Türkiyat

85

13,5 x 21 santim ölçülerinde 234
sayfalık eser, Türk Milliyetçiliği davasının haşmetli yazarı Necdet Sevinç
(1944-2011) merhumun, imzasını taşıyan son kitaptır. ‘Türk Dünyası’ tabirini ilk defa kullanan Prof. Dr Turan Yazgan’ın
(1938-2012) Kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı’nın yayın organları olan Türk Dünyası Tarih ve Kültür
Dergisi ile Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi’nde yayınlanan bazı makale ve
incelemelerden oluşmaktadır. Kitap meydana getirilirken Türk gençlerini bugün
meşgul eden yarın da meşgul edeceği kuvvetle tahmin edilen makaleler tercih
edilmiştir.

 

Kitapta “Atatürk’ün Ataları, Güneydoğu Türkmenleri, Selahattin Eyyubi Türk’tür, Eyyubi
Devleti Türk Devletidir, Fatih’in Annesi Rum mu? Ömer Seyfettin Türk’tür, Şeyh
Sait Ayaklanması ve İngiliz Gizli Servisi, Biz Arapları Koruduk, Araplar Bizi
Vurdular, Kaddafi’nin Bilmediği, Roger Garodi Denen Frenk, İslamcı Yazarın
Onurlu Şairi, Baltacı ve Katherina, Türkçe ve Abdülhamid, Türkiye’nin Türklükle
İlgisi Kesiliyor”
başlıklı makaleler bulunuyor.

 

Necdet Sevinç, tarihimizde çok
tartışılan Baltacı ve Katherina ilişkisini kesin dille ve delillerle
yalanlamaktadır. Rıza Nur’un ve Akdes Nimet Kurat’ın sözlerinin Türk
Başkomutanı Baltacı Mehmet Paşa’ya bir iftira olduğunu belirtiyor. Purut
Savaşı’nda Rus Ordusu teslim bayrağı çektiği halde Baltacı Mehmet Paşa’nın
askere hücum emri vermemesinin tek sebebi “Türk
Milleti ile hiçbir dinî, millî, ahlakî ve insanî değeri paylaşmayan yeniçerilere
güvensizlik
” olduğunu belirtiyor.

 

Türkçe ve Abdülhamid başlıklı yazıda Sultan Abdülhamid’in devletin resmî dilinin Türkçe olduğuna dair
hükmü anayasaya koyduğu, okullarda Türkçeye önem verilmesini istediği,
Azerbaycan okullarında da Türkçe tedrisatın yapılması için Şah’tan ricada
bulunduğu
delilleriyle anlatılmaktadır.

 

“Biz Arapları Koruduk Araplar Bizi Vurdular” başlıklı yazıda Ürdünlü
Prof. Dr. Adnan Bahit’in “Arap
başkaldırısı Osmanlı’ya karşı değildi, o İttihatçılara karşı bir hareketti.
Onlar ayırt etmeksizin bütün kavimlere Turanizm’i empoze etmeye çalıştılar.
Türkçeyi ve Türkçülüğü öne çıkarmak istediler. Hâlbuki bizi bir arada tutan
milliyetçilik fikri değil, İslamiyet’ti”
şeklindeki sözlerine “başkaldırının iman ve kafayla, çapulculuğun
mide ve altınla alakalı olduğunu ifade ederek, bu profesöre önce yapılan işin
bir başkaldırı değil, ayaklanma, yâni cinayet, çapul ve talan olduğunu
hatırlatmak isteriz.”
diye; “Profesörün
zekâ seviyesine göre bir Türk devleti olan Osmanlı’da Arapçanın ve Araplığın ön
plana alınması din birliği adına Arapların himâye edilmesi İslam’a göre makul
ve meşru olduğu halde Türkistan’daki Müslümanlarla ilgilenmek İslam anlayışının
dışına çıkmak demektir.”
diye cevap verildikten sonra “Türk Ordusuna asker vermeyin, bütün Türklerin başını ezin,  zalim Türkiye Devleti’nin adamlarından
memleketinizde kimi bulursanız öldürünüz, Türkleri katledin”
gibi bölümlerde
Arapların Türk düşmanı hâline gelmeleri anlatılıyor. “Şerif Hüseyin’e verilecek 50.000 altın ancak, kat’i olarak harekete
geçtiği ve itimat edilebilecek şekilde bir ayaklanma husule getirdiği takdirde
kendisine verilecekti.”
(Sir Ronald Stross) yine “Stross’un kayıtlarına göre 8 Ağustos 1916 tarihinden itibaren bu çöl
akrebine her ay 125.000 İngiliz altını ödenmiştir.”
Bu bölümün sonundaki
casus Lawrens’in sözleri ne kadar doğru ve ibret vericidir: “…Araplar hiçbir zaman bir bayrak altında
toplanamayacaklar ve bir devlet kuramayacaklardır. Onlar için en mükemmel idare
Türk idaresidir. Biz kendi menfaatlerimiz icabı olarak ihtiyarlamış ve değişen
şartlara uyum sağlayamamış olan bu idareyi yıkacağız ve istediğimizi elde
edeceğiz, fakat hiçbir zaman Türklerin yerini alamayacağız. Bu yer ebediyen boş
kalacaktır.”

