Sincan Bölgesi ve Dış Türkler

66

Son günlerde tekrar üzücü sancılı bir şekilde gündeme gelen veya getirilen Uygur Türklerine Bütün dünyanın gözü önünde yapılan zulmü iyi kavramak lazım. Genellikle medeni olmayan toplumlar olaylara duygusal yaklaşır. Yas tutar bol bol muhabbetini yapar sonra başka konular geldiğinde unutulur başka konular hakkında olayların cinsine göre yas veya muhabbetini yapar.

İletişimim bu kadar yoğun olmadığı kapalı sistemlerin hakim olduğu dönemde, bizler 1980 öncesi Dış Türkler bahsederdik onların zulüm gördüklerini, bir gün bu zulmün biteceğini, Dünyada Türk birliğinin kurulacağından…. Bahseder idik. Buna mukabil bize “Dünyanın neresinde Türk var, Türk mü varmış!!” derlerdi.  Devletin Dış Türklerle ilgili gizli ve açık bir politikasının olmadığını, Dışişlerinde önemli kişilerin Dış Türklerle ilgili bilinçli veya bilinçsiz kara cahil olduğunu bir şekilde öğrendiğimde yıkılmıştım.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1933 yılında söylediği bir söz var Dış Türklerle ilgili bu sözleri hep gizlenmiştir ortaya çıkarılmamıştır. Hiçbir İlköğretim okullarında Lisede ve Üniversitede ve kamu kuruluşlarında bu sözlerini göremezdiniz şimdilerde bazı yerlerde var oda Rusya çözüldükten sonra Atatürk bunu öngörmüştü kabilinden demek için yazılı ve görsel medyada çıktı.

“Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını bugünden kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir…

Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (dış Türklerin) bize yakınlaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli…” Mustafa Kemal ATATÜRK ( 29 Ekim 1933 )

Sizce o zaman geldiğinde Türkiye ne yapacağını bilmiş midir? Yukarda bahsedilen sözlerin hangisini 65 yıldır gelen geçen hükümetler politika olarak benimsemiş ve uygulamıştır.

Size Mustafa Kemal’i anlayan Afganistan ve Pakistan liderlerinin sözlerinden birkaç örnek vereyim..”Büyük Atatürk’ün kaybından dolayı üzüntümüz o derece derin ve sonsuzdur ki bunu anlatamam. Çünkü Atatürk, yalnız Türkiye’nin değil, bütün Doğu’nun Atasıydı.

Büyük yasınıza Afgan Kralı ve hükümeti olduğu gibi bütün Afgan Milleti’de candan katılıyor. Bu içten acımızın bir belirtisi olarak Türk bayrağının yası devam ettiği sürece, Afgan Bayrağı’da yarı çekilecektir. Bütün yabancı ülkelerdeki temsilciliklerine talimat verilmiştir.” Altes Veli Han Afgan Kralının Amcası

“O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi.” Emanullah HAN Afgan Kralı

“Atatürk, yalnız Türk Milleti”nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin lideriydi. O’nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.” Sucheta KRIPALANI  Hint Parlamento Heyeti Başkanı

“Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan”da, Onu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever.”  Eyüp HAN  Pakistan Cumhurbaşkanı

Brezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” kitabının önsözünden birkaç satır aktarmak istiyorum.

 “Avrasya yaklaşık olarak 500 yüzyıl önce, kıtaların siyasi olarak etkileşimde bulunmaya başlamasıyla birlikte, dünya iktidarının merkezi olmuştur…………

20.yüzyılın son on yılı, dünya meselelerinde tektonik bir değişime şahit oldu. Tarihte ilk kez, Avrupalı olmayan bir güç Avrupa ilişkilerinin başhakemi olmakla kalmadı, aynı zamanda dünyanın en büyük gücü olarak belirdi. Sovyetler Birliği’nin başarısızlığı ve çöküşü, Batı Yarıküre’den bir gücün, Amerika Birleşik Devletleri’nin, tek başına ve aslında gerçek anlamıyla ilk küresel güç olarak hızlı yükselişinin son hamlesiydi.

Avrupa, halen dünya siyasetinin ve ekonomik gücün pek çok yönden merkezi olmaya devam ederken, doğu bölgesi Asya da yakın zamanlarda ekonomik büyümenin ve yükselen siyasi nüfuzun önemli bir merkezi olmuştur. Bundan dolayı, bütün dünya ile uğraşan Amerika’nın karmaşık Avrasya iktidar ilişkileriyle nasıl baş ettiği sorusu ve özellikle baskın ve rakip bir Avrasya iktidarının ortaya çıkışını engelleyip engelleyemeyeceği noktası Amerika’nın küresel üstünlüğünü kullanma kapasitesine bağlı kalmaktadır.

