Vatandaşlık Satışının Türkiye Üzerindeki Stratejik Sonuçları

77

Uluslararası Hukuk ve Siyaset Teorisyenleri Uzun Zamandan Beri
Vatandaşlığın Metalaşması ve Paralı Vize Programlarıyla Göçmen Kabulü Konusunda
Kafa Yormaktadır (
Nazlı Töre, 2019: 93). Metalaşma (Arapça) Kullanım Eşyası, Alınıp
Satılan Anlamlarına Gelmektedir. Vatandaşlık Satışı ile Bir Ülkenin Manevî Değerlerini
İfade Eden Vatan ve Vatandaşlık Kavramları Tüm Özelliklerini Kaybetmektedir.

            Vatandaşlık
en basit tanımla, kişinin devlete aidiyetini gösteren hukuki ve siyasi bağı
ifade eder. Vatandaşlık bağı nedeniyle kişi, vatandaşı olduğu devletin
diplomatik korumasından yararlanır, seçme-seçilme ve kamu hizmetlerine girme
gibi birtakım haklara sahip olur. Vatandaşlık aynı zamanda ülke savunmasına
katılma, vergi verme, devletin koymuş olduğu kurallara uyma ve hepsinden önemli
olarak sadakat yükümlülüğünü içerir. Bu bağlamda vatandaşlık aslında kişi ile
devlet arasında karşılıklı hak, görev ve yükümlülük ilişkisi doğurur. Bununla
birlikte, bu ilişki bir sözleşme ilişkisi değildir. Devlet vatandaşlık bağının
nasıl kurulacağını ve kaybedileceğini belirleme konusunda mahfuz yetkiye
sahiptir. Diğer bir anlatımla, devlet egemenlik hakkını kullanarak kime
vatandaşlık verileceğine ya da kimin vatandaşlıktan çıkarılacağına kendisi
karar verir. Vatandaşlık asli olarak doğum yoluyla kazanılır. Bu şekilde
kazanılan vatandaşlıkta kişi ile devlet arasındaki bağlılığın mevcut olduğu
kabul edilmektedir. Uluslararası uygulamada hemen hemen tüm devletler soy bağı
(kan esası- ius sanguinis), doğum yeri (toprak esası-ius soli)
veya bunların her ikisine bağlı olarak doğum yoluyla kişiye vatandaşlık hakkı
tanımaktadır. Vatandaşlığın bu şekilde aslen kazanılması yoluna ilave olarak,
devletler egemenlik haklarını kullanarak bazı kişilere sonradan vatandaşlık (ius
nexi
) hakkı tanıyabilir. Müktesep vatandaşlık olarak da anılan bu müessese
ile devletler olağan veya olağanüstü yoldan bazı kişilere vatandaşlık
verebilmektedir. Olağan usulde devletler kendi topraklarında yaşayan ve ülke
bağları bulanan yabancılara belirli koşullar dâhilinde vatandaşlığa alınma
imkânı tanıyabilmektedir. Bu bağlamda devletler evlenme ve evlat edinilme gibi
kişinin vatandaşlığına geçmek istediği ülke ile irtibatını sağlayan hukukî
olaylara sonuç bağlayabildikleri gibi, genel bir yol olarak ülkede belli bir
süre ikamet eden yabancılara dil bilme,
millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından tehlike oluşturmama
gibi belli
koşullar dâhilinde vatandaşlığa geçme imkânı sağlayabilmektedir. Vatandaşlığın
olağanüstü yolla kazanılmasında ise, devletler istisnai bazı hallerde takdir
yetkilerini kullanarak ekonomi, spor,
kültür, bilim ve sanat gibi alanlarda özel niteliği haiz yabancıları,

