaretçileri bilgilendirmektedirler. Kale gezisi top atışı gibi görsel efektlerle de ilgi çekici hale getirilmiştir.

Tuna Nehri’ni, Güzel Budapeşte şehrini, geniş Macar ovalarını ve gördüğümüz kasabaları ve Eğri kale ve şehrini görmek bizim için çok yaralı olmuştur. Balkanlar ve orta Avrupa ülkeleri özellikle tarihi hatıraları ve zengin doğal tarihi güzellikleri ile gezilip görülecek öncelikli yerlerden olduğu kanaatimi paylaşmak isterim.

Selam ve Saygılarımla