2000’li Yılların İşgal Modeli ve Demokratik Örtülü İstila Hareketi

90

         Ortadoğu’da önemli değişmeler oluyor. Bunlar bizi de çok yakından ilgilendiriyor. Suriye seçime zorlanıyor. Maksat çok etnikli ve çok kültürlü bir yapıyı tescil ettirebilmektir. PKK’cı, PYD’ci ve DEM’ci bunun için seçimi destekliyor. Demokratikleşme örtüsü altında rejimi istenen yöne çekme ve sonunda da Ortadoğu’nun yabancı olmadığı bağımlı bağımsızlık örtüsü altında ABD ve Rus pazarlığı sonunda devletçiklere geçiş tamamlanacaktır.

         Bugüne kadar demokrasi kavramı az istismar edilmemiştir. Üniter ve milli bir devletin etnik parsellere ayrılıp siyasi patronların kontrolü altında göstermelik bir bağımsızlığa kavuşması yıllardır birçok ülke için planlanmıştır. Türkiye’de de düzensiz göç ve sözde geçici sığınmacıları sonunda vatandaşlığa kavuşturma süreci devam etmektedir. Aslında göç projesi milli devletleri yıkmak için ABD tarafından hazırlanan bir tertiptir. Bu çirkin tezgaha karşı çıkarsanız anti demokratik olursunuz. Gerekirse iktidarlar açık ve kapalı darbelerle devrilebilir. Etnik parselleme siyasi patronların nezaretinde gerçekleştirilir. Her bir devletçik emperyalist ve soykırımcı patronların projeleri dışına çıkamaz. Çıkanlar eski rejime özenme suçu işlerler. Bunlar yeni gerici, çağın gerisinde kalmış olurlar. Gerçekleri ve işgal olayını ortaya koyan aydınlar, bu çözülme sürecine karşı çıkanlar, aşırı milliyetçi ve hatta ırkçı ilan edilirler. Çünkü siyasi patronun ve işbirlikçilerin oyunlarını bozmaktadırlar. Bazı ülkelerde toplumu aydınlatmaya çalışan milli ve yerli aydınlar; bu haysiyetsiz sürece tahammül edemeyen bazıları, gece yatarlar ama sabahı göremezler. İşin erbabı kişilerce huzura kavuşturulurlar! Yeni düzen, yasa ve anayasasıyla ufalanmış milli yapı emperyalist güçlere ikram edilir. Önemli kurumlar ve bütünüyle ülke artık emperyalist patronun eline geçmiştir. Zamanla siyasi cinayetler ve anlaşılmaz sözde intiharlar artar. Ülkelerin güçlü sanılan liderleri de değiştirilir.

         Suriye bu sürece doğru yol alıyor. Irak’ı bölenler artık orada hizmetlerine devam ediyorlar. Ortadoğu’da sırası gelen milli devlet sırasını bekler gibidir. Bu yenileme! ve demokratikleşme hizmeti kabul ettirilir. Bir de “Yeni” sıfatının kullanılma hastalığı yaygınlaştırılarak toplum yanlış yönlendirilir. Ülkeler bölünerek milli devlet olmaktan uzaklaştırılır. Siyasi çoğulculuk gerçekleştirilir.

         AB ülkeleri bizden hep geçici kabul ettiklerimizi ülke ile bütünleştirmemizi (entegrasyon) istemişlerdir. Batı’da olduğu gibi sembolik sayıda değil de; en çok sığınmacının neden Türkiye’de olduğu düşünülmelidir. Türkiye ekonomik bakımdan Batı’da olduğu gibi yeterince gelişmiş bir ülke midir? Maddi değil; ama manevi bakımdan, insani değerler açısından, bazı yanlışlara rağmen çok şükür Batı’dan iyiyiz. Yabancıya muamelemiz farklıdır. Hele Ege’yi insan mezarlığına çeviren Yunanistan’dan çok farklıyız. Bazıları şunu anlamalıdır ki; Türkiye’de geleneksel bir yabancı düşmanlığı yoktur. Tam tersine bir ortam vardır. Ama her ülkede olduğu gibi yasalara uyulmasını biz de bekleriz. Toprağına sahip çıkmayı da özleriz. Milyonlarca insanı yedirip içirmek ve bakmak bizi çok aşar. Yabancıları da imtiyazlı kılamayız. Günümüzde Türkiye’nin 2024 ve öncesi itibariyle bir işgal ve garip bir istila olayı ile karşı karşıya olmadığımızı kim ileri sürebilir? Nüfus yapımızı tanınmaz hale getirmek ve yabancılarla değişik sorunlarla karşılaşmama isteği bir suç mudur? Son dönemde İngiltere’nin bize ikramı olarak yutturulmaya çalışılan Ruanda göçmenleri de ortaya çıkmıştır. Türkiye göçmen açık pazarı değildir. Avrupa bizden gidip ülkelerine sığınacakların imzaladığımız geri kabul anlaşması ile geri gönderilmelerinin kabulü yanlış olmuştur.

         Türkiye’nin seçim dönemlerinden kalan basit tartışmalarla geçirecek zamanı yoktur. Önümüzü görerek Türkiye’nin ileride nasıl hedef alınacağını hesap ederek ciddi milli ittifaklara ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Şahsi kaprislerimizi, hesaplarımızı, yeni parti kurma merakını bir tarafa bırakarak TC vatandaşlığının değerini bilelim ve ihanetlere karşı ortak cephe kuralım. Herkes doğru dürüst durum değerlendirmesi yapabilmeli; Alparslan’lara, Fatih’lere ve Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadeleyi yapıp TC’yi kuranlara, vatan, bayrak ve ezan için şehit düşenlere, gazilerimize, bize bu Türk yurdunu bırakan ecdada layık olalım.

Önceki İçerik“Yenilerek Oğluma Sarılmak İstedim!”
Sonraki İçerikİnsan, aklıyla var olur ama akıl yetmez, erdem onu yerinde kullanmaktır./Euripides
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)