Başta
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli olmak üzere iktidar ve bileşenleri yeni
teröristler keşfetti.
Daha
önce Meclis’te grubu bulunan, Hazine yardımı alan, bir ara birlikte “çözüm
süreci” yürüttükleri HDP’yi ve seçimlerde HDP ile işbirliği yaptığı iddiası ile
CHP’yi terörist ilan etmişlerdi.
İYİ
Parti
de iktidar yandaşlarına göre teröristti. Ama karar vermekte
zorlanıyorlardı, bazen FETÖ’cü, bazen de HDP/PKK’cı terörist diyorlardı.
Bazen de Bahçeli’nin ağzından “yuvaya dön” çağrısı yapıyor, Erdoğan’ın
ağzından “İyi Parti yerli ve milli bir partidir” diyorlardı.
İktidar
taifesi şimdi de Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ile LGBT gruplarını “terörist”
olarak suçladılar.
Cumhurbaşkanı
ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan Boğaziçi Üniversitesinde
eylem yapan öğrenciler için “Terör örgütlerinin üyesi olan bu gençleri
biz ülkemizin gerçek manada milli ve manevi değerlere sahip gençleri olarak
kabul etmiyoruz. Siz öğrenci misiniz, terörist misiniz?” dedi.
İçişler
Bakanı Süleyman Soylu gözaltına alınan gösterici öğrenciler için
“terör örgütü üyesi” dedi. Daha sonra “üye değil iltisaklı” diye güya
düzeltti. Fakat öğrenciler, “terör örgütü üyesi” iddiası ile değil, kamu malına
zarar verme ve polise direnme gibi iddialarla yargılandılar ve mahkemece
serbest bırakıldılar.
MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylemi daha da
ağır oldu:
“Boğaziçi
Üniversitesi’ndeki olaylara destek vermek teröre destek vermektir.”
“CHP
Genel Başkanı, gözaltına alınan yasa dışı örgüt üyelerine ‘çocuklarımız,
öğrencilerimiz ve Türkiye’nin evlatları’ diyor. Sırtlarını ajanlara,
zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken
zehirli yılanlardır” dedi.
Bahçeli’nin
yeni Rektörle birlikte çalışmak istemeyen öğretim üyeleri için, demokratik bir
ülkede düşünülmesi dahi muhal olan, bir teklifi oldu:
“Rektörün
davetiyle Rektör Yardımcılığı ve diğer görevlere atamaları kabul etmeyen
öğretim üyeleri, yazılı talimata uymayanlar derhal üniversiteden
uzaklaştırılmalıdır” dedi.
****
Bu
zihniyetin Boğaziçi Üniversitesi’nin dünya üniversiteleri arasındaki
sıralamasını gerileteceği açıktır.
Ülkemizin
bu en zeki gençleri yarın en değerli kurumlarımızın ve şirketlerimizin başında yönetici
olabilecektir. Belki de uluslararası arenada Türkiye’yi temsil edecekler. Onları
terörist diye suçlamak, terör örgütlerinin kucağına itmek veya
yurtdışına gitmeye özendirmek demektir.
Bu
en değerli beşerî sermayemizi harcamak ülkemize yapılacak en büyük kötülüktür.
********************************
İktidarın
Görme Kusuru
Görüyoruz
ki iktidar kanadında kendinden uzak olanları “terörist” görmek
gibi bir “görme kusuru” var.
Bir
an “belki de gözleri miyoptur. Uzak olanları net göremedikleri için
böyle yanılıyor olabilirler” diye düşündüm.
Malum
“miyop” denilen görme kusuru olan insanlar uzaktaki cisimleri net
göremezler, bazen yakıştırma yaparak masaya kasa diyebilirler.
Ama
miyop olsalar yakını net görürler. İktidarın en yakınlarında FETÖ örgütü
mensuplarını görevlendirmiş olmaları, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanının
yaverlerinin, generallerin yarısının, hâkim ve savcıların yarıdan fazlasının
FETÖ üyesi olduğunu da teşhis edemediklerini biliyoruz. Demek ki miyop
da değillerdi.
İktidarın
çok daha ağır, çok daha kapsamlı bir “görme kusuru” olduğu anlaşılıyor.
********************************
FETÖ’cüyü
General ve İstihbarat Başkanı Yapan Kim?
15
Temmuz 2016’dan bu yana 4,5 sene geçti. Bu arada iktidar görme kusurunu
düzeltmiş ve en azından yakındakileri net görmeye başlamıştır sanıyorduk. Yanılmışız.
2017
Ağustos Şurasında 2. Ordu Komutanlığı Harekât Başkanlığı’na, buradan da 2020
Yüksek Askeri Şurasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat
ve Harekât Başkanlığı’na atanan bir general de FETÖ’cü çıktı.
Emekli
Tuğgeneral Serdar Atasoy’un, FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle
yargılandığı ve itirafçı olduğu bu sebeple adli kontrol kararıyla serbest kaldığı
öğrenildi.
Serdar
Atasoy, “1996 yılında teğmen olduğunda rütbesini örgüt
elebaşı Fetullah Gülen’in taktığını, ellerini öpüp hayır
duasını aldıktan sonra göreve başladığını” itiraf etmiş.
Bu
durum iktidarın yakınındaki teröristleri görememe kusurunun devam
ettiğini gösteriyor.
FETÖ’nün
ABD devletinin emrinde bir istihbarat örgütü olduğu biliniyor. Bu örgüt
üyesi bir ajanın TSK’da general olmasını ve bu kadar stratejik
makamlarda çalışırken Türkiye için ne kadar kritik bilgileri ABD’ye vermiş
olabileceğini düşündükçe ürperiyorum.
****
Jandarma
Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Plan ve Güvenlik Daire E. Başkanı, 15
Temmuz gazisi Kurmay Albay Güven Şağban’ın iddiası da çok ilginç:
Güven
Şağban, “2020 yılı Yüksek Askeri Şurasında (YAŞ), 720 civarında Albay
emekli edilmişti. Emekli edilen bu Albayların ortak özelliği, hemen hemen
hepsinin FETÖ ile bağlantısının olmaması ve liyakat sahibi olmalarıydı. 45
dakikada YAŞ yaparsanız ve YAŞ üyelerinin çoğunluğu da sivillerden oluşursa, FETÖ’cüler
terfi ederken, gerçek liyakat sahiplerinin emekli edilmesini normal olarak
görmek gerekir.”
Serdar
Atasoy’u FETÖ ile irtibat ve iltisakına dair bilgi ve
emareler varken hızla terfi ettirip general yapan siyasi iktidardır.
Bu
“yabancı ülke istihbarat ajanını” İstihbarat ve Harekât Başkanlığı gibi en
kritik makamlara yükselten iktidarın görme kusurunun ülkemiz için yarattığı
tehlike korkunçtur.
Ayrıca
Kurmay Albay Güven Şağban’ın iddiası doğru ise “hepsi ehliyetli ve
liyakatli olan ve FETÖ ile ilişkisi bulunmayan 720 Albayın Türk Ordusundan
tasfiye edilmiş olması” da korkunçtur.
FETÖ
aracılığıyla ABD hâlâ TSK üzerinde bu şekilde operasyon yapabiliyorsa
vay halimize!
Bu
iktidarın yakını da uzağı da görememesinin yarattığı
zararların en vahimi, nitelikli ve yetişmiş insan gücümüzü harcamasıdır diye
düşünüyorum.
Çünkü
iktidarın diğer hataları daha çok bu nesli, insan kaynağımızın mahvı ise geleceğimizi
de kaybetmekle sonuçlanır.