Ayıplarla dolu sözde bir barış süreci sürdürülüyor. Bu sözde barış sürecinin bir ABD tezgâhı olup olmadığı da tartışılıyor. Sözde mutabakat ve mütarekenin hangi hususları kapsadığı konusunda yoğun şüphe ve endişeler var. Karşılıklı verilen mektuplardan pis kokular geliyor.
Sayın Başbakan “devletin güvenlik güçleri silah bırakamaz” demişti. Devletin silahlı güçlerinin silah bırakması demek, devletin bir bakıma tasfiyesidir. Bu mutabakatta ateşkes çift taraflı mı olacak? Katil başına yeni özgürlükler mi tanınacak? Güven verici yasal düzenlemeler neler olacak? Türkiye’de şeffaflık ve demokrasiye özgü açıklık olmadığı için bunlar haliyle tartışılıyor.
Aslında bu barış süreci halkımız arasında yeni bir takım nifak ve düşmanlık tohumlarını yeşertecektir. Yanlış açılım politikalarıyla insanlarımız birbirine zaten soğumuş ve birbirinden uzaklaşmış iken bu süreç bunu daha da hızlandıracaktır.
Araştırmalar teröre verilen tavizleri ve uygulanan açılım politikalarını haklı çıkarmıyor. Bu konuda Bilgesam‘ın internet sitesine girilebilir. Diğer araştırmalar da bundan farklı değildir. Kolay ve basit genellemelerle belki de haksız yere bazı insanlarımıza kuşkuyla bakılır hale gelinebilecektir.
Kırmançça konuşan herkesi örgüt üyesi görme yanlışı yaygınlaşabilir. Son 10 senedir ortaya çıkan olumsuzlukların yönetenlerin yanlışları ile daha da artabileceğinden korkarız.
Türksüz Anadolu ve Türksüz anayasa, Atatürksüz Türkiye, Kur’ansız ve Hz. Muhammed’siz İslam, Hz. Ali’siz Alevilik telkinleri birçok yere sıçrayabilir. Türkiye tehlikeli bir sürece sürüklenmektedir. Aklıselim ve araştırmalar pek önemsenmemektedir. Aslında ülkeye kefen biçenlerin araştırma ve halkın ne düşündüğü gibi konularla ilgileri de yoktur. Türkiye dönüştürülmek ve tanınmaz hale getirilmek yolunda bir garip barış süreci ile karşı karşıyadır.
Bu ülkede kendi geçmişini kötüleyen gerçek dışı asimilasyonların yapıldığını bugün ise bunlardan vazgeçildiğini söyleyen bakanlar var. TV ekranlarında Türk Milletinin safkan olmadığını melez olduğunu ifade ediyorlar. Asimilasyon nedir? Acaba bu kavramı yerli yersiz kullananlar biliyorlar mı? Hiç zannetmiyoruz. Bunlar yeri geldikçe Türk olduklarını da ifade ediyorlar, ancak Aziz Nesin’in tarif ettiği tanımın dışına da çıkamıyorlar. Aslında hakim unsur ve kültürü temsil edenler maalesef eritilmişlerdir. Eğer Karakeçililerin bir kısmına Türkçe unutturulmuşsa, Anadolu’nun bazı Türkmen köylerinde Türkçe kullanılamaz hale geldiyse, bazı aşiretler Türklüklerini kaybetmişlerse bu nasıl bir asimilasyondur?
Ağızlarda bir sakız gibi çiğnenen etnik milliyetçilik yanlış bir kavramdır. Milletin milliyetçiliği olur, etnisitenin milliyetçiliği olmaz. Etnisitenin etnosantrizm yoluyla topluma kapalılığı, bütünü reddeder olması, milliyetçilik değil, küresel rüzgârlara selam veren etnik taassuptur.
Milletleşemeyen toplumların milli seviyede direnci ve asabiyeti teşekkül etmez. Bundan dolayı birçok Ortadoğu toplumu ayrı ayrı devlet de olsalar, milliyetçilik yapamazlar. Milli seviyede birliktelik ve ortak irade kurulamadığından Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da görüldüğü gibi etnik ve mezhep farkları ve bunlara dayalı siyasi partiler öne çıkar.
Milliyetçilik ve millet gerçeği oluşamadığı için bu ülkeler kolay ufalanabilir ve yeni emperyalizmin oyuncağı olabilir. Bazılarının zannettiği gibi birlikteliği sağlamak, insanları inkar etmemek için milli kimlik dışlanmaz. Ülkenin toprak bütünlüğüne ve milli birliğine kastedenlere hiçbir yerde prim verilmez. Türkiye bunun istisnasıdır.