olağan vatandaşlığa alınma yoluna kıyasla kolaylaştırılmış bir usulle
vatandaşlığa alabilmektedir (Talat Kaya, 2021: 116). Bilim, kültür, sanat ve
spor gibi alanlardaki üstün vasıfları nedeniyle oturma izni ve/veya vatandaşlık
alan kişi sayısının görece az olması ve uygulamaların kişiye özgü olması
nedeniyle konu literatürde tartışmaya neden olmamıştır. Benzer şekilde,
ekonomik yatırımın yanı sıra yatırımcının girişimcilik ve iş kurma becerisi gibi
nitelikleri göz önüne alınarak yetkili makamın takdiriyle istisnai nitelikte
verilen oturum izni ve vatandaşlık uygulamaları da eleştiri konusu
yapılmamıştır. Esasen, diğer istisnai vatandaşlık kazanma hallerinde olduğu
gibi ekonomik katkı sağlamaya dayalı olarak vatandaşlık kazanan kişi sayısı da
sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte, yatırımcının niteliğini önceleyen yatırım
yoluyla vatandaşlık uygulamaları son 30 yılda boyut değiştirmiş ve pek çok ülke
yatırımcının niteliğinden çok elde edilen mali kaynağı ön plana alan
vatandaşlık programları kabul etmeye başlamıştır. Yatırımcı programları olarak
da adlandırılan bu uygulamalar önceleri küçük ada devletlerinde başlamış,
özellikle 2008 krizi sonrasında, Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere daha
geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Türkiye de uluslararası gelişmelerden uzak
kalmamış ve 2016 yılında yapmış olduğu mevzuat değişikliği ile ekonomik
katkının ön planda tutulduğu yatırım yoluyla vatandaşlık kazanma uygulamasını
hayata geçirmiştir. Yatırımcı programlarının temelinde ekonomik kaynak yaratma,
özellikle de küresel ekonomik krizlerin yaratmış olduğu olumsuzlukların
varlıklı kişilerin ülkeye getirecekleri ekonomik katkılar ile azaltılması
hedefi bulunmaktadır. Bununla birlikte, yatırımcı programlarında, ekonomik
katkının kişinin niteliğinin önüne geçmesi hatta tek koşul olarak aranması,
uygulamaları uluslararası düzeyde tartışılır hale getirmiştir. Eleştiriler
güvenlik, vergi, seçme ve seçilme hakkı, askerlik yükümlülüğü ve ekonomik fayda
başlıkları altında toplanabilir. Söz
konusu eleştirilerin temelinde ise vatandaşlığın metalaştırılması ve aidiyet
bağı tesis edilmeden vatandaşlığın verilmesi hususları yatmaktadır
(Talat
Kaya, 2021: 116-117).

 

