Ekim ayının ortalarıydı. Sınıfımızda ders işlerken okulun nöbetçi öğrencisi içeriye girdi. Belirli isimler okudu ve o isimlerin arasında ben de vardım. Bir an için heyecanlanmıştım. Salona indik, okulumuzun Türkçe öğretmeni Berna Hoca herkesi teker teker sahneye çağırıp kısa şiirler okutuyordu. Beni de çağırdı , ben de okudum sonra yerime geçtim. Ne olduğunu henüz kimse bilmiyordu ya da sadece ben bilmiyordum , öğrenmek için de sabırsızlanıyordum. Bir an aklıma 29 Ekim geldi, düşündüm, ama okuduğumuz şiirlerde yoğunlukla üzüntü ve özlem duygusu vardı. Ve o zaman 10 Kasım için burda olduğumuzu farkına vardım. Kısa sürede çalışmalara başladık. Berna Hoca herkese ezberlememiz için o kısa şiirlerden verdi. Berna Hoca neden burada olduğumuzu anlatmaya başladı. Tahminim doğruydu 10 Kasım için buradaydık. Berna Hoca oratoryo yapacağımızı söyledi. Ama bu basit bir oratoryo olmayacağınından bahsetti. Bizi izlemeye kaymakamlar, başkanlar gelecekti. Merakım gitgide artıyordu. Aklıma tiyatro gibi bir şey geldi. Dayanamayıp Berna Hoca’ya sordum.
-Öğretmenim biz tiyatro gibi bir şey mi yapacağız?
-Onun gibi bir şey Ayşegül, dedi Berna Hoca
Daha çok meraklanmıştım. Merakımı okul çıkışlarında yaptığımız hazırlıklarda gideriyordum. Yavaş yavaş her şey yerine oturuyordu. Bir gün gene provadan çıktık , herkes evlerine dağılıyordu. Arkadaşlarımdan Ezgi’de oratoryodaydı. Vedalaşırken Ezgi’ye (yanlışlıkla)”Yarın oratoryaa var mı ?”deyiverdim. O günden sonra arkaşımla biz oratoryoya “oratorya” demeye başladık.
Artık provalarda sahnede çalışıyorduk. Herkes yerini ve şiirini ezberlemişti. Günler su gibi geçti, gitti. 10 Kasım’a 2 hafta kala koro ile beraber çalışmaya başladık. Oratoroyomuzun konusu Atatürk’ün hayatını baştan sona doğru gerek şiirlerimizle , gerek müzikle , gerekse bazı olayları canlandırarak sunuyorduk. 10 Kasım’a 1 hafta kala provalarımızı büyük bir disiplinle devam ettirdik. Bu provalarımızda , öncekilerden değişik bir şey yapıyorduk. Koromuz “SAMSUNDAN GÜNEŞ GİBİ” adlı parçalarını söylerken biz gemiyi hareket ettiriyorduk (tabii ki denizin üstünde). 10 Kasım’a 2 gün kalmıştı. Gösterimizi okul öğrencilerine sunmuştuk, yani bazı sınıflara …
Ve 9 Kasım’da genel prova yaptık. Provada Milli Eğitim İlçe Müdürlüğünden bir büyüğümüz de vardı. Bizi önceden izleyip , yanlış şeyleri düzeltmemizi söyleyecekmiş, ama bize bir şey düzeltilmesi söylenmedi. Çünkü bizi beğenmişti.
Ve 10 Kasım .
Sabah erkenden okula geldik. Herkes çok heyecanlıydı. Saat 9’da okulumuzun bahçesine çıktık. Dokuzu beş geçe sirenlerle beraber saygı duruşuna geçtik. Biz saygı duruşundayken yağmur yağmaya başlamıştı, çok uzun bir sessizlik oldu.
Tekrar sınıflara geçtik. Bekledik bekledik, ve sıra bizdeydi . Sahneye çıktığımda çok heyecanlanmıştım. Hele bana sıra geldiğinde o kadar çok heyecanlanmıştım ki protokoldekilere bakamadım bile. Oratoryomuz bitmişti. Şiirlerimiz okunmuş, gemimiz yolunu tamamlamış , askerimizin de kınası yakılmıştı.
Selamlamada ben selam verememiştim ama olsun. Salondan çıktık. Bir süre gene sınıflarda bekledik . Körfez Kaymakamı Mahmut Şirinoğlu, Hava Radar Mevzi ve Körfez Garnizon Komutanı Yarbay Şener Yücel, Körfez Belediye Başkan Vekili Nurettin Yıldırım ve İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Hurşit EKİNCİ ile hep beraber fotoğraf çekildik. Bu fotoğraf gazetelerde de yayınlandı. Buna çok sevindik.