Türkiye Muharip Gaziler Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Emekli Kıdemli Albay Ahmet Kendigel Beyefendi ile Muharip Gazilerimizi ve Meselelerini Konuştuk.

106

Bİrinci Bölüm

Dilimize Arapçadan gelen ‘gazi‘ kelimesi, ‘savaşan / gazâ eden‘, ‘düşmanla yapılan savaşa katılıp da ölmeden / şehid olmadan evine-yurduna sağ olarak dönen kişi‘ mânâsında bir unvandır. Bu unvan Müslüman Türk kültüründe öylesine benimsenmiştir ki, perçok aile, çocuklarına isim olarak koymuştur. ‘Gazi helvası‘ adlı tatlımız, ‘gazi yarısı‘ adlı ziynet eşyamız vardır.

 

Ülkemizde; Gaziantep, Gazipaşa, Gaziemir, Sultangazi, Gazibeyli, Gaziemir gibi pek çok yerleşim bölgesi, bulvar, cadde ve sokak ismi bulunmaktadır. İlk ve ortaokullarda, liselerde, üniversitelerde ve enstitülerde ‘Gazi’ kelimesi çok kullanılır.

 

Gazi unvanına hak kazanan kişi kadın ise, ‘gazi bacı‘ veya ‘gaziye‘ olarak anılır. Başlıca kadın gazilerimiz: Nene Hâtun, Kara Fatma, Ayşe Gazi, Tayyar Rahmiye, Gaziye Hatice Hâtun, Tarsuslu Kara Fatma, Karafatma Şimşek, Nazife Kadın, Asker Sâime Hanım’dır.

 

Tarihe mal olmuş ‘Gazi‘ unvanlı kahramanlarımız vardır: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Gazi Evrenos Bey, Gazi Hüsrev Bey, Melik Gazi,  Dânişmend Gazi, Gazi Çelebi, Gazi Giraylar, Gazi Mihal  ve diğerleri…

Türklerde Gazilik

 

Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk b. Dukak, gayr-i Müslim Oğuzlarla yaptığı cihad sebebiyle ‘el-Melikü’l-Gazi‘ unvanını almıştır. Gazneliler devrinde Hindistan’a yapılan seferlerde gaziler de önemli rol oynadılar. Sultan Mesud zamanında Sâlâr-ı Gâziyân Abdullah Kara Tegin gazilerin sevk ve idaresinden sorumluydu.

 

Türk gaziler, 11. yüzyılda Anadolu’ya yapılan Türk hücumlarına öncü olarak katıldılar. Alparslan’ın Bizanslılara karşı kazandığı Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun fethinde etkili rol oynayan Emir Dânişmend, Emîr Mengücük,  Birinci Süleyman Şah, Gazi unvanıyla birlikte anılırlar. Dolayısıyla Anadolu’nun fethine katılan emirlerin hepsi gazâ geleneğinin temsilcisi olmuşlardır. Selçuklu Devleti’nin, Bizans ile sınırı olan bölgelerine yerleştirilenlerin ‘Uç Türkleri‘ diye anılan gaziler topluluğu olduğu belirtilir. Bunlarda gazilik, babadan oğula geçen ocak hükmünde bir statü idi. Ancak oğulun evvelâ kendini iyi bir cengâver olarak ispatlaması gerekirdi. Âşık Paşa, alperen (gazi) olabilmek için güçlü bir yürek, cesâret, pazu kuvveti, gayret, iyi bir at, özel bir elbise, yay, iyi bir kılıç ve süngü ile uygun bir arkadaşa sâhip olunması gereğinden söz eder.

 

Bazı kaynaklarda unvan olarak geçen ‘alp’ kelimesi, gazinin Türkçe karşılığı olarak kabul edilebilir. Türklerin İslamiyet’e girmesinden sonra bazan ‘alp gazi‘ biçiminde söylenen bu kelime, tasavvuf cereyanlarının tesiriyle ‘alperen‘ şeklinde de kullanılmıştır. Gazneliler Devleti’nin kurucusu Alp Tegin, Selçuklu Devleti’nin ikinci hükümdarı Alp Arslan, gibi Osman Bey’in dedesi Gündüz’ün unvanı da ‘Alp‘ idi. Osman Gazi’nin arkadaşları arasında hem Abdurrahman Gazi gibi ‘gazi‘, hem de Konur Alp gibi ‘alp‘ unvanlı kumandanlar bulunuyordu.