İlk Türk Devletleri’nden
Cumhuriyet’in ilanına kadar olan dönemde de farklı eğitim kurumlarında
vatandaşlık idealleri yeni nesillere kazandırılmıştır. Özellikle Cumhuriyet’in
ilk yıllarından itibaren yeni ideolojiyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, ulus-devlet
anlayışını içselleştirmiş “TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VATANDAŞI
” yetiştirmek arzulanmıştır (Selçuk Beşir Demir,
Vatandaşlık Bilgisi, 2016:4). Bir devlete hukuki bağla bağlı olma anlamını taşıyan vatandaşlık,
hukuksal eşitlik söylemi ile birey ve toplum bütünleşmesini sağlayan temel bir
olgu olmasının yanında siyasal ve toplumsal bir içeriğe de sahiptir. Bireyin
etkinlik alanı, bu çerçeve içinde vatandaşlık sıfatıyla çizilmektedir. Genel
anlamıyla devlete yasal üyelikle tanımlanan kavram, belirtilen bağın gereği
olarak bir yönüyle haklar demeti sunarken bir yönüyle de yükümlülükleri
beraberinde getirmektedir. Çok boyutlu bir sürece işaret eden vatandaşlık, bu
çalışmada Türk vatandaşlığının kazanılmasındaki usuller temelinde ele
alınmaktadır. Türk vatandaşlık hukuku mevzuatı günümüze değin; Osmanlı
İmparatorluğu döneminde çıkarılan ve çağının gereklerine uyularak hazırlanan
ilk uyrukluk düzenlemesi sayılan “Tabiyet-i Osmaniye Kanunnamesi”(1869) başta
olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti döneminde bu kanunnamenin yerini alan 1312
Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu (1928), 1934 tarihli İskân Kanunu, 1924, 1961
ve 1982 Anayasaları, 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu (11 Şubat 1964) ve
ilgili yönetmelikler temelinde bir gelişim izlemiştir. Türk vatandaşlığının
kazanılması, yitirilmesi gibi konuları düzenleyen 403 Sayılı Kanun, 5901 Sayılı
Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12.06.2009 tarihinde yürürlüğe girmesiyle
yürürlükten kalkmıştır. Anayasal kabulde, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile
bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen
hallerde kaybedilir”.(1982 Anayasası m.66). 1982 Anayasası, 1924 ve 1961
Anayasalarında olduğu gibi vatandaşlığı devletle birey arasında kurulan hukuki
bir bağ olarak tanımlamaktadır. 1924 Anayasası’nın, 1961 ve 1982
Anayasalarından farklı olarak, modernleşen bir siyasal toplum ve toplumla
devlet arasındaki bağı kuracak, cumhuriyetçi vatandaşlık modelinin yasal
düzeyde kimlik temelli değil vatandaşlık temelli bir anlayışa sahip olduğu
iddia edilebilir. Bu iddianın dayanağı olarak “TÜRKİYE AHALİSİNE DİN VE IRK FARKI OLMAKSIZIN VATANDAŞLIK İTİBARİYLE
TÜRK ITLAK OLUNUR” (1924 ANAYASASI MADDE:88
) hükmü gösterilmektedir.
Bununla birlikte Anayasalarımızda devletle birey arasında kurulan bağın kökene,
asıla başka bir deyişle ırka atıf yapmadığı, bağı hukuksal bir alanda
“vatandaşlık” ilişkisiyle ifade etme amacının taşındığı da söylenebilir. Türk
ana ya da babanın çocuğu olmadaki mantık kurgusunun asılla ilişkilendirilmediği
maddeden anlaşılmaktadır. Buna göre Türk vatandaşlığını kazanan bir yabancının
Türk vatandaşlığını sonradan kazanması, onu asli yoldan Türk vatandaşı
olanlarla eşitlemekte, anayasal ve kanuni hakların kullanılması noktasında bir
ayrımcılık güdülmemektedir. 1964 tarihli ve 2009 tarihli Türk Vatandaşlığı
Kanunlarına, vatandaşlığın kazanılması ve kaybedilmesine ilişkin durumları
yasal çerçevede açıklığa kavuşturan birer pozitif hukuk formu olmanın ötesinde
anlam yüklemek, belirtilen kanunlarda temel hak ve özgürlüklere ilişkin ayrıntılı
düzenlemeler beklemek yanıltıcı olacaktır. Vatandaşlığı yalnızca hukuki bağ ile
değil asıl ve köken gibi çağdaş sayılmayan bir takım unsurlarla açıklayan ve
özellikle bazı yasal haklardan yalnızca köken itibariyle vatandaş olanların
yararlanmasına imkân tanıyan ülkelerin varlığı düşünüldüğünde, 1982
Anayasasının uyrukluk konusundaki düzenlemelerinin mahiyeti algılanabilir.
Örneğin ABD Anayasası’na göre (Vatandaşlık Hakları, madde:2) başkan
seçilebilmek için, ABD vatandaşlığının doğumla kazanılması şartı aranılmaktadır.
Yine Yunan hukukunda Türkiye’deki vatandaşlık kavramı yerine “asıllılık”,
“köken” kavramı tercih edilmekte, dolayısıyla ırkçı bir anlayış benimsenmektedir.
Yunan asıllılık hukukunda “asıllılık” ve “uyrukluk” farklı kavramlara ve
anlamlara karşılık gelmektedir. Asyalılar ve siyahiler bu ülkede Yunan uyrukluğunu
kazansalar da asıllılığını kazanamazlar. Yunanistan’ın sınır bölgelerinde
taşınmaz mal edinme hakkına yalnızca Yunan asıllılar sahiptir. Almanya, soy ve
kana dayalı vatandaşlık tanımından, ancak 2000 yılında kabul edilen Yeni
Vatandaşlık Yasası ile vazgeçebilmiştir (Şeniz Anbarlı Bozatay, 2010:  171-172).

