Lütfen
aşağıdaki soruları kendinize sorup, içtenlikle cevap veriniz. Daha sonra
açıklamaları okuyarak bunun üzerine düşünmenizi rica ediyorum.
1) Hangi
internet tarayıcısını kullanıyorsunuz?
a)
İnternet
Explorer veya Safari
b)
Google
Chrome veya Firefox
2) Ekonomik
koşullarınızdan memnun musunuz?
a)Evet
b)Hayır
3) Asgari ücreti
destekliyor musunuz?
a)Evet
b)Hayır
4) Ülkenin
sorunlarını çözmek adına hükümetin sosyal medya ve basın özgürlüğünü kısıtlayan
yasalar çıkarmasını destekliyor musunuz?
a)Evet
b)Hayır
İlk
sorumuzla alakalı Michael Housman’ın yaptığı kapsamlı bir araştırmaya göre
Chrome veya Firefox tarayıcı kullananlar işlerine daha bağlı ve işlerinde daha
başarılı. Katılımcıların bilgisayar deneyimi ve teknik bilgilerinin
dışlanmasından sonra dahi bu fark devam etmiştir.
İkinci
ve üçüncü sorumuzla alakalı siyaset psikoloğu John Jost, Afrikalı Amerikalılar
ve Avrupalı Amerikalılar arasında yaptığı araştırmaya göre; Afrika kökenlilerin
Avrupa kökenlilere göre ekonomik durumlarından memnun olmadığı ancak en alt
gelir grubu ile üst gelir grubu karşılaştırıldığında, alt gelir grubundakilerin
üst gelir grubundakilerden %17 farkla bu
ekonomik eşitsizliği meşru ve makul gördüğü
ortaya konulmuştur.
Dördüncü
sorumuzla alakalı araştırmada ise en alt gelir grubundakilerin özgürlüğü
kısıtlama noktasında diğerlerinden iki kat daha istekli olduğu tespit edilmiştir.
Yani fakirler özgürlüğünden daha kolay vazgeçiyor ve statükoyu daha çok
destekleme eğilimi gösteriyor.
Jost
ve arkadaşları bu araştırmadan şu sonucu çıkarıyorlar; herhangi bir durumu
sorgulaması, karşı çıkması, reddetmesi ve değiştirmesi en zor olanlar, o
durumdan en çok zarar görenlerdir.
Peki, bu sorular
ve araştırmalar ne anlama geliyor?
İnsanlar
şahsi menfaatleriyle veya mensubu olduğu grubun menfaatleriyle çelişse dahi,
mevcut durumu meşru olarak onaylama eğilimindedir. Buna varsayılanı onaylama
motivasyonu diyoruz. Bir sistemdeki varsayılanları onaylamak, değiştirmek için
girişimde bulunmamak bize güven veriyor ve bizi rahatlatıyor. Eğer böyle olması
gerekiyorsa böyledir. Memnun olmamak fayda sağlamaz, diye düşünüyoruz. Yeni
aldığımız bilgisayardaki İnternet Explorer veya Safari tarayıcısını
değiştirmemek veya kişiselleştirmemek işte bu zihinsel tembelliğimizin ve
varsayılanı kabullenişimizin bir sonucudur.
Günde
10 ila 20 adet dolaylı vergiye maruz kalıp, bunu sorgulamamak, buna karşı
çıkmamak, irade ortaya koyamamak, asgari ücreti her koşulda kabullenmek, kişisel
özgürlükleri kısıtlayan yasakları iştahla savunmak, her akşam bir mafya
liderinin piskopatça konuşmalarını takip edip, bu zaten hep böyleydi, bundan
sonra da böyle olacak diye çekirdek çitleyerek pembe dizi seyreder gibi
izlemek, bu varsayılan sistemi haklı çıkarma motivasyonumuzun bir sonucudur.
Adam
Grant, Orijinaller kitabında diyor ki; bu kabulleniş, adaletsizliğe karşı
durmamızı sağlayan ahlaki öfkeyi ve dünyanın işleyişini sağlayacak alternatif
yolları düşünmemizi sağlayan yaratıcı iradeyi elimizden alıyor.
Varsayılanları
ancak Grant’ın “orijinaller” diye kastettiği, benim ise “garipler” diye
bahsettiğim kitle değiştirebilir. Kim bunlar? Merak edenler, sorgulayanlar,
karşı koyanlar, inisiyatif alanlar, yeni yol arayanlar, sıkıntıları göğüsleyenler,
dışlanmayı göze alanlar, bağımsız ve hür düşünenler…
Sözlerimizi
Baba Müslüm’ün veciz sözleriyle noktalayalım; Yakarsa dünyayı “garipler” yakar.
*Garip;
yabancı, farklı, ayrıksı, kimsesi olmayan, doğduğu mahalden ayrı olan