Târihin Puslu Aynasından Târihi Anlamaya Çalışan Yazılar

121

Mesleğinden
gelen titizlik ve alışkanlıkla, hâdiseleri ve belgeleri dâimâ mercek altna alıp
inceleyen Fazlı Köksal, iyi bir
târih okuyucusudur. Târih ilminin, ‘milletlerin
ve devletlerin geleceğini tanzim eden rehber
’ olduğu hakîkatine inanmıştır.
Okuduğu târih kitaplarının bir kısmı, Sayın Köksal’ı ‘fakat hangi târih’ sorusuyla ifâde edilebilen şüpheli ve
alacakaranlık menfezlere götürmüştür. Eserinin tamamı okunup değerlendirildiğinde,
derin tahlillerle kahir ekseriyet olarak isâbetli hükümlere vardığını belirtmek
gerekir.  

Yazar, 13,5 X
21 santim ölçülerindeki, 216 sayfalık eserinde söz konusu menfezleri mercek
altına alıyor. Eserinin tam adından anlaşıldığı gibi, târihi ‘öğrenmeye’ ve ‘anlamaya’ çalışıyor.

Esâsen
insanoğlunun objektif olması mümkün değildir. Târihçi yazarlar kayıtlara
intikal etmeyen geri plândaki olayları ve yorumlarını da devreye almak suretiyle
târih metni meydana getirirler. İşin içerisine yorum girince, objektiflikten
belli ölçüde uzaklaşmalar söz konusu olur. Kaldı ki objektiflerin de ne kadar
objektif olduğu tartışmalıdır. Diğer taraftan objektif, nasıl sâdece gördüğünü
kayda geçiyorsa, insanoğlu da anladığını kayda geçiyor. Varılan hükümler de
taraflara göre farklı olabiliyor. 

Bir örnek
vermek gerekirse: 1683 İkinci Viyana kuşatması ile alâkalı pek çok kitap
yazılmıştır. Ekseriyetinde bozgunun sorumlusu olarak Murad Giray Han
gösterilir. Genel Kurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan, muhtemelen yardımcı
ders kitabı olarak Harp Okulu’nda okutulan kitapta, okuyucuyu bu kanaate
yönlendirecek bilgiye rastlanmaz.

1478 yılında
Fâtih Sultan Mehmed Han ile Mengli Giray arasında akdedildiği bilinen ve Kırım
târihi boyunca harfiyyen uygulanan, yazılı metni bulunamadığı için ‘sözlü’ olduğu düşünülen bir anlaşma
vardır. Bu anlaşmaya göre; Osmanlı’ya ihâneti sâbit olan veya pâdişahın
emerlerine riâyet etmeyen Kırım Hanı, tahtından indirilir fakat ölüm cezâsı
verilemez. (Dolaylı olarak aksi bir uygulama görülmüş ise de konumuzla alâkalı
değildir.*)  Murad Giray, bozgundan bir
müddet sonra kabile çekişmesine dayalı iç problemler sebebiyle, Kırım halkının
önde gelenlerinin talebi üzerine hanlıktan azledilmiş, kendisine başka hiçbir
cezâ uygulanmamıştır. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’da bozguna rağmen
önce taltif edilmiş, Osmanlı aristokrasisindeki entrikalar sebebiyle Sultan
Dördüncü Mehmed Han ikna edilerek idam fermanı hazırlanmıştır.

*Konumuzla dolaylı olarak alâkalı târihî bilgi notu: Kırım Hanlarından
Semin Mehmed Giray (1535-1584 / Hanlık dönemi: 1577-1584) Osmanlı Pâdişâhı
Sultan Üçüncü Mehmed Han’ın emri üzerine Kırım Ordusu’nun başında Osmanlı-İran
Savaşı için savaş mahalline gelirse de; 1478 yılındaki anlaşmaya göre ancak
Osmanlı Sadrazamının emrinde savaşa katılacağını, kendisinden alt mevkide
bulunan ordu komutanının emrine girmeyeceğini ileri sürerek, Kırım’a dönme
hazırlıklarına girişir. Ordu komutanı Özdemiroğlu Osman Paşa, durumu padişaha
arz eder. Gelen emirde ‘hesaplaşılması’
istenilmiştir. Osman Paşa, (Şehzâde konumundaki Kırım Kalgay’ı Alp Giray’ı ikna
eder, emrindeki Kırım ordusunu bir miktar askerle takviye ederek ‘hesaplaşma’ için görevlendirir. Kalgay
hesabı tamam eyler.

***

Târih
kitaplarında sık sık rastlanan hazin bir çarpıklık vardır. Cumhuriyet yönetimi
Osmanlının yıkıntıları üzerinde yükseltmek istenir. Bâzı târih yazarları da
Atatürk’ün büyüklüğünü Vahdeddin Han’ın zayıflığı ile sağlama gayretinidedir.
Osmanlı da bizimdir, Cumhuriyet de… 
Birincisini saygı ile anmak; ikincisine kanımızla, canımızla sâhip
çıkmak, onu yükseltmek, güçlendirmek ve ilelebet yaşatmak mecburiyetindeyiz.

Geçmişteki
hâdiseleri, günümüz hükümlerine göre değil, cereyan ettiği dönemin şartlarıyla
değerlendirirsek mesele kalmaz.

(Açık ve net
bir şekilde belirtmeliyim ki… Yukarıdaki paragrafın, Fazlı Köksal’ın telif
ettiği eserle hiçbir alâkası yoktur. Yeri gelmişken bilvesile arz edilmiştir.)

***

Müellifin
hâlis maksadı, eserinin arka kapak yazısında net bir şekilde belirtilmiştir:

Geçmiş
yaşanmışlıktır, gelecek belirsizlik… Yaşanmışlıklarımızdan ders çıkarıp,
tecrübelerimizi geleceğimizi belirlemede bir kılavuz olarak kullanabilirsek,
belirsiz olan geleceğimizi planlayabiliriz… Ama geçmişten ders çıkarmazsak,
aynı hatâları tekrar eder dururuz… Ve genelde yeterince ders çıkaramadığımız
içindir ki, İbn-i Haldun’un dediği gibi ‘Geçmişler
geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer
.’

Nasıl insanlar
geçmişlerini aktarırken belirli süzgeçten geçiriyorlarsa, târih yazıcılarının
çoğu da o tür süzgeçler kullanırlar. O süzgeç, bâzen ideoloji olur, bâzen
devletin çıkarı, bâzen egemenlerin isteği… Aslında o tür süzgeçleri de hoş
görebiliriz; yeter ki temel olgunun dayanağı belgeler tâhrif edilmesin. Hani
gazeteciler der ya: ‘Haber kutsal, yorum
hürdür
…’ Târih yazıcılığında olayı doğru aktarmak şartıyla farklı yorumlar
getirmek doğaldır. Olayları kendi görüşüne göre anlatabilmek için belgeleri
görmezden gelmeyi de olağan görebiliriz… Maalesef târihin gerçekleri kendi
görüşleriyle uyuşmayınca belge karartan, belgeleri tahrif eden ve kendini târihçi
diye tanımlayan o kadar çok bezirgân var ki… O nedenle târih okuru gerçeğe
ulaşmak için, okudukları üzerinde düşünmek, olayları sorgulamak zorunda…

Târihin Puslu Aynasından’; târih üzerine kafa yoran bir aydının
olayları sorgulayan, geçmişten ders çıkarmaya çalışan yazılarından yapılan bir
seçki…

Eserden tadımlık bir bölüm:

……. Biz
Türkler, vatan sevgisini, Tanrıkut Mete’den bu yana çok çok iyi biliriz.

Vatan
sevgisini öğreneceksek:

Mete
Han’dan Büyük Önder Atatürk’e kadar, Türk târihinin yiğit başbuğlarından
öğreniriz.

Destanlarımızdan
öğreniriz. (Göç, Türeyiş, Yaratılış, Şu, Bozkurt, Alper Tunga, Manas.)

Binlerce
yıldır Çinlisinden, Rus’una, Arabından Yunan’ına, Farsından İngiliz’ine karşı
yürüttüğümüz savaşlarımızdan ve o savaşların isimsiz kahramanlarından öğreniriz.
Veya o savaşların efsâneleşmiş kahramanlarından; Kürşad’dan, Battal Gazi’den,
Ulubatlı Hasan’dan, Genç Osman’dan, Nene Hatun’dan, Seyit Onbaşı’dan, Sütçü
İmam’dan, Albay Reşat Çiğiltepe’den, Cengiz Topel’den, Ömer Halisdemir’den
öğreniriz.

Şâirlerimizden
öğreniriz. Meselâ Nâmık Kemal’in ‘Vatan
Şarkısı
’, Mehmet Âkif in ‘Çanakkale
Şehitleri
’, Ziya Gökalp’in ‘Vatan’,
Mehmet Emin Yurdakul’un ‘Cenge Giderken’,
Nâzım Hikmet’in ‘Kuvâ-yi Milliye Destanı’,
Orhan Şaik Gökyay’ın ‘Bu Vatan Kimin’,
Necip Fazıl’ın ‘Sakarya’, Fazıl Hüsnü
Dağlarca’nın ‘Vatan Türküsü’, Ârif
Nihat Asya’nın ‘Bayrak’, Atsız’ın ‘Topal Asker’, Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlu’nun ‘Fetih Marşı’, Dilâver
Cebeci’nin ‘Türkiyem’i gibi buram
buram vatan sevgisi kokan binlerce şiirden…

Romanlardan
öğreniriz: Halide Edip Adıvar’ın, Atsız’ın, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun, Enver
Benhan Şapolyo’nun, Hasan İzzettin Dinamo’nun, Bahaettin Özkişi’nin, Tarık Buğra’nın,
Attila İlhan’ın, Emine Işınsu’nun, Turgut Özakman’ın romanlarından öğreniriz.

