Somutlar Soyutlara Karşı

310

Zekâ testlerine merak salmıştım. Eğitimci olarak ilgimi çekiyordu. Fakat daha da önemlisi, milletler arasındaki zekâ bölümü yani IQ farkları ilgimi çekiyordu. Bu konuya Türk’üm Özür DilerimMillet ve Milliyetçilik kitaplarımda da değinmiştim, fakat Alt Akıl- Aptallar ve Diktatörler (Panama 2017) kitabımda özellikle inceledim.

İki yazar, İskoç Richard Lynn ve Fin Tatu Vanhanen, milletler arasında ciddî ve ırka dayalı zekâ seviyesi farkı bulunduğunu iddia ederler. Ciddî, ölçülebilir bir dayanakları da vardı: Ülkelerin zekâ düzeyleriyle kişi başına yurtiçi hasılaları arasında ilgileşim vardır. Ne kadar zekâ, o kadar refah! Bu bulgularına dayanarak da gelişmiş ülkelere nasihat veriyorlardı: Eğitmekle, öğretmekle geri kalmışların hâlini düzeltemezsiniz. Hani balık verme, balık tutmasını öğret derler ya… Lynn ve Vanhanen tam tersini söylüyordu: Onlar balık tutmayı öğrenemez. Boşuna uğraşmayın. Elinizden geldiğince balık verin. 

Zekâda ırkçılık

Bu iki yazar düpedüz ırkçılık yapar ve buna rağmen araştırmaları hâlâ bilim dergilerinin hakemlerinden geçer ve yayımlanır. Bilimsel ırkçılık! Öyle ki, bir ilgileşim daha bulmuşlar. Ülkeler Afrika’dan ne kadar uzaktaysa, halklar da o derece zeki oluyorlar. Yani IQ’su en düşük ırklar, en “ilkeller” Afrikalı. Onlardan ne kadar uzaksanız o kadar zekisiniz. Kuzeye çıkan insanların, soğukla mücadelelerinden ötürü seçime uğradığını da yazdılar. Yani daha zekilerin soğuğa karşı daha etkili önlemler keşfedip bu keşfi yapamayan aptallara oranla daha çok çoluk çocuk sahibi olduklarını söylediler. Dolayısıyla kuzeydeki soğuk iklim halkları, Afrika gibi sıcak ülkelerdekinden daha zeki hâle geliyordu. 

Gerçekten Sahra Altı Afrikası, yani Büyük Sahra’nın güneyindeki ülkelerde IQ 70 civarında ölçülüyor. Malavi gibi 60’a kadar düşen ülkeler bile var. Bu sayılar hesaplanırken İngiltere’ninki 100 kabul ediliyor. Türkiye 90 civarında, hatta altında. Bu, Avrupa ortalamasının alt sınırı. Singapur gibi 100’ün üstünde ölçülen ülkelerle karşılaştırırsanız bir standart sapmadan fazla düşük çıkıyoruz. 

Bu sonuçların ırkçı olmayan izahı şöyle: Eğitimle ilgisi olmaması gereken IQ’nun eğitimle bal gibi ilgisi var. Daha da önemlisi, içinde yaşanılan toplumun medeniyet seviyesiyle de ilgisi var. Bu sonuçların kesin ve çarpıcı delilleri var. 60 IQ’lu Malavili çocuklar bilgisayar oyunlarıyla bile olsa, eğitildiklerinde, zeka bölümlerinde 20 puana kadar artış gözleniyor. Aynı nüfusun okuyan ve okumayan, toplum içinde yaşayan ve toplumdan uzak kalan grupları arasında da büyük zekâ farkları beliriyor. 

IQ ve soyut

“Neden böyle?”nin cevabına ışık tutan bilim adamlarından biri de meşhur Rus nörolog ve psikoloğu Alexander Luria. Sovyet döneminde şehirli, yerleşik köylü ve göçebe gruplar üzerinde araştırma yapmış. O da şehirliden köylüye, köylüden göçebeye ve okumuştan tahsilsize değişen zihin becerileri gözlüyor. Luria’nın diğer IQ incelemelerinden bir farkı var. O iki defa niçin diye sormuş. Tamam… IQ medeni çevreyle ve tahsille değişiyor. Peki, bunun sebebi ne? Luria’nın bulduğu şu: Zekâdaki azalmanın altında yatan değişken, abstreyi kavrama kabiliyeti. Bizim düşük IQ’lu bulduklarımız abstre, yani mücerret, yani soyut kavramlarca fakir. Bir çember şekli gösterilip “Bu ne?” diye sorulduğunda, “Çember.” diye cevap veremiyorlar. “Tabak” diyorlar. Dikdörtgene, “Kapı” diyorlar. 

On yıllar önce bir arkadaşımın kızı aritmetikte güçlük çekiyordu. Ona yardım etmeye çalışırken çarpıcı bir şey keşfettim: Çocuğa iki 25 kaç eder diye sorduğumda, susup kalıyordu. Fakat soruyu, “İki yirmi beş kuruş kaç para eder?” diye sorunca derhal, “Elli kuruş.” cevabını alıyordum. Rakamların kendileri soyut, fakat onlar para olunca somuttular. Çemberle tabağın, dikdörtgenle kapının somuttan soyuta gidişi gibi. 

Somutsun sen somut kal

Şu ikililere göz atın. Bunlardan birincisi soyut, ikincisi somuttur: Kurum ve kişi, şirket ve kişi, parti ve kişi, fikir ve kişi, kural ve kişi, kanun ve kişi, yasak ve ahlâk, yasak ve din. 

İlk üçü birbirine çok yakın. Kurumlara değil, başlarındaki kişilere odaklanıyoruz. Merkez Bankası yok, laf dinleyen veya dinlemeyen başkanı var. Şirket yok, sahibi var. Bu yüzden bakanlık görevlileri, bazen vergi borcu tahsili için anonim şirketlerde bile ortakların peşinde koşuyor; şirket ortağı diye. Uzun yıllar partilerimizi liderlerinin adıyla isimlendirdik. Bugün de liderler, partilerin temsil ettikleri siyasi konumdan önemlidir. Bu yüzden liderler gerektiğinde siyasi konumlarını bir gecede değiştirebilir. Fikirleri onların savunuculuğunu yapan kişilerin isimleriyle anarız. Milliyetçiliğin bile “Atatürk” cinsini bulduk. Ahlâk soyuttur. Doğruluk, dürüstlük soyuttur. Cinsiyet somuttur. Onun için ahlâkı cinsiyete indirgeriz. Muhafazakarlığı da. Din ki ahlâkla sıkı sıkıya ilişkilidir, soyuttur. Onu da yasaklara ve merasimlere indirgeriz. Çünkü yasaklar somuttur. Merasimler de. 

Önceki İçerikKonudan Konuya  (39)
Sonraki İçerikDüşman içerdense kapı kilit tutmaz bilesin oğul/Dede Korkut
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)