 

13. yüzyılda Moğol baskısı sonucunda başlayan göç dalgaları ile Anadolu’ya bazı derviş zümreleri de geldi. Dervişler gazilere manevî destek ve heyecan veriyorlardı. Bu hareket, 14. yüzyıl başlarında Anadolu beyliklerinin teşekkülüne kadar devam etti. Anadolu beyliklerinde gazilik geleneği vardı. Fütüvvetin (*) askerî kolunu temsil eden Anadolu gazileri şehirlerden ziyade uçlarda yerleşmiş ve varlıklarını, din uğrunda cihad etmek şeklinde duyurmuşlardı.

Anadolu gazilerinin mânevî önderi olan Seyyid Battal’ın adı, Türk edebiyatında ‘Gazi‘ unvanıyla birleşmiş ve onun adı etrafında âdeta bir edebî tür ortaya çıkmıştır. ‘Battal Gazi Destanı’ Türk gaziliğinin ruhunu yansıtır.

 

Gaziler; Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılması için Anadolu insanını tekkelere kapanmaktan çok düşmanla cihad yapabilecek yerlere sevk etmiştir. Bu sebeple teşkilatlanan zümreye ‘Gaziyân-ı Rum‘ (**) veya ‘Alperenler‘ denilmiştir. ‘Alp‘ kelimesi yiğitliği, kahramanlığı; ‘Eren‘ kelimesi ise Müslümanlık inancını ve iman kavramını ifâde etmektedir. ‘Gaziyan-ı Rum‘ veya ‘Alperen‘ olarak anılan insanlarımız, Osmanlı Devleti’nin kurulmasında büyük rol oynamışlardır.

 

Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıktığı 13. yüzyıl sonları ile 14. yüzyıl başlarında Anadolu uç boylarında yaşanan çatışmalarda, Türkmen beylikleri ve derviş toplulukları arasında hem moral verme, şevklendirme hem de İslamiyet’i yaymak, Müslümanların yönetimindeki toprakları yahut nüfuz alanını genişletmek gibi gayretler uğruna akınlara katılmak ve cenk etmek, ‘cihad‘ olarak kabul edilmiştir.

 

Türk milleti bunun en güzel örneğini Atatürk’ün önderliğinde verilen Çanakkale Savaşları’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda yaşamıştır; ‘Ya istiklal, ya ölüm!’ demiştir.

 

Birinci Dünya Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nda Kore Savaşı’nda ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nda birçok askerimiz şehid oldu, bir kısmı da gazi olarak evine, yurduma döndü. Devletimiz bir kanun ile şehid yakınlarına Şeref Madalyası vererek şehidlik maaşı bağladı. Gazilere de madalya ile taltif edilerek aylık maaş bağlandı ve tedâvi, ulaşım gibi hizmetlerde ücretsiz imkânlar tanıdı. Türk milleti için; ‘şehidler nurlanmış‘ ve ‘gaziler şereflenmiş‘ şahıslar demektir. Bunların en başında da; Başkomutan, Gazi, Mareşal ve Millî Önder Mustafa Kemal Atatürk gelmektedir.

Gazilik; Osmanlı Cihan Devleti düzeninde, mutlak mânâda unvan olarak kullanıldığı takdirde, padişah tarafından n3adir kumandanlara resmen tevcih edilen pâyedir. Bu pâye, büyük bir zaferden sonra pâdişaha da verilirdi. O sebeple Osmanlı pâdişhlarının çoğu ‘gazi’ unvanını da taşırlar. Son olarak Çanakkale Zaferi üzerine Sultan Bşini Mehmed Reşâd Han’a verilmiştir. Kendisi de bu unvanı taşıyan Sultan İkinci Abdülhâmid Han, bu unvanı sâdece üç müşir (mareşal)e vermiştir: Gazi Osman Paşa, Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Gazi Edhem Paşa.

 

Vatanı uğruna ölümü göze almış kahraman Türk Ordusu, daha sonra dünya barışını korumak için görev almıştır.

1950-1953 yılları arasında barış için Kore’de savaşmıştır. 1974 yılında soydaşlarımızı yok olmaktan kurtarmak için, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir.

