Çevremiz ateş topu, dış ilişkilerimizde giderek tırmanan gerginlikler, ülke gündemimiz her gün değişken, ekonomik dengelerimiz sıkıntılı..!
Ülkemizin eğitiminde, sağlık sisteminde, çiftçinin üretiminde, az/orta gelirli milyonlarca işçimizin, memur ve emeklimizin geçiminde giderek büyüyen onca problem, zorlaşan yaşam…
Tüm bu güçlüklere, sıkıntılı sürece çözüm üretecek politikacıların, ekonomistlerin, sosyologların, sanayici ve iş adamlarının, toplumun çeşitli katmanlarında bulunan kanaat önderlerinin, ülkemizin yarınlarını inşa etmek adına görev başında, göreve talip olanların; uygulamalarına, çözümlerine, projelerine bakıldığında;
Siyaseten giderek gerginleşen bir ortam!
Ekonominin kıstırılmış kıskacıyla yaşamaya çalışan milyonlarcamız,
Her yıl değişen eğitim sistemiyle şaşkına dönen öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, velilerimiz,
İş, aş diyerek işverenin, ‘İş Kur’un’ kapılarını aşındıran onca işsizler ordusu,
Alın terinin karşılığını alamayan ama bir zamanlar ülkemizin efendisi sayılan çiftçilerimiz, köylülerimiz, ekmeğini topraktan, madenden çıkaran emekçilerimiz,
Aç biilaç yaşamına dam olmuş gök kubbenin altına sığınmış nice çaresiz göçmenler,
Ekonomik gidişatımızın mevcut verilerine, istatistiki sonuçlarına bakıldığında giderek sıkışan piyasanın olumsuz görüntüsü,
P.K.K’sıyla, DEAŞ’ıyla, FETÖ’süyle bitmeyen/bitirilemeyen terör olaylarının ülkemize verdiği zarar,
Ancak her şeye rağmen umudunu yaşamına katık yapmış milyonlarca insanımız…
Ülkemizin öz kaynaklarıyla oluşturulan ama son yıllarda özelleştirme adına satıla, satıla bitenlerin yerine ne konulacak bilinmez!
Ancak bu yaşananların hepsi gerçek…
Karamsar da olsa bu tablo günümüzün gerçeklerini, bu gerçeklere rağmen yaşam mücadelesi veren milyonlarca yurttaşımızı anlatıyor; bu tablo biziz…
Bu tabloya baktığımızda umudun karardığını, yaşamımıza ışık vermesi gereken pek çok güzelliğin Kaf dağının ardında kaldığını görmek mümkün!
Elbette ki, tablo hiç de iç açıcı değil, her geçen gün biraz daha dibe vuruyoruz!
2017 Küresel Barış Endeksi verilerine göre 163 ülke arasında, 146’ncı sıraya gerileyen ülkemiz; en huzursuz ülkeler arasında.
Bahreyn, Kuveyt, Ürdün, Ermenistan, Gürcistan, İran gibi ülkeler bile bizden üstte, çok daha iyi sıralarda..!
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ”Yurtta barış, dünyada barış” ilkesiyle kurmuş olduğu ülkemize ne oldu böyle?
Ülkemizi yönetenler de aslında bunun farkındadır.
Ama böylesi bir döneme nasıl gelindi? Esasen onun sorgulanması, çok daha iyi analiz edilmesi, anlaşılması, sonuçta geleceğimizi endişeye sevk eden, edebilecek bu hususların giderilebilmesi için sözden çok, insanlarımızı rahatlatacak uygulamaların acilen uygulanması, hayati öneme haizdir.
Ancak yaşanan bunca olumsuzluğa rağmen; umutsuzluğa, gelecek kaygısına ülkemizde asla yer yoktur; olmamalıdır da…
Çünkü tarih sayfalarını araladığımızda, ne zaman böylesine olumsuz, umutsuz bir tablo ile karşılaşsak; bu karamsar tabloyu umuda, güzelliklerle dolu aydınlık yarınlara çevirmeyi başardığımız görülecektir.