BUGÜNDE (2023) GEÇERLİ OLAN ANAYASAMIZIN 66. MADDESİ: TÜRK
DEVLETİNE VATANDAŞLIK BAĞI İLE BAĞLI OLAN HERKES TÜRK’TÜR” DERKEN “VATANDAŞLIK
VE TÜRKLÜK” BİR AİDİYET VE TERBİYE TEMELİNDE İNŞA EDİLDİĞİ VURGULAR. BU HALDE
YAPANCILARA PARA İLE VATANDAŞLIK VERİLMESİ TÜRK TOPLUMUNA NE AİDİYET BAĞI NE
EKONOMİK GELİŞMİŞLİK NE DE STRATEJİK AVANTAJ GETİREBİLİR.
Ancak Türkiye’nin zayıf noktalarını artırır ve yıkılmasını
hızlandırabilir. Herhangi bir ülkenin istilasında emperyalist bir düşüncenin
askeri müdahalesi için yaptığı masraf mı yoksa hedef ülkeye kendi yahut başka
ülkelerin vatandaşlarını yönlendirip o ülkeden para karşılığı vatandaşlık
aldırılmasınıdır? Örneğin Rusya’ya giriş ve çıkışın ne kadar zor olduğu
turistik ziyaretlerde bile bilinmektedir. Fakat Rusya vatandaşlarının özellikle
Akdeniz bölgesinden arazi ve mülk edinim yoluyla vatandaşlık aldığı yıllardır
izlenmektedir. Rusya-Ukrayna savaşında adeta Putin kapıları açmış Türkiye
Ruslar için açık yerleşim alanı olmuştur. Antalya-Mersin hattı sıcak denizlere
inmenin en o kolay yoludur. Mersin Akkuyu Nükleer Santrali bu projenin odak
noktası olmaktadır. Diğer taraftan Çarlık Rusya döneminden beri Çukurova- Adana-Mersin-
başta olmak üzere Klikya antik adı etrafında Klikya Ermenistan’ı(Küçük
Ermenistan) kurdurma çabaları da devam etmektedir.

Türkiye’yi
bekleyen bir diğer istila planı ise İsrail-Arap-Afgan(Peştun)-Fars-Afrika’lı vd.
istila planıdır. Türkiye’de inanılmaz oranda emlak satışı ile birlikte Suriye
başta olmak üzere geçici sığınmacılara vatandaşlık verilmesi söz konusu
olamayacağı halde verilme girişimleri kanunlara aykırıdır. Bürokratlar, memurlar, bankacılar, iş takipçileri ve emlakçılar vatanın
sosyal ve millî fay hatlarını kırmaları halinde kanunlar önünde sorumlu
olacaktır!
 1062 Kanun Numarası,
28/5/1927 tarihli
: “Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden
Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri
İttihazı Hakkında Kanun”da ifade edildiği üzere SURİYE VATANDAŞLARI
GAYRİMENKUL
EDİNİM YOLU İLE
TÜRK VATANDAŞLIĞINA
 MÜRACAAT EDEMEZLER.

Bu kanunun 1. ve 2. Maddeleri şu
şekilde düzenlemiştir;

Madde 1 – İdari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye
tebaasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin
Türkiye’deki tebaasının hukuku mülkiyeti dahi icra Vekilleri Heyeti karariyle
Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve
menkulat ve gayrimenkulatına vaziyet olunabilir. Vaziyed edilen emvalin
varidatı ve ledelicap tasfiyelerinden mütevelit hasılatı, vesaika istinaden
isbat edecekleri zarar nispetinde, zarar gören Türk tebasına tevzi olunur.

Madde 2 – Zarar gören vatadaşların istinat edecekleri vesikaların
şekil ve suret ve merci tanzimi İcra Vekilleri Heyetince bir talimatname ile
tayin ve tespit olunur.

YUKARIDA VERİLEN MADDELERİN HÜKÜMLERİNE DİKKAT EDİLİRSE İLE
İDARİ KARARLAR VE OLAĞANÜSTÜ VEYA İSTİSNAİ KANUNLARLA TÜRK VATANDAŞLARININ MÜLKİYET
HAKKINI KISMEN VEYA TAMAMEN SINIRLAYAN DEVLETLERİN TÜRKİYE’DEKİ VATANDAŞLARININ
MÜLKİYET HAKKINI, MİSİLLEME OLARAK KISMEN VE TAMAMEN SINIRLAMA VEYA EL KOYMAYA
BAKANLAR KURULU(7. TEMMUZ .2018 TARİH 700 SAYILI KHK 4. MADDE İLE
CUMHURBAŞKANINCA) YETKİLİ KILINMIŞTIR
(Sinan
Şığva, 2016: 186). 

