Ziya Paşa’dan Seçkiler

39

     Âdem olanın hayr olur âdemlere kasdı     İnsanlığa insanda budur işte delâlet

     (İnsan olanın, insanlar için niyeti hayırdır; insanlığa en büyük yol gösterici, işte budur.)

     Âsûde olam dersen eger gelme cihane     Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan

     (Rahat olayım dersen, dünyaya gelme; çünkü meydâne düşen kaza taşından kurtulamaz.)

     Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez     Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan

     (Yağmur yerine gökten inci ve mücevher yağsa, talihsiz olanın bağına bir damlası bile düşmez.)

     Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar     Rencide olur dîde-i huffâş ziyadan

     (Noksan olanlar, olgun kişileri çekemezler; çünkü yarasanın gözü ışıktan rahatsız olur.)

     Her âkıle bir derd bu âlemde mukarrer     Râhat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan

     (Akıllı insanı, bir derd muhakkak bulur; akıllı olanlardan hiç rahat etmiş var mıdır?)

     İdrâk-i meâli bu küçük akla gerekmez     Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez

     (Allah’ın derin hikmetleri, bu küçük akla gerekmez; çünkü, akıl bunları kaldıracak güçte değil.)

     Hürr olmak ister isen olma cihânın     Zevkınde safâsında gamında kederinde

     (Hür hissetmek, huzur içinde olmak diler isen; dünyanın zevkini, safasını ve gamını bırak.)

     Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz     Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

     (Bir kimsenin işi aynasıdır, lâfına bakılmaz. Çünkü, aklının derecesi eserinde görünür.)

     İnsana sadâkat yakışur görse de ikrâh     Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah

     (İnsana kötülükler karşısında bile, doğruluk yakışır. Çünkü Allah doğruların yardımcısıdır.)

     Kadı ola da’vacı vü mahzır dahi şahid     Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet

     (Hâkim dâvâcı, düzeni sağlayan mübaşir de şâhit olsa, adâlet yerine getirilebilir mi?)

     Ümmîd-i vefa eyleme her şahs-ı dagalde     Çok hacıların çıkdı haçı zîr-i bagalde

     (İki yüzlülerden vefa ümid etme. Nice hacı geçinenlerin haçları koltuk altlarında çıkmıştır.)

     Zâlim yine bir zâlime giriftâr olur âhir     Elbette olur ev yıkanın hânesi vîrân

     (Zulmeden kimse, başka bir zâlimin eline düşer. Ev yıkanın evi yıkılır, harâb olur.)

     Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın     Âdem görünen harları âdem mi sanursın

     (Gerçek insan olarak bin kişide bir kişi bulamazsın! İnsan görünen eşekleri insan mı sanırsın?)

     Çok mukbili gördüm ki güler içi kan ağlar     Handân görünen herkesi hurrem mi sanursın

     (Dışı gülen, içi kan ağlayan çoklarını gördüm. Neşeli görünen herkesi sevinçli mi sanırsın?

     En ummadığın keşfeder esrâr-ı derûnun     Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanursın

     (Hiç ummadığın biri, içindeki sırları keşfeder. Herkesi kör, bütün dünyayı sersem mi sanırsın.)

     Bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın     Ey gonce bu cem’iyyeti her dem mi sanursın

     (Bir gün gelecek sen de dağılıp gideceksin. Ey gonce güzellik ve tazeliğin sürecek mi sanırsın.)

     Allah’a tevekkül edenin yâveri Hak’dır     Nâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacakdır

     (Allah’a sığınanların yardımcısı Allah’dır. Sevinmeyen gönüller bir gün gelecek sevinecektir.)

     Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazâbından     Zira yumuşak huylu atın çiftesi pekdir

     (Ağırbaşlı kimselerin gazâbından Allah’a sığın. Çünkü yumuşak huylu atın çiftesi çok ağırdır.)

     Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma     Zer-dûz pâlân ursan eşek yine eşekdir

     (Üniforma, aslı kötüye hiç asâlet verir mi? Sırmalarla işlenmiş semer koysan eşek yine eşektir.)

     Bed-mâye olan anlaşılur meclis-i meyde     İşret güher-i âdemi temyîze mihekkdir

     (Sütü bozuk olanlar içki meclisinde anlaşılır; içki insanın değerini tâyinde mehenk taşı gibidir.)

     Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdîr     Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötekdir

     (Nasihatle yola gelmeyen kimseyi, azarlamalı; azarlanmakla uslanmıyanın hakkı ise dayaktır.)

     Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz     Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerekdir

     (Câhiller kendileri gibilerle sohbetten zevk alır; dîvânelere ise dîvânelerin dostluğu yaraşır.)

     İmân ile din akçedir erbâb-ı gınâda     Nâmus u hamiyyet sözü kaldı fukarâda

     (Zenginler için, iman ile din bile para demektir. Nâmus ve hamiyyet sözleri fakirlere aittir.)

     İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakkî     Evvel yoğidi işbu rivâyet yeni çıkdı

    (İslâm devletin ilerleyip, yükselmesine engelmiş; eskiden böyle bir şey yoktu, bu söz yeni çıktı!)

     İncinmemek istersen eğer mülk-i fenâda     Bir kimseyi incitmemeğe hasr-ı merâm et

     (Şu dünyada incinmemek istersen; kimseyi incitmemek için, tüm dikkatini göster.)    

     Bir yerde ki yok nağmeni takdîr edecek gûş     Tazyî-i nefes eyleme tebdîl-i makâm et

     (Bir yerde ki, söylediğini takdîr edecek kulak yok! Boşuna nefesini tüketme, orayı terket!)

     (ZİYA  PAŞA’nın Hayatı, Eserleri, Edebî Şahsiyeti ve Bütün Şiirleri, Hazırlayan: Doç. Dr. Önder Göçgün, s: 25 – 33)

Önceki İçerikAydınlar Ocakları 51. Şura Sonuç Bildirisi
Sonraki İçerikProf. Dr. SÂDIK K. TURAL ‘ANLATMAK’ Kelimesinin Engin ve Derin Mânâlarını Anlattı.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.