Bunun sonucu olarak, iktidarın çeşitli yeni boyutlarını- ticaret ve finansa ilaveten, teknoloji, iletişim ve enformasyon-geliştirmenin yanı sıra Amerikan dış politikası jeo-politik merkezli olmayı sürdürmeli ve Avrasya’daki nüfuzunu Amerika’nın siyasi hakem olduğu kalıcı kıtasal dengeyi yaratmak için kullanmalıdır.

Bu nedenle Avrasya, küresel üstünlük mücadelesinin oynandığı satranç tahtasıdır ve mücadele jeostratejiyi, yani jeopolitik çıkarların stratejik idaresini de içerir. 1940’lı yıllar kadar yakın zamanlarda Adolf Hitler ve Joseph Stalin (o yılın kasım ayındaki gizli görüşmelerde), Amerika’nın Avrasya’dan dışlanması gerektiği konusunda açıkça anlaştılar. Her ikisi de Avrasya’yı kontrol edenin dünyayı kontrol edeceğine inanıyordu…….”

Bu hadiseleri beğensenizde beğenmesiniz de 1940’larda konuşuyor bu liderler.

Olaylara farklı perspektiflerden baktığımızda Rusya ve Çin arasında Sincan bölgesi her zaman jeostratejik açıdan çok önemlidir. Soğuk savaş dönemlerinde tampon bölge görevi üstlenmiştir. Şöyle bir baktığımızda etrafında Afganistan, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan Kuzey ucunda Rusya ile de sınırdır. Sizlere soruyorum. Eğer Rusya hariç etrafında halkı Türk olan bu ülkeler güçlü bağımsız birer ülke olsaydı Çin Böyle bir hareketi yapmaya cesaret edebilir miydi?

Şimdi sizlere bazı bilgiler vereceğim siz Çin olsanız bu bölgeden vazgeçermiydiniz?.

Sincan 2008 yılında 28,4 milyon ton ham petrol üretimi ile Çin’in 2. bölgesi. Yurt içi üretiminin % 14’ünü karşılıyor. Sadece Sinopec bölgesinde 2010 yılı için hedef 10 milyon ton.

Doğal gazda ülke üretimini üçte biri olan 24.1 milyon metreküplük bölümü bu bölgeden çıkıyor. 2020 yılında iki katı kadar daha çıkarmayı hedefliyorlar. Kömürde ise üretimde birinci sırada. Ülke rezervinin %40 ı bu bölgede.

Yili havzasında 2008 yılında jeologlar büyük uranyum yatağı keşfettiler.(10.000 ton) Brüksel Çağdaş Çin Araştırmaları Merkezi araştırmacıları “Çin’in enerji ihtiyaçlarından dolayı bölge önemli bir enerji kaynağıdır” diyorlar.

Sincan resmi rakamlarına göre 138 çeşit maden filizi var. Ayrıca bakır, kurşun, çinko, altın gümüş madenleri de hatırı sayılı miktarda var.

Dünyanın en büyük nükleer denemelerinin yapıldığı Lop-Nor bölgesi(100.000 kilometre kare) Sincan’da. 1964’de 1996’ya kadar 40’ın üzerinde atomal denemelerin yapıldığını uzmanlar söylüyor. Yine uzmanlar bu bölgede balistik ve bakteriyolojik denemeler yapıldığından bahsediyorlar.

Nükleer fizik araştırmaların yapıldığı dünyanın sayılı merkezlerinden olan Malan’da Sincan’da

Kazakistan’ın merkezi olan Atasu’yu Çin’in batısındaki Alashankou’yu bağlayan Çin – Kazak boru hattı bu bölgeden geçiyor. Sincan’ı Türkmen gaz yataklarına, Kazakistan ve Özbekistan gaz yataklarına bağlayan boru hattıyla büyük bir enerji koridoru oluşturuldu. Bölgenin önde gelen petrokimya tesislerinin oluştuğu bir havza haline geldi.

Burada daha ifade edemediğimiz birçok gelişmeler var. Çin için Sincan bölgesi geleceğinin teminatı gibi bir bölge . Bu bölgeden vazgeçeceğine inanmıyorum ve bugünlerde olan olaylara benzer olayların o bölgelerde tekrarlanacağına inanıyorum.

Bu olaylar karşısında savaş karşıtı guruplar, her türlü zulmü protesto eden STK’lar, Ülkemizin mahir dışişleri ile ilgili ve ilgisiz kurumları, engin görüşlere sahip stratejistler ve her şeyden önemlisi “Uygur Diasporası” ne yapar bilemiyorum.