12 Haziran Siyaset Okumaları -4 / Adalet ve Kalkınma Partisi

109

AKP, Kürt sorununa ilişkin önemli tartışma ve kararlarda, nerede duracağı pek belli olmayan adaylara bu sefer yer vermedi. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü koruyucu politikaları benimsediğini ortaya koymaya çalıştı, aynı hassasiyeti batıda da gösterdi. Bu yaklaşımının BDP’ye mi AKP’ye mi yarayacağını hep birlikte göreceğiz…

Halk oylamasındaki sonuçlar AKP açısından yanıltıcı oldu. Başarının kerametini %100 kendilerinden bilmeye ve sevincini yaşamaya uzun süre devam ettiler. Türkiye’nin imtiyazlı ve ayrıcalıklı kurum, zümre ve sınıflarca yönetilmesine karşı çıkan, katılımcı demokrasiye özlem duyan kesimlerin desteğini, kendisine verilmiş oylar olarak değerlendirdi. Bu anlayış ortada seçim kararı yokken muhtemel seçimin banko galibi olduklarının ilanı ile devam etti, %52 içindeki misafirlerini ortakları haline getiremediler ve misafirlerini erken uğurladılar. 

Gülen cemaatinin önde gelen isimlerinden Sayın İlhan İşbilen’e Milletvekili aday listesinin üst sırasına yer vermesi; yorgun, kanıksamış AKP kadrolarına halk oylamasındaki desteği ile olağanüstü bir canlılık kazandıran cemaatin desteğini bu seçimde de istediğinin işareti olarak görülmeli. Sayın Devlet Bahçeli’nin Hoca Efendi ve cemaati hakkındaki açıklamalarının, cemaat mensuplarına çok fazla seçenek bırakmadığını da ifade etmeliyim.

Başbakan, halk oylaması öncesinde kürsülerden; “ülkücü kardeşlerim” diye hitap ediyor, Mustafa Pehlivanoğlu’na gözyaşı döküyordu. Referandum sonrasında ‘Neden Hayır Dediler’ başlığını taşıyan yazı dosyamda: ‘Başbakan ülkücü kardeşlerim diyor, halk elinde fenerle iktidarın görev verdiği ülkücüleri arıyor’ manasında bir cümle yazmıştım. Bu ifademin bir tesiri olmasa da, ülkücü hareketin önemli isimlerinden Selçuk Özdağ’ın Manisa 5. sıradan, Başbuğ’un oğlu Ahmet Kutalmış’ın İstanbul’da 7. sıradan aday gösterilmesini ülkücü oylara açık bir davet olarak değerlendirmek lazım.

MHP camiası, Özdağ için yakışıksız şeyler söylese de, Sayın Özdağ kişiliği gelişmiş önemli bir şahsiyettir ve pırıl pırıl bir geçmişe sahiptir. Bu konuda söylenecek hayırlı bir sözü olmayanların susmaları esasında kendilerinin faydasınadır. Keşke onlarda böyle düşünselerdi! Akıl sahipleri için bunda çok hikmetler gizlidir!

Sayın Özdağ, ülkücü oyları Manisa’da AKP ye çeker mi derseniz, cevabım, hiç sanmıyorum olur. Arınç’la birlikte aynı vitrinde olsalardı ve Dr. Fahrettin Er’i yanlarına alsalardı ve araya sempatik bir liberal aday mesela Şıktaşlı’yı katsalardı, Recai Berberin konumunu muhafaza edip dışarıdan gelenlere kapalıyız nümayişine kapılmasalardı sonuç çok farklı olurdu. Ne diyelim; ‘geçti Bor’un pazarı…’ Her şey Başbakanın çekim gücüne kaldı.

Ahmet Kutalmış Türkeş’e gelince; kendisine uzatılan mikrofona: ‘ MHP den bana Milletvekilliği teklifi gelmedi, ne yapalım’ cümlesi her şeyi anlatıyor. Seval Hanımı Ankara’dan tanırım aynı kuşaktanız, onun psikolojisi oğlunda baskın gelmiş… Bundan AKP ye bir yarar, MHP ye bir zarar geleceğine şahsen ben inanmıyorum.

Bu seçimde diğer rakip partilerin AKP lehine puan oluşturmayacakları anlaşılıyor. Şimdiye kadar yarışı AKP’ye; rakiplerin üstünde taşıdığı geçmişin gölgesi ve daha çok siyaset dışı kalması gereken kurumların olur olmaz müdahaleleri ve dayatmaları hediye etmişti. Akşamdan sabaha ne olacağını öngörmek mümkün olmasa da şimdilik ortada böyle bir destek gözükmüyor.

AKP’ yeni ve sivil Anayasa sözü veriyor ancak içeriği hakkında tek satır sır vermiyor. Bu belirsizlik, seçmeni; ‘ben seçilenleri seçiyorum, seçilenler, lidere tam teslim olanlar, bu teslimiyet sonunda ortaya hiç istemediğim bir Anayasa çıkarırsa’ diye endişelendiriyor.

Seçmen bölücü terörü en büyük sorunlardan biri olarak görüyor. BDP bu sorundan besleniyor. Diğer muhalefet partileri kendilerini sorunun dışında gösteriyorlar. Çözüm konusunda tek bir öneride bulunmuyorlar. Olanları tenkitle yetiniyorlar. AKP’yi tek muhatap ve tek sorumlu olarak gösteriyorlar. PKK, Öcalan’ın seçime kadar eylemsizlik kararına harfiyen uymuş görünüyor ve seçmen bu suskunluğun karşılığında AKP’nin söz vermişliğinden endişeleniyor ve rakipler bu endişeyi kaşıyor.

AKP, 2023 hedeflerini açıklıyor, kayda değer şeyler söylüyor,  kaynaklarını belirtiyor. Geleceğimiz açısından sevinilecek, takdir edilecek bir durum. Bir başka açıdan bakarsanız; en az 11 sene daha iktidarda kalmayı hedefledikleri anlaşılıyor. Seçmenin, bu hedefi iradesine konulan ipotek olarak algılama ihtimalini AKP yöneticileri de düşünmüştür her halde.

Bu arada Has Parti, Saadet Partisi, Türkiye partisi ve kısmen BBP ye ve Demokrat Partinin alacağı oyların AK Partiye eksi yazacağını dikkate almak gerekir.

Şu ana kadar AKP’nin 12 Haziran seçimlerine girerken taşıdığı riskleri yazdım. AKP’li dostlar;’gör bak yine birinci çıkacağız, bizim hiç mi iyi tarafımız yok’ diyerek bana sitem edebilirler. Birinci olacaklarını herkes söylüyor. Şu an için aksini iddia edeceğimiz bir durum söz konusu değil ama ben onların görmediklerine dikkat çekiyorum. Daha önce de belirttim; insan, nefsine mağlup bir varlık, iyi olanı alır, hakkımdı der unutur, eksik kalanları sürekli dillendirir. Unutulanları hatırlatmak onların görevi, ben, hatırda kalanları yazdım… (devam edecek)