Seçim Sistemleri ve Siyasi Partiler İsimli Kitabın Yazarı Avukat Zeki HACIİBİRAHİMOĞLU ile, Türkiye’deki seçimleri ve siyasî partileri konuştuk

77

‘Siyasî partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları değil, genel başkanların vazgeçilmez ihtiraslarının ürünüdür.’
SEÇİM SİSTEMLERİ VE SİYASÎ PARTİLER İsimli Kitabın Yazarı Avukat Zeki HACIİBİRAHİMOĞLU ile, Türkiye’deki seçimleri ve siyasî partileri konuştuk.
TÜRKİYE’DE SEÇİMLER VE SEÇİM SİSTEMLERİ
Türkiye’de ilk milletvekili genel seçimi, 5 Kasım 1876 tarihinde yapıldı. ‘Meclis-i Mebusan’ adı ile oluşan milletvekilleri heyeti, 23 Aralık 1876’da ‘Kanun-i Esâsî’ adı verilen Anayasa’yı kabul etti. Böylece, 13 Şubat 1878 tarihine kadar devam eden Birinci Meşrutiyet dönemi başlamış oldu. Bu seçimde; her il bir seçim çevresi olarak kabul edildi ve seçimler gizli yapıldı.

Seçilme şartları bugünden çok farklı idi. Aday olabilmek için Türkiye’de az-çok bir emlak sahibi olmak gerekiyordu. İstanbul ve çevresi dışında kalan yerlerin milletvekillerini, o yerlerin idâre meclisi üyeleri gizli oyla seçtiler. İstanbul ve çevresi ise 20 seçim çevresine ayrıldı. Eşraf ve erkândan birer seçim kurulu kuruldu. Seçim çevresi halkından 25 yaşını bitiren, emlak sahipleri iki vekil seçti. 40 kişi olan bu vekillerse İstanbul milletvekillerini seçtiler. Birinci Meşrutiyetin tek seçimi bu oldu.
23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet ilan edilince,  ‘İntihab-ı Mebusan’ adı ile Türkiye’de ilk Seçim Kanunu hazırlandı. Bu kanuna göre, yine servet sâhibi olanlar arasından iki dereceli seçim sistemi ile ve çoğunluk esasına göre milletvekili seçimi yapıldı. Yine bu seçimde ilk defa siyasî partiler aday gösterip seçim mücâdelesine giriştiler.
Kurtuluş Savaşı sırasında; birincisi, 23 Nisan 1920 tarihinde toplanacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) için 19 Mart 1920’de; ikincisi ise 29 Ekim 1923 tarihinde toplanacak olan TBMM için 14 Ekim 1923 tarihinde iki defa seçim yapıldı. Bu seçimlerde servet esası kaldırılmış, seçmen yaşı 18’e indirilmişti. Sonraki seçimler; 1927, 1931, 1935, 1939, 1943 yıllarında yapıldı. Çok partili ilk seçim 1946 yılındadır. 1950, 1954 ve 1957 yıllarında da seçim vardır.
27 Mayıs 1960 tarihinde İhtilal oldu. Yeni bir Anayasa ve Seçim Kanunu hazırlandıktan sonra 15 Ekim 1961 tarihinde,  milletvekili seçimleri nisbî temsil, Cumhuriyet senatosu için çoğunluk sistemi uygulandı. Sonraki seçimlerin her birinde farklı seçim sistemleri uygulandı.
Cumhuriyet döneminin ilk seçim kanunu, 5 Aralık 1934 tarihinde kabul edildi. Bayanlara da oy verme hakkı kabul edildi ve seçmen yaşı 22 oldu. 1942 yılında Mebus Seçimi Kanunu ile yeni bir seçim kanunu yürürlüğe konuldu. Bu kanunla milletvekili seçimleri iki dereceli olarak yapılıyordu. 1946 yılında tek dereceli seçime dönüldü ve açık oy, gizli tasnif usulü uygulandı.
Türkiye’de, gerçek millî iradeyi, dürüst bir şekilde yansıtabilecek ve çok partili hayata yol açabilecek ilk seçim kanunu, 16 Şubat 1950 tarihli ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu’dur. Bu kanuna göre, 14 Mayıs 1950’deki seçimle tek parti iktidarından, çoğulcu demokrasiye geçildi. 1954 ve 1957 seçimleri de aynı şekilde ve ekseriyet sistemine göre yapıldı. Kuvvetli ve millet çoğunluğuna dayanan iktidarlar işbaşına geldi.
10 Ekim 1965 tarihinde yapılan TBMM ve Senato seçimleri için millî bakiye, 12 Ekim 1969 tarihinde yapılan genel seçimde Barajlı D’Hondt sistemi uygulandı.

12 Eylül 1980 tarihinde ihtilal oldu. Oluşturulan Temsilciler Meclisi, yeni bir anayasa ve Seçim kanunu yaptı. 1983 yılında yapılan seçimde milletvekili sayısı 400’e indirildi, 1987’de 450’ye çıkarıldı. Türkiye geneli ve seçim çevresi için ayrı ayrı olmak üzere % 10 baraj şartı getirildi. Sonraki seçimlerde Türkiye geneli için baraj şartı kaldırıldı. 1991 seçimlerinde tercihli oy pusulası kullanıldı. Sonraki seçimde bu sistemden vazgeçildi.
Seçim Sistemleri
Günümüzde milletvekili genel seçimlerinde pek çok değişik sistem uygulanmaktadır. Bu seçim sistemlerini; çoğunluk esasına dayanan sistemler, nispî temsil esasına dayanan sistemler ve karma sistemler olarak üç bölümde toplamak mümkündür.
Çoğunluk Esasına Dayanan Seçim Sistemleri
Çoğunluk esasına dayanan seçim sistemleri kendi içinde, tek turlu dar bölge çoğunluk sistemi, blok oy, alternatif oy ve iki turlu çoğunluk sistemi olmak üzere dörde ayrılmaktadır. Çoğunluk esasına dayanan seçim sistemlerinin kendilerine has özellikleri ve işleyiş şekilleri şöyledir:
İki turlu dar bölge çoğunluk seçim sisteminde ülke her biri tek aday çıkaran küçük seçim bölgelerine bölünür. Her seçim çevresinden en çok oyu alan aday, milletvekili seçilir. Seçilebilmek için mutlak çoğunluk aranmaz, basit çoğunluk yeterli sayılır.
Blok oy sistemi, her seçim çevresinden birden çok kişinin seçilmesine imkân tanır. Aday esaslı blok oy sisteminde seçmenler partiler yerine adaylara oy verirler. Değişik partilerin adayları arasından karma liste yaparak oy kullanmak da mümkündür. Partiye dayalı blok oy sisteminde ise adaylara değil partilere oy verilir. Birinci gelen parti o seçim çevresindeki tüm milletvekillerini kazanır.
Alternatif oy sisteminde her seçim çevresinden yalnızca bir aday seçilir. Seçmenlerden o seçim çevresinde seçime katılan adayları birden başlayarak sıralamaları istenilen alternatif oy sisteminde, seçilebilmek için % 50 oy oranını aşmak gereklidir. Alternatif oy seçim sistemi, seçmenlerin ilk tercihlerinin yanında diğer tercihlerini de göz önünde bulundurmaktadır.
İki turlu çoğunluk seçim sisteminde her seçim çevresinden tek bir aday seçilmekte, ilk turda % 50 çoğunluk aranmaktadır. Eğer hiçbir aday bu çoğunluğu sağlayamazsa, ikinci tur seçim yapılmakta; bu turda seçilmek için ise en çok oyu almak yeterli olmaktadır.
Nispî Temsil Esasına Dayanan Seçim Sistemleri
Nispî temsil esaslı seçim sistemi, liste usulü nispî temsil sistemi, karma üyeli nispî temsil ve aktarılabilir tek oy olmak üzere üç ayrı şekilde uygulanmaktadır.
Liste usulü nispî temsil sisteminde, seçmenler partilere oy verirler, adaylar da partilerin aldıkları oylarla orantılı bir biçimde milletvekili seçilirler. Bu sistemde ülke birden çok milletvekili çıkaran seçim çevrelerine bölünür. Liste usulü nispî temsil sisteminde partilerin oy oranları ile kazandıkları milletvekili sayıları arasında genellikle âdil bir dağılım gözlenir.
Karma üyeli nispî temsil sisteminde Meclis’in bir kısmı dar bölgelerden çoğunluk esasına göre, bir kısmı da ülke genelinden nispî temsil esasına göre seçilmektedir. Seçmenler hem dar bölge adayları hem de ülke genelinde partiler için oy kullanmaktadırlar. Sonucu partilerin ülke genelinde aldıkları oy oranları belirlemektedir.
Aktarılabilir tek oy seçim sistemi, en karmaşık sistem olarak bilinmektedir. İrlanda’nın çok uzun zamandır uyguladığı bu sistemde seçmenlerden adayları tercihlerine göre birden başlayarak sıralamaları istenmekte, belirlenen seçilme kotasını geçen adaylar kazanmış sayılmaktadır. Seçilme kotasından fazla oy alan adayların oyları diğer adaylara dağıtılmakta, bu işlem tekrar edilerek seçmenlerin diğer tercihleri belirlenmektedir.
Karma Seçim Sistemleri
Bu seçim sisteminde hem çoğunluk hem de nispî temsil sistemleri birlikte kullanılmaktadır. Toplam milletvekili sayısının ne kadarının çoğunluk esasına, ne kadarının da nispî temsil sistemine göre belirleneceği her ülkeye göre değişmektedir. Rusya bu oranı yüzde 50/50 olarak uygularken, Tunus’ta milletvekillerinin % 88’i çoğunluk, % 12’si de nispî temsil esasına göre seçilmektedir.
Oğuz ÇETİNOĞLU
Oğuz ÇETİNOĞLU: Siyasî partiler, demokrasilerin vazgeçilmez unsurları. Fakat siyasî partilerin iç düzenlerinde demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile işlemediği iddiaları var. Siz bir değerlendirme yapar mısınız?

Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU: ‘Siyasî partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.’  Sözü hukukî bir sözdür. Ancak bu söz yazıldığı gibi kalmıştır. Uygulamada tam tersi yapılmaktadır.

Siyasî partilerin iç düzenlerinde demokrasinin bütün kurum ve kuralları işlemediği doğrudur. Çünkü siyasî partilerimiz içindeki demokrasi azlığından hatta yokluğundan dolayı kısmen farklı düşünen üyeler yönetim organlarına getirilmemekte çoğu zaman da ihraç edilmektedir. Bu durum partilerden ayrılmalara, kopmalara ve yeni partilerin kurulmasına sebebiyet vermektedir. Çoğu partilerin bu şekilde kurulduğu gözlenmiştir. Hatta bir günde üç parti kurulabilmiştir. 12 Nisan 1995 tarihinde Adalet Partisi, Büyük Adalet Partisi, Türkiye Adalet Partisi kurulmuştur.

Partiler kurulurken parti ismi seçmede çok hassas davranmışlar. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak değil ama halkın kulağına hoş gelen isimler bulmuşlardır. Parti isimlerinin önüne veya arkasına eklenen bu isimlerden 15 partinin isminde Cumhuriyet, 11 partinin isminde çiftçi, 12 partinin isminde işçi, 11 partinin isminde köylü, 15 partinin isminde sosyalist, 34 partinin isminde Demokrat, 2 partinin isminde Adalet, 6 partinin isminde Vatan kelimeleri yer almıştır. İşi daha ileri götürmüşler otobüs firmalarındaki yarışlar gibi Öz Adalet, Hür Adalet, Öz Demokrat gibi isimler alınmıştır.

Yâni siyasî partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları olmak yerine genel başkanların vazgeçilmez ihtirasları olarak değerlendirilebilir.  

Oğuz ÇETİNOĞLU: Gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda siyasî parti oluşunun sebepleri biliniyor mu?

Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU: Gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda siyasi parti oluşunun sebeplerini sadece ana hatlarıyla ifâde etmek gerekirse, denebilir ki az gelişmiş ülkelerde mevcut siyasî partiler birbirinden farklı bir siyasî yapı ve doktrine sâhip bulunmamaktadır. Bunlar az gelişmişliğin tabii neticesi olarak sosyal yapının farklılıklarını aksettirmek, cemiyete mevcut çeşitli görüş ve menfaat ayrılıklarına farklı doktrinlerle tercüman olmak özelliğinden mahrumdur.

Kısaca birden fazla siyasî partinin varlığı, toplumun kuruluş ve işleyişi ile ilgili doktrin farklılıklarından doğma yerine daha çok vatandaş kitlesinin hissî bir takım sebeplerle bölünmüş olmasından doğmakta ve siyasî partilerde çoğu kere bu nevi ayrılığı teşvik ve tahrik etmektedir.

Az gelişmiş ülkelerde gerçek mânâsıyla doktrin partileri yerine, önceki sorularınızdan birinin cevabında işâret ettiğimiz gibi birbirinden sâdece hissî sebeplerle ayrılan partilerin kurulduğu gerçeğini Türkiye’mizde bu günkü durumda pek açık bir şekilde göstermektedir. Nisbî seçim (1) usulünün tabîi neticesi olarak ortaya birçok partiler çıktığı halde, siyasî hayat daha ziyâde hissi tesirler altında iki ayrı grupta toplanmakta ve netice fiilen iki partili bir sisteme doğru gidilmektedir.

Böyle olmakla beraber memleketimizde de sosyal gerçeklere ve samîi fikir ayrılığına dayanan partilerin kurulmasına doğru bir gelişme görülmektedir. Bu gelişme özellikle 12 Eylül darbesinden sonra kuvvetlenmiştir. Şu an da Türkiye’de kayıtlı partilerin sayısı 54’dür.

Bu durumdan da anlaşılacağı gibi parti kurmanın gelişmekte olan ülkelerde çok kolay olduğu, pazarlık yapma şansı oluşturduğu için parti sayısı da devamlı artmaktadır.

Oğuz ÇETİNOĞLU: Milletvekili transferleri ve milletvekillerinin parti değiştirmeleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU: Milletvekili transferleri hiçbir zaman insanî ve siyasî ahlakla bağdaştırılamaz. Ancak Türk siyasî hayatında bu gibi olaylarla karşılaşmaktayız. İktidar olmak için az sayıda milletvekiline ihtiyacı olan bâzı siyasî partiler bu yola kolaylıkla başvurmaktadırlar.

Transfer işinde bir zorluk olmadığına göre hele transfer olan millet vekillerine rant ve makam vaat edilir ve verilirse Türkiye’mizde bu transferlere sık sık rastlanır. Mesela Bülent Ecevit ‘Kişiliğini aşmış kumar borcu olmayan milletvekili istiyorum.’ demiş ve Adalet Partisinden 11 Milletvekiline de bakanlık vererek hükümetini ancak bu yolla kurabilmiştir.

Aslında bunu önüne geçmek için bağımsız olarak milletvekili seçilmenin yolunu kapamak hiç de antidemokratik bir tavır sayılmaz. Ancak ülke barajını bir şekilde delme imkânı sağlayan bu sistemi, mutlaka değiştirmek gerekir. Bağımsız aday olup seçildikten sonra partisine geri dönüp, orada milletvekilliğine devam etmeleri kesinlikle önlenmelidir.

Hükümet kurmak için milletvekili transferi de bir şekilde engellenmelidir.

Oğuz ÇETİNOĞLU: Siyasî partilerin hazineden yardım alması ve yardım miktarının belirlenmesindeki ölçüler sizce uygun mu?

 Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU; Siyasî partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna göre seçim için halkla bütünleşmesi ve gayriahlakî yöntemlere başvurulmaması için yardım yapılması uygundur. Ancak bunu da çok iyi değerlendirmek gerekmektedir.

Türkiye’de şu anda kurulu 58 parti vardır. Hepsine yardım yapmak imkânsızdır. Dünyada bir benzeri de yoktur. Yardım miktarında da bir takım oyunlar oynanmıştır. Bu konuda birçok kanun değişikliği yapılmıştır. Bize göre genel seçimlerde geçerli oyların % 10 ve yukarısı oranında oy olan partilere hazine yardımı yapılması uygundur.
Oğuz ÇETİNOĞLU; Siyasî Partiler Kanunu’nun yeniden düzenlenmesi söz konusu olsa ve fikriniz sorulsa, kanun metninde; ‘olmazsa olmaz’ şartıyla tavsiye edeceğiniz 5 maddeyi yazar mısınız?
Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU;  Şu hususları teklif ederdim:
1- Siyasî parti enflasyonunu önlemek için doktriner veya kitle partisinin sayısını tespit ederek siyasî partiler kanununda önüne gelen, aklına esen herkese parti kurma imkânı verilmemeli ancak mevcut partilerden biri kapatılırsa onun yerine kurulacak partiye (kapatma sebebi devletin bölünmez bütünlüğüne karşı eylemlere kalkışmak olmamak şartıyla) izin verilmelidir.
2- Siyasî partiler kurulurken kurucu sayısını belirlemek siyasî parti kanununda olmamalıdır.
3- Siyasî partiler; devletin bölünmez bütünlüğüne karşı işlenen suçlardan başka bir sebeple kapatılmamalı.  
4- Üyesi bulunduğu partiden birkaç kişi bir araya gelerek ayrılmak suretiyle başka bir parti kurulması engellenmelidir.
5- Siyasî partilerin, hangi şartlarda hazine yardımı alacağı, siyasî partiler kanununda çok açık olarak belirