Velut bir kalemi ve işlek bir üslubu olan Erdoğan Aslıyüce, sayısını belki kendisinin de tam olarak bilemeyebileceği kadar çok olan kitaplarında hep Türklerin yaşadığı coğrafyayı, Türk tarihini, Anadolu kültürünü, Türk Müslümanlığını yazıyor. Meselelere daima geniş açıdan bakan yazar, görünüşle yetinmez, hâdiselerin sebeplerini ve yan tesirlerini bütün teferruatıyla anlatır. Okuyucuyu sıkmadan, kafa karıştırmadan ve yormadan…
Aslıyüce’nin 12,5 X 19 santim ölçülerinde, 313 sayfalık eseri, aynı hacimde 3-5 kitap çıkartılabilecek bilgiler ihtiva ediyor. Buna rağmen ele alınan her mevzu hakkında okuyucuyu tatmin edecek bilgiler veriliyor. Üstelik bu bilgilerin çoğu ‘bir şeyler bildiğini‘ iddia eden -ve iddiasında haklı olan- okuyucuya bile ‘vay canına…’ dedirtecek cinsten bilgiler.
İşte bunlardan birkaçı:
*Troyalıların Türklüğünün ispatı (Sayfa: 9) *Avrupalıları ehlileştiren Türkler (S: 19) *Sibirya’ya ad veren Türkler: Sabirler (S: 31) *Sakalar Türk’tür. (S:38) *Anadolu’nun kapısı Türklere nasıl açıldı? S:47) *Kırşehir’deki Hılla Gölü toplantısı ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşu (S: 56) *Peygamberimiz (sav) Efendimizin Sarı Saltuk’a verdiği vazife (S:68) *800 ada ve adacık nasıl bizim oldu? (S:124) *Atatürk’ün vefatından sonra Fevzi Çakmak cumhurbaşkanı olacakken, nasıl olup da hiç hesapta olmayan İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi hâdisesi (S: 130) *Türkçeyi Unutan Oğuz Bey! (S: 147) *Mosinekler, Makronlar ve Medler (S:171-181) *Amazonlar (S:186) *Van’da Ermenilerin Türk soykırımı (S:191) *Edirne’de Sultan İkinci Beyazıd Han’ın, inşa ettirdiği külliyede akıl hastalarının müzik ve çiçekle tedâvi edildiğinin gurur kabartan, güç veren hikâyesi. Çünkü o devirde Avrupalılar akıl hastalarını diri diri yakarak öldürüyorlardı. Osmanlı ise, akıl hastalığının çeşidine göre keklik, turaç, sülün, geyik ve bülbül etinden yapılmış yemeklerle tedâvi yöntemi uyguluyor ve başarılı sonuçlar alıyordu. (S:193) *31 Mart Vakıası (S: 207) *Rıza Tevfik (Bölükbaşı) – İngiliz işbirliği (S: 213) *Entel-dantel takımının tamamının, diğerlerinin de büyük bölümünün; ‘Bu da kim?’ diyeceği Baymirza Hayıt’ın romanlara, filmlere mevzu olabilecek hayatı (S: 226) *Nisan ayında ibretlik olaylar (S:255) *Çanakkale Savaşlarını başlatan sebepler ve savaşların en zorlu mücâdelesinin yaşandığı 4 günün hikâyesi, o ıstıraplı günlerde kol gezen ihânetlerden birkaçının özeti…(S:266 – 268 ve devamı)
Kitabın 131 ve 132 sayfalarında; yarım asırdır ‘girdik, giriyoruz, gireceğiz‘ diyerek Avrupa Birliği kapılarının önünde bekleşenlere ithaf edilecek ibretlik bir yaşanmış hikâye yer alıyor:
İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi Alman asıllı Prof. Naumark ile bir kısım talebesi Boğaziçi’nde geziye çıkarlar. Talebelerden biri Prof. Naumark’a sorar: ‘Avrupa bizi neden sevmez?’ Prof. Naumark şu cevabı verir: Çok samîmi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı Türkleri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir! Asırlardır kilisenin Türk ve İslam düşmanlığı Hıristiyanların hücrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince, diyerek sıralar:
1- Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama faraza laik şöyle dursun, Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder.
2- Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak otaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir.
3- Avrupa’nın pazarı idiniz. Şimdi Avrupa’yı pazar yapmaya başladınız.
4- En az 400 yıl Avrupa’da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.
5- Selçuklular Anadolu’yu, Osmanlılar ise orta Avrupa ve Balkanları Haçlı ordusuna mezar ettiler.
6- Sizi silah ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hâkimiyet sağladılar.
7- Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna her şeyini feda etmeseydiler, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehhabiliği kuranlar da, İngiliz Dominyon Bakanlığının adamlarıdır. Batı her yerde İslamiyet’i, sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet’i devam ettirdi.
8- Kilise size kin kusmaktadır. Ve sebepleri yukarıdadır.
9- Ben Türkiye’ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı, şimdi 19 üniversite var. (O tarihte öyle idi şimdi ise 100’ün üzerinde)
10- Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır.
11- Yine sizler, Avrupa’nın tarihî düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız.
Kitabı eline alanlar, kadim Türk yurdu Doğu Türkistan’ın Çinlileştirilmesini; bağırarak ağlamadan, ayak bileği kemiklerini sızlatacak şekilde ayak tabanını zemine vurmadan okuyamayacağı satırlardan öğreniyor.
Sayfa 229’da Elçibey’in hikâyesi gururla ve gözyaşlarıyla okunuyor. Okuyucu yazı boyunca adı geçen İsa Yusuf Alptekin, Kemal Çapraz ve Servet Kabaklı’ya serin fâtihalar gönderiyor.
‘Türksüz bir Türkiye Projesi‘nin kurgulandığı 3 Mayıs 1944 Türkçülük Duruşması’nın öncesi ve sonrası, ‘Türk Tarihinde Yazılmayanlar‘ isimli kitabın dikkatle okunması gereken bölümlerinden bir başkasıdır.
Özetle Türk Tarihinde Yazılmayanlar, mâcera romanı gibi heyecanla, kâh acı, kâh gurur sebebiyle akan gözyaşlarını birbirine karıştıran bilgi yüklü bir gizli tarih kitabıdır.
YESEVİ YAYINCILIK:
Küçük Ayasofya Mahallesi, Küçük Ayasofya Caddesi Nu: 13 Hüseyinağa Medresesi. Kadırga, Sultanahmet – İstanbul. Telefon: 0.212-638 51 94 Belgegeçer: 0.212-638 35 47 e-posta: e_asliyuce@yahoo.com
ERDOĞAN ASLIYÜCE Kırıkkale ili, Delice ilçesi, Büyükyağlı kasabasında 1946 yılında doğdu. Babası Ümmetoğulları’ndan Mehmet, annesi Pırıklı köyü eşrafından Hasan Aykanat’ın kızı Nuriye Hanımdır. İlk okula köyünde başladı. Kırıkkale Atatürk İlkokulunu bitirdi. Ortaokulu Kırıkkale’de tamamladı. Liseyi Konya Karatay Lisesi’nde dışarıdan bitirdi. Çalışma hayatına 1970’de MKE- Silah ve Tüfek Fabrikası’nda Kırıkkale’de başladı. Kırıkkale, Seydişehir, Bursa ve Konya’dan sonra 1982’de İstanbul Türk-Metal Sendikası kurucu başkanı oldu. 1996 yılında Türk-Metal Sendikası’nın İstanbul Şube Başkanlığı’nı bırakana kadar aktif sendikacı olarak tanındı. 1972 yılında gönüldaşlarıyla Kırıkkale’de Dur Yolcu Gazetesi‘ni, 1980’de de Konya’ da arkadaşlarıyla Konevi Dergisi‘ni çıkardı. 1987’de İstanbul’da çıkardığı aylık İstanbul Metal İşçileri Dergisi‘ni 54 sayı devam ettirdi. 1 Mart 1993’te İstanbul ‘da Hoca Ahmed Yesevi Vakfı’nı kurdu. Küçükayasofya semtindeki Hüseyinağa Medresesi’nin Bakanlar Kurulu kararınca vakfa tahsisini sağladıktan sonra burayı restore edip Hoca Ahmed Yesevi Vakfı Kültür Merkezi yaptı. 1994’te Yesevi Yayıncılık şirketini kurdu. Ocak 1994 tarihinden itibaren aylık Sevgi Dergisi Yesevi‘yi yayınlamaktadır. Dergi, halen yayınına aralıksız devam etmektedir. Yine 1994’te Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi BİR’i yayın hayatına kazandırdı. Türkiye’nin çoğu ilini köy köy gezdi. Yurt dışında Japonya, Çekoslavakya, İngiltere, Kanada, ABD, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Yugoslavya (Sancak), Romanya, Tuva, Hakasya, Altay Ülkesi, Tataristan, Başkurtistan, Altay Cumhuriyeti, Hollanda, Almanya, İsviçre, Tayland, Sudan, Taiwan (eski milliyetçi Çin), Hongkong, Kırgızistan, Özbekistan, İsrail, Arnavutluk, Moldovya, Gagavuz Yeri, Pridnestrovya, Singapur, Suriye, Yakutistan ve Bosna Hersek’i gezdi. Bu ülkelerde görüp yaşadıklarından 28 kitap yazdı. Gezilerinde, klasik seyyahlar gibi sadece gördüklerini değil, o yerin tarihini, sosyal yapısını, siyasî analizini ve tam bir gerçeklikle güzellikleri ve çirkinliklerini aktardı. Bu tarzıyla kendine has bir gezgin tipini oluşturdu. Yayınlanmış Kitapları: 1- Her Yönüyle Kırıkkale (1974) 2- Metal İşçilerinin Mücadele Tarihi (1989, Refik Sönmezsoy ‘la), 3- Genç İşçiler (1990), 4- En Büyük Grev (1991, R. Sönmezsoy’la), 5- Adım Adım Türk Yurtları (1997), 6- Turan’dan Kırım’a (2001), 7- 4 Kıta 8 Ülke (2001), 8- Hücreden Cümleye (2001), 9- Türkistan’dan Anadolu’ya Alpler, Erenler (2002), 10- Laleden Yağlı Güreşe: Hollanda (2002), 11- Değişen Komşumuz Suriye (2003), 12- Türkiye’nin Yüreği Kastamonu (2003), 13- Türk’e Gözaltı (2004), 14- Garip Türk’ün Feryadı (2004), 15- Türk’ün Çile Çemberi (2004), 16- İstanbul’dan Adıyaman’a (2004), 17- İstanbul’dan Trabzon’a (2004), 18- Türkistan: İki Dünya Eşiği (2005), 19- Akdeniz’in İncisi: İskenderun (2007), 20- Ah Şu Balkanlar (2007), 21- İlk İşgal, Son Kurtuluş (2008), 22- Türk Tarihinde Yanlış Bilinenler, Yanlış Yorumlananlar (2008), 23- Ceyhan Tarihi – İşgal ve Kurtuluş (2008) 24- Çukurova’nın Yıldızı Ceyhan (2008) 25- Türk Tarihinde İşbirlikçiler ve 150’likler (2009) 26- Adım Adım Türkiye (2009) 27- Çanakkale’den Paşaeli’ne (2009) 28- Türk Dilinin Başşehri Kırşehir (2009) 29- Çanakkale’den Paşaeli’ne (2009) 30-Marmara’dan Akdeniz’e (2010) 31-Türkiye’nin Yüreği Kastamonu’da Türk Dünyası Günleri (2011) 32-Şehir Şehir Türk Kurultayları (2012) 33- Şûra Şehirleri (2013) |
KUŞBAKIŞI:
AVRUPA’DA MÜSLÜMANLAR / 16.-18. Yüzyıllar:
Lucete Valensi, Alp Tümertekin’in Türkçeye tercüme ettiği eserinde 16.-18. yüzyıllar arasında Hıristiyan dünyasında kürek mahkûmu, köle, tüccar, siyasî mülteci ve azınlık olarak yaşamış Müslümanların hikâyelerini anlatıyor. Yazara göre Müslümanların Avrupa’daki serüveni, hâlen tekerrür etmekte olan ikili bir dışlama hareketinin tarihini gözler önüne seriyor: Hıristiyan olmayan insanlar, herhangi bir Avrupa devletinin vatandaşı olamazlar. Bu sebeple dâima dışlanırlar,
Müslümanların günümüzde Avrupa’da mâruz kaldıkları şiddete duyarlı bir metin kaleme alan yazar sosyal boyutlu ilk tehcir örneği sayılabilecek bir vakadan, Moriskoların(*) 17. yüzyıl başında İspanya’dan sürülmesi örneğinden yola çıkarak, bu şiddetin geçmişine ışık tutuyor. Avrupa demokrasilerine musallat olmuş İslam düşmanlığı ve yabancı düşmanlığı belalarına karşı okuyucuyu uyarırken, Aydınlanma hareketlerinin cihanşümul sınırları üzerine düşünüyor.
Temmuz 2015’de yayınlanan kitap, 332 sayfa ve 15,5 X 23 santim ölçülerinde.
(*) Moriskolar: 1500’ü yıllarda İspanya, Hıristiyan olmayanları göçe zorlamıştı. Ecdat ocağından, topraklarından ve evlerinden ayrılmak istemeyen Müslümanların ve Musevilerin bir kısmı, Hıristiyanlığı kabul etti. Bir müddet sonra bunların bir kısmının Katolik imiş gibi gözüküp, gizlice kendi dinlerini yaşadıkları anlaşıldı. Bu kişiler hakaret ve aşağılama maksadıyla ‘Moriskolar‘ olarak isimlendirildi. Onlar da 1609 yılından itibâren tamâmen sürgün edildi. 275.000 kişi oldukları tahmin ediliyor.
