Aydınlar Ocaklarının 32. Büyük Şu’rası, 22-24 Mayıs 2009 tarihlerinde Isparta Aydınlar Ocağımızın ev sahipliğinde, 32 Ocağın katılması ile gerçekleştirildi. Bilindiği gibi, Aydınlar Ocakları senede iki defa bir Ocağımızın ev sahipliğinde toplanarak ülke ve dünya gündemindeki meseleleri görüşmekte, tartışmakta ve fikir alışverişinde bulunmaktadır. Çeşitli kültürel ve sanat faaliyetlerinin de yerine getirildiği bu toplantılar; güç ve dayanışmayı arttırmaktadır. Aileleri buluşturmaktadır.
32. Büyük Şu’ra, ülke ufkuna karanlık bulutların çöktüğü, büyük rahatsızlık, endişe ve üzüntülerin hissedildiği, işsizliğin arttığı, büyüme hedeflerinin küçüldüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün, üniter yapısının ve devlet şeklinin tartışıldığı bir dönemde yapılmıştır. Sanki milli mücadele ile Osmanlı’dan milli devlete henüz geçmek üzereyiz.
Bu dönemde demokratikleşme yutturmacısı adı altında hiçbir ciddi devletin yapamayacağı ve tahammül edemeyeceği uygulamalar bize yaptırılmakta, Türkiye adeta 1919 Damat Ferit dönemini yaşamaktadır. Devlet adeta açık arttırılmaya çıkarılmakta, ona buna egemenliği paylaştırmaya ve Sevr şartlarına dönmeye zorlanmaktadır. Ama yine de 23 Nisan ve 19 Mayıs’larda bayramları kutlayabilmekteyiz.
Devletler etnik gruplara göre siyaset uygulamazlar. Siyasetin de belirleyici unsuru etniklik değildir. Devlet vatandaşlarına bir bütün olarak ve eşit şekilde yaklaşır. Etnik gruplara ayırarak, etnik grup enflasyonu yaratarak, insanları ötekileştirerek bir politika uygulamak ciddi devlet olmak ve ciddi devlet adamlığı ile bağdaşmaz. Bazı hukukçuların devlet etnikliğe kör olmalı yani şu ya da bu etnik grubun taassubu ile hareket etmemeli görüşü çok isabetlidir.
Türkiye’de Kürtçülük dalkavukluğu açıkça yapılmakta, bu iş yukarılardan pazarlanmaktadır. Oysa devlete ortak aramada, egemenliği bölüp paylaştırmak da bize çok yabancıdır. Milli mücadeleyi ve Cumhuriyeti bunun için yapmadık ve kurmadık. Bunun için binlerce isimsiz kahramanı şehit vermedik. Lafola tarzında söylenmiş bir cümle var: “Milliyetçilik kimsenin inhisarında değildir”. Bunu herkes ezberledi ve biliyor. Ama bu cümleye sığınanlar, inanmasalar da salon ve protokol milliyetçiliğini bırakıp ona biraz bulaşmalıdırlar. Milliyetçilik kimsenin inhisarında değildir; ama bu sahipsiz bırakılma anlamına da gelmemelidir.
Biz de milliyetçi sayılırız diyebilenler etnik taassuba ve ırkçılığa prim vermek ile milliyetçiliğin hiç bağdaşmayacağı öğrenmelidirler. Milleti ayırmadan kucaklayan, parçayı bütünün önüne geçirmeyen milliyetçilik bazı bakan ve bakmayanlarınıza göre modası geçmiş, dünü ilgilendiren bir görüştür. Farklı milliyetlerden ve milletlerden meydana gelmeyen bir ümmet de olamaz.
Şu’rada, anayasa değişikliklerinin ülke gerçeklerine ve milli çıkarlarımıza göre yapılması, demokratikleşme maskesi altındaki etnik ihanetten kaçınılması gerektiği sonuç bildirisinde yer almıştır. Hukuk devletinin korunması, hukukun siyasi çekişmelere alet edilmemesine işaret edilmiştir. Ermeni Sorunu dahil hemen hemen her konuda tek taraflı çözüm ve tek taraflı tavizin geçerli olamayacağı belirtilmiştir. Kıbrıs’ta Rum’a ve AB’ye şirin görünme politikasının terk edilmesi, TSK’nın terörle yaptığı kararlı mücadelenin aynı kararlılıkla desteklenmesi istenmiştir. Küreselciler tarafından uygulamaya sokulmak istenen Hz. Muhammed’siz ve Kuran-ı Kerim’siz İslâm Projesine karşı hassas olunması ve bu alandaki tuzaklara dikkat edilmesi tavsiye edilmiştir. Türk kimliğinden utananların ve korkanların bulunduğu belirtilerek; Türkiyelilik şeklinde mekan birliğinden başka bir anlam taşımayan, içi doldurulmamış sözde bir kimliğin kültürel boyutunun olmadığı ve kültürel kimlik de olmayacağı ifade edilmiştir. Enerji konusuna dikkat çekilmiş, nükleer enerjiye geçilmesinde geç kalınmaması, milli kaynaklara dayalı enerji politikalarının öne alınması, eğitimin her kademesinde millilik prensibinin esas alınması, ülke topraklarının yabancılara peşkeş çekilmemesi, ABD ve AB ile olan politikaların doğru dürüst gözden geçirilerek gurur ve haysiyet kırıcı ortamların yaratılmaması tavsiye edilmiştir.
Şu’raya katılan milli endişe sahibi herkese ve düzenlemeyi yapan Isparta Ocak Başkanı Doç Dr. Kâmil Kaya ve arkadaşlarını tebrik eder, teşekkür ederiz.