Selam, Barıştır; Selamlaşınız

99

İnsanız; yemek, içmek, yatmakla bitmiyor ihtiyaçlarımız. Konuşma, ifade etme, iletişim; kendini insan kabul etme ve ettirmenin temel unsurları. Kendini anlatamamak, insanlarla iletişim kurma hakkından yoksun olmak; ne büyük sıkıntı. İnsan, bu yönüyle, kaynayan kazan. “Kaynayan kazan, kapak tutmaz.” demiş atalarımız.

Selamla başlar, iletişim. Selam; seni önemsiyorum, demektir bir bakıma. Selam; emniyette ol, benden sana zarar gelmez, bana güvenebilirsin, demektir. Gel konuşalım, tanışalım, bilişelim; demektir, selam. Varsa aramızda bir düşmanlık, varsa yabanilik, varsa güvensizlik; bunu gel kaldıralım, demektir selam. Ağız yoluyla seslendirilen; ancak gönülden gönle kurulan soyut bir köprüdür selam. Sana kendimi açıyorum, sen de kendini bana aç; demektir, o. Gönül bahçesinin meyvesidir, selam. Gönlü kararmış, kurumuş, daralmış bahçelerde yetişmez selam meyvesi.

Bizden hiçbir bedel istemeyen, bize yük getirmeyen selamlaşma eylemini azaltıyoruz, unutuyoruz. Yoğunlaşan hayat şartları, insanlara menfaatçi yaklaşım anlayışı, selamlaşmayı köreltiyor. “Benim onunla ne işim olur?” düşüncesi, bizi selamsız bir yaşama mahkum ediyor. “Gönüllerin sığdığı yere bedenler de sığar.” der halkımız; eskiden gönüller geniş olduğu için daracık evler gece yatmalı misafir kabulüne engel değildi. Evlerimiz genişlediği halde gönüllerimiz küçüldüğü için misafir kabulünde nasıl zorlanıyorsak, selam vermekte de zorlanıyoruz. Küçülen gönüllere, selam sevgisi ağır geliyor.

Selam, potansiyel bir elektrik enerjisidir yüreklerde üretilen. Bu enerji, karşılığını bulduğu kişiyi aydınlatır, bulamadığı kişiyi de yakar, eritir. Bir kaybı olmaz, bu enerjiye sahip olanın. Kaybedenler, bu enerjiye cevap veremeyenlerdir. Her gönül üretemez bu enerjiyi. Sevgidir, aşktır, hoşgörüdür, dünyacı değerleri ayaklarının altına alabilmektir bu enerjinin yakıtı. Önce gönül ocağına bu yakıtları taşımak gerek.

Belirlenmiş bir sözcük veya cümle kullanmak zorunda değilsiniz selamlaşmak için. Diliniz, kültürünüz, çevreniz, kendisine selam verdiğiniz kişi ve inancınız nasıl söylemenizi gerektiriyorsa öyle söyleyiniz. Yeter ki selamlaşınız. “Merhaba”, “Günaydın”, “Selamünaleyküm”; sizin tercihiniz olsun. İdeolojik bir gösterge olarak da kullanmayınız selam sözcüklerini. Kişinin yüzüne vurur gibi, küfreder gibi söylemeyiniz selam ifadelerini. Karşındakini ezme, kendini kabul ettirme aracı değildir selam sözcüğü, O, bir barış meyvesidir. Meyveleri, taş gibi kullanmak ve fırlatmak, meyveye haksızlıktır.

Bizim inancımızda selam, bir duadır; başka inançlarda bir temennidir. İçeriği ne olursa olsun selam, insan olmanın vazgeçilmez parolasıdır, gereğidir. Bu, bir değerdir. Bu değeri önemsememek, pek çok kapıyı kapatır, diğer değerlerin yok olmasına yol açar. Selamın yaşatılması, pek çok kapıyı açar, duvarı yıkar, zorluğu kolaylaştırır. Selam vermekle, hareket alanımızı genişletiriz; vermemekle dünyamızı küçültürüz. Selam, bir yönüyle, özgürlüğün anahtarıdır.

Özgür olmak, insan olduğumuzun farkına varmak ve bunun hazzını duymak istiyorsak selam vermeyi yayalım, bize verilen selamları alalım.

Siz, bugün kilitli kaç kapıyı, selam anahtarı ile açtınız?