Onların Acıları Sessiz ama Çok Derindir

60

    ‘’Tam 57 yıl geçmiş o derin acının ardından…
Sırf Türk oldukları için anaların, babaların, evlatların diri, diri toprağa
gömüldüğü o kanlı Noel unutulmuyor! Bizler unutsak bile tarih sayfaları
unutmuyor. Kaldı ki, Kıbrıs’ta insanlık suçunu işleyen bu Rum çeteleri bugüne
değin yargılanmamışsa, adanın Güneyindeki yönetim bu insanlık suçunu işleyenler
adına en azından bir özür dahi dilememişse…’’

        Neredeyse iki nesil geçti 21 Aralık 1963’te Kıbrıs’ta yaşanan Türk’leri
yok etme katliamından bugüne…

         Her Aralık ayı
geldiğinde; ‘’Kanlı Noel Olayları’’, o insanlık ayıpları hatırlanır. Adanın
kuzeyindeki pek çok evden sessiz çığlıklar yükselir; Kıbrıs’ın her yanına tarihin
derinliklerinden gelen çığlıklar yayılır…

         Her
21 Aralık; Kıbrıs’ta yaşanan insanlık trajedisini, Rum’un acımasızlığını,
Kıbrıs Türk halkının bir gece içerisinde nasıl topyekûn yok edilmek istendiğini
anlatır!

       Her
yıl, Aralık ayının son haftası:  KKTC’de ‘’Şehitler
Haftası’’ olarak anılır.

  O
dönemde yaşananlar, dünya var olduğu sürece bu katliamları gerçekleştiren Rum
çetelerinin alnında kara bir leke olarak kalacaktır!

        Kimileri o günleri hiç hatırlamaz,
hatırlamak dahi istemez!

       Ama ya onlar?

       O
gece canından çok sevdiklerini kaybedenler, onların unutması mümkün müdür?  Onların acıları sessiz ama çok derindir.
Onların gözyaşlarını göremezsiniz. Onların beyninde yaşadıkları fırtınaların,
kalplerinden kopup gelen isyanların sesi duyulmaz!

      Bir an kendinizi onların yerine koymaya
kalksanız, ne yapacağınızı bilememenin şaşkınlığını yaşarsınız, nefesiniz
daralır, hayatınız kararır. Ne hazindir ki, onlar bu acıları hayatlarının en
değerli varlıkları olarak yaşamaktadırlar.

      Her 21 Aralık geldiğinde ada tarihi boyunca
katledilen binlerce Kıbrıs Türk’ü, onların geride kalan yakınları gelir aklıma.

      Kahrolurum.

      Ama
bir de bu katliamları yapanlar, gelir aklıma!  O kadar çok neden sorusu sıralanır ki karşıma.

       Hiçbirisine
yanıt bulamam. Sadece insani duygularımın isyanını duyarım. Hele ki, bir de Atlılar-Muratağa-Sandallar
katliamında daha 16 günlükken diri diri toprağa gömülen Selden bebeği
düşündüğümde o isyanıma vereceğim yanıt: Bu katliamlar sadece bir insanlık suçu
değil, aynı zamanda alçaklıktır, kahpeliktir olur.

      O
acılı günleri yaşayan Kıbrıs Türk’ünün çoğu hayatta değil, olanlar ise sessiz
ve mahzun… Hayatta olanını bulsan da sorsan o acılı günleri; o gün yitip giden
anasını, babasını, kardeşini, evladını kaybeden o asırlık çınarlara.

      Sana şöylece bir bakarlar! Tek bir söz dahi duyulmaz
onlardan ama o bir bakış, o bakış var ya! İşte tüm acılarını o bakışla
anlatırlar. Onlar yaşadıkları acıları unutmadan; vicdanları alacaklı, yürekleri
yanık yaşarlar…

      Ya bu insanlık suçunu işleyenler? Adanın her
yanından duyulan o acılı çığlıkları duymazlar mı?   Katlettikleri insanlara yaşattıkları acıları
hatırlamazlar mı?

       Bu
cinayetleri işleyenler bu insanlık ayıbını çoktan unutmuş olsalar bile ne ada
toprakları, ne de tarihin şaşmaz hafızası unutmayacak, affetmeyecek. Ve inancım
odur ki; bu soykırımın hesabı ödenmeden, adadaki bu acılı çığlıkların sesi
kesilmeyecek.

      Ya
sizler?

        Yıllardır bu gerçekleri görmezden gelen,
yaşanan bu soykırıma sessiz kalan barış havarileri, batılı devletler!  Hukukun üstünlüğü sadece sizler için mi
geçerli?

        Ya
tarihin derinliklerinden gelen bu çığlıklara ne demeli?

        
(Bk. Tarihten Gelen Çığlık,
Atilla Çilingir 2010)

Önceki İçerikYazar Mehmet Nuri Yardım ile Yeni Kitabı Kedinâme Hakkında Konuştuk.
Sonraki İçerikTermometreye hohlasak oda ısınır mı?
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.