Üstelik bu gerçek “Nüfus
ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
” web (https://nvi.gov.tr/sss-vatandaslik-hizmetleri)
(Erişim Tarihi: 26. 2. 2023)sayfasında sıkça sorulan sorularda 31. sırada şu şekilde belirtilmektedir:

31-Yabancıların Yatırım yolu ile
vatandaşlığa müracaatlarında kanuni sınırlamalar var mıdır? “Herhangi bir
sınırlama olamayıp diğer taraftan gayrimenkul edinimi ile Türk Vatandaşlığına
müracaatta 6302 sayılı Kanun ile değişik 35. maddesi uyarınca Türkiye 183
ülkenin vatandaşlarına karşılıklılık şartı aranmaksızın taşınmaz alma imkânı
sağlamıştır. Ancak,
1062 sayılı Mukabele-i Bilmisil Kanunu uyarınca Türkiye’de bulunan
taşınmaz mallarına hazinece el konulduğundan 
Suriye
vatandaşları
 Gayrimenkul edinim yolu ile Türk Vatandaşlığına müracaat
edemezler
.

            01.10.1966
Tarih ve 6/7104 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
Suriye ile Ülkemiz arasında
bu konuda sürdürülen görüşmeler ve tasfiyeyi hedef tutan teklifler, müspet
sonuca varmamış, Suriye Hükümeti, son zamanlarda Türklere ait taşınmaz mallara
çeşitli vesilelerle ve özellikle 1958 yılında yürürlüğe konulan “Zirai reform”
kanununun uygulanması bahanesiyle müdahale ve eritme politikasını sürdürmüş ve
Türkler’’in mülkiyet haklarını ileri derecede kısıtlamıştır. Ülkemizde,
Suriyelilere ait gayrimenkuller üzerindeki temliki tasarruflar, Bakanlar
Kurulunun 13.1.1939 gün, 2/10250; 14.2.1942 gün, 2/17317 ve 18.1.1958 gün,
4/9697 sayılı Kararları ile kısıtlamış bulunmaktadır. Suriye Hükümeti’nin,
vatandaşlarımızı mülkiyet haklarından mahrum eden tutumları karşısında,
Hükümetimiz de 1062 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanarak misilleme tedbiri
almak zorunluluğunu duymuş ve Suriye uyrukluların Türkiye’deki
gayrimenkullerine tasfiye maksadıyla el koyma kararı alınmıştır. El konulan
Suriye uyruklulara ait mallar hakkında yapılacak işlemler, kararname ekinde yer
alan 17.10.1966 tarih ve 12428 sayılı “Suriye Uyrukluların Mallarının Tespiti
ve Bu Mallara Konulması Hakkında Yönetmelikte” belirtilmiştir.( Sinan Şığva,
2016: 188)

TÜRKİYE–SURİYE ARASINDAKİ EMLAK SORUNLARINA BAŞLANGICINDA
SURİYE HÜKÜMETİNCE SURİYE’DE TAŞINMAZ MALI BULUNAN VATANDAŞLARIMIZIN
TASARRUFLARINA YÖNELİK BİR TAKIM KISITLAMALAR UYGULANMIŞTIR. TÜRKİYE
HÜKÜMETLERİ DE UYGULANAN BU KISITLAMALARA KARŞI 1062 SAYILI MUKABELE-İ BİLMİSİL
KANUNU UYARINCA SURİYE UYRUKLULARININ TÜRKİYE’DE MEVCUT BÜTÜN TAŞINMAZLARINA EL
KONULMUŞTUR. SURİYE UYRUKLULARININ YENİ TAŞINMAZ EDİNİMİ DE YASAKLANMIŞTIR.
El konulan bu taşınmaz mallar maliye kuruluşları
tarafından idare edilmektedir. Yani Suriye uyrukluların malları Türk devletinin
denetimi altına alınmıştır. Türk yargısı Hazineye kalan bir yerin olağanüstü
zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmayacağına karar
vermiştir( Sinan Şığva, 2016: 193).

DİĞER
TARAFTAN MUTLAKA DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN TÜRK VATANDAŞLIĞIN SONRADAN EDİNİMİ
BAŞLIĞI ALTINDA EKONOMİK SAİKLERLE VATANDAŞLIK VERİLMESİDİR.
  Türk Vatandaşlığı
Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik (TVKUY)’in 20. maddesi son
değişikliklerden sonra aşağıdaki gibidir: 

Türk vatandaşlığının istisnai olarak
kazanılması, başvuru için gerekli belgeler ve yapılacak işlemler 

MADDE 20 – (1) Kanunun 12 nci maddesinde sayılan hallerde yabancı,
istisnai olarak Türk vatandaşlığını kazanabilir.

