Toplum Düşmanlığı ve Sözde Dosttan Gelen Saldırılar

175

Güçlü ülkelerin dünyayı yeterince küreselleştirememesi milli menfaatlere bağlı kalmayı öne çıkarmıştır. Dönem dönem farklı her koz ve silah milli devletlere karşı kullanılır oldu. Somut örnekleriyle görüleceği üzere kan kaybeden küreselleştirme onu hedefleyenleri daha da hırçın hale getirdi. Bir dönem ideolojik şartlandırma ile insanlar çatışır hale getirildi. Önü açılmış devletlere yönelen açık ve kapalı saldırılar vatanını ve toprağını savunanlar ile teslim etmeye hazır cepheler yaratıldı. TC ve onun rejimi hedef alındı. Rejim değişikliği ile uğraşanlar, bir bakıma kullanılanlar “faşist devlet yıkılacak elbet” gibi yazılarla üniversite duvarları kirletildi. İdeoloji çökmesine rağmen, Sovyet modeli komünist bir sistem bazılarınca arzulandı. Atatürk burjuva Kemal olarak isimlendirildi. Milli Mücadele ve onun mutlu sonucu olan Cumhuriyetimiz tahkir edildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk adam olsaymış Sovyet modeli bir devlet kurarmış. Kurmadığına göre O da burjuvaziden yanaymış. Oysa son yıllarda değerini daha iyi fark ettiğimiz Atatürk binlerce yıllık kara kuvvetleri geleneğine her zaman bağlı kalmış, bağımlılığı ve manda yönetimini reddetmiştir. İdeolojik çatışmalarla bekleneni alamayanlara, ABD güdümlü darbelerden sonuç çıkaramayanlara, iç kavga çıkarma yolu tavsiye edilmişti. Etnik ve mezhep çatıştırmaları bunun malzemesi olacaktı. Daha sonra Türk Toplumunun milli ve manevi değerleri, gelenekleri hedef tahtasına oturtuldu. Batının da şikâyetçi olduğu hastalıklı modeller çağdaşlaşma zannedildi. Ahlaki değerler ve aile yapıları enflasyon mikrobu ve başarısızlıklar karşısında hedef alınarak yıpratıldı. Geleceğe güven ve ümit sarsıldı. Çözülme örnekleri arttı ve sosyal bağlar zayıfladı. Toplumda intihar, boşanma, kadına şiddet, trafikte ve değişik alanlarda saldırganlık, yargıya güven azaldı. Toplumumuz tehlikeli bir travma geçirdi ve geçiriyor. Yargıya güven azaldı. Kendi işini kendin gör gibi çok yanlış bir yola sığınıldı. Yanlış rol modellerle İslam’a bile kan kaybettirildi. Beklenenin tersi oldu.

            Anayasadan laikliği, milli kimliği silme, Atatürk’le kavgalı olmak öne çıkarıldı. Kendilerine önemli görevler düştüğünü zanneden gafiller Siyonizm’e, kapitalizme, sebataistlere meydan okuyanlar, Atatürk’ün resimlerinin duvarlardan indirilmesini aynen bazı AB yetkilileri gibi talep ettiler. Fetö’nün sağcı ve solcu yerli takipçileri halkı aldatabilmek için aynen milli devletimizin kuruluş döneminde yapıldığı gibi halka hoş gelecek propaganda ile dini duygularla oynadılar. Yapılmak istenen sonuçta Hilal’e karşı Haç’a hizmet olduğu ortaya çıktı. Türk milletini aptal zannettiler. Dini görünüm altında neredeyse her gurup ve topluluğu tam incelemeden savunup desteklemeyi marifet sayan bazı siyasiler nasıl bir kumar oynadıklarının farkına bile varmadılar. Sözde geçici sığınmacılarda olduğu gibi ülkeyi ilerde çok zora sokacak teşebbüslere çekinmeden tavizler verdiler. Tarih boyu önümüze döşenen mayınlı tarlanın yeni mayınlarla yeniden döşenilmesine anlaşılmaz bir hoşgörü gösterdik.

Cumhuriyetle ve milli devletle, milli kimlikle kavgalı malum çevreler son günlerde insan katili ve cani, ABD teşvikçisi İsrail’in Filistin’de Müslüman kardeşlerimize yapılanlardan faydalanmayı da fırsat bildiler. Bazı siyasiler de siyasi çıkar uğruna bu çevreleri korudular. Bakıyorum ki, 2020’lerin Türkiye’sinde yakın tarihte çıkardığı isyanlar dolayısıyla Kerkük ve Musul’un kaybedilmesine sebep olan, Lozan ve asker düşmanı, İngiliz uşağı katil Şeyh Said’ler yaratılmak isteniyor. Dün Milli Mücadele ve Cumhuriyetin düşmanlarının devamları yine aramızda görülmeye başlandı. Adamlar aileyi koruyoruz sahtekârlığı altında aslında kafalarında gizledikleri cinsel arzu ve şehvete okul çağına gelmiş, kız çocuklarını okulsuz, bilgisiz kullanma utanmazlığına yönelmektedirler. Bunlara göre, çocukların çok erken yaşta evlenmelerini ve cinsel işkenceye tabi tutulmalarına karşı çıkanlar “Allah’la savaşmak ve onunla kavgalı olmak” peşindedirler. Genç evliliklere kimse karşı değil; ama bu gençlik yaşı kızlarda 8-10 yaşında başlamıyor. İslami görüntü altında dışardan veya içerden İslam düşmanlığını seçenleri ve değişik roller oynayanları iyi takip etmek durumundayız. Yanlışlar karşısında siyasetçilerden emir almadan diyanet mensuplarının konuşamamaları da dikkat çekiyor.

            Diğer taraftan, telefonlarımıza kadar izinsiz sokulan, sokaklarda hayvanlara has çirkinlikleri insanlara tavsiyeden utanmayan ve yeni bir buluş ve özgürleşme olarak takdim edilen sapıklıklar da toplum düşmanlarınca pazarlanıyor. Sosyal medyada müstehcenlik öyle aldı yürüdü ki bunlar gençleri yanlış yönlendirmektedir. Ülkeyi yönetenler muhalefet, iktidar mücadelesinden biraz sıyrılıp toplum yapımızı bozucu bu tip saldırılara da zaman ayırmalıdırlar. Sosyal dokumuzu bozucu, aileyi reddedici örnekler, cinsel sapmaları özgürleşme olarak kabul eden sapma davranışlar ve bunları teşvik eden müttefiklerce kurulan LGBT ve benzer dernekler birçok ülkede olduğu gibi kapatılmalı, sahiplerine iade edilmelidir.      

Önceki İçerikYaşasın Emekliler Yılı!
Sonraki İçerikYUSUF AKÇURA ve Rusya Türklüğü
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)