Koronavirüs
salgını mücadelesinde sağlık çalışanlarımızın ne idüğü bilinmeyen bu düşmana karşı mücadelesindeki kahramanlığına
saygı duyuyoruz. Dünyadaki meslektaşlarından daha fedakârca ve insanüstü bir
gayretle çalıştıkları için onlarla gurur duyuyoruz.
Bu
mücadelenin bir başka cephesinde yer alan meslek lisesi müdürü olan bir
arkadaşımı dinlediğimde, “Garcia’ya Mektup” hikâyesindeki teğmen gibi, övünebileceğimiz nice vatan evlatları
olduğunu düşündüm.
Salgın
başlayınca her ilde belli meslek liseleri maske üretimi ile görevlendirildi.
Arkadaşım, müdür olduğu lise maske üretimi ile görevlendirilince, bu alanda
hiçbir bilgi ve tecrübeleri olmadığı için gerekli teknik bilgileri nereden
alabileceğini sorar.
Görevlendiren
yetkililerden, onlar da bu bilgilere vakıf olmadığı için, “araştır ve en
kısa zamanda üretime başlayın!” cevabını alır.
****
GARCİA’YA
MEKTUP: Bu olayın bana hatırlattığı “Garcia’ya Mektup” hikâyesini Elbert
Hubbart’ın 1899 Şubat ayında yazılmış ve tarihin en fazla okunan
makalesinden öğreniyoruz.
Amerika
Kurtuluş Savaşı sırasında, İspanya Ordusu’nu tecrit edebilmek için, Küba’daki
isyancıların önderi General Garcia’ya bir haber göndermek icap etti. Cumhurbaşkanı Mc Kinley, General
Garcia’ya bir mektup yazdı. Mektubun süratle yerine ulaşması isteniyordu.
Fakat
Garcia, hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde ve nerede oldukları
bilinmeyen onlarca sığınaktan birinde saklanıyordu. Başkomutanlık karargâhında
Garcia hakkında bilgi yoktu, neredeydi, nasıl gidilirdi, hepsi meçhuldü.
Mektubu
götürmeye Teğmen Rowan görevlendirildi. Başkan O’na yalnızca, ‘bu
mektubu Garcia’ya teslim ediniz’ dedi.
Teğmen Rowan mektubu alınca, “Bu Garcia da kimdir? Nerede bulunuyor?
Oraya nasıl gidilir?
Atla mı, trenle mi? Harcırahımı kim verecek? Arkadaşım Thomas ata
daha iyi biner, onu gönderseniz olmaz mıydı? Eşim biraz rahatsız, hem
bu hafta izin sırasındaydım” demedi.
Teğmen mektubu
aldı, torbasına koydu, tekmilini verdi ve gitti.
Teğmen Rowan dört gün sonra Küba kıyılarına ulaştı. Küba’nın balta girmemiş ormanlarına
dalarak, bu düşman ülkeyi bir uçtan öteki uca yürüyerek geçti ve Garcia’ya
mektubu teslim etti.
****
Bu hikâyenin verilen görevi
sorgusuz sualsiz kabul edip, kendi iradesi ve yeteneği ile sonuçlandıran örnek
asker Teğmen Rowan tarafı anlatılır.
Oysa düşünülmez ki; teğmene bu görevi veren karargâhın yeterli istihbaratı, teknolojisi
ve iletişim becerileri olsaydı, Rowan gibi kahraman bir teğmen olmasa da,
sıradan bir görevliyle dahi aynı görev başarılabilirdi.
Nitekim
günümüzde ABD, İsrail ve Rusya gibi yüksek savaş teknolojileri kullanan ve
güçlü istihbarat örgütlerine sahip ülkeler sıradan görevlilerle, son derece özel
bireysel kahramanlık hikâyeleri ile anılan silahlı güçleri yenebiliyor.
Ordumuz
İHA’ları, SİHA’ları kullanmaya başladıktan sonra çatışmalarda
“kahramanca şehit olan askerlerimizin” sayısı azaldı.
Eğer çok kahramana ve
kahramanlıklara ihtiyacınız varsa karargâhınızın eksiklerini gözden geçirmeniz
gerekir.
**************************************
Salgınla Savaşın Kahramanları
Küresel koronavirüs salgını başladığında da sağlık çalışanlarımız, Sağlık Bakanlığı ve oluşturulan Bilim
Kurulu üyelerinin de çok sınırlı bilgileri vardı. Fakat bu belirsizliklere
rağmen yürütülmesi gereken bir savaş vardı.
Bir
yandan zaman kazandırıcı tedbirler, bir yandan virüs hakkındaki bilgilerin
artırılması çabaları ile bir mücadele verildi, veriliyor. Çok sayıda da
sağlık çalışanımızı şehit verdik.
Birçok
farklı görev alanlarında yüzbinlerce Teğmen Rowan benzeri insanımız salgınla
mücadele görevini sadakatle kabullendi. Görevlerini eksiksiz yapmaya çalıştılar.
İşte
bunlardan biri olan Meslek Lisesi müdürü arkadaşım maske yapma
görevini alınca çok yoğun görüşmeler yapar. Örnek almak için Türkiye’de
üretim yapan bir fabrika ararlar, bulamazlar. Dünya maske üretiminin lideri Çinli
firmalarla temas kurulur. Çinliler salgın öncesi makine fiyatlarının 5-6 katına
ve 45-60 gün sonrasına montaj teklifi verirler.
“Bir şekilde
sorunların üstesinden gelerek yerli imkânlarla üretim başlatıldı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün malzeme ve kaynak tedarikindeki ciddi
destekleriyle, salgının en yoğun sürecinde il içindeki resmi görevlilerin acil
maske ihtiyacı karşılandı. Kocaeli’de görevli 4 meslek lisesi ile Halk
Eğitimlerin ürettiği maske sayısı 2 milyonu geçti.”
Burada
takdir edilmesi gereken esas konu, onların bahane üretmeyen görev şuuru
yanında, “verilen görevi kendi iradeleri ile sonuçlandırma
idrakine ve eğitimine de sahip olarak iş üretmeleridir.”
Ancak
aradan 2 ay geçince Çinli firmalardan teknoloji satın alarak yüksek
kapasitelerle üretime başlayan firmalar, daha ucuza üretim yapıp, piyasaya
maske vermeye başladı. Bu yüzden meslek liseleri seri maske üretimini
durdurdu, sipariş aldıkça üretim yapar hale geldi.
**************************************
Yaşadıklarımızdan Ders
Çıkaralım
Şimdi salgın
sürecinde hizmeti geçenlerin bütün bireysel kahramanlıklarını alkışlayalım.
Fakat sistem üzerinden yeni bir değerlendirme yapalım.
Tekstil
ülkesi bir ülkede başlangıçta maske sıkıntısı çekilmesini ve dağıtımdaki
beceriksizlikleri de sorgulayalım.
Meslek
Liselerinde ve bazı belediyelerin oluşturduğu atölyelerde sona erdirilen maske
üretimleri yerine bu makineleri ve işgücünü başka üretimlerde kullanalım.
Salgın sona erip, yaygın maske kullanımı sona erdiğinde ihtiyaç fazlası olacak makineler,
fabrikalar hurdaya çıkmasın. Buralarda hangi tür ürünleri üreteceğimizi
şimdiden planlayalım.
Bazı stratejik ürünlerde, kâr edilmese de, üretimi devam ettirecek
destek mekanizmaları oluşturalım. Hıfzıssıhha
gibi müesseselerin kapatılmasının zararını görüp, aşı ve test kiti gibi çalışmalara devlet desteği sağlayalım.