Cumhurun Seçimi

94

Türkiye’de hırsızlık ve yolsuzluklar adli olarak aklanmadan,milletin vicdanında adaletsizlikler temizlenmeden, millet iradesi sürekli karartılırken, ülke yeni bir seçime doğru hızla gidiyor.

Anayasanın 104′ncü maddesi Cumhurbaşkanının görev yetkilerini belirliyor. Buna göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Maddenin diğer fıkraları da Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkileri sıralıyor.
Şu an görünen ve yaşadıklarımıza bakılırsa;
Kendi fikirlerinden başka hiç kimsenin fikirlerine tahammülü olmayan, kendi doğrusundan başka hiçbir şeye itibar etmeyen, kendi gibi düşünmeyen herkesi aşağılayan birini Cumhurbaşkanı olarak görmek istemem. Türkiye Cumhuriyeti ile sorunlu, Türk milletinin birliğini 36 etniğe ayrıştıran, Anayasanın uygulanmasını kendi menfaatleriyle sınırlayan, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını kendi partisinin çalışması olarak niteleyen, devlet kadrolarında kendi fikriyatının haricinde düşünen insanları görmek istemeyen, o insanlara öteki diye bakan şahıslardan Cumhurbaşkanı olamaz, olmamalıdır.
Cumhurbaşkanı seçilen kişi kürsüde yemin edip göreve başlayacaktır. Yapılacak yeminde, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve Laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalınacağına, insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsüne, görevi tarafsızlıkla yerine getirmeye söz veriliyor. Atatürk’le, Cumhuriyet’le, Türk kelimesi ile insan hakları ve temel hürriyetlerle kavgalı olan kim olursa olsun Türkiye Cumhurbaşkanı olmamalıdır. Tarafsızlığı beceremeyen, kendi partilisi olmayan herkesi sürekli dışlayan, onlara bağıran, çağıran, kızan, aşağılayan isimler Cumhurun başı olmamalıdır.
AK Partinin tabanı Erdoğan aday olduğunda, eğer şuan ki Cumhurbaşkanı gibi aynı yetkide olacaksa biz oy vermeyiz diyebilirler.

Partililer, partinin başında kalıp, Başbakanlığına devam etsin isteğinde olabilirler.
Yok ama ‘başkanlık sistemi’ şeklinde olacak ve Cumhur’un yetkileri çoğalacaksa “Hay hay” başbakan aday olsun deniliyor.

Aslında şunu da açıkça söylüyorlar;
Ne acıdır ki Erdoğan olmasa Başbakanlık yapacak maalesef kimse yok.
Taban Erdoğan’ın hiçbir yere gitmesini istemiyor.
Başbakanlık yapacak kimse yok konusunda haklılık payları da var aslında.
Ak Parti içerisinde de, Muhalefet içerisinde de Ülkeyi yönetme konusunda ciddi sıkıntı olduğu doğrudur. Asında iradeli bir bayan aday Cumhurbaşkanı olsa Türkiye’de çok daha iyi olur,düşüncesini dillendirenler oldukça fazla.
Siyasete kendi çıkarları için,kanunları da kendilerini korumak için sürekli şekilden şekile sokan iktidar partisi, Erdoğan’dan sonra neler olurun hesabındalar. İktidar partisindeki iç çatışmalar aslında çok fazla,ancak tek kişi tarafından sevk ve idare edildiğinden, yani demokrasi kuralları yok denecek kadar az olduğundan çalkantılar dışarı yansımıyor. Belediye başkanlığını kazanamayanların çoğu vekil olmak için Erdoğan’ın gözüne girmede yarış halindeler.
Muhalefette iç çatışmaların ardı arkası kesilmiyor.
Öyle ki mahalli idareler seçimlerini basamak yaparak, önümüzdeki milletvekilliği seçimleri için, yaşadığımız ilde milletvekilliği adaylığı hesapları içerisine girenleri biliyorum.
Yerel seçimlerde seçilmez ise, Milletvekili adayı olurum düşüncesinde olanlar oldukça çok fazla. Malumunuz devir idealistlerin değil, çıkarcıların devridir.
Fırat’ta bir koyun kaybolsa hesabı Hz. Ömer’den sorulurdu. Türk Devleti bilinçsiz insanların verdikleri oylarla,yıllarca soyuluyor, adım adım bölünmeye doğru gidiliyor.

Soyanları ve bölenleri görmemezlikten gelmeyen, bu ülkede yaşayan herkese adil ve eşit yaklaşan, hakkı haklıya teslim edecek, sadece kendi partilisini değil, diğerlerini de eşit bir biçimde Ömer olup kucaklayacak, kısaca Hz. Ömer adaletini uygulayacak, evladı suç işlese bile suçlu ve güçlünün değil, haklının yanında yer alabilecek bir adaya oy verilmesi lazımdır…