“Türk” Kelimesine Kimler Karşı?

122

Türkiye Cumhuriyetinde artık gerçeklerle karşıtları yer değiştirdi. Örneğin “Türk” kelimesini kullanmak adeta son yıllarda “riskli” bir durum haline geldi; Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi ötekileştirilerek ulus devlet fikri karşıtları itibar görmeye başladı…

Genel manzara şudur; Cumhuriyetin temel değerleri sürekli saldırıya maruz kalmakta ve temel felsefesini oluşturan milli (ulusal) devlet fikri “yanlış” değer olarak topluma empoze edilmeye çalışılmaktadır. Her renkli camın değişmeyen ekran bülbülleri, “Türk” kelimesine ve Türkiye Cumhuriyetine tarihi “düşmanlar” kadar hırçın ve pervasızca saldırmaktalar…

İşin ilginç yanı, devleti idare ettiklerini sanan bazı “kinci” ve “sinsi” figüranların da Türk ve Cumhuriyet kavramlarına karşı mesafeli durmaya başlamış olmasıdır. Bunu, “bindiği dalı kesen, ayağına kurşun sıkan cahil insanların yaptığı iştir” diye geçiştiremeyiz; zira bunu yapanlar ne “cahil” ne de “saf”lar; aksine sinsi ve kinci oldukları yönünde yaygın iddialar vardır.

Ekran bülbülleri ve köşe kapıcılarının bu kavramlara karşı duruşları ise çeşitlidir. Bunu yapanlar sadece kendilerine “liberal-demokrat” denilen kesimler olmayıp, “mabet” referanslı kesimler ile kendilerine “sosyalist”, “komünist” denilen siyasal kesimler de “Türk” ve “Türkiye Cumhuriyeti” sözcüklerine karşı mesafeli durmakla yetinmeyip saldırıda bulunmayı bir marifet, bir “hak” olarak görmektedirler.

**

Ümmetçiler…

“Mabet” referanslı yazar-çizerlerin ümmetçiliği savundukları biliniyor; onlar için millilik (ulusçuluk)  demek “kavmiyetçilik” demektir… Bu takımın bu telakkileri nedeniyle de “millet” değil “ümmet” fikri temel alınır. Onlara göre ümmeti din, mezhep, tarikat temelinde örgütlenmenin önünde millet (ulus), millilik (ulusçuluk) kavramlarını riskli buluyorlar. Çünkü bu kesimler devlet fikrini “milli devlet” değil de ümmet esasına dayalı “ümmetçi devlet” biçimlerini savunurlar.

Ülkemizde de “siyasal İslamcı” denilen kesimler, “Türk” adını çok mecbur kalmadıkça kullanmazlar; Türk kelimesine karşı ekonomik kullanım ambargosunu uygularlar. Zorunlu durumlarda da “Türk” adını “İslam” adı ile özdeş olarak kullanırlar; örneğin “Türk-İslam Sentezi” anlamına gelecek biçimde kullanırlar. Bu zihniyetin sahiplerinin kafasındaki “Türk-İslam” kavramının içinde “Türk” yoktur; sadece “İslam” vardır, o da ta Osmanlıdan beri gelen devlet siyaseti olan “Sünni İslam” anlayışıdır…

Türk-İslam sentezindeki kasıt sadece Sünni mezhebin siyasal yapısı vardır; diğer mezhepler bu kavramın dışındadır. Örneğin; Şiiliği, Şafiliği, Bektaşiliği, Aleviliği bu kapsamın içinde görmezler…

**

Esir sosyalistler…

“Siyasi İslamcılar” böyledir de, kendilerini “sosyalist” ya da “komünist” olarak ifade eden kesimler farklı mı?

Onlar da “Türk” kelimesini kullanmada son derece “cimri” davranırlar. Bunun çeşitli sebepleri olabilir; ancak Türkiye’deki temel sebeplerinden birisi; radikal sol ideolojinin bazı etnik ırkçılığa “esir” düşmesidir.

Sol düşünce savunucuları üzerinde etken olan bu etnik ırkçılık “Kürtçülük” tür; sol düşünce üzerinde baskın bir hegemonya kurmuştur. Bu hegemonya adeta bir post-modern feodalizm şeklinde uygulanır… Sosyalist ya da komünist ideolojiyi savunan birisi Kürt kelimesini kullandığı rahatlıkta Türk kavramını rahat kullanamaz. Savundukları sol ideolojinin temel öğesi olan Türk işçileri, Türk köylüleri, Türk emekçileri olsa bile…

**

Peki, uluslararası literatürde “sosyalist” ya da “komünist” terimleri kullanılırken nasıl ifade ediliyor? Örneğin Sovyetler Birliğinde; “Sovyetler Birliği Sosyalisti / Komünisti” mi deniliyor?

Hayır; “Rus Sosyalistleri, Rus Komünistleri” deniliyor…

Örnek – 2; Batı Avrupa ülkelerinden her hangi birini alalım; “Almanya Sosyalisti / Komünisti ” ya da “Fransa Sosyalisti / Komünisti” mi deniyor?

Hayır; “Alman sosyalisti / komünisti” ya da “Fransız sosyalisti / komünisti” denilmektedir.

Bu ülkelerde ideolojik bağlamda dahi olsa milletin adına vurgu yapılmaktadır. Rusya ya da Batı Avrupa ülkelerindeki bu “sol” etiketli kesimler kendi milliyetlerini, milli kimliklerini kullanmakta “cimri” davranmıyorlar da bizdeki “sol” yakalıklar neden “Türk” kelimesinden kaçındıklarını anlamakta zorlanıyor insan…

“Türk sosyalisti, Türk komünisti” kavramını rahatlıkla kullanamıyorlar… Şayet kullanacak olsalar hemen “ipotekçi Kürtçüler” tarafından “şovenist”, “ırkçı” olarak damgalanırlar.

Ama kendileri “Kürtçü” ırkçılık yapmalarından geri asla durmazlar… İşin ilginç yanı ise millici olan insanları “ırkçılıkla” suçlayarak kendi gafları “Kürtçülük” ırkçılığını gizlediklerini sanırlar… Öyle ya her şeyi “terörle” çözeceklerini sandıkları gibi “söylem kandırmacısı” ile de devam etmek istiyorlar…

Sonuç olarak; ister “sol” ister “mabet” referanslı kalemşorları, köşe kapıcıları, medya patronları olsun bu “Kürtçü” ırkçılık hegemonya oltasına takılmaktadırlar; ister bilerek ister bilmeyerek…

Türk Milleti de böylece baskı altına alınarak sindirilmeye çalışılmakta; sürekli kışkırtma, sürekli hakaret içerikli söylemlerle Milletin sabır sınırları zorlanmaktadır…

Çare mi?

Milli devlet anlayışına dönüştür…