Tanzimat’tan Günümüze Türk Düşünürleri

44

Eskiler ‘mütefekkir‘ diyorlardı. Günümüzde ‘düşünür‘ deniliyor. Mütefekkir; tefekkür eden, düşünen ve hatta derin ve ince düşünen, mâkul fikirler geliştiren kişidir. Mütefekkirlere ‘filozof‘ sıfatı da münasip görülür.

Bu kadar çok ve farklı manalar ihtiva eden kelimelerin yerine bir tek ve kupkuru ‘düşünür‘ kelimesinin ikame edilmesi, tam manasıyla bir ‘dil katliamı‘dır. ‘Kültür jenosidi‘ de diyebiliriz.

Tabiidir ki meselenin bu yönü, ‘dil bahisleri‘nde yer alır. Yine de belirtmekte fayda var: En hafif tabiriyle dildeki bu ‘kısırlaştırma‘ ameliyesi,  bazen komik durumlara da yol açabiliyor: ‘Düşünür yazar‘ deniliyor. Bir de ‘araştırmacı yazar‘ unvanı var. Araştırmadan yazmak, bir ölçüde mümkünse de, ‘düşünmeden yazmak‘ ne menem bir iştir, bilinmez. Neyse ki, kitabın muhtevası, kitabın isminin tedâî ettirdiği menfî düşünceleri tam mânâsıyla yok ediyor.

Mevzuumuza dönersek efendim, 16 X 23,5 santim ölçülerinde, 7 cilt – 8 kitaptan oluşan 5.038 sayfalık muhteşem eser, kelimenin tam ifadesiyle bir kültür abidesidir. Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay eserinde, Tanzimat’tan Günümüze kadar Türk milletinin fikir ve kültür hayatını inşa eden, gidişatını belli bir cihete çeviren, çevirmek için fikir üreten şahısları ve bu şahısların fikirlerini anlatıyor.

Batı felsefesi tarihçisi Prof. Bolay, hocası merhum Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’in ‘Türkiye’de Çağdaş Düşüncenin Tarihi‘ isimli eserinin yayımlanmasından tam 50 sene sonra, fikir dünyamızın geçmişini ve geleceğini, her biri 1.000 wattlık 8 adet projektörle aydınlatıyor.

Eserin en önemli tarafı, düşünce hayatımızla alakadar olanlara; ‘Bizim de batıyı kıskandıracak fikir adamlarımız var…’ Dedirterek moral kazandırmış olmasıdır. Dikkat edenler bilirler: sosyologlarımız ve felsefecilerimiz, derslerinde ve konferanslarında; Fransız Sosyologlar Jacques Derrida, Auguste Comte ile Alman sosyologlar, Max Weber ve  Erich Fromm’dan, Alman felsefeciler Nietzsche ve Hegel’den, Fransız felsefeciler Ernest Renan ile Raymond Aron’dan misaller verirler, cümleler aktarırlar. Bizim sosyologlarımız ve felsefecilerimizin adı geçmez, bilinmez.

Artık bilinecek… Çünkü Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay hepsini hayat hikâyeleriyle, eserleriyle, fikirleriyle ve kültür dünyamıza kazandırdıkları görüşleriyle gözler önüne seriyor.

Prof. Bolay, eserini hazırlamaktaki maksadını şöyle açıklıyor:

‘Bu hacimli eseri hazırlamaktaki ilk hedefimiz, yeni nesillerimizin dedelerinin ve babalarının yakın geçmişte ortaya koydukları yaratıcı düşünceleriyle buluşmalarını sağlamak; her şeyi kendi gözleriyle görüp kendi akıllarıyla düşünmelerini temin etmek ve kendi ürettikleri fikirlerini kendilerinin tedâvüle sürmelerine yardımcı olmaktır. Bu hususta önce aklımızı Batı’ya kiraya vermeyeceğiz veya onların aklını ödünç olarak alıp üzerine yatmayacağız. Çünkü sâdece onlar düşünmüyorlar, biz de düşünüyoruz, biz de imâle-i fikir etmekteyiz.*

Bugün Türkiye, dünyadaki düşünce gündemini tespit ve tâyin eden merkezde değil ‘çevre’de bulunmakta ve çoğu zaman merkezin tespit ettiği gündemlere bağlı olarak çevre durumunda hareket etmektedir.