Bu yazının sonuna “Prof. Bahit, Türkiye’ye gelip, Türk
hükümeti demek olan İttihat ve Terakki’ye saldırmasaydı bu yazı yazılmayacaktı.
Çünkü biz her şeye rağmen Türklerle Arapların dostça dayanışma ve hatta ittifak
hâlinde yaşamaları gerektiğine inanıyoruz.”
şeklinde bir not eklenmiştir.

 

Türkiye’nin Türklükle İlgisi Kesiliyor başlıklı yazıda Türk adını
taşıdığı için ismi değiştirilen köy isimlerinin, ismi değiştirilen Kuman
köylerinin,  Oğuz boylarının adını
taşıyan meskûn yer adlarındaki azalmanın, Türk boylarını hatırlattığı için adı değiştirilen
köy adlarının listesi verilmiştir. Geleceğin araştırıcılarına mukayese imkânı
sağlamak vatandaşlarımızın kendi köylerinin isimlerine sâhip çıkmaları için hâlen
Türk, Oğuz ve Oğuz boylarının adını taşıyan yer isimleri tablolar halinde
verilmiş, değişiklik olursa Bilgeoğuz Yayınevi’ne bildirmeleri istenmiştir.

 

Bu kitaptaki her yazının dikkatle
okunması gereklidir.

 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI:

 Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B
Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65

Belgegeçer:
0.212-527 33 64  e-posta:
bilgi@bilgeoguz.com.tr 
www.bilgeoguz.com.tr

 

 

 

NECDET
SEVİNÇ:

    
Türkçülük, Türk milliyetçiliği ve özellikle Ülkücü camianın önde gelen
isimlerinden gazeteci yazar Necdet Sevinç, 1944 yılında Gaziantep’te doğdu.
22 Temmuz 2011 tarihinde, akciğer
kanseri tedavisi görmekte olduğu İstanbul’daki özel hastanede 67 yaşında iken
Hakk’a yürüdü.

 

    
İlk ve ortaokulu Gaziantep’te okudu. Gaziantep Lisesi son sınıf
öğrencisiyken okul dergisine ‘Allah’ın
olmadığını’
yazan felsefe öğretmenine bir gazetede verdiği cevap
sebebiyle okuldan uzaklaştırıldı. Bu olaydan sonra, Gaziantep’te başladığı
gazetecilik mesleğini devam ettirmek için İstanbul’a geldi. Haber ve Durum
gazetelerinde çalıştı. 1969’tan itibaren Bizim Anadolu, Hergün, Ortadoğu,
Günaydın ve Kurultay gazetelerinde genel yayın müdürü ve köşe yazarı olarak
görev yaptı.

    

    
Yazılarından dolayı birkaç defa kurşunlandı. Hakkında en çok dava
açılan ve yüzlerce yıl mahkûmiyeti istenen yazarlarımızdan oldu. Asliye Ceza,
Ağır Ceza, Devlet Güvenlik ve Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılandı. 1974
affıyla Bayrampaşa Cezaevi’nden çıktı. 12 Eylül 1980 müdahalesinde tekrar
tutuklandı. 1987 yılı sonuna kadar ikişer defa Bayrampaşa ve Paşakapısı
Cezaevi’nde olmak üzere; Silivri, Kastamonu / Daday, Erzincan / Tercan
cezaevlerinde yaklaşık 5 yıl hapis yattı. Binlerce köşe yazısı yazdı.

 

    
Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Ulus Mezarlığı’nda
toprağa verildi.

 

İnsanlar, toprağa verildiğinde değil, eserleriyle ve
hizmetleriyle anılmadığı zaman vefat etmiş olurlar.

Necdet Sevinç eserleriyle, Türk Milliyetçiliği
ülküsüne yaptığı hizmetlerle yaşamaya devam etmektedir.

