Yazar Mehmet Nuri Yardım ile Yeni Kitabı Kedinâme Hakkında Konuştuk.

89

Oğuz Çetinoğlu:Kedinâme’ isimli kitabınız yayınlandı.
Bu kitabın yazılması düşüncesi nasıl doğdu?

Mehmet Nuri Yardım: Doğrusu her şey, bizim eve gelip ailemize can
yoldaşlığı yapan Lokum’la tanışmamızdan sonra başladı. Kedimiz henüz bebekti ve
yolda yalnız kalmıştı. Çocuklar başına üşüşmüşken hanım görüyor ve alıp eve
getiriyor. Göbeği bizde kesildi, maması alındı. Henüz gözleri kapalıydı. Mini minnacıktı.
Sonra büyüdü, serpildi, gözleri açıldı ve mama yemeye başladı. Bizim ailemizin
de bir ferdi olup çıktı. Malumunuzdur Peygamber Efendimiz kediler için “Onlar
ev halkındandır.” buyurmuştur. Bizim iki evladımız vardı, Fatih Kerem ile Ömer
Faruk. Lokum’la üç erkek evladı oldular. Üçünü de çok seviyoruz şimdi. Tabii 10
yaşına girdi geçenlerde Lokum. Yani dokuz senedir aynı evi, aynı mekânı
paylaşıyoruz. Kitap ilhamı ondan geldi. Ben çalışırken arada bir yanıma
geliyor, bilgisayarıma, kitaplarıma bakıyordu. Zamanla çalışma odama yapılan bu
mutat ziyaretler çoğaldı. Beş yaşındayken onunla ilgili günlük yazmaya
başladım. Sonra bunlar gelişti. Bir gün onu seyrederken “Niçin bir kedi kitabı
olmasın?” dedim kendi kendime. O düşüncenin doğuşuyla araştırma safhası
başladı. Meğer derya bir konu imiş. Dünyada kedilerin tarihi, İslam tarihinde
kediler… Doğu’da, Batı’da… Tasavvuf dünyasında… Yazarların, şairlerin,
sanatçıların kedilerle dostluğu. Kedi için yazılan, şiirler nesirler. Bir de
baktım ki yazdıklarım birkitap boyutuna gelmiş. Bu arada kitabın bir bölümünü
de “Lokum’un Günlüğü”ne ayırdım. Velhasıl hoş bir kitap ortaya çıktı şükürler
olsun. Ve çok da ilgi gördü. Demek ki böyle bir kitap bekleniyormuş. Birçok gazeteci
yazar dostum, kedili fotoğraflarını, kediler için yazdıkları şiir ve yazıları
bana göndermeye başladılar. Sosyal medya hesabımda Lokum’u paylaştıkça
dostların desteği de arttı ve Kediname vücut
buldu. Akıl Fikir Yayınları da bu
kitabı okuyucularla buluşturdu.

Çetinoğlu: Kedi nasıl bir… (‘hayvan’ demeye dilim varmıyor) Nasıl bir canlı, nasıl bir dost? Diye
sorayım. Anlatır mısınız?

Yardım: Çok haklısınız. Hakikaten ben de ‘hayvan’ diyemiyorum.
Çünkü maalesef insanlar bu kelimeyi biraz hakaret/küfür anlamında kullandılar,
hatta kirlettiler. Hâlbuki hayvanların insanlara o kadar çok faydası var ki?
Koyun, keçi, balık, kuş… Bir düşünecek olursak insanlara faydası dokunan bizim
ayrılmazlarımız aslında. Evcil hayvanların yanısıra gökyüzündeki bütün kuşlar
bizim ilham kaynağımız değil mi? Ya atlar, katırlar, eşekler halkımızın,
bilhassa köylümüzün ve ziraatçılarımızın yükünü paylaşmıyor mu? Tabii bir atı
evde besleyemezsiniz, ancak bahçeli eviniz olursa belki… Ama kediler ufak tefek
oldukları için her eve sığabiliyor. Üstelik kanaatimce insana en yakın
yaratılmış candır kedi. Neden derseniz köpek bile evde sıkılır ve hergün
mutlaka dışarı çıkmak ister. Düşünün bu salgın günlerinde köpeği eve hapsedebilir
misiniz? Ama kediler öyle değil. Yıllarca evde uslu uslu oturur. Evin içinde
dolaşır durur da canı sıkılmaz. Dışarıyı asla aramaz, merak etmez. Bizim Lokum
sadece aşıları için evden dışarı çıkarıldı bugüne kadar. Onun dışında hep
bizimle beraber. Evi en çok paylaşan da o. Malum bizler zaman zaman evden çıkıp
dönüyoruz. Ama o evimizin sadık bekçisi.