(2)  Aşağıdaki şartlardan herhangi
birini sağlayan yabancı, Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamında Cumhurbaşkanı kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir: 

a)  En az 500.000
Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında sabit sermaye yatırımı
gerçekleştirdiği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca tespit edilen.

b)  En az 400.000 Amerikan Doları veya
karşılığı döviz tutarındaki taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi
koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş,
en az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarı peşin olarak
yatırılan ve tapu siciline üç yıl süreyle devir ve terkini yapılmayacağı
taahhüdü şerh edilmek şartıyla noterde düzenlenmiş sözleşme ile taşınmazın
satışının vaat edildiği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca
tespit edilen.

c)  En az 50 kişilik istihdam
oluşturduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilen.

ç)  En az 500.000 Amerikan Doları veya
karşılığı döviz tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet
gösteren bankalara yatırdığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit
edilen.

d)  En az 500.000 Amerikan Doları veya
karşılığı döviz tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla
satın aldığı Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilen.

e)  En az 500.000 Amerikan Doları veya
karşılığı döviz tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim
sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın
aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen.

f)  En az 500.000 Amerikan Doları veya
karşılığı döviz tutarında katkı payını, kapsamı Sigortacılık ve Özel Emeklilik
Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenen fonlarda tutma ve üç yıl
sistemde kalma şartıyla bireysel emeklilik sistemine yatırdığı Sigortacılık ve
Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen.

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2010139&MevzuatTur=21&MevzuatTertip=5)
(Erişim Tarihi: 26. 2. 2023)

Görüldüğü
üzere Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik (TVKUY)’de
yabancının kısa dönem ikamet izni (maksimum beş yıl) aldıktan sonra hangi andan
itibaren vatandaşlığa başvurabileceği konusunda açık bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bununla birlikte, TVKUY m. 20(2)’nin yatırım yapılmasının
akabinde vatandaşlığa başvurmaya imkân verecek şekilde kaleme alındığını
değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, TVKUY m. 20(2)’nin (a) ve (c) bentleri
kapsamında “sabit sermaye yatırımı
veya “istihdama yönelik yatırım
yapan yatırımcılar, söz konusu yatırımlarını ilgili Bakanlık marifetiyle
belgelediklerinde; (b), (ç), (d) ve (e) bentleri kapsamındaki yatırımcılar ise,
öngörülen meblağları üç yıl süreyle tutmak şartıyla belirtilen yatırım
araçlarına yatırdıklarını ilgili kurumca tespit ettirdikten sonra, önce kısa
dönem ikamet iznine, akabinde de vatandaşlığa başvurabileceklerdir. Şüphesiz
ikamet izninin alınması sonrasında vatandaşlığa alınma için ilgilinin kamu
düzeni ve milli güvenlik bakımından engel halinin olup olmadığı araştırılacak
ve ancak durumu uygun bulunanlar, bu konuda takdir yetkisine sahip
Cumhurbaşkanı kararı ile vatandaşlığa alınacaktır. Bu halde vatandaşlığa
başvurmak için ikamet iznine sahip olmak ön şart olmakla birlikte, başvuru için
yatırımın elde tutulması için öngörülen üç yıllık sürenin dolması
beklenmeyecektir. Bu anlamda ülkemiz uygulamasının ikamet şartlı yatırımcı
programı olmakla birlikte, fiili olarak ikamet şartsız yatırımcı programları
gibi tatbik edildiği değerlendirilmektedir. Kişinin öngörülen yatırım süresi
içinde yatırım konusundaki şartları gerçekleştirmemesi halinde ise
vatandaşlığın geri alınması mümkün olabilecektir (Talat Kaya, 2021: 124-125)