 

Bugün candan aziz vatan topraklarında bağımsız bir millet olarak yaşayabiliyorsak, vatan ve millet için, İ’lâ-yi Kelime-t’ullah için şehit olmayı göze alıp, bir gül bahçesine girercesine cepheye koşan Alp-eren ruhlu insanlarımıza borçluyuz. Onların bir kısmı şehit bir kısmı gazi oldular. Şehitlerimizi rahmetle anarken, gazilerimize sağlıklı ve huzurlu uzun ömürler diliyoruz. Onları saygı ile selamlıyoruz.

 

İyi okumalar…

(*)Fütüvvet: 12. yüzyılın başlarından itibâren İslam ülkelerinde resmî bir devlet kurumu hâline gelen, Selçuklular zamanında da faaliyet göstermiş olan, mânevî esaslara bağlı meslekî birlik.

(*)Rum: Türkler Roma için ‘Rum’ demişlerdir. Burada ‘Roma Ülkesi, Romalı’ anlamına gelmektedir.

ÇETİNOĞLU

 

 

Oğuz Çetinoğlu: Röportajımıza, ‘Gazi’ kavramının tarifi ile başlayabilir miyiz Albayım? Mevzuatımıza göre kimlere ‘gazi’ deniliyor?

Emekli Albay Ahmet Kendigel: Dinî veya millî bir maksatla savaşa girip düşmanla çarpışan kişiye ‘gazi‘ denir. Savaşa katılan kişi erkek de olabilir bayan da. Bir unvan olarak Hz. Peygamber devrinden beri kullanılmaktadır. Kişinin katıldığı savaşın kazanılması veya kaybedilmesi neticeyi değiştirmez.

‘Gazi’ unvanının hangi şartlarda ve kimlere verileceği yönetmeliklerde belirtilmiştir.

Çetinoğlu: Gazi kavramının sınıflandırılması hakkında da bilgi verir misiniz?

Kendigel: Mevzuatımızda savaşa katılıp düşmanla çarpışan herkes ‘Muharip gazi’dir. Savaşa katılan şahsın yaralanmış olması şart değildir. Zâten savaşa girip de yaralananlar veya bedenî uzuvlarından birini veya bir parçasını kaybedenlere ‘malul gazi‘ denilmektedir.

Ayrıca; İstiklal Savaşı gazisi, Kore gazisi ve Kıbrıs gazisi gibi isimlendirmeler de vardır.

Terörle mücadele ederken bir uzvunu kaybetmiş veya yaralanmış kişiler ise  ‘terör gazisi’ olarak anılmaktadır.

Çetinoğlu:İstiklal Savaşı Gazisi‘ dediniz. Son İstiklal Savaşı Gazisini 11 Kasım 2008 tarihinde, 105 yaşında iken ebedî âleme uğurladık. Diğer gazilerin her bir gurubundan ne kadar üyeniz var?

Kendigel: İstanbul Şubemizin; Kore gazisi: 276, Kıbrıs gazisi: 1972, gazilerin dul eşi olarak 550 olmak üzere 2804 üyemiz vardır.

Çetinoğlu: Subay, Astsubay, erbaş ve er sınıflandırmasına göre sayıları da verebilir misiniz? Gazi General üyeniz var mı?

Kendigel: Biri Kore, diğerleri Kıbrıs gazisi olmak üzere General rütbesinde 6, subay rütbesinde 202, Astsubay rütbesinde 131, Erbaş ve er gazilerimiz ise 1.915 kişidir. Bunlara merhum 550 gazimizin dul eşlerini ilâve ettiğimizde üye sayımız 2.804 olarak belirleniyor.

Çetinoğlu: Yaş sınıflaması itibariyle durum nedir?

Kendigel: Derneğimizin en genç üyesi 60 yaşında olup 90 yaşında olan gazilerimiz de vardır. Kore gazileri ağırlıklı olarak 1930-1933 arası doğumlu gazilerdir. Kıbrıs gazileri ise 1952 – 1954 arası doğumlu gazilerdir.

Çetinoğlu: Üyelerinize ne gibi hizmetler sunuyorsunuz?

Kendigel: Üyelerimizin, kanunen verilmiş olan haklarını tâkip etmek, üyelerimize ulaştırmak ve gelişmelerini sağlamak. Diğer hizmetlerimizi de şöylece özetleyebiliriz:

-Sağlık problemlerinin çözümü için devletle olan bağlantılarını sağlamak

-Her türlü devlet törenine ve kurtuluş programlarına katılmak.