Çetinoğlu: Sizde kedi sevgisi
ne zaman, nasıl oluştu?

Yardım: Bu muhabbet, çocukluktan başladı. Ben Siirtliyim. Bizim
Siirt eskiden bembeyaz görünümlü kerpiç evlerden meydana geliyordu. Evler tek
veya iki katlı, bahçeli, avlulu, çatılı, havuzlu olurdu. Her evin kedisi veya
kedileri vardı. Ama biraz serbestti bizim çocukluğumuzdaki kediler. Evden sabah
çıkar, dolaşırlar akşam dönerler. Asla kaybolmazlar. Onlar bizim sadık can
dostlarımızdı ve hepsi de çok kanaatkârdı. Meselâ şimdi modern zamanların
kedileri sadece mama yiyor. Ama bizim çocukluk kedilerimiz evde ne pişmişse onu
yerdi. Evde yemek yenir, artan bütün yemekler onlara ikram edilirdi. Hiç
unutmam. Bir gün kedimiz bir suç işlemişti. Yemek mi, süt mü dökmüştü hatırlamıyorum
ama cezalandırıldı. Cezası da şehrin en uzak köşesine götürülüp bırakılmasıydı.
Üstelik bu sevimsiz görev, bana verilmişti. Çok üzüldüm ama çaresiz bir şekilde
aldım, şehrin uç bir noktasına kadar taşıdım, oraya bıraktım, geldim. Kısa bir
süre sonra ne görelim? Kedimiz eve dönmemiş mi? Onca yolu nasıl yürüdü, evimizi
nasıl buldu, anlayamadık, hepimiz şaşırdık kaldık. Bir de özür dilercesine,
hüzünlü bir sesle “Miyaaavvv” deyişi vardı ki, içimiz eridi gitti. Âdeta, “Söz
bir daha bir şey dökmem, dikkat ederim, lütfen beni tekrar eve alın.” dercesine
acıklı acıklı miyavlıyordu. Tabii ailece hemen affedildi ve kapı açılıp içeriye
alındı. Sevincine diyecek yoktu, tabii benim de… O gün bugündür içim kedi
sevgisiyle doludur.

Çetinoğlu: Yurt dışında
yüzlerce cins kedi var. Türkiye’de ‘Van
kedisi
’ ve ‘Ankara kedisi
biliniyor. Araştırmışsınızdır; dış görünüş haricindeki özellikleri
karakteristikleri nelerdir?

Yardım: Tabii belirttiğiniz gibi Van ve Ankara kedileri meşhur. Ama
Türkiye genelinde kedilerin farklı cinsleri, renkleri olsa da hepsi seviliyor.
Tekirler malum bizde yaygındır. Bizimki de tüylü tekir. Aslında kedisever
iseniz cinsine, rengine bakmıyorsunuz bile. Hatta bazıları özellikle gözü
görmeyen, ayağı sakat olan, kuyruğu kesik kedileri bulup onlara bakıyor. Büyük
sevap tabii. Sizin için bir bakıma evlat gibi oluyorlar artık. Aileler, nasıl
engelli çocuklarına, bıkmadan usanmadan canla başla bakıyorlarsa biz de kedileri
aynı titizlikle seviyoruz. Allah bu sevgiyi her insanın yüreğine nakşetsin
inşallah.

Çetinoğlu: Bâzı kedilerin asil
ve mağrur duruşları var. Irk özelliği midir, bakımından, ihtimamdan, terbiye
edilmesinden ve beslenmeden kaynaklanan bir hususiyet midir?

