Siyasetin Paralel Evrenleri

272

Türkiye’de, paralel evrenlerde yaşayan, birbirinden pek de haberi olmayan halklar var. En az iki paralel evrende. Belki daha küçük birkaç evren daha var.

Ne demek istiyorum? Aynı ülkeye, aynı olaylara bakıyoruz ve birbirine taban tabana zıt şeyler görüyoruz. Olaylar aynı, algılar bambaşka. Hadi biz subjektif değerlendiriyoruz. Peki, anketlere ne oluyor? İktidarı önde, muhalefeti arkada gösteren anket hatırlıyor musunuz? Bir düzine şirket varsa ikisi doğru bildi deniyor; peki öteki 10 şirketin verileri başka bir dünyadan mı alınmıştı?

Bunca gazeteci, bunca kanaat önderi, bunca fikir adamı, hatta bilim adamı? 14 Mayıs’a rap rap, emin adımlarla geldi ve 15 Mayıs’ta ağzı açık, şaşkın çıktı.

Biz, yirmi küsur yılın ardından bir ekonomik yıkıntı görüyoruz. Hukuktan eğitime, adaletten üniversiteye düşüşte bir ülke görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki biz azınlıktayız. Diğer evren, aya gitmeye hazırlanan, dünyanın imrendiği bir Türkiye görüyor.

Yankı odaları mı?

Bu son paragraftan bile emin değilim. Şimdi birileri çıkıp diyecek ki “Son güne kadar erzak dağıttılar, para saçtılar. Bu sonucun, şöyle veya böyle görmekle bir ilgisi yok. Parayı veren düdüğü çalıyor.” Ben buna da inanamıyorum. Hadi yüzde bir, iki böyle etkilensin.

Biraz makul görünen açıklama, yankı odası etkisi. Yankı odasının ne olduğunu bilenler yazının sonuna atlasın.

Bu, ithal bir tabir. Dış dünyadan tecrit edilmiş bir oda düşünün. Siz, odanın ortasında durup müthiş birnutuk atıyorsunuz. Ne olur? Sesiniz gider, o odanın duvarlarına çarpar ve size geri döner. Siz de “Vay be!”, dersiniz, “Ne güzel tepki! Herkes, ama herkes tıpkı benim gibi düşünüyor!”

İşte Türkiye’deki (en az) iki paralel evrenin  kendi yankı odaları var. İktidarın, iktidara tam yerleşirken yaptığı ilk iş, eski ana akım medyayı cebren veya hile ile veya kredi ile ele geçirmekti. Bu operasyonda gayet de başarılı oldular. Daha birkaç gün önce gördük. 29 televizyon kanalından “gazeteciler” Sayın Cumhurbaşkanımız’ın önünde hilal formasyonunda dizilmiş onu dinliyorlardı. Herhâlde basın toplantısıydı. Biliyorsunuz bizim yankı odasının kötü niyetlileri, bu  toplantılarda, o hilal formasyonundaki “gazeteciler”in önceden kendilerine verilen soruları sorduğunu söyler. Önceden hazırlanan cevaplar da onların arkasında bir yerdeki prompterden akmaktadır.

Tekrar Altay Tankı

Ne olursa olsun. Bunca kanal aynı anda aynı şeyleri söylüyor. Bundan iyi yankı odası mı olur? Sonra, bir o kadar günlük gazete de aynı mesajları tekrarlar: Altay tankı sahaya çıkıyor! Bu mübarek Altay tankı, 2011 seçimlerinde, Ak Parti’ye en çok oy getiren vaatti. Partinin sitesinde yayımlanan bir anket böyle söylüyordu. (Baktım, şimdi siteden kaldırılmış.) Olsun, erkek adam sözünden dönmez. Aradan 12 yıl geçse de sözümüz söz, vaadimiz vaattir. Daha daha? Muhalefet teröristtir. Su saatlerinizi PKK’lılar okuyacak. Yeterince PKK’lı bulunamazsa FETÖ’cüler okuyacak. 29 kanal ve bir o kadar gazete!.. Siz bunları okuyup dinlemişseniz, muhtemelen komşunuz da bunları okuyup dinlemiştir. Sabah karşılaşırsınız. “Selamünaleyküm komşu. Duydun mu, Altay tankı sahaya çıkıyormuş.” dersiniz ve komşunuz da “Aleykümselam. He ya.” diye cevap verir.

“İktidar vadediyor. Vaadini gerçekleştiremiyor. Ama yine vadediyor. Muhalefet teröristtir deyip duruyor. Halk cahil, kanıyor.” Bu da bizim evrenimizin yankı odasının bakışı ve anlayışı. “Bunlar kandırılır. Kandırılmasa Türkiye fakirleşirken, kendileri fakirleşirken, onları fakirleştirene oy vermeye devam ederler miydi?” dersiniz, derim. Sabahleyin de komşumla günaydınlaşırken o da beni teyit eder, “Evet, kandırılıyorlar.”

Sosyal yankı

Yandaş kanallar, yandaş basın. Sonra muhalif kanallar, muhalif basın. Bunlar 20. asrın teknolojileri. Biz, 21. asır sakinleri, şimdi yankı odalarımızı sosyal medyada yaratıyoruz. Sosyal medyayı tasarlayanlar da bu yankı odaları oluşsun diye kurmuşlar mekanizmaları.

Facebook’ta 5.000’e yakın “arkadaş”ım var. Facebook, bu sayının üstünde arkadaşa izin vermiyor. O yüzden arkadaşlık isteklerinde seçici davranmak zorundayım. Peki, nasıl seçiyorum arkadaşlarımı? Bakıyorum, biri benim 150 arkadaşımın da arkadaşı. Öbürü benim arkadaşlarım arasında kimseyle arkadaş değil veya sadece 15’iyle arkadaş. Tabii birinciyi seçiyorum. Bundan iyi yankı odası mı inşa edilir?

Twitter’de, beğendiğim fikirleri tweet edenleri takibe başlıyorum. Beni de benim yazdıklarımı beğenenler takip ediyor. Buyurun size yankı odası. İsterseniz postmodern kabile deyiniz.

Eh seçim sonuçları bizim ağzımızı da açık bırakır, onların ağzını da. Tek ortak noktamız, ağzı açık kalmaktır.

Bizim gördüğümüzü onlar görmüyor; onların gördüğünü biz görmüyoruz. Bizim gördüğümüzün de onların gördüğünün de gerçekle ilgisi ne kadar acaba? https://millidusunce.com/siyasetin-paralel-evrenleri/

Önceki İçerikKırım: Sürgünde Yeşeren Vatan
Sonraki İçerikAtatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. MEHMET İNBAŞI İle Târih Sohbetinin de; Osmanlı Cihan Devleti’nin Sevk ve İskân Politikasını, Fetihlerin Kültür ve Siyâsî Sebeplerini Konuştuk.
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)