Teröriste Hitap (3)

66

Bin seneden beri dünyayı diyanetiyle ışıklandıran ve bütün dünyanın hücum ve saldırılarına karşı dinsel sağlamlığını kahramanca savunan bu milletin aleyhinde zuhur edecek bir huruç, isyan ve kalkışma hareketi bizzat Kürt kardeşlerimizin baskın / ezici çoğunluğunca destek bulamayacak. İsyan ve bagilikte ısrar edenlerin ise sonları hüsran olacak. Buna müstehak olduklarını yani bu sonucu hak ettiklerini dünya âlem ibretle görecek.

Öyle ise böyle menfî bir çıkıştan sakın be kardeşim!

Deyiver artık Türk kardeşime âsilik ile yok işim.

Türk milleti sadef / kale gibidir. Sadef inciye kalelik yapar. Bünyesinde çok kıymetli bir maddeyi saklar. Türk milleti de maddesiyle / bedeniyle sadef / kale hükmündedir. Bağrında İslâmiyet milliyetini / İslâmiyet ruhunu / Kur’anı barındırmaktadır. Yâni aklı Kur’an, milliyeti İslâmiyet olmuş; bu vasfıyla Osmanlı-Türk Hilafeti’nin asırlarca bayraktarlığını yapmıştır. Bu önderliği selefi / öncesi olan Araptan devr almıştır. Halef-Selef / Öncelik-sonralık vasıflarıyla Arap ve Türk hem kardeş olduklarını göstermişler, hem de Kur’an ve İslâmiyet milliyetini içinde barındıran kudsî / kutsal kalenin sırayla nöbetçileri olmuşlardır. İşte hedef tahtası hâline getirdiğiniz böyle bir millettir. Böyle bir millet karşısında -daha bu dünyada iken- hüsrana uğrayacağınız, bunu da hak etmiş olacağınız gibi, âhiretinizi de tehlikeye atmış durumdasınız.

İşte sizler “Araptan sonra İslâmın kıvamı (onu ayağa kaldıranı, İslâmın devam ettiricisi ve ettirecek) olan(ı) Etrâk”a yâni Türklere karşı geliyorsunuz. Üstelik sizleri de ilk etapta yokluk girdaplarına atacak olan Batılı sömürgen ve emperyalistlerinin oyuncakları oluyorsunuz.

Hemen şimdi eskiden yaptığın gibi, kahramancasına Kur’ana ve iman hakikatlerine sahip çık. Doğrudan doğruya iman ve Kur’an hakikatlerine revaç ver. Bunu yapmadığın için, ister istemez dehşetli bir nefret içine düşmüşsün! Kahraman kardeşin ve kumandanın hükmünde olan Türk milletine karşı yersiz bir düşmanlık besliyorsun! Bu hâlinle İslâm âlemini mahva çalışan mutlak küfür altındaki anarşiliğe mağlup olmaktasın. Bu yüzden İslâm âleminin kalesi ve şanlı ordusu olan Türk milletinin parçalanması için saldırdıkça saldırıyorsun.

Aklını başına al ve uyan. Senin saadet, refah ve felahın Türk milletiyle bir ve beraber olmaktan geçmektedir.

İşte böyle bir milletin din kardeşleri olan ey Kürtler! Köklerimiz bir. Zaten insan olarak kardeşiz. Üstelik din kardeşiyiz. Zaman, zemin ve iklim icabı zahirde başkalaşmalar tabii ve olağandır. Ama tarih bir milletin geçmişini inkâr etmez. Nitekim etmiyor. Öyle ise, gerçekleri görünüz. Titreyin ve kendinize gelin. Çünkü maziye indikçe aynı kökten geldiğimiz anlaşılmaktadır. Kardeş olduğumuz bir gerçek. Zaten çok derinlerde Hz. Nuh ve onun da evvelinde Hz. Adem ve Havva bulunmaktadır. Hz. Nuh’un oğullarından Yafes’in Türk adlı oğlundan türediğimiz tarihen sabittir.

Bin seneden beri İslâmiyet âlemini kahramanlığı ile memnun ve mesrur eden, İslâm vahdetini / İslâm birliğini muhafaza edip koruyan, insanları mutlak küfürden / inançsızlıktan, dalâlet ve sapıklıktan şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile olan Türk milletinin bu ulvî hizmetlerini görünüz. Titreyin ve kendinize gelin.

Türk milleti, Abbasî devletinin inkırazından / yıkılmasından sonra, İslâmın imdat ve yardımına koşmuş, İslâm sancağını omuzlamış kahraman bir millettir.