Yardım:  Efendim bütün
kedilerin ortak vasfıdır bu asalet, soy güzelliği… Hakikaten abartmıyorum,
şahsiyet sahibidir kediler. Yani yağcılık yapmayı, yaltaklanmayı sevmezler.
Sizinle dostturlar. Size kendilerini sevdirirler. Ama ölçüyü kaçırdınız mı bu
sefer de patiğini hemen elinize vurur. “Yeter artık, samimiyetin de bir ölçüsü
olmalı. Beni rahat bırak” dercesine mesafe koyabiliyorlar. Ben onların bu
huyunu çok anlamlı buluyorum. Evi sahiplenirler. Eşyayı da… Eşyanın yeri
değişince kuşkulanırlar, koklar, yoklarlar. Velhâsıl bir âlemdirler. Ama
kesinlikle kimlik ve kişilik sahibidirler. Keşke omurgasız bazı insanlar,
kedilerin bu soylu hâllerine bakıp hiç olmazsa bu yönlerini, bu özelliklerini
örnek alsalar…

Çetinoğlu: Bildiğinizi tahmin
ederim. Bir kitabevinde çok sayıda kedi vardı. Oturup kitap incelerken yanıma
gelirler, kucağıma oturmak için izin ister gibi bakarlardı.  Bir tânesine ‘Hadi gel bakalım’ diyecekken
cümlemi bitirmeden kucağıma gelir ve az sonra da uyurdu. İşim bittikten sonra
uyandırmaya kıyamazdım. Bir gün Fatih Cami’nin avlusunda öğle ezanını beklerken
kedi, önce oturduğum sıraya çıktı, ilgilenince de kucağıma yerleşti ve uyudu…
Ezan okundu ancak, farz kılınacağı zaman mecbûren uyandırdım. Bazı kediler ise
insan görünce kaçıyor. Hep merak ederim ‘neden’ diye…

Yardım: Efendim kediler hissediyor. Hisleri hakikaten güçlü. Kendilerini
sevenleri, sevecekleri anlayabiliyor, sezebiliyorlar. Ben de yıllar önce bir
misafirliğe gitmiştim. Arkadaşlarla otururken evin biricik kedisi geldi. Onca
kişi arasında iki kişiyi ziyaret etti, kucaklarında oturdu. Biri bendim. Sonra
diğer arkadaşa sordum. Meğer onun da kedisi varmış. Yani bir bakıma misafirler
arasında kedi besleyenleri nasıl olmuşsa sezmiş ve bize yanaşıp gelmişti.
Bilirsiniz uyuyan kedi uyandırılmaz. Hatta Hazreti Peygamber, kucağında uyuyan
kediyi uyandırmaya kıyamaz, elbisesini makasla keser ve onu o hâliyle minderde
bırakır, uykusunu bölmez. Bu en büyük Peygambere yakışan muhteşem bir
inceliktir. Kedisever sahabe Ebu Hureyre’yi bu merakı dolayısıyla teşvik
etmiştir. Onun için Peygamber Efendimizin âdeta bir sünneti gibi kediler
sevilmiş, kollanmıştır. Asırlarca birçok tekkede, dergâhta kediler beslenmiştir.

Çetinoğlu: Kedi eğitimi
hakkında neler söylemek istersiniz?

Yardım: İnanın o kadar kolay ki. Bizim Lokum daha ilk günlerden
itibaren tuvaletini, banyoda gösterilen yere yapmaya başladı. Hiç bizi üzmedi,
yormadı. Maması da mutfaktaki köşede duruyor. Küçük havuzundan da suyunu
içiyor. Kediler yeni ortamlarına çok çabuk alışıyorlar ve hemen yeni hâle adapte
oluyorlar. Bazıları bu korkuyla evlerine kedi almak istemiyor ama inanın evi
pisletmedikleri gibi çok da temizler. Gün boyu zaten yalanıp dururlar. Kir
kalır mı üstlerinde? Dolayısıyla ağır bir eğitim almalarına gerek yok. Yeter ki
ihtiyaçlarını karşılayacakları kapları belli olsun ve sabit yerde dursun.
Gerisini onlar kolaylıkla hallediyorlar. 

Çetinoğlu: Kedi nankördür’ deniliyor. Yorumlar
mısınız?