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI:
İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri)
Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr e-posta: info@iskultur.com.tr
ÇOCUKLUK SIRRI
Pedagog Âdem Güneş “Her çocuğun özünde, o çocuğun nasıl bir yetişkin olacağının şifrelerini barındıran ‘çocukluk sırrı’ vardır.” Diyor ve devam ediyor: “Bu sır, çocuğun içinde ‘buyurucu bir iç kılavuz’ olarak, mütevazı bir sabırla, adım adım o çocuğun kişilik ve karakterini oluşturma mücâdelesi verir. Yetişkinler ise, çocuğun özünde gerçekleşen bu ince yapılanmayı hesaba katmadan, kendilerince bir zoraki kişilik oluşturma gayreti içine girdikleri için, çocuk eğitiminde problemler yaşanıyor.”
‘Çocukluk Sırrı‘ isimli kitapta, çocuğun benliğini zarara uğratmadan, kişilik ve karakterini bozmadan, onlara nasıl rehberlik yapılacağı anlatılıyor. Başka bir deyişle, kitapta, Mevlana’ların, Hacı Bektaş’ların, Yunus’ların, Fatih’lerin nasıl yetiştiğinin sırlarını barındıran Anadolu Pedagojisi de var.
15,5 X 21,5 santim ölçülerinde, 288 sayfalık kitap, 2013 yılında yayınlandı.
NESİL YAYIN GRUBU: Merkez: Sanayi Caddesi, Bilge Sokağı Nu: 2 Yenibosna, Bahçelievler, İstanbul.
Telefon: 0.212-551 32 25 Belgegeçer: 0.212-551 26 59 www.nesilyayinlari.com e-posta: bilgi@nasilyayinlari.com
ZAMANIN BEHRİNDE RAMAZAN HİKÂYELERİ
Yazarı Dr. Necdet Subaşı, 2015 yılı Haziran ayında yayınlanan 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 170 sayfalık kitabını şu cümlelerle tanıtıyor:
‘1980’lere daha varmamıştık. Henüz yeni yetme bir üniversiteliydim ve iftarı o zamanlara has bir şekilde herkes gibi ben de kendi evimde, ailemle birlikte yapardım. Aile içi yakınlıklar hâricinde dikkat çekici dâvetler olmazdı. İftarlar evde yapılırdı, iftara gitmekten çok iftara çağırmak akılda kalırdı. Aileler arasında protokol yoktu, sadece özel misafirlere açılan göstermelik havalı yemek masalarının, porselen takımlarının evlerde bir yerlere tıkılması için epeyce bir zamanın geçmesi gerekecekti. Yer sofrasında olurduk, kapıyı çalan lafı uzatmazdı, gelir sofraya otururdu. Yemekte herkese bir kaşık bulunurdu. ‘Tanrı misafiri’ diye bir şey vardı ve iftar yemeğinin varsa bir lezzeti, biraz da o, gelenin dualarıyla teşrif ederdi.’
(*)Zamanın behrinde: Eski zamanlarda
DERGÂH YAYINLARI:
Merkez: Binbirdirek Mahallesi, Klodfarer Caddesi Nu: 3/20 Altan İş Merkezi Sultanahmet – İstanbul.
Telefon: 0.212-518 95 78 Belgegeçer: 0.212-518 95 81 e-posta: bilgi@dergahyayinlari.com www.destek@dergahyayinlari.com
Satış Yeri: Molla Fenari Sokağı Nu: 28 Yıldız Han Giriş Kat (Katlı otoparkın yanı) Cağaloğlu, Fatih – İstanbul
Telefon: 0.212- 526 99 41 Belgegeçer: 0.212-519 04 21 e-posta: kitap@dergahyayinlari.com www.dergahyayinlari.com
KISA KISA…
1- TÜRKLERİN VE MOĞOLLARIN ESKİ DİNİ: Jean-Paul Roux. Tercüme: Prof. Dr. Aykut Kazancıgil.
2- HALİM SELİM EFENDİ: Mehmet Nuri Yardım. Çağrı Yayınları.
3- KAFKASYA TÜRKLERİ: Mehmed Emin Resulzâde. Yayına Hazırlayanlar; Dr. Yavuz Akpınar, İrfan Murat Yıldırım, Selahattin Çağın. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları
4- YİRMİ KUR’A NAFİA ASKERLERİ: Rifat N. Bali. Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış.
5- İKNA ODASI: Yıldız Ramazanoğlu. Timaş Yayınları.