Bundan dolayı ikinci hedefimiz, çevreden çıkıp merkezde yer almanın yolunun açılmasına yardımcı olmaktır. Aynı zamanda tarihte mensubu bulunduğumuz medeniyetimizin alternatif olarak ihyasına yardımcı olmak ve onun yeniden inşasında düşünce hayatımızın katkısını sağlamaktır.

Bu kitap, çağdaş Türk düşüncesinin, dünya düşünce arenasında görücüye çıkacak güçte olduğunu ortaya koymak maksadıyla yazılmıştır. Düşünce hayatımızın ‘kendi tabiî mecrası’na doğru gelişmesi devam ederse Türk düşüncesinin daha yeni ve daha özgün düşünceler üreterek dünya düşüncesine önemli katkı sağlayacağı muhakkaktır. Artık biz de Batılı düşünürlerin düşüncelerine göre kendimizi değerlendirme dönemini geride bırakarak, eskiden olduğu gibi, onların da bizim düşünce mahsullerimize bakarak kendi düşüncelerini değerlendirecekleri seviyeyi hedef almalı, meselelerimizi kendimiz çözmeye yönelirken, ortaya koyacağımız çözüm tekliflerinin aynı zamanda başka toplumlar ve medeniyetler için de bir ufuk açabileceğinin farkında olmalı, böylece yeni ve cihanşümul fikirlerimizi daha çok üretme dönemlerine geçmeliyiz.’

Eserde, ‘Tanzimat’tan Günümüze‘ sınırları içerisine hapsedildiği için İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe (699-767), Farâbî (870-950), Matürîdî (863-944), Birûnî (973-1048), İbn-i Sina (980-1037), Serahsî (1009-1090), Gazzali (1058-1111), Yusuf Has Hâcib (1017-1077), Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî (1207-1273), Ali Şîr Nevâî (1441-1501), Kâtip Çelebi (1609-1657) ve diğer âlimlerimiz tabiatıyla yer alamıyor.

Editör ve müellif sıfatıyla esere imzasını koyan Prof. Bolay, Türk coğrafyasında bulunmakla birlikte, Musa Carullah Birgivî (1875-1945) ve Yusuf Akçura (1876-1935) gibi yaşadıkları dönem itibâriyle Türk  yönetimi dışında kalan Türk mütefekkirleri de, Türk olmaları hasebiyle ve kadirşinas düşünceyle kitabına almış.

Türklerin felsefe ile alakası Köktürkler döneminde başladı, Uygurlar, Karahalanlılar, Selçuklular döneminde gelişti ve Osmanlılar döneminde doruğa ulaştı.

İlkçağ’dan başlayıp gelecek çağlara uzanan felsefe, insan aklının ve zekâsının, çağlar boyunca hiç eskimeyen, eskimeyecek olan düşüncelerini, buluşlarını daima yenileyerek, ilim hayatının gelişmesine paralel olarak kâinat içinde insanın yeri ve hayatın mânâsı üzerine düşünmeye devam edecektir.

Geçmişte ki felsefeleri bilmeden bugünün felsefesini anlamak ve geleceğin felsefesini inşa etmek mümkün değildir.

Cihanşümul felsefeye katkıları bakımından Türk aklının ve zekâsının felsefe târihindeki ve felsefî düşüncenin gelişmesindeki yeri, Batılı felsefecilerin alakasını çekmiş ve takdir edilmiştir. Yarınlarda alaka ve takdirin artması ümit ve temenni edilir. Prof. Bolay’ın eseri, ümit ve temennilerimizin güçlenmesine vesile teşkil etmiştir.

Eserin dikkat çeken bir husûsiyeti; tam bir ilim zihniyeti ile ve titiz bir tarafsızlıkla hazırlanmış olmasıdır. Eserde kendilerinden bahsedilen şahısların fikrî temâyülleri nazar-ı itibâra alınmamıştır.