Diğer
ülkelerle kıyaslandığında konunun daha net anlaşılması bakımından olağan yoldan
vatandaşlığın kazanılmasının en zor olduğu ülkelerden biri olan Avusturya
uygulamasına yakından bakılmasında fayda bulunmaktadır. Avusturya ülkeye en az
3 milyon Euro tutarında yatırım yapan kişileri, olağan yoldan vatandaşlık
kazanılması için aranan iyi derecede Almanca bilme, ülkede kesintisiz 10 yıl
ikamet etme ve eski vatandaşlığı terk etme şartlarına tabi tutmaksızın doğrudan
vatandaşlığa alabilmektedir. Bununla birlikte, yatırımın ortak girişim yoluyla
veya doğrudan istihdam veya yeni ihracat alanları yaratan bir işletmeye
getirilmesi şart koşulmaktadır. Getirilen yatırımdan ziyade kişinin niteliğinin
ön planda tutulduğu uygulama kapsamında AVUSTURYA
DEVLETİNİN KİŞİ HAKKINDAKİ İNCELEMESİ GENEL OLARAK 24 İLÂ 36 AY SÜRMEKTE VE ÇOK
SINIRLI SAYIDA İNSANA VATANDAŞLIK VERİLMEKTEDİR
. GERÇEKTEN DE 2014-2018 YILLARI ARASINDA EKONOMİ DE DÂHİL
OLMAK ÜZERE BİLİM, TEKNOLOJİ, SANAT VE KÜLTÜR ALANLARINDA OLAĞANÜSTÜ HİZMETİ
NEDENİYLE SADECE 139 YABANCI AVUSTURYA VATANDAŞLIĞINI KAZANABİLMİŞTİR
(Talat
Kaya: 2021: 118) Aynı şekilde Yabancı yatırımcıya vatandaşlık verilmesi
Türkiye’nin aksine;  İngiltere, İtalya ve
ABD gibi ülkelerde yatırımcıya uzun bir süre sonrasında vatandaşlık verilmesidir:

Birleşik
Krallık 1994 yılından itibaren, 2 milyon Sterlini sermaye veya kredi sermayesi
şeklinde Birleşik Krallık’ta kayıtlı ve aktif olarak faaliyette bulanan bir
şirkete yatırım olarak getiren kişilere Tier-1 yatırımcı vizesi (İngiltere Çalışma Vizesi olarak adlandırılan Tier 1
Vizesi, Tier 1 Genel Vize, Tier 1 Girişimci Vizesi, Tier 1 Yatırımcı
Vizesi, Tier 1 Olağanüstü Yetenekliler Vizesi ve Tier 1 Üniversite Mezunu
Girişimci Vizesi isimleri altında 5 farklı vize başvuru
kategorilerisini içerir.)(
https://www.ingilterekonsoloslugu.net/ingiltere-tier-1-vize-hususu)
(Erişim Tarihi: 26.2. 2023)
programı ile üç yıllık bir ikamet izni
vermektedir. İkamet izni müteakiben iki yıl daha uzatılabilmektedir. Kişinin getirmiş
olduğu sermayeyi toplamda beş yıl süre ile ülkede tutması sonrasında ise,
kendisi ve kendisine bağımlı aile üyeleri daimî ikamet iznine sahip olmaktadır.
Öte yandan, Birleşik Krallık’ta 2011 yılında kabul edilen bir düzenleme ile 10
milyon Sterlin tutarında yatırım yapan kişilerin iki yılın sonunda, 5 milyon
Sterlin tutarında yatırım yapan kişilerin ise üç yılın sonunda daimî ikamet
izni almalarına olanak sağlanmıştır57. Yatırımcı ve bağımlı aile üyeleri daimî
ikamet iznini aldıktan bir yıl sonra ise Birleşik Krallık vatandaşlığına
başvurma imkânı elde etmektedirler. Bu kapsamda diğer vatandaşlığa alınma
şartlarını taşımak koşuluyla yatırım tutarına göre kişi en erken üçüncü yılın
sonunda, en geç ise altıncı yılın sonunda Birleşik Krallık vatandaşı olabilmektedir.
Belirtilen süreler zarfında yatırımcının yılın 185 gününü Birleşik Krallık’ta
geçirmesi gereklidir(Talat Kaya: 2021: 121).

Benzer bir uygulama ABD’de de bulunmaktadır. ABD 1990’lı
yıllardan itibaren bu ülkede en az 1 milyon Dolarlık yatırım yapan ve en az 10
kişilik istihdam oluşturan yabancılara EB-5 yatırımcı vizesi (Amerika EB-5
Yatırımcı vizesi başvuru şartları: Başvuru sahibinin temiz bir ekonomik ve adli
sicil sahip olması. Başvuru sahibinin yıllık en az $200,000 gelire sahip
olması. Başvuru sahibi ve eşi olarak birlikte değerlendirildiğinde bu tutar
€300,000’a çıkmaktadır. Aile olarak en az $1,000,000 tutarında varlığa sahip
olunması. Gayrimenkul, nakit, şirket hisseleri ve taşıt araçları varlık içinde
sayılmaktadır. Amerika’ya yapılacak olan $800,000 tutarındaki yatırımın
kaynağının resmi kayıtlarla açıklanabilmesi. Amerika Göçmenlik Birimi olan
USCIS tarafından onaylı bir projeye €800,000 tutarında bir yatırım yapılması.
Yapılan yatırım ortalama 5-7 yıl sonunda geri alınmaktadır)(

https://www.yenibirhayat.com.tr/) (Erişim Tarihi: 26. 2. 2023)vermektedir. Yatırımcının ABD
yönetimi tarafından belirlenen hedef bölgelerde yatırım yapması halinde ise
yatırım tutarı 500.000 Dolar olarak saptanmıştır. 2019 yılında, yatırım
miktarları sırasıyla 1,8 milyon ve 900.000 Dolara çıkarılmış, 10 kişiye
istihdam oluşturma şartı ise korunmuştur. Öngörülen meblağları yatırımcı kendi
kuracağı bir işletme suretiyle ABD’ye getirileceği gibi, ticari şirket, adi
şirket ve ortak girişim gibi var olan ticari işletmeden hisse satın almak
suretiyle de getirebilir. Yatırımcı ayrıca ABD Vatandaşlık ve Göç Hizmetleri
idaresi tarafından onaylanan ve bölgesel merkez (regional center) olarak
adlandırılan ticari girişimlere yatırım yaparak da program gereksinimlerini
sağlayabilir. Bölgesel merkezler yoluyla yapılan yatırımda yatırımcı pasif
konumunda kalmakta, 10 kişiye istihdam yaratma konusundaki yük merkezler
tarafından yerine getirilmektedir. ABD’de istenilen yere yerleşme ve istenilen
işte çalışma olanağını sağlaması nedeniyle, bölgesel merkez yolu yatırımcılarca
daha çok tercih edilmektedir. EB-5 yatırımcı vizesi ile yatırımcı, eşi ve 21
yaşından küçük evlenmemiş çocukları ile birlikte ilk iki yılı şartlı olmak
üzere ABD’de daimî ikamete olanak sağlayan yeşil kart (green card)
alabilmektedir. Daimî ikamet iznine sahip yeşil kart sahibi ise başvuru
tarihinden önceki son 30 ayda ABD’de fiili olarak ikamet etmek ve 5 yıllık
ikamet süresinin kesintisiz olması şartıyla (bir yıldan fazla bir süre ABD
dışında bulunmamak) vatandaşlığa başvurma olanağını elde etmektedir. GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE, İKAMET ŞARTLI VATANDAŞLIK
UYGULAMALARI BİRLEŞİK KRALLIK VE ABD GİBİ ÜLKELERDE FİİLİ İKAMET VE SÜRE
ŞARTLARINA BAĞLANARAK DAHA KISITLAYICI BİR ŞEKİLDE UYGULANMAKTADIR. BU YOLLA
BİR YANDAN YABANCININ DİL ÖĞRENME VE ÇALIŞMA GİBİ VASITALARLA TOPLUMLA
ENTEGRASYONUNU SAĞLAYACAK BAĞLARIN TESİSİ, DİĞER YANDAN İSE YATIRIMCININ ÜLKEYE
YERLEŞMESİ NETİCESİNDE ÖDEYECEĞİ VERGİLER VE YAPACAĞI HARCAMALAR YOLUYLA
YATIRIMIN ÇARPAN ETKİSİNDEN YARARLANILMASI AMAÇLANMIŞTIR
( Talat Kaya: 2021:
122).

Sonuç:

Önceki İçerik“İnsanlar Zulmeder, Kader Adalet Eder.”
Sonraki İçerikDepremler ve Yanlışlardan Doğrulara Geçiş