Türk tarihinde 26
Ağustos 1922’den 9 Eylül 1922’ye kadar geçen (14 gün) kaderimizi belirleyen
zaferlerin yaşandığı bir dönemdir. 26 Ağustos 1922’de başlayan Dumlupınar Meydan
Muharebesi, 30 Ağustos 1922’de Büyük Zafer’le taçlanmış ve bu altın destan, 9
Eylül 1922’de düşmanın İzmir’de denize dökülmesiyle tamamlanmıştır.
1918’de I. Dünya
Savaşı mağlubu kabul edilen Osmanlı devletinin, başta İstanbul olmak üzere
Anadolu’daki topraklarının büyük bir bölümü işgal kuvvetlerince işgal
edilmiştir. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılarca işgali, Kurtuluş’a giden
yolun işaret fişeği olmuştur. Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal, 16
Mayıs 1919’da İstanbul’dan çıkıp 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak
Kurtuluş’a giden yola ilk adımını atmıştır. O gün fiilen başlattığı Kurtuluş’a
giden yoldaki yürüyüşü 3 yıl 3 ay 23 gün sürmüştür. Mustafa Kemal, bu sürede;
Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Ankara’da Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin açılması ve İstiklâl Harbi’ni sıkıştırmıştır.
Kurtuluş’a giden
yoldaki son yürüyüş, 26 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile
başlayan ve 9 Eylül 1922’de kadar geçen (14 gün) sonunda İzmir’in düşmandan kurtuluşu ile zaferle
sonuçlanmıştır. İstiklâl Harbi’nin kazanılmasıyla müstevlilerle mücadele, savaş
meydanlarından sonra barış masalarında
devam etmiştir. 20 Kasım 1922’de başlayan ve 9 aylık zorlu müzakerelerden sonra
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, yeni Türkiye’nin tapu senedi
olmuştur. Bu antlaşma ile özgürlük ve bağımsızlığımızın bütün dünyaca
tescilinden sonra yeni Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Kurtuluş’a giden
yoldaki 14 gün süren son yürüyüşün şiirimizdeki yansımalarını adım adım izleyelim.
26 AĞUSTOS 1922
26 Ağustos Dumlupınar Meydan Muharebesi; Mustafa Kemal
Atatürk’ ün bizzat katılıp yönettiği bir savaştır. Bu nedenle “Başkomutanlık
Meydan Muharebesi” de denir. Bölge olarak Kütahya’ ya bağlı Dumlupınar
yöresinde yapıldığı için, “Dumlupınar Meydan Muharebesi” olarak da
isimlendirilir. Sakarya’daki savaşı kazanan Türk ordusu, Yunan ordusunu yok
edebilmek için yapılacak yeni bir savaşa hazır değildi. Bunu bilen Mustafa
Kemal Atatürk, Sakarya Zafer’inden sonra taarruz hazırlıklarına başladı. TBMM,
Mustafa Kemal’in başkomutanlık yetkisini dördüncü kez uzattı. 26 Ağustos 1922
sabahı, erken saatlerde taarruza geçildi.
Nazım Hikmet,
İstiklâl Harbi’ni anlattığı “Kuvayi
Milliye Destanı’nda o gecenin ruh halini şu mısralarla hikâye ediyor:
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar `”üç” dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı…
“Beş Hececiler”den
Yusuf Ziya Ortaç’ın “Akdeniz’e” başlıklı şiirinde, 26 Ağustos 1922 “Dumlupınar
Meydan Muharebesi”nin yansımaları ise şöyle:
26 Ağustos, gece sabaha karşı,
Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.
Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar,
Altüst oldu siperler, eridi demir ağlar.
Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı,
Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.
Çığlıkla, iniltiyle sarsıldı, köşe bucak,
Savruldu gökyüzüne: kafa, kol, gövde, bacak!
Rüzgârlarla at başı yarış etti bu akın,
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!
Akdeniz, ayakları altında ordumuzun,
Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.
Çekti Kadifekale al bayrağını yine,
Güzel İzmir büründü yine eski rengine.
Süngüler ilk amaca tam on dört günde vardı,
O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı.