 

 

 

 

KUŞBAKIŞI

 

SÖĞÜT  ‘Türk Edebiyatı Dergisi’

 

Mütefekkir, siyaset ve dava adamı, muharrir
Merhum Nevzat Kösoğlu (1940-2013) tarafından 1968 yılında kültür hayatımıza
kazandırılan, 1971 yılına kadar 40 sayı neşredilen Söğüt Dergisi, kurucusunun şanına
lâyık fizikî yapısı ve muhtevası ile yeniden yayınlanmaya başladı.

 

Nevzat Kösoğlu; ‘Aylık Edebî ve Fikrî
Mecmua’ olarak isimlendirdiği derginin ilk sayısında;
‘Türk, SÖĞÜT gibi kırıla kırıla bitmez. Türk, SÖĞÜT
gibi kesile kesile tükenmez. Budandıkça fışkırır. Türk, SÖĞÜT gibi her ihtiyaca
cevaptır. Türk, SÖĞÜT gibi yok olduğu zannedilen bir anda birdenbire fışkırır, büyür,
boy atar ve bir orman oluverir.’ Diyordu ve devam ediyordu: Biz birkaç genç bir
bayrak açtık. Beşerî kudretin müsaadesi nispetinde bu bayrağı
dalgalandıracağız. Muvaffak olacak mıyız, yoksa hüsranla mı karşılaşacağız? Biz
orasını bilemeyiz veya ona karışamayız. İşin bu cephesi mülkün sâhibine âkittir.
Biz emre uyar, esbaba tevessül ederiz. Takdir Yaradan’ın tasarrufudur.

 

Sâdece Türkiye’de değil, dünyanın her
tarafında geniş dergi mezarlıkları vardır. Düşünce safhasından ilk sayıya
ulaşamayan, sâdece bir sayı çıkabilen, engelli maraton koşusunun ilk
metrelerinde nefessiz kalıp kenara çekilen, saman alevi gibi sönen ve unutulan dergilerin
sayısı, yayında olanların yüzlerce katından daha fazladır.

 

Böyledir diye dergileri küçümsemek, kadir
bilmezlik olur. Dergiler, fikir fidanlığı olduğu kadar şair ve muharrir
fidanlığı olarak da büyük hizmetler başarmışlardır. Fikrî eserlerde, çok satan
romanlarda, sevilen hikâye kitaplarında, ezberlenen şiirlerin altında isimleri
bulunan pek çok kişinin ilk kalem ürünleri uzun veya kısa ömürlü dergilerde
okuyucuya ‘merhaba’ demiştir. Dergiler olmasaydı fikir, edebiyat ve siyaset dünyamız
çok daha fakir olurdu. 1968 doğumlu Söğüt Mecmuası, yüzlerce edibin, şairin, muharririn
ve hatibin yetişmesine vesile olmuş, kurucularını daha mühim vazifeler için
uğurlayıp okuyucusuna veda etmişti. Yeni bir nesil, yeni bir ekip, daha güçlü
olarak yarım asır sonra gönüllerde ve hâfızalarda ululaşmış olarak hizmete talip
oluyor.

 

İki ayda bir yayın programı ile okuyucuyla
buluşacak olan Söğüt Dergisi’nin Ocak-Şubat 2020 dönemine ait 1. Sayısının
‘Dosya’ konusu ‘Dede Korkut Destanı’ olarak belirlenmiş. Bu bölümde; Dede
Korkut’tan soylamalar, Dede Korkut uzmanı Prof. Dr. Necati Demir ile yapılan
röportaj ve bir makalesi, bir şiir ve 2 adet makale bulunuyor. Deneme bölümünde
7 adet yazı, yer alıyor. 9 adet hikâye, 17 adet şiir, 1 film eleştirisi, 5 adet
inceleme, 1’er adet portre, inceleme ve gezi yazısı ile okuyucuya iki ay
yetecek mündericat tamamlanıyor.

 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal
Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer:
0.212-251 00 12 e-Posta:
otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

 

 

 

 

Fatma Âliye
Hanımdan üç roman:

LEVAYİH-İ HAYAT (Hayattan Manzaralar) / REFET /
ÛDÎ

 

Fatma Âliye (Topuz) (1862-1936), büyük
devlet adamı, İslâm ve hukuk âlimi Ahmed Cevdet Paşa’nın (1822-1895) kızıdır.
Resmî okullarda okumadı, özel dersler almadı. Ağabeyi Sedat Bey’in aldığı
dersleri dinleyerek kendini yetiştirdi. İlk Türk kadın romancısı olarak Osmanlı
dönemi kadınlarının sosyal hayatta yer almasına öncülük etti.

 

Levayih-i Hayat isimli
eserinde, iyi eğitim görmüş üçü evli beş kadının mektuplaşmalarından alınan
bölümlerle aile hayatlarını anlatıyor.

