Zeytin Dalı Mesafesindeki Küskünlükler

48

Türkiye’nin dünya üzerindeki yerini belirleme,

İnsanımızın refahını sağlama,

İnsanca yaşama hakkımızı koruma-kollama,

Birlik ve barış içerisinde yaşayacağımız ortamı sağlama yetkisini verdiğimiz beş yüz küsur vekilimiz, Meclis çatısı altında biri birleriyle barışık çalışma yeteneğinden bile mahrumlar maalesef.

Beklentilerimizi bir çatı altında sağlayamayanlardan, bu yetenekleri dünya çapında beklemenin adı, olsa olsa saflık olur.

Yıllarca birçok tabunun altında ezilmişiz.

Büyük gayretlerle bazı tabuların altında sıyrılıp çıktığımızda gördük ki, o tabu hiçte bizi ezecek güçte değilmiş.

Ezilme sebebimiz bizim zayıflığımızdanmış.

Etnik farklılıktan korkmuşuz,

İnanç farklılığından korkmuşuz,

Lehçe farklılığından korkmuşuz.

Bu farklılıkların bir zenginlik olduğunu ya görememişiz, ya kabullenememişiz ya da kabullendirmemişler.

Halbuki Osmanlı bu zenginliklerle büyüyüp dünya devi olmuştu.

Bu zenginlikler nifak malzemesi olarak kullanılmaya başlanınca ayrılıklar başlamış ve yıkılma safhasına girilmiş, 600 yıl sonra da yıkılma gerçekleşmiştir.

Günümüz dünyasında uluslararası sınırlar kaldırılırken, biz ülkemiz içerisinde komşular arasına sınırlar çizmişiz ve hatta gönüllerimizin etrafına çit çekmiş, biri birlerinden koparmışız.

Kimin işine yarar kısmını hiç umursamamışız bile.

Farklı dilleri hor görmüşüz, yetmemiş yasaklamışız.

Koyduğumuz yasaklar, birtakım bölücülere malzeme olmuş.

Yayın organlarını kapatmışız yüzlerine, lehçelerini unutmalarını beklemişiz safça.

Bu yasak da bölücülere malzeme olmuş ve bu açığı Roj adını verdikleri bir şer kanalıyla kapatan şebeke, alenen tetikçiliğe başlamış ve anladığı dilden yayın yapan bu kanalı seyreden cahil bırakılmış vatandaşlarımız, çok kolayca yanlış yönlere yönlendirilmişler.

Geç de olsa yanlışlardan birinin bir yerlerinden dönülmesi, Roj Tv’cileri, yani bölücüleri kahrettiği gibi, bazı çok diplomalı ve adının önünde bir sürü unvan olan vatandaşlarımızı da üzmüştür.

Bölücülerin üzülmesine şaşırmadım, ancak diğer üzülenleri anlamakta ben şahsen zorlanıyorum.

Her açık kapatılmaya mahkûmdur.

Önemli olan kimin kapatacağıdır.

Sen kapatmazsan bir başkası kapatır, onun da niyeti genelde kötü olur.

Niyetler okunamaz, dimağlarda gizlidir,

Kimisi imanidir, şeytanidir kimisi.

Hele puslu havalarda pencerelerini,

Açık unutursan kapatır, başka birisi.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, güzelim ülkemiz için yapabileceklerini düşünmeleri gerekenler, çamur siyasetinin içinde boğulmak üzereler.

Tüm partilerimizin merkezleri Başkentte ve biri birlerine çok da uzak olmayan mesafedeler.

Buna rağmen komşuluk ilişkileri tam anlamıyla sıfır.

Biri birlerine küskünler ve biri birlerine kuyu kazmakla meşguller.

Kapı komşumuzla koparmışız bağları,

Korkmuşuz halini, hatırını sormaya,

Biz kapatmıştık köhnemiş, eski çağları,

Kaptırmışız yeniçağı, tüm Avrupa’ya.

Hâlbuki içlerinden biri bir zeytin dalı uzatsa, belki de kin, garez ortadan kalkacak, kavgaya harcanan vakitler, ülkemizin gelişmesi ve milletimiz refahı için harcanmış olacak.

Yani aralarındaki küskünlük, belki de bir zeytin dalı mesafesindedir