Yardım: Haşa, asla ve kat’a nankör değiller. Aksine çok vefalı ve kadirşinastırlar.
Meselâ sık sık teşekkür edercesine gelip size yanaşır, hatta sırnaşırlar. Ama
severken ölçülü sevmekgerek. Öyle yarım saat boyunca başını okşarsanız sıkılır
ve patisinin tırnaklarını size bile gösterir. Biz artık kedimize
alıştık.Lokum’un ne zaman ve nasıl kızacağını bile tahmin ediyor, itiyatlarına
hürmet ediyor, ona fazla karışmıyoruz. Böyle davrandığınızda o vakit aranız iyi
oluyor. Gelip yanınızda, karşınızda, koltukta, divanda, kütüphanenizde
oturuyor, sizi seyrediyor, arasıra mırlıyor, miyavlıyor. Velhâsıl çok güzel bir
arkadaş oluveriyor sizin için. Bence bu salgın döneminde kedi besleyenler çok
şanslıydı, canları hiç sıkılmadı. Bizim de öyle. Zira evimizde çocukların dışında
bir can yoldaşımız daha vardı. 

Çetinoğlu: Sizin kedinizin mârifetleri
nelerdir? Siz mi eğittiniz, ırkî özelliklerinden mi?

Yardım: Dediğim gibi kedimiz cins bir kedi değildi, para verilerek özellikle
aranıp bulunmadı, hasbelkader karşımıza çıktı, kaderi bizimle birlikte yaşamakmış.
Üstelik kaç çeşit ırkı var inanın onu da bilmiyorum. Biz Lokum’u kedi olduğu
için sevdik, aldık, o da bizi kırmadı, geldi, evimize neşe kattı. Tam on
senedir güle oynaya birlikte yaşıyoruz. Cenabı Allah bizleri ayırmasın,
muhabbetimiz daim olsun.

Çetinoğlu: Kediniz size ‘Kedinâme’yi yazma ilhamı vermiş olmalı.
Başka ilhamlar da veriyor mu? Şiir yazmak, ağacı tırmanmak onunla oynamak… gibi

Yardım: Kediname yayınlanıp
da herkes tarafından ilgi görünce malzemem artmaya başladı. Şair olsaydım, ona
her gün bir şiir yazmak isterdim. Ama ben nesri daha çok seviyorum. Yine ona
dair bir şeyler karalıyorum, araştırmalarımda bazı yazarların kedi metinlerini
buluyorum, yeni tercüme/telif kitaplarına bakıyorum. Elimdeki mevcut
materyallerden anlaşılıyor ki ileride ikinci bir kedi kitabı gelebilir. Bu ilhamı
veren Lokum’a candan teşekkür ediyorum. O olmasaydı bu çalışmalar elbette hiç olmayacaktı.
Ona borçluyum.

Çetinoğlu: Kedi bakımı hakkında
kedisever adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Yardım:
Kitapta bir projemden bahsediyorum. O da şudur: İstanbul’da sokaklarda sahipsiz
yaklaşık 1 milyon kedimiz var. Yaşadığımız bu büyük şehirde de yine yaklaşık 1
milyon civarında ev mevcut. Dolayısıyla her ev bir kedi edinse, o zaman
dışarıda, sokakta, soğukta hiç kedi kalmayacak. Hepsi de sıcak ortamlarda
yaşamaya başlayacaklar. Bunun için kampanyam, “Her eve bir kedi!” şeklindedir.
İnşallah bunda muvaffak olurum. Ama en azından kedilerimizin yarısını bile
sokaklarda araba altlarına sığınan perişan ve aç kedileri evlere
kazandırabilirsek bu bile beni bahtiyar edecektir, bakalım ya nasip! Kedisever
adayları dostlarıma naçizane ilk tavsiyem: “Çekinmeyin, hemen bir kedi edinin.
Göreceksiniz ki hayatınız değişecek, çok anlamlı, çok tatlı, sevimli vehuzurlu
bir yaşayınız olacak. Memnun kalmazsanız, dünyanın sonu değil, yine
bırakabilirsiniz. Ama inanıyorum ki o kedi sıcaklığını yaşadıktan ve dostluğunu
gördükten sonra artık can dostunuzu bırakamayacaksınız.”

 

Çetinoğlu: Kedilerle alâkalı
bâzı problemler olduğu biliniyor. Tüyünün dökülmesi, halı ve koltuk yüzlerini
aşındırması, mutfakta tezgâh üstünde unutulan ciğerin tadına bakması gibi…
Önlenebilir mi?