Birinci ve İkinci ciltler; ‘Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Siyâsî, İdârî ve Sosyal Düşünce Temsilcileri‘ne tahsis edilmiş: Sâdık Rıfat Paşa (1807-1857), Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895), Mehmet Tâhir Münif Paşa (1829 (?)-1910), Tunuslu Hayreddin Paşa (1822-1890), Nâmık Kemal (1840-1888), Ali Suavi (1839-1878), Said Halim Paşa (1864-1921), Emrullah Efendi (1858-1914), Abdullah Cevdet (1869-1932), Ahmet Ağaoğlu (1869-1939), Bedi’ Nuri (1872-1913), Mustafa Satı Bey (1880-1968), Mehmet Ziya Gökalp (1876-1924), Yusuf Akçura (1876-1935), Prens Sabahaddin (1878-1948), Lütfi Fikri (1872-1934), Nüzhet Sabit (1883-1920), Mehmet İzzet (1891-1930), Nihat Nirun (1925-2005), Erol Güngör (1938-1983), Câhit Okurer (1917-1973), Seyyid Ahmed Arvasî (1932-1988), Nevzat Kösoğlu (1940-2013), Mustafa E. Erkal (1944- ), Ahmet Hamdi Başar (1897-1971), Sabri F. Ülgener (1911-1983), Farvus Efendi (1858-1914), Behice Boran (1910-1987), Niyazi Berkes (1908-1988), Mehmet Ali Aybar (1908-1995), Hikmet Kıvılcımlı (1902-1971), Kemal Tâhir Demir (1909-1973), İdris Küçükömer (1925-1987), Doğan Avcıoğlu,(1926-1983), Zeki Velidî Togan (1890-1970), Mehmet Fuat Köprülü (1890-1966), Osman Turan (1914-1978), İbrahim Kafesoğlu (1914-1984),

Üçüncü ciltte ve dördüncü cildin birinci ve ikinci kitabında: ‘Tanzimat’tan Cumhuriyete İlmî ve Felsefî Düşünce Temsilcileri‘ başlığı altında; Anadolucu Düşünce ile 51 mütefekkir hakkında bilgiler bulunuyor.

Beşinci cilt, ‘Ahlakî ve Edebî Düşünceye ve Temsilcileri‘ne tahsis edilmiş. Ahlakî düşünce bölümünde 38, edebî düşünce bölümünde 19 mütefekkir yer alıyor. Diğer bölümlerde olduğu gibi bu bölümde de açıklamalara yer veriliyor. Ayrıca; düşünce akımlarının yayın organları hakkında bilgiler var.

Altıncı cilt, ‘Dinî ve Tasavvufî Düşünce Temsilcileri‘ başlığını taşıyor.  ‘Tanzimattan Günümüze Dinî Düşünce‘, ‘Tasavvufî Düşünce Kur’ân’a Dönüş Hareketi‘ ve ‘Mezhepler Tarihi Düşüncesi‘ başlıkları altında nazarî bilgiler verildikten sonra düşünce temsilcilerinden 17 kişinin şahsiyeti, fikriyatı ve eserleri tanıtılıyor.

Yedinci ve son ciltte ise ‘Türk Dünyası Düşünür ve Temsilcileri‘ ile dev eserin mündericatı tamamlanıyor.

4933’ten 4934’e kadar sayfalarda esere yazılarıyla iştirak eden 100 kişinin isimleri ve görevleri yer alıyor.

Son sayfalarda dikkate değer bilgiler var. Özetle şu hususlar belirtiliyor:

Hepimiz Türk düşüncesini Orhun Abidelerindeki kitabelere dayandırıyorduk. Yeni araştırmalar, Türk düşüncesinin MÖ 6. Asra kadar çıktığını, Yunan düşüncesinin temelinde bulunan iki filozofun ve Yeni Eflatunculuğun kurucusu Plotinos’un fikir babası ve hocası Amonius Sakkace’ın Saka Türklerinden olduğu belirlenmiştir.