Onun için güzel vatanımızın yarınlarına umutla bakmak, öncelikli görevimizdir. Bu kritik süreçte bir ve beraber olmamızın gücü; tüm olumsuzlukları da bitirecektir.
Çünkü kendisini bu toprakların ayrılmaz bir parçası gören, yaşam geleceğini bu ‘Gazi Toprakların hamuruyla yoğuran vatan sevdalılarının umutları asla tükenmez.
Bu vatan topraklarından ülkemizin yönetimini üstlenen niceleri geldi geçti! Devletimizin kuruluşundan bugüne ne iktidarlar bu ülkeyi yönetti! Her birisi yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla ülkemizin tarih sayfalarında yerini aldı.
Kimi icraatlar sonsuza değin minnetle, şükranla hatırlanacak; kimileri ise tarihin çöplüğünde anılacaktır.
Bu değişmez gerçeği, tarih sayfaları hep böyle yazdı, bundan sonra da böyle yazacaktır.
İşte bu nokta durup bir kez daha düşünmek durum değerlendirmesi yapmak gerekir…
Özellikle bu süreçte;
Ülkemizin gidişatından umudunu keserek ‘doğdukları topraklardan’, doyacakları topraklara göç edenlere, etmek isteyenlere seslenmek isterim:
Bu ülke sizin ata toprağınız, size ananızın ak sütü gibi hak olan vatanınız. Elbette ki, geleceğinizi pırıltılı ışıklar saçan ülkelerde kurgulamak, yaşamak sizlerin hakkınız.
Ama unutmayınız ki köklerinize, ceddinizin emaneti olan bu topraklara borcunuz var. Sizi okutup büyüten, koruyup kollayan bu vatana hizmet etmek, geleceğinizin yaşam mücadelesini doğup, büyüdüğünüz bu topraklarda vermek olmalıdır önceliğiniz.
Duyuyoruz, görüyoruz, okuyoruz, biliyoruz…
Geleceğe umut saçacak pırıl, pırıl nice nitelikli gençlerimiz; geleceklerini yabancı ülkelerde arıyor, o ülkelerin umuduna sarılıyor.
Nice bilim insanlarımız, doktorlarımız, mühendislerimiz, ekonomistlerimiz, hukukçularımız yurt dışına gitmenin, göç etmenin peşindeler.
Ülkemizin mevcut durumunu yaşanmaz buluyorlar! Çocuklarının, torunlarının gelecek umudunu çağdaş yaşamın odağı olmuş ülkelerde arıyorlar…
Çünkü ülkemiz aydınlarının önemli bir kesiminin değerlendirmesine göre; ülkemiz genelinde ‘hukukun üstünlüğünün, demokrasinin yok olması, liyakatin göz ardı edilmesi nedenleriyle’ gelecek umudu giderek umutsuzluğa dönüşüyor!
Türkiye’de artık güvenli bir gelecek göremeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor! Çalışabilir nüfusta (18-55 yaş arası) işsizlik oranı%40… Son bir yılda kapanan iş yeri sayısı: 238 bin…
Onca iyi eğitimine, geçerli mesleğine rağmen, yıllardır iş bulamayan bunca işsizler ordusuna da hak vermek gerekmiyor mu?
Ama her ne yaşanırsa yaşansın bir kez daha düşünmek, ülkemizde kalıp; çağdaş, aydınlık yarınların mücadelesine devam etmek gerek.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Büyük Türk Milletinin irade gücüyle kurulmuştur. Bu asırlık çınar; mutlak surette düzlüğe çıkacak, aydınlık yarınlarımıza kol kanat olmaya devam edecektir.
Onun için ”Umutlar asla tükenmez.” Türk Milletinin umudunun bittiği yerde, o umut yeniden başlar…