20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan’ın Bakü şehrinde Sovyet Ordusunun tank ve ağır silahlarla uyguladığı kuşatmanın yıldönümünde şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyoruz. Azerbaycan’ın bağımsızlık ateşini yok etmeye dönük ve diğer Cumhuriyetlere gözdağı vermeyi amaçlayan bu katliam ve saldırılar, bugün de Bayır Bucak Türkmenlerine karşı etnik temizliğe dönüşmüştür. Amerika ile işbirliği içinde olan Ruslar hava saldırılarını sürdürmektedir. Bayır Bucak’taki katliam 21.yy’ın yüz karasıdır. Tarih boyu Türk’e yapılan soykırımlardan birisidir.
Bu insanlık dışı saldırılara, soykırıma ve etnik temizliğe karşı isyan ederek Türk kardeşlerine destek için gidip şehit düşen MHP Fatih ilçesi ikinci başkanı İbrahim Küçük‘ü rahmetle anıyoruz. Maalesef rahmetlinin cenazesinde Hoca efendinin belirttiği gibi insanlarımız milli duygu ve heyecandan ve vatan şuurundan uzaklaşmakta ve uzaklaştırılmaktadır. Bu bakımdan rahmetli İbrahim Küçük ve teröre şehit verdiklerimizin bu asil ve şerefli davranışı ders alınacak ve tarihe düşülecek bir nottur.
Avrupa’ya mülteci akını Batılının çifte standardını ve insanlara saygısızlığını ortaya çıkarmış ve belgelemiştir. Danimarka mültecilerin değerli eşyalarına el koymayı kabul etmiştir. İltica edenlerin kabulü ve vatandaşlığa geçmeleri için Hristiyanlığı kabul ön şart olmuştur. Bu ülkede okul ve kreşlerde domuz eti yeme mecburiyeti getirilmiş, Danimarka ve diğer bazı ülkeler sınıfta kalmışlardır.
Ortadoğu‘da karşılaştığımız üzücü ve düşündürücü manzara Türkiye’nin caydırıcılığını ve itibarını zedelemiştir. Rusya ile birlikte hareket eden ABD’yi, milli çıkarlarının peşinde koşan İran’ı ve Türkiye ile İran arasında Kürdistan’ı kurdurmayı planlayan İsrail’i suçlamak yerine; sürekli devam eden yanlışlarımızı görelim. Irak’ta yapılan yanlış ve gaflet örnekleri Suriye’de tekrar edilmiş ve sınırımızın ötesi kantonlaştırılmıştır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak yerine; Esad ve yönetim düşmanlığı terörün Türkiye’ye ithalini doğurmuştur. Her ülke Türkiye karşıtı hale gelmiş, güvenlik sorunumuz artmıştır. Adeta bize düşürülmek üzere gönderilen Rus uçağı olayından sonra Türkiye’nin bölgede insiyatif kullanma gücü zayıflatılmıştır. Artık Türkiye müdahil olamamaktadır. Gaflet ve devlet adamlığı şuurluluğunun yetersiz olması bölgede sorunları büyütmüştür. Yeni Anayasa adı altında 1982 Anayasasını ortadan kaldırma şeklinde sivil darbe peşinde olanların kendi milli kimliklerini inkar ettikten sonra dost ve sözde müttefiklerimizi suçlamayalım. Hala sabıkalı bir hanım milletvekiline görüşme tarihi verilerek terör örgütüne ve malum zihniyete tavizler verilmektedir. Bu anlayış ile mi Türkiye’de başkanlık yapılacaktır?
Biden isimli birinin neden Türkiye’ye geldiği artık anlaşılmaktadır. ABD Türkiye’ye daha medeni, saygılı, aklı başında, sömürge müfettişliğine meraklı olmayan, dengeli başka birini gönderebilirdi. MHP‘nin bu zatın düzenlediği görüşme masasında haklı olarak yer almayı reddetmesi, bu siyasi partiye ülkenin neden ihtiyacı olduğunu gösterir. Bizi üzen, Atatürk‘ün partisi diye övünen CHP’nin bu masa başı toplantıya katılması ve düzenlenen 35. Kurultayın sonuç bildirgesinde farklılıkları vurgulayan, farklı kimliklere dayalı yeni Türkiye tezine destek olmasıdır. AB Türkiye ilişkilerinde, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Sözleşmesine konan şerhin kaldırılması isteği ile malum bölücü ve ırkçı partinin görüşleri arasında ne gibi farklar vardır?
Yeni Anayasa adı altında, kendi milli kimliğini inkara yönelen, Suriye, Irak ve Kıbrıs’taki soruna Türk ve Türkmen gözlüğüyle bakmıyoruz görüşünü ortaya koyan bir yönetim anlayışı, milli menfaatlerine acaba ne ölçüde saygılıdır? Artık anlaşılmıştır ki, Kıbrıs’ta Rauf Denktaş‘ın gayretlerini ve çizgisini inkâr eden bir çözüm, onursuz bir çözümdür. KKTC’yi AB hayali yolunda kurbanlık koyun yapmaktır. Kendi kendini inkar etmeye ve milli menfaatlerden tavize hazır bir görünüm verirseniz; Batılı emperyalistleri tahrik eder ve doyuramazsınız.