Şimdi başlıca problemlerini ve onların çözümlerini temsilcileriyle birlikte ortaya konulan 175 senelik (döneme âit) tefekkürümüzü daha fazla geliştirmek, dünya düşüncesine katkı sağlanmasının yollarını açmak için;

1-Tek taraflı bakmaktan kurtulmalıyız. 2-Yeni ve farklı düşünceler üretebileceğimize inanmalıyız. 3-Kendimizi tanımalıyız. 4-Osmanlı dönemi düşünce metinleri yayınlanmalı ve yorumlanmalı. 5-Liselerde Türk ve İslâm düşüncesi dersleri okutulmalı. 6-Üniversitelerin felsefe, edebiyat, târih, mimârî, sanat, din, iktisat gibi bölümlerine mutlaka, Türk düşüncesi dersleri, seçmeli de olsa konulmalı. 7-Türk düşüncesinin dinle, özellikle de İslamiyet ile olan derin bağları dikkate alınarak araştırma yapılmalıdır. 8-Türk düşüncesinin şiirle, edebiyatla ve özellikle mûsîki ile münâsebetleri dikkate alınmadan yapılacak araştırmalar verimli olmaz. 9-Laik anlayışa sâhip olmayan bir düşünürün fikirlerini illa da laikleştirmek için uğraşılmamalı. Osmanlı, bütün devletlerden daha laikti. 10-Yeni nesiller; Osmanlı, Selçuklu ve daha önceki kaynaklardan faydalanacak şekilde yetiştirilmelidir.

Çağdaş Türk düşüncesi başarılıdır. Kendimizi, balı mütefekkirlerin düşüncelerine göre değil, kendi ürünlerimize bakarak değerlendirmeliyiz.

Aziz-i vakt idik a’da/düşman zelîl etti bizi‘** diye sızlanmayıp yine ‘Aziz vakt‘ olmaya koşmalıyız.

*imâle-i fikir etmek: Fikir ortaya koymak, düşünce üretmek.

** Efendi idik, düşman, aşağıladı-hor gördü bizi. (Tarihçe-i Vak’a-i Zağra isimli eserin müellifi Raci Efendi.

 

SÜLEYMAN HAYRİ BOLAY

1937 yılında, o dönemde Konya’nın, günümüzde ise Karaman’ın ilçesi olan Ermenek’te doğdu. İlkokulu Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Bolay kasabasında, ortaokulu ve liseyi Konya’da, üniversiteyi Ankara’da okudu.

Türkiye’de felsefe ilminin gelişimine önemli katkılar sağlamış isimlerden birisidir. Bugüne kadar çok sayıda eser sunan ve eserleri ile önemli çalışmalara imza atan Süleyman Hayri Bolay, dini konulara da farklı bir yaklaşım açısı ile bakmıştır. Başta İslam Felsefesi olmak üzere Batı Felsefesi, Osmanlı Düşünce Hayatı gibi konular üzerinde önemli eserler yazdı.

1961 – 1969 yılları arasında öğretmenlik yaptı. Askerlik vazifesini ifa ettikten sonra 1971’de Ankara Üniversitesi Felsefe Târihi bölümünde asistan oldu. 1975’te doktor, 1980’de doçent unvanlarını aldı.  Sorbon Üniversitesi’nde araştırma yaptı.

1982 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 1984 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan yardımcılığına tâyin edildi. 1987’de Hacettepe Üniversitesi’nde Felsefe Târihi profesörlüğünü getirildi. 1996 yılında Gazi Üniversitesi’nde bölüm başkanlığı yaptı.

Felsefeye Giriş, Türkiye’de Ruhçu ve Maddeci Görüşün Mücâdelesi, Felsefe Dünyasında Gezintiler, Felsefî Doktrinler Sözlüğü, Kur’an’da İman ve Siyasi, Ekonomik ve Kültürel Boyutlarıyla Küreselleşme, Tanzimat’tan Günümüze Türk Düşünürleri isimli eserleri yayımlandı.

 

 

Kısa Kısa… Kısa Kısa…

Ötüken Neşriyat Büyük Türkçü ve Fikir Adamı

Yusuf Akçora’nın Bütün Eserlerini Yayımlıyor

Türk siyaset adamı, ideolog ve tarihçi Yusuf Akçura;1876 yılında Moskova’nın doğusundaki Ulyanovsk’ta (eski adıyla Simbir) dünyaya geldi. Kazan’a göç etmiş Kırım Türklerinden aristokrat bir ailenin mensubu idi. Babasının çuha fabrikası vardı. Yusuf, küçük yaşlarda iken babası vefat ettiğinden annesi tarafından İstanbul’a getirildi. 1896’da Harbiye’yi bitirerek, kurmay sınıfına ayrıldı. Jön Türkler hareketine katıldığı için, askerlikten çıkarılarak Trablusgarp’a sürgen edildi. Fakat oradan kaçıp Paris’e giderek Siyasal Bilgiler Okulunda öğretimini tamamladıktan sonra Rusya’ya gidip, gazetecilik ve öğretmenlik yaptı.