Araptan sonra İslâmın kıvamı / onu ayakta tutanı olmuş bir millettir. Binaenaleyh tüm hakikat ehlinin beğeni, sevgi ve dostluklarını kazanmıştır. Durum bu merkezdeyken nasıl olur da, koca İslâm dünyasının iftiharı olan bu millete karşı silâh çeker, kurşun atar, pusu ve tuzaklar kurarsın?

Kendine gel ve değil sadece dünyanı, âhiretini de tehlikeye atmaktan vazgeç, kardeşliğini göster. Dostları sevindir, düşmanları ağlat.

İslâm milletinin en mühim ve mücahit ve muazzam bir ordusu olan Türk milletine karşı silâha sarılmak, dış düşmanların oyuncağı olmak, hayâlî bir devlet peşinde koşmak ne menem şeydir?

3715

Hâlbuki senin devletin de var: Türkiye Cumhuriyeti Devleti. İçinde yer aldığın milletin de var: Türk milleti. Vatanın da var: İçinde yaşadığımız Türkiye.

Bu devlet, bu millet, bu vatan, bu bayrak, bu ordu hepimizin. Çünkü hepimiz Türk milletiyiz. Hepimiz kardeşiz. Çünkü millet; doğuştan ziyade oluşla meydana gelir. Çünkü hepimizin dini, dili, vatanı bir. Başka ne bilirsek bilelim. Başka nece konuşursak konuşalım.

Bu dindar Türk milletinin yüzer milyon velî makamında şehitleri var.

Kahraman gazilerinin kanıyla, kılıcıyla kazanılan, muhafaza edilip korunan İslâmiyet gerçeği var.

İhanetle böyle mübarek bir millete çıkmakla karşı

Farkında mısın titrettiğini yer ve gökleri ve arşı

Ayyuka çıkan lânetlemelerden koru kendini

Ve hatırla senin de mensup olduğun yüce dini

Unutma ki, iki pehlivan kavga ederken bir çocuk ikisini de dövebilir.

İki dağ birbirine karşı bir mizanın / terazinin iki gözünde bulunsa; bir batman kuvvet o iki kuvvet ile oynayabilir. Birini yukarı kaldırıp diğerini aşağı indirebilir.

Türkler ve Kürtler; terazinin iki kefesi gibidir. İç-dış düşmanların bu kefelerle oynamasına, iki kardeşi birbirine düşürmesine fırsat vermemelisin.

İşte kefenin birini teşkil eden ey Kürt kardeşler! Siz de iç-dış düşmanlara verdiğiniz fırsattan hemen el çekiniz. Geleceğiniz ile oynamayınız. İstikbalinizi de tehlikeye atmayınız!

Kur’an’ın sena ve övgüsüne mazhar ve lâyık oldukları için, Türk milletini takdir ve tahsin etmek gerekir. Çünkü sevileni sevmek; aynı zamanda seveni sevmek demektir.

Çünkü altı yüz seneden beri bütün dünyaya karşı koyan Türkler; tebcile lâyıktırlar. Zira Türkler Kur’an’a bayraktarlık etmişlerdir. İşte sırf bu yüzden; bu millete karşı, gayet şiddetli taraftar olmak; her müslümanın müslümanlığının bir gereğidir.

Üstelik Türkler; Hz. Peygamber’in sevgi ve övgüsüne mazhar olmuşlar. Hz. Muhammed birkaç yerde Türklerden ehemmiyetle bahsetmiş. Bu hususta hadis var.

Evet Türk milletinin Peygamber övgüsüne mazhar olduğu bir gerçektir. Bir nümune ve örneği Fatih Sultan Mehmet hakkındaki hadistir.

İşte bütün bunlardan ötürü; bin seneden beri İslâmiyet’in kahraman bir ordusu, bayraktar ve önderi olan Türk milletine karşı duyulacak her türlü düşmanlığı bertaraf etmek; hepimizin vazifesi olmalı.

Çünkü Türkler yine eskisi gibi İslâmiyet’in kahramanlarıdır kanaatini hakim kılmak, tezvir ve iftiralardan bu milleti uzak tutmak; hepimize düşen bir görevdir.

Türk milleti ve kardeşleri, eskisi gibi dinine ve Kur’anına sahiptir. Sair ehl-i İslâmın dindar büyük bir kardeşidir. Üstelik Kur’an yolunda, diğer hizmet edenlerin kahraman kumandanıdır.

Böyle kutsal bir dâvânın içinde ve başında olan bir millete karşı nasıl silâh çeker, kurşun atar, tuzak kurarsın? Türk kardeşlerinin ulvî dâvâlarına çelme takar, dostları üzer, düşmanları sevindirirsin?

Gel kendine bir an önce be kardeşim

Bırak kavgayı da bir yol dertleşelim

Sana da bana da düşman olanlara karşı

 

 

Önceki İçerikÖzlem
Sonraki İçerikDava
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.