Yardım: Sondan başlayayım, zamane kedileri artık ciğerci değil.
Ciğerleri sevmiyorlar, hatta et yemeklerini de. Zaten mamalarında balıketi var.
Dolayısıyla ona alışıyorlar. Mutfakta başka yiyeceklerin tadına bakmıyorlar.
Onun garantisini rahatlıkla verebilirim. İkincisi, halı, koltuk yüzlerini
aşındırma meselesine gelince. Küçük ahşap bir tırmalama iskemlesi aldık, salona
koyduk. Tırmalama ihtiyacını da o şekilde gideriyor. Yani perdelerimize,
halılarımıza zarar vermiyor. Tüy meselesine gelince… Eh biz insanların tüyleri
yok mu? “O kadar kusur kadı kızında da olur.” derler ya… İnanın o da mesele
değil. Tüy toplama yapışkanları var… Pat pat pat topluyorsunuz, nerede oturmuşsa
o tüyleri hemen alıp atıyorsunuz. Yani çok zor değil. Üstelik seven ne yapmaz?
Ama ille de tüyünden huylananlara hatırlatayım ki tüysüz kediler de var, onları
bulup beslesinler.

Çetinoğlu: Kediler kuru mama
ile besleniyorlar. Mahzurları ve faydaları nelerdir?

Yardım: Menüleri tek çeşit. Bazen hanıma onu söylüyorum: “Yahu biz
insanlar aslında ne kadar nankörüz. Bir de kedilere nankör diyor bazıları. Biz
hergün envaiçeşit yemek yiyoruz. Et yemekleri, bakliyat, sebzeler, meyveler,
kuru yemişler… Meşrubatlar, ayranlar, çaylar, kahveler… Yine de hâlimize şükretmiyoruz
da şu garip Lokum tek menülü bir maması var. On senedir büyük bir sabırla,
hatta aşk ve şevkle onu yiyor, bir kere bile şikâyet etmedi? Hadi bakalım kim şekvacı,
kim şükrediyor, bir düşünelim bakalım… Hatta mizah da yapıyorum: “Hanım ya sen
pazara çıktığında Lokum da sipariş listesini eline tutuştursaydı, ne yapardın?”
Bunun üzerine gülüşüyoruz tabii…

Çetinoğlu: Kuru mamalar,
kedilerin aslî görevleri olan fâre yakalamada pasif olmaya yönlendiriyor mu?

Yardım: Valla fareler hiç görünmüyor, tarihe karıştılar galiba.
Dolayısıyla kediler de onları tanımıyor. Apartmanlarda pek bulunmuyor fareler. Eskiden
oturduğumuz ahşap veya kerpiç/taş evlerimizde fazlaca varlardı. Ama ben
apartmanlarda pek duymadım. Dolayısıyla kedilerin o eski asli görevleri de
bugün bir bakıma yok hükmündedir. Ama bizim Lokum uçan bir sineği, bir kırmızı karıncayı
görünce huylanıyor, onu takip ediyor, evden uzaklaştırıncaya kadar takip
nöbetini bırakmıyor. O uçan hayvancık gitmeden de gözüne bir damla uyku
girmiyor. Böyle bir vazifeşinas aynı zamanda…

Çetinoğlu: İhtiyaç giderme
alışkanlıklarının kazandırılması için özel bir yöntem söz konusu mu?

Yardım: Tuvalet kutusu banyoda. Kimisi balkonda bırakıyor. Onun
dışına çıkmıyor, yani başka yerde tuvaletini yapmıyor. Hatta bir hatıramı
paylaşayım. Bir gün banyoda tıraş oluyordum. Baktım ki Lokum kapının önünce
acıklı acıklı miyavlıyor. Merak ettim, kapıyı açıp baktım. Kapıya açmamla
banyoya dalması bir oldu. Hemen kutusuna gitti, tuvaletini yaptı. Meğer çok
sıkışmış garip. Düşünebiliyor musunuz bu kadar edeplidir. Yani “Bana ne,
tuvaletimin kapısı kapalı, öyleyse salonda o işi yapabilirim demiyor.” Geliyor,
sesleniyor, beni uyarıyorve maksat hasıl oluyor. İşte bu kadar düşünceli ve
duyguludur bizim Lokum’umuz…

Çetinoğlu: Çocukken babam
anlatmıştı: Sabah ezanı okunmaya başlandığı anda yatağının yanına gelir,
kalkıncaya kadar miyavlarmış. O zaman akıl edip soramamıştım. Sonra da unuttum.
Ne zaman bir ev kedisi görsem babamı ve kedisini hatırlarım. Kedinin ezan
sesine hassasiyetini yorumlar mısınız?