Türk askeri düşmanın
Dumlupınar bölgesinde toplanmasını bekliyordu. Çünkü savaşın taktiği, Yunan
ordusunu bir yerde toplayarak toplu olarak imha etmekti. Yahya Kemal Beyatlı
“26 Ağustos 1922” başlıklı şiirinde Türk ordusunun zaferi için Allah’a şöyle
yalvarıyordu:
Şu kopan fırtına Türk
ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen
ordu, budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin
ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu
son ordusudur İslâm’ın.
30 AĞUSTOS 1922
26 Ağustos 1922’de
başlayan Başkomutanlık Meydan Muharebesi, 30 Ağustos 1922 akşamı Büyük Zafer’le
sonuçlandı. Birçok yunan askeri öldürüldü ve yaklaşık 10 bin tanesi ise esir
alındı. Dumlupınar Meydan Muharebesi ile Yunan ordusu büyük bir bozguna
uğratıldı.
“Beş Hececiler”den
Faruk Nafiz Çamlıbel “Zafer Türküsü”
başlıklı şiirinde Büyük Zafer’in coşkusunu şöyle dile getiriyor:
Yaşamaz ölümü göze
almayan,
Zafer göz yummadan
koşana gider
Bayrağa kanının alı
çalmayanın,
Gözyaşı boşana boşana
gider.
Kazanmak istersen sen
de zaferi,
Gürleyen sesinle
doldur gökleri.
Zafer dedikleri
kahraman peri,
Susandan kaçar da
coşana gider.
Bu yolda herkes bir,
ey delikanlı!
Diriler şerefli,
ölüler şanlı.
Yurt için dövüşen
başı dumanlı,
Her zaman bu şandan,
o şana gider.
Ahmet Kutsi Tecer ise
duygularını “30 Ağustos” başlıklı şiirinde şöyle ortaya koyuyor:
Her yıl bugün olur,
Otuz Ağustos
İçime bir ordu havası
dolar.
Başlar dimdik, gözler
çelik, yüzler pos,
Bayrak imil imil,
geçer ordular…
Geçer tunç adımlar
demir göğüsler,
Geçer Mehmetçikler,
geçer subaylar,
Hepsinin alnında
zaferden süsler.
Geçer hayalimde bir
bir alaylar.
Geçer toplar, geçer
atlar, yağız, al,
Geçer dağlar, geçer
yollar, şehirler…
Yangınlar üstünde
ince bir hilal!..
Yaralılar düşe kalka
geçerler.
Çılgın bir istekle bu
şan akını
Afyon’dan, İzmir’e
kaçlar çağıldar.
Unutmuş at gemi,
kılıçlar kını,
Can canı unutmuş
zafere kadar.
Ne var bu dünyada
sana yakışan,
Alnında bir zafer
sabahı kadar;
Sen Mehmetçik, söyle
büyük kahraman,
Sana zafer kadar
yakışan ne var?
Her yıl bugün olur,
Otuz Ağustos,
İçime bir zafer
havası dolar.
Başlar dimdik, gözler
çelik, yüzler pos,
Bayrak imil imil,
geçer ordular…
1 EYLÜL 1922 “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR. İLERİ!”
Mustafa Kemal Paşa,
Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin ardından, 1 Eylül 1922’de Büyük Taarruz
için Türk ulusunun kaderini değiştiren emrini verdi: “Ordular! İlk
hedefiniz Akdeniz’dir.
İleri!..” Gazi Mustafa Kemal, 1 Eylül 1922’de Akdeniz’i
hedef göstermiş, Türk Ordusu da gereğini yapmıştı. O dönemde Anadolu’yu kuşatan
deniz; İstanbul Boğazı’na kadar Akdeniz olarak isimlendiriliyordu. Adalar
Denizi, Akdeniz’in, Marmara Denizi ise Adalar Denizi’nin iç körfezi kabul ediliyordu.