-Anneler günü, babalar günü gibi sosyal etkinlikleri topluca yapmak.

-Konferanslar düzenleyerek gazilerimizi bilgilendirmek. -Gaziler gününü, gazilik kavramının benimsenmesine vesile olur düşüncesiyle gereği gibi kutlama faaliyetleri düzenlemek ve resmî protokollere katılmak.

-Müzikli eğlenceler yaparak morallerini düzeltmek.

Çetinoğlu: Gazi çocuklarına, torunlarına öğrenim bursu verebiliyor musunuz?

Kendigel: Derneğimizin gazilerden toplanan aidat dışında herhangi bir geliri olmadığı için, öğrenci bursu verilememektedir.

Çetinoğlu: Üyelerinize resim, ebru, kaligrafi, oymacılık, gibi beceriler kazandırabiliyor musunuz? Kendilerinin el emeği – göz nuru ürünlerinin sergilenmesi, kermes düzenlenerek satışının yapılması vs. hizmetler var mı?

Kendigel: Aynı sebeple gazilerimize becerilerini arttırma gibi herhangi bir kurs ve ya faaliyetimiz yoktur.

Çetinoğlu: Muharip Gaziler İstanbul Şubesi olarak kullandığınız bu mekân kendi mülkünüz mü? Binanız hakkında bilgi verir misiniz?

Kendigel: Binamız, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kışlası içerisinde bulunan yarısı erbaş ve er koğuşu olarak kullanılan bir kışla binası olup Millî Savunma Bakanlığı tarafından Derneğimize tahsis edilmiştir.  Millî Savunma Bakanlığı yönetmeliğine uygun olarak kira ödemesi yapılmaktadır. Çetinoğlu: Burası kamu yararına çalışan bir dernek. Devletin, kamuya hizmet eden dernekten kira alıyor olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Kendigel: Kamuya da hizmet etmiş olsa topluluğumuz dernek adı altında olduğundan, böyle bir yeri bir bedel olmaksızın verilmesi uygun olmayacaktır. Bu sebeple kira ödeyişimiz normaldir. Ancak; kiranın miktarı söz konusu olduğunda kamu yararı göz önünde bulundurularak düşük bedelli olmalıdır. Bugünlerde biz de yüksek bedelli kira talebi sebebi ile problemler yaşamaktayız.  Devlet kademelerinin hepsinin bu konu hakkında bilgileri vardır. Düzenleme yapma gayretinde olduklarını biliyoruz. Derneğimiz adına en yararlı düzenlemeyi yapmalarını temenni ediyoruz. Çetinoğlu: Burası kaç metrekare? Müştemilatı hakkında bilgi verir misiniz?

Kendigel: Dernek kullanım alanı 183 metrekare olup bir toplantı salonu, bir başkan odası, bir kütüphane, bir muhasip ve bir yönetim kurulu odası, bir çay ocağı, bir yemekhane ve tuvaletten oluşmaktadır.

Çetinoğlu: Kütüphane dediniz. Kaç kitabınız var?

Kendigel: Kütüphanemiz aynı zamanda müze olarak kullanılmakta olup kalabalık ziyaretçilerin kabul edildiği bir kabul salonu niteliğini de taşımaktadır

Kütüphanemizde dört cilt ansiklopedi ve 209 adet kitap mevcuttur.

Çetinoğlu: Roman, hikâye, şiir, tarih, din, araştırma, siyaset, kişisel gelişim şeklinde bir tasnif yapıldı mı hangi guruptan kaç kitabınız var?

Kendigel: Roman: 33, hikâye ve şiir: 20, tarih: 50, genel kültür 14, dinî kitaplar 5 adet, siyasetle alakalı 4 adet, kişisel gelişim mevzuunda kitaplarımız 20, araştırma dalında 43 adet kitabımız mevcuttur. Çetinoğlu: Bu kitapları nasıl temin ettiniz? (Satın alma, şahıslardan bağış,  resmî ve özel kuruluşlardan, belediyelerden bağış gibi.

Kendigel: Geçmişi bilinmemekle beraber, bağış yoluyla temin edildiği düşünülen kitaplıktır. Çetinoğlu: Üyelerinizin kitap okuma alışkanlığından memnun musunuz? En çok hangi gruptaki kitapları okuyorlar?

Kendigel: Üyelerimizin kitap okuma alışkanlığı maalesef yok denecek kadar azdır.