Yardım: İnanın benzerini biz de yaşıyoruz. Bilhassa sabah
namazlarında. Diğer namazlarda seccade etrafında dolaşmayı seviyor, hatta
hanımı, beni veya abilerini taklit edip seccadeye bazen yapışıyor. Ama
özellikle sabah namazlarında ezan okunduktan sonra onun uyandığını ve bizi de
uyandırdığını söyleyebilirim. Her zaman olmasa da bunu bazen yapıyor. Herhalde
uykuya, yani gaflete daldığımızda o da uyarıcılık görevini ifa ediyor. Zaten
ben kedilerin -belki garip karşılanacak ama- diğer hayvanlara göre biraz ‘dindar’
olduklarını düşünüyorum. Çünkü dolaştıkları yerler genelde cami avluları,
dergâhlar, türbeler, medreseler, sahaf dükkânları ve mezarlıklar… En azından
tarihî mekânlara büyük ilgi duydukları aşikâr. Hem âlimlerimizden Bediüzzaman
Said Nursi, onların ‘mırmır’larının zikir olduğunu ve “Ya Rahim Ya Rahim”
dediklerini risalelerinde yazıyor. Hatta kendisinin de bir kedisi varmış,
ekmeğini bölüştüğü. Adı da Abdurrahim imiş. Bu arada Kediname’de meşhur kedilerin isimlerini ve sahiplerinin adlarının
listesini de verdim. İlginç bir liste ortaya çıktı. Böylece en çok kullanılan
kedi isimlerini de orda görmüş oluyoruz. Hüseyin Rahmi, Tanburi Cemil, Ahmet
Hamdi Tanpınar, Ekrem Hakkı Ayverdi, Sâmiha Ayverdi, Safiye Erol, Münevver
Ayaşlı, Tarık Buğra ve daha birçok şairimizin, yazarımızın, sanatkârımızın,
mütefekkirimizin iyi birer ‘kedisever’ olduğunu da bu çalışma sayesinde
keşfettim. Tabii günümüzde de birçok yazarın, sanatçının kedisi var. Hatta
bazıları bana sitem etti. “Benim de kedim vardı, niçin listene almadın?” diye
şakacıktan sitem ettiler. İnşallah kitabın yeni baskısında bu ihmalleri
gidereceğim. Bu vesile ile Kediname
kitabından sonra yardımlarını benden esirgemeyen, sürekli bana kedi
fotoğrafları, yazıları ve şiirleri gönderen dostlarıma buradan teşekkür
ediyorum. İkinci kedi kitabı biraz da onların bu teşvikleri ve destekleri
sayesinde vücut bulacaktır inşallah. Bu mevzuyu konuşulmaya değer bulduğunuz için
size de çok teşekkür ediyorum efendim. Saygılarımla…

 

MEHEMT
NURİ YARDIM:

Edebiyat Araştırmacısı, Gazeteci, Yazar Mehmet
Nuri Yardım 23 Nisan 1960 târihinde Siirt’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini
tamamladıktan sonra 1980’de girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1985’te mezun oldu.

1979 yılında basın mesleğine girdi. Yeni
Asya, Doğuş, Tercüman, Türkiye, Hürriyet, Bizim Gazete, Haber Fatih, Orta Doğu,
Yeniçağ ve Milat gazetelerinde çalıştı. Kültür sanat sayfaları hazırladı,
yazılar yazıp röportajlar yaptı. Türkiye Çocuk dergisinin haber müdürü oldu. Kubbealtı
Akademi Mecmuası’nda Yazı İşleri Müdürlüğü, bazı yayınevlerinde musahhihlik,
redaktörlük ve editörlük yaptı.

Kısa adı ESKADER olan Edebiyat Sanat ve
Kültür Araştırmaları Derneği’ni kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yaptı.

1 Ocak 2017 tarihinden itibaren TRT
İstanbul Kent Radyosu’nda Haldun Hürel ile birlikte Pazar günleri ‘İstanbul Masalları’ isimli kültür sanat
programını sunuyor.

Pek çoğunun 3., 5. baskıları yapılan 100’e
yakın kitabı yayınlanmıştır. 

Önceki İçerikAzerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Sonraki İçerikOnların Acıları Sessiz ama Çok Derindir
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.