Meşrutiyetin ilânı sebebiyle kabul edilen af kanunundan faydalanarak İstanbul’a döndü. Harp Akademisi’nde ve o dönemde ‘Dârü’l-fünûn‘ olarak anılan üniversitede siyasî târih hocalığına tâyin edildi. Daha sonra Türk Yurdu dergisin: çıkararak; Türkçülük akımını destekledi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin kuruluşundan sonra Anadolu’ya geçerek Millî Mücâdele Hareketi’nde vazife aldı. 1923’te İstanbul mebusu seçildi. 1925’de açılan Ankara Adliye Hukuk Mektebi’nde siyasî târih hocalığına tâyin edildi. 1931’de Aıatürk’ün Türk Târihi Tetkik Cemiyeti’ni kurmakla vazifelendirdiği şahıslar arasında idi. 1932’de bu cemiyetin başkanlığına seçildi. 1933’te İstanbul Üniversitesi’nin ıslahatında siyasî tarih profesörlüne getirildi. Kars mebusu iken

1935 yılında Ankara’da, 59 yaşında iken vefat etti.

Yusuf Akçura’nın, aşağıda isimleri verilenler dışında;  *Ulûm ve Tarih (İlimler ve Tarih), *Üç Haziran Vak’a-i Müessifesi, *Mevkûfiyet Hâtıraları, *Rusya’daki Türk-Tatar Müslümanların Şimdiki Vaziyeti ve Emelleri, *Türk Yıllığı, *Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri, *Ta Kendim yâhut Defter-i Amâlim isimli eserleri vardır.

Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan eserleri: (13 X 19 santim ölçülerindedir)

1-ÜÇ TARZ-I SİYÂSET: Yayına Hazırlayan: Erol Kılınç, 126 sayfa, Şubat 2015

2-SURİYE VE FİLİSTİN MEKTUPLARI: Yayına Hazırlayan: İsmail Türkoğlu. 208 sayfa, Mart 2015.

3-SİYÂSET VE İKTİSAT: Yayına Hazırlayan: Erol Kılınç, 214 sayfa, Mart 2015

4-TÜRKÇÜLÜĞÜN TÂRİHİ: Yayına Hazırlayan: Erol Kılınç, 271 sayfa, Ekim 2015

5-MUÂSIR AVRUPA’DA SİYÂSÎ VE İCTİMÂÎ FİKİRLER VE FİKRÎ CEREYANLAR: Yayına Hazırlayan: Erol Kılınç, 254 sayfa, Şubat 2016

6-ŞARK MESELESİ: Yayına Hazırlayan: Erol Kılınç 142 sayfa, Nisan 2016

Ötüken Neşriyat:

İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: otuken@otuken.com.tr

 

Kim Demiş / Ne Demiş?

-Hiçbir zaman bir câmiye, üst seviyede heyecan hissetmeksizin, hatta îtiraf edeyim, Müslüman olmadığıma hayıflanmaksızın girmiş değilim. Ernest Renan (1823-1892) Fransız filozofu.

-Felsefeye doğru atılan ilk adım inançsızlıktır. Eğer din adamını istiyorsanız, filozofa ihtiyacınız yok demektir. Eğer filozofları istiyorsanız, din adamına ihtiyacınız olmayacaktır. Çünkü filozof aklın dostu ve ilmî gelişmelerin önderi, diğeri aklın düşmanı ve cehâletin savunucusu olarak tanınır. Denis Diderot (1713-1784) Fransız filozofu.

Netice-i kelam: Filozofun iyisi iyidir de, kötüsünün eline Allah (cc) kimseyi düşürmesin.

 

 

Önceki İçerikBayrak Rüzgârını Almıştır!
Sonraki İçerikTürk Gençliği Farkında mı?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.