Yunus Emre’nin Hayatı ve Hayata Bakışı (3)

124

Yunus, pek geçim sıkıntısı çekmemiştir. Hatta tahsile devam ederken, evlenip çoluk çocuk sahibi olmuştur:

“Bundan dahı virdün bize, ol huriyi çüft ü halâl

Andan dahi geçti arzum, azmüm sana kaçmağ-içün.”

(a.g.e., s.14)

Fakat hiçbir şey Yunus’un idealini söndürememiştir. Çünkü Yunus, devletsizliğin, istikrarsızlığın, ırz ve namus endişesinin ne demek olduğunu çok iyi idrâk ederek, asrın âliminin “Mekke’de olsam, Anadolu’ya gelirdim.” dediği gibi:

“Bunca varlık var iken

Gitmez gönül darlığı.”

diyerek, dünyası kararan insanların, hiç değilse âhiretini aydınlatabilmek için, ıztırablı ve çileli, fakat semereli bir hizmet hayatının içine girmiştir. (a.g.e., s.14)

Zaten zemin hazırdı. Anadolu’da ihtiyaç ve zaruret lisaniyle, fiilî bir dua yapılıyordu. Yunus’un zuhur etmemesi mümkün değildi.

Birçok yer dolaştıktan sonra, kendisini tatmin edecek mânâyı Konya’da bulmuş, Mevlânâ’nın sohbet ve zikir meclislerine katılmıştır.

“Mevlânâ Hüdavendigâr bize nazar kılalı

Anun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır.”

Yunus, Mevlânâ’nın mübarek ve müşfik bakışlarında, bir ayna gibi kendi gönlünün genişliğini ve temizliğini görerek, kemâle erdiğini anlamış, kendisini, onun hitap ettiği sahanın dışındaki insanları irşadla vazifeli hissederek yola çıkmış, sesi tarlada, bahçede çalışan yorgun insanlara moral verirken, kendisi ıssız dağlardaki kimsesiz insanlara yoldaş olmuştur. (a.g.e., s.15)

Kısaca Mevlânâ havassa (aydınlara), Yunus ise avama (halka) karşı kendilerini vazifeli bilmişler, iki koldan halkı aydınlatmaya koşmuşlardır. Zaten her ikisi de, kesbî olmakla beraber vehbîdirler, yani söylememişler, söylettirilmişlerdir. Nitekim okudukça bıktırmamaları, bunun delilidir.

“Fakat irşatta ihlâstan ziyade bir tarikata intisap arayan, zamanın yaygın bir anlayışına karşı:

“Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil

Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil”

diyerek, herhangi bir tarikata mensup olmayıp, hırkasını giymeden dervişliğe yükselmiş, kendi kendisine hem mürid, hem mürşit olmuştur.” (a.g.e., s.15)

Asrın âlimi gibi, zaman tarikat zamanı değil, imanı kurtarma zamanıdır. Tarikatsız Cennete girilir, fakat imansız girilmez. Tarikat meyva, iman ekmek gibidir, meyvasız yaşanır, ekmeksiz yaşanmaz, düşüncesiyle hareket etmiştir.

“Fakat bir insanın kendi kendisini irşat ettiğini anlatması çok zordur. Yunus bu zor işi:

“Bu dervişlik beratın okumadı müftiler

Anlar ne bilsün ânı bu gizli bir varakdur.”

beyti ile ancak o hâlden anlayanların hissedebileceği bir şekilde dile getirmiştir. Fakat irşatla mükellef olduğu insanlar umumiyetle ümmî olduklarından, Yunus, onları daha iyi irşat için bir

 

 

Önceki İçerikBaşiskele’de Millî Mücadele – 24
Sonraki İçerikMuhterem Emin Işık Hocaefendi ile Ramazan Sohbeti
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.