Kitap sahibi mürşidin ilhamî kitabını;
Ara bul.
Ebediyyen varol.
Böyle bir kitabı olan zat;
Ölmüş bile olsa,
Olmuş sayılmaz vefat.
Çünkü Hz. Pîr buyurdu:
“Ba’d’ez mâ Mesnevî şeyhî mî koned.”
“Bizden sonra Mesnevî şeyhlik eder.”
Zira kitabı olan Ârif; yaşar eserinde, konuşur eseriyle.
Okumakla kitabını;
Her zaman seninle, senin olduğun yerde;
Berabersin vakitli vakitsiz.
Ne sen usanırsın ondan, ne o bıkar senden.
Sağ olsaydı;
Böyle teklifsizce, hem-hâl olabilir miydin?
Her an, her yerde, her şekilde rahatsız edebilir miydin?
Oysa açtığında kitabını; sorarsın, konuşursun çekinmeden.
İstediğin zaman, istediğin kadar, istediğin yerde.
Onunlasın fikirde, zikirde.
Farkında olursan eğer, o senin yanında.
Seni duyup görmekte, takdir etmekte.
Yeter ki farkında ol, teslimiyet göster.
Gönül kapılarını sonuna kadar aç;
“Dünyayı kesben değil, kalben terk et.”
Diyen gibi, dünyadan kaç.
Öyleyse bir mürşit ara;
Olmasın yüzün kara!
Düşmeyesin manen dara.
Görünür işte o zaman;
Peşinde koştuğun kara.
Ne âlâ ne âlâ.
Olursun mes’ûd ebedâ.
Mesnevî Mürşittir sana.
İç o kaynaktan kana kana.
Lüzum kalmaz artık,
Demeye “Hel min mezid?”
Çünkü kahrolur, nefis denen Yezid.
Olma yolundasın artık, Bistamlı Bayezid.
Tez elden düş bu ize.
Dal artık ma’rifet denen denize
“Yol varsa budur; bilmiyorum başka çıkar yol.”
Cennet de geri kalır isteğinde;
“Bana seni gerek seni.”
Dedirir, ilâhî yolun eteğinde.
Çünkü:
O’nu bulan, neyi kaybeder sanki,
O’nsuz kişi neyi kazanmış olur ki.