Yitirilen Yılları, Kaybolan Umutları Geri İstiyorum

60

” An gelir, ömrünün hırsızıdır/her ölen pişman ölür/hep yanlış anlaşılmıştır/hayalleri yasaklanmış/ An gelir şimşek yalar/masmavi dehşetiyle siyaset meydanını/ direkler çatırdar yalnızlıktan/sehpada Pir Sultan ölür…”  (Attila İlhan)

Geri istiyorum ülkemin yitirilen tüm değerlerini;  sevgi ve saygıyı tadarak büyüdüğümüz o güzelim yılları.

Kutsal vatanımızın üzerine titrendiği, özgürlüğümüzün simgesi dağlarımızda, ovalarımızda ılgıt, ılgıt akan sularıyla bereketli topraklarımızda teröristlerin ölüm saçmadığı, yabancı sermayenin cirit atmadığı, ülkemi geri istiyorum.

İnsanca yaşam hakkının sorgulanmadığı, hukukun üstünlüğünden bir milim dahi sapılmadığı, insanlarımızın birbirlerine kem gözle bakmadığı, kimilerinin türlü yalanlarla milletimizi aldatmadığı, laik cumhuriyet değerlerinin sorgulanmadığı, Yüce Atatürk’ün adının unutturulması için olmadık aymazlıkların yapılmadığı ülkemi geri istiyorum.

Yıllarca ‘Sağcı-Solcu’ söylemleriyle, eylemleriyle adeta kan kusturulan, son dönemde PKK-PYD-DEAŞ-FETÖ terör örgütlerince kandırılan, türlü hainliklerle hayattan koparılan; dindar-kindar nesiller söylemleriyle etiketlenen milyonlarca gencimizin o pırıl, pırıl umutlarını,

Bir türlü çığlıklarını duyuramayan gelin çocuklarımızın, taciz mağduru evlatlarımızın, her Allah’ın günü acımasızca katledilen, itilip kakılan kadınlarımızın hakkını hukukunu,

Elleri kınalı kuzularını yitirip de; acılarını içine gömen anaların, babaların, eşlerin, vatanımız uğruna seve, seve hayatlarını feda eden o koç yiğitlerin kan ve can bedeli için; yitirilen tüm umutları geri istiyorum.

Döndürebilir misiniz o yiten sevgileri, saygı dolu yılları?

Verebilir misiniz Al Bayrağa sarılı o canları geriye?

Doğal hayatın, doğa canlılarının üzerine titrenen,

Yollar, köprüler, havaalanları, yabancılara tahsisli maden ocakları için onca yeşili feda edilmeyen,

Toprağına dört elle sarılıp da, alın terini ekmeğine katık yapan; ‘milletin efendisi’ köylümüze adaletli yaşam hakkı sunan,

Milli değerlerimizle güçlenen, insanlarımızın sömürülmeden yüceldiği yıllarımızı geri istiyorum.

İnancın siyasete alet edilmediği, kimi icraatların ılımlı İslam adına yapılmadığı,

Ayrım yapılmaksızın tüm insanlarımızın kucaklandığı,

Geleceğimizin ABD’nin-AB’nin türlü menfaatlerine odaklanmadığı,

Emperyalist dayatmaların sorgusuzca, sorumsuzca kabullenilmediği,

Ülkemizin tüm demokratik değerlerinin korunduğu,

Cumhuriyetimizin ortak kazanımlarıyla yaratılan,

Yıllarca gelişmemizin temel taşı olan tesislerimizin;  ”Babalar gibi satılmadığı!” Yıllarımızı geri istiyorum…

Milyonlarca gencimizin, insanımızın işsiz dolaşmadığı,

Paramızın pul olup, ‘avro-dolar’ ikilisinin dillerde yapışıp kalmadığı yıllarımızı geri istiyorum!

Geri istiyorum, milli davalarımız konu olduğunda dünyaya meydan okuduğumuz yılları, onurlu ve dimdik duruşumuzu,

Geri istiyorum, ‘Al Bayrağımız” için gönüllerin titrediği o yılları.

Saygıyla, hoşgörüyle, sevgiyle ilmek ilmek ördüğümüz, biri birimiz için gönüllerimizin titrediği; Kürdiyle, Lazıyla, Çerkez’iyle, Türk’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, kendisini Yüce Türk Milletinin ferdi sayan herkesin yekvücut gücüyle yaşamak istiyorum bu güzel ülkede.

Sanmayınız ki; ben gerilerde kalmış, geçmişi ile yaşayan bir yurttaşım.

Hayır, tam tersine geri istediğim bu değerlerle ülkemizin gelişeceğine inanan, muasır medeniyet seviyesine ancak Büyük Önder Atatürk’ün ilkeleriyle, hedefleriyle, çağdaş eğitimin pırıltılarıyla ulaşılabileceğimizi bilen bir yurttaşım.

Geriye istediğim bu değerlere cevabınız yoksa!

Kaybolan umutlar tekrar kazanılmayacaksa?

Unutun bu söylediklerimi!

Bir kez daha okuyun Şair Süleyman Apaydın’ın şu dizelerini;

”Fazla geldiyse size hürriyet, cumhuriyet/Özlemini çekiyorsanız saltanatın, sultanın/Hala önemini anlayamadıysanız millet olmanın/Kul olun, ümmet kalın/Fetvasını bekleyin şeyhülislamın…”

Ama yağma yok! Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanettir bu Cumhuriyet.

Ne yaşanırsa yaşansın! Sanmayın ki, umutları kaybolur bu toprakların. Çağdaş yarınlarımızı kucaklayacak o güzellikler de döner geri.

Yeter ki inanın.  ‘Belki yarın, belki yarından da yakın’.

 

 

Önceki İçerikİttifak ve Hazine Yardımı
Sonraki İçerikKıbrıs Konusunda Türk ve Rum Tezleri (4)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.