Çetinoğlu: En çok ne ile vakit geçiriyorlar?  Tavla, dama, satranç, okey, iskambil oyunları…  Paralı, parasız?

Kendigel: En çok okey oynamakla vakit geçiriyorlar. Bu oyunu sadece çayına oynuyorlar. Bundan da memnunuz.

Çetinoğlu: Gözlemlerinize göre üyelerinizin en çok ilgisini çeken nedir? Onları memnun etmek için neler yapılabilir?

Kendigel: Yapabildiğimiz etkinlikler gazilerimizi memnun etmektedir. Özel bir etkinlik talepleri bulunmamaktadır.

Çetinoğlu: Devlet, Muharip Gazilere çeşitli isimler altında nakdî, ayni veya sosyal yardımlarda bulunuyor mu? Mesela isteyen üyelerinize ücretsiz sinema, tiyatro bileti, müze giriş hakkı gibi imkânlar tanınıyor mu?

Kendigel: Devlet gazilerimize şeref aylığı adı altında nakdî yardımda bulunmakta olup, zaman zaman kaymakamlıklar nezdinde mütevelli heyetin vermiş olduğu kararlar çerçevesinde dinî bayramlarda da kendi ilçelerindeki gazilerimize bayram harçlığı verilmektedir. Ücretsiz sinema ve ya tiyatro talebi olmadığından girişimde bulunamamıştır.

 

MUHARİP GAZİLER DERNEĞİ

Dernek, 1984 yılında İstiklal Savaşı’na, Kore ve Kıbrıs savaşlarına fiilen katılan askerlere hizmet etmek maksadıyla 2847 sayılı kanunla kamu yararına çalışan dernek statüsü altında gelen merkezi Ankara’da olmak üzere 67 il ve ilçe şubesi,  50 il ve ilçede temsilciliği bulunan bir dernektir.

1984 yılında Emekli Kurmay Albay Sadık Atak ve Emekli Piyade Yüzbaşı Suphi Özden  dilekçe ile Ankara Valiliği’ne müracaat ederek, Türkiye Muharip Gaziler Cemiyeti’ni resmen kurmuşlardır.

Cemiyet, Sadık Atak’ın evinin alt katında faaliyete başlamıştır. Daha sonra bu cemiyetin adı ‘Türkiye Muharip Gaziler Derneği’ şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Muharip Gaziler Cemiyeti’nin diğer kurucu üyeleri: Emekli Piyade Albay Osman Nuri Baştuğ, Emekli Topçu Albay İhsan Ali Alper, Emekli Piyade Albay Sait Bilgiç, Emekli Albay Fuat Ergül, Emekli Piyade Albay Sıtkı Akdeniz, Emekli Piyade Albay Hasip Rona.

Derneğin Maksadı: Madde 4

Dernek; yurt içinde veya yurt dışında savaşa fiilen katılmış olan, savaş ilan edilmiş olsun veya olmasın, işgal kuvvetlerine karşı milli mücadeleye katılmış bulunan eski askerlerin savaş ve askerliğe ait hâtıralarını yaşatmak,

Gazilerin ve dul eşlerinin tanışmalarını temin ve dayanışmalarını güçlendirmek, sosyal, ekonomik, kültürel ve manevî ihtiyaçlarının karşılanması ve toplumda hak ettikleri saygı ve sevginin sağlanması için gerekli çalışmaları yapmak,                                    Milletin bütünlüğü ve devletin bölünmezliği ile cumhuriyetin kurulması ve korunması yolunda vuku bulan mücâdeleleri, dökülen kanları, bu mücâdelede şehit veya gazi olan kahramanları yeni nesillere anlatmak; tarihe, millî gelenek ve göreneklere bağlılık, fedakârlık, dayanışma ve yardımlaşma hasletlerini güçlendirmek ve yüceltmek yolunda etkili faaliyete bulunmak,

Atatürk ilke ve inkılaplarına ve Türk milliyetçiliğine bağlı kalarak, milletimizin ülkesi, devleti, tarihi ve inançları ile beslenen millî kültürü ile sonsuza dek varlığını koruma çalışmalarına katkı sağlamaktadır.

DEVAM EDECEK.

 

 

Önceki İçerikİtirazım Var!
Sonraki İçerikBüyük Ağabey Rollerine Soyunmak!
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.