Bu yüzden Mustafa Kemal genel taarruz emrini, askerî okullarda öğrendiği gibi
‘Akdeniz’ kavramını kullanarak vermiş, bu denizin en önemli limanı olan İzmir’i
hedef göstermişti. Büyük Taarruz, 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’de denize
dökülmesiyle sona erdi. Bu nedenle 9 Eylül, İzmir’in kurtuluşu olduğu kadar
Türkiye’nin, sıcak denizler olarak nitelendirilen Akdeniz’e de açıldığı gündür.
Ömer Bedrettin Uşaklı
“Akdeniz’ e Doğru” başlıklı şiirinde bu süreci şöyle şiirleştirmiş:
Eğilmez başımıza, taç
yaptık hürriyeti,
Zaferle kalbimize yazdık
cumhuriyeti
Sakarya’dan su içen o
çelik süngülerle,
Yuvaları dağılmış,
yılmaz bir avuç erle,
“Hedef Akdeniz,
asker!” diyen parmağa koştuk;
Zafer bahçelerinden
gül koparmağa koştuk.
Yol gösterdi
göklerden bize binlerce yıldız,
Kıpkızıl ufuklardan
taştı al bayrağımız;
Koştuk aslanlar gibi
kükreyip dağdan dağa,
Canavarlar dişinden
vatanı kurtarmağa.
Vahşetlere dikilmiş
gözlerimiz dumanlı,
Hürriyete susamış
yanık bağrımız kanlı;
Çılgınca atılarak
şanlı Dumlupınar’a,
Süngümüzden şan
verdik coşkun yıldırımlara.
Sakarya’dan su içen o
çelik süngülerle,
Yuvaları dağılmış,
yılmaz bir avuç erle,
Eğilmez başımıza taç
yaptık hürriyeti,
Zaferle kalbimize
yazdık cumhuriyeti…
9 EYLÜL 1922
Mustafa Kemal
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da attığı ilk adımla başlattığı Kurtuluş
Yürüyüşü, 26 Ağustos 1922’de
Dumlupınar’da başlayıp 9 Eylül 1922’de İzmir’de zaferle sona eren 14 günlük son
yürüyüşle tamamlanmıştır.
İstiklâl Harbi ile
ilgili şiirleriyle tanıdığımız Kemalettin Kamu, İzmir’in düşmandan kurtuluşu
ile kazanılan zaferin coşkusunu “Zafer” başlıklı şiirinde şöyle terennüm etmiş:
Anneler dindiriniz
gönlünüzün yasını,
Düşman kanıyla sildik
palamızın pasını,
Yeniden çizmek için
vatan haritasını,
Kandan ve kıyametten
bir sahneye çevirdik,
Gökleri çatırdayan
bir vatan parçasını.
Anneler ağlamayın
dönmeyenlerinize,
Vatan katillerini
getirdik işte dize,
Dumlupınar üstünde
yol ararken denize,
Çöktü savletimizden
düşmanla dolu dağlar,
Gökler genişleyerek
Akdeniz geldi bize!
Biz taze kanlarını
hürriyetine katan,
Bir nesliz, ülkemizde
biziz yegâne sultan,
Tanyeri nur alıyor
muzaffer alnımızdan..
Karşımıza çıkmayın
Akdeniz dalgaları,
Yolumuzu bekliyor
yekpare ana vatan!
9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’de denize dökülmesi eren
İstiklâl Harbi’ne ve onun Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’e bir şükran
ifadesi olan “İzmir Marşı”ndan aldığımız şu mısralarla yazımızı noktalayalım:
İzmir’in dağlarında
çiçekler açar,
Altın güneş orda
sırmalar saçar
Bozulmuş düşmanlar,
yel gibi kaçar,
Yaşa Mustafa Kemal
Paşa yaşa;
Adın yazılacak
mücevher taşa
İzmir’in dağlarına bomba koydular,
Türk’ün sancağını öne koydular.
Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular,
Kader böyle imiş ey garip ana;
Kanım feda olsun güzel vatana
İzmir’in dağlarında
oturdum kaldım;
Şehit olanları
deftere yazdım,
Öksüz yavruları
bağrıma bastım,
Yaşa Mustafa Kemal
Paşa yaşa;
Adın yazılacak
mücevher taşa