Ömer
Seyfettin’in hikâyelerinden öğreniriz: ‘Ferman’dan,
Topuz’dan, ‘Vire’den, ‘Başını Vermeyen
Şehit’
ten, ‘Diyet’ten, ‘Forsa’dan ve de ‘Pembe İncili Kaftan’dan öğreniriz.

Dedemizden,
ninemizden dinlediğimiz ninnilerden, masallardan, kahramanlık hikâyelerinden
öğreniriz.

Târih
yazıcılarımızdan öğreniriz:    İsmail
Hakkı Uzunçarşılı’dan, Zeki Velidi Togan’dan, Ömer Lütfü Barkan’dan, Hüseyin
Nihal Atsız’dan, Yılmaz Öztuna’dan, Halil İnalcık’tan, Sina Akşin’den, İlber
Ortaylı’dan…

Tomris
Hatun’dan, Altun Can Hatun’dan, Raziye Sultan’dan, Dilşad Hatun’dan, Terken
Hatun’dan, Nene Hatun’dan, Kara Fatma’dan, Nezahat Onbaşı’dan, Şerife Bacı’dan
yâni târihte iz bırakmış kahraman Türk Kadınlarından öğreniriz.

Ne Mutlu Türküm Diyene’nin anlamını
kavrayınca öğreniriz.

Okullardan
kaldırılan andımızı okumaya devam ederek öğreniriz.

Atamızın
Gençliğe Hitâbesi’nden öğreniriz.

İstiklal
Marşı’mızdan öğreniriz.

Dalgalanan
al bayrağımızdan öğreniriz…

GÜLNAR YAYINLARI: 

Birinci İzmir Caddesi
Nu: 9, Halilbey İş Merkezi Kat: 4, Dâire: 14 Çankaya, Ankara.

Telefon: 0.532-375 60
88 e-posta: gulnaryayinlari@gmail.com
 // www.gulnaryayinlari.com

 

FAZLI KÖKSAL

1954 yılında
Yozgat’ın ilçesi Boğazlıyan’da doğdu. İlk ve ortaokulu Kayseri’nin Talas
ilçesinde, liseyi Kayseri Lisesinde bitirdi. 1976 yılında Ankara İktisâdî ve
Ticârî İlimler Akademisi’nden mezun oldu. Bir süre Kayseri’de özel sektörde
çalıştı. 1982 yılında PTT’de müfettiş olarak vazifeye başladı. 1995’de
PTT’nin bölünmesi sonucu Türk Telekom’a başmüfettiş olarak geçti. Haziran
2000 – Temmuz 2003 arasında TürkTelekom Pazarlama Dâiresi Başkanlığı görevini
yürüttü. Türk Telekom’un özelleşmesi sonrası, 2008 yılı Ocak ayında Orman
Genel Müdürlüğüne müfettiş olarak geçti. Aynı kurumda başmüfettiş olarak
çalıştı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarına üye olan Köksal; PTT Müfettişler
Derneği ve Telekom Müfettişleri Derneği’nde başkan yardımcısı ve sekreter,
DENETDE (Devlet Denetim Elemanları Derneğinde Genel Başkan, Başkent
İktisatçılar Derneğinde Genel Sekreter, Telekomcular Derneğinde Başkan
Yardımcısı olarak görev yaptı.

Yazı ve makaleleri;
Akpınar, Başkent İktisat, Bozkurt, Çini Roman, Denetim, Erciyes, Kapı,
Müdafaa-i Hukuk, Telepati, Telekom Dünyası, Türk Boyları, Türk Telekom, Türk
Yurdu, Orman ve İktisat, PTT Bülteni, Postel gibi çeşitli dergilerde
yayınlandı.

Ayrıca, bazı
internet gazetelerinde ve kendi bloglarında düzenli olarak yazmaktadır.

Telekomcular Derneği
için, ‘Bir Talanın Hikâyesi-Türk
Telekom’un Özelleştirilmesi
’ isimli raporu hazırladı. ‘Türk Telekom Personeli İçin Bilişim
Sözlüğü
’nün ve ‘Artık Telgrafın
Tellerine Kuşlar Konmuyor
’ isimli kitapların editörlüğünü yaptı.

Türk Telekom’da Değişen Pazarlama Anlayışı’,
Posta Telekomünikasyon Târihinden
Portreler
’ ve ‘Meyve Tadında
Romanlar
’, ‘Simeranya’ isimli
dört kitabı yayınlanmıştır.

En büyük hobisi
okumak olan Fazlı Köksal evli ve iki çocuk babasıdır.

Önceki İçerik3 Mayıs’a Doğru Giderken…
Sonraki İçerikBiz Allah’tan Emir Alıyoruz, Onlar Kandil’den…
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.