 

Refet isimli roman,
fakir bir genç kızın hikâyesidir. Annesi ve arkadaşları ile ilişkileri
üzerinden kadınlar arasındaki dayanışmanın nasıl oluşturulacağı ve dayanışmanın
sağlayacağı faydalar açıklanıyor.

 

Ûdî ise, iyi
eğitim görmüş bir bayan olan Bedia’nın, Şam, Beyrut’ta İstanbul ve Selânik’te
geçen hayatından kesitler veren bir romandır.

 

Her 3 eser de
Osmanlı kadını hakkında okuyucuyu bilgilendiriyor.

 

TURKUVAZ KİTAPÇILIK:

 Barbaros Bulvarı Nu:153 Balmumcu, Beşiktaş
34349 İstanbul. Telefon: 0.212-354 30 00 Belgegeçer: 0.212-288 50 67 e-posta:
info@turkuvazkitap.com.tr  //  www.turkuvazkitap.com.tr 

 

 

 

ALTINÇAYIR VÂDİSİNİN
ÇOCUKLARI

 

Roman ve hikâye yazarı Latife Tekin, dünyanın her tarafında altın madeninin siyanür
kullanılarak arandığını ve işlendiğini bilmiyor olmalı ki, Altınçayır Vâdisinin Çocukları isimli eserinde, altın arayıcıları
sebebiyle huzuru bozulan bir aileyi anlatarak küçük beyinlere, bu işi yapanların
aleyhinde düşünceler yerleştiriyor.

 

Fransız yazarlar Flaubert ve Baudelarie’nin
Sanat, 
sanat içindir
’ sözüne inat, sanatı ideolojik maksatlarla kullanalar
vardı. Çocuk düşüncelerini yönlendirmek için de kullananlar niçin olmasın ki…

 

12,5 X 19,5 santim ölçülerinde, 96 sayfalık
çocuk hikâyesi Altınçayır Vadisi’nde geçiyor. 

 

Mart 2020’de yayınlandı.

 

CAN YAYINLARI:

Hayriye
Caddesi Nu: 2 Galatasaray, Beyoğlu-İstanbul. Telefon: 0.212-252 59 88

Belgegeçer:
0.212-252 72 33 e-posta:
yayinevi@canyayinlari.com  // www.canyayinlari.com 

 

 

KISA KISA… / KISA KISA…

1-YABANCI: Stephen King – Esat
Ören / Altın Kitaplar.

2-TÜRK DESTANLARI: Hüseyin Adıgüzel /
Bilgeoğuz Yayınları.

3-KOLOMB’DAN ÖNCE
AMERİKA:
Charles
c. Mann – Cevdet Çiner / Tarih ve Kuram Yayınevi.

4-MÜSTEŞAR: Ertuğrul Kumcuoğlu
/ Kronik Kitap.

1-İKLİM KUMARI: William Nordhaus,
Çeviren: Ceni Mizrahi / Doğan Kitap.

 

 

 

DERKENAR:

 

Bu sayfanın okuyucularından Sayın
adı ‘Saklı’ soyadı ‘Gizli’ Beyefendi, lütfedip, yazdığı
romanı göndermiş; ‘Tenkide açığım, lütfen
hatam varsa belirtiniz. Henüz işin başındayım, hatalarımdan kurtulup iyi bir
romancı olmak istiyorum
’ Diyor.

 

Roman yazmak isteyenlere faydalı
olur düşüncesiyle kendisine yazdığım cevabı sunuyorum:

 

Tebrik ederim. Güzel bir
roman yazmışsınız. Sizde ‘roman yazarlığı’ cevheri var. Yazmaya devam ediniz.

 

Tenkitlere açık olduğunuzu
belirtiyorsunuz. Bu da mükemmel bir haslet…

 

Roman tekniği hakkında
bilgi sâhibi değilim. O konuda Sayın Filanca Bey size faydalı olacak
tavsiyelerde bulunur. Benim selamımla arayabilirsiniz. Kendisiyle görüştükten
sonra kitabınızı gönderebilirsiniz. Okuduktan sonra gerekenleri yapar. Ekli
dosyalarda iletişim kanalları var.

 

Romanınız için benim
söyleyeceklerim:

 

ü  Sayfa 15: Arka arkaya iki
cümle ‘yoktu’ kelimesi ile bitiyor. Birinde, Türkçenin zenginliğinden
faydalanıp aynı mâniaya gelen farklı bir kelime kullanılabilirdi.

Önceki İçerikHalen Kıbrıs’ta Yaşanan Durum Nedir?
Sonraki İçerikHâbil Âdem’i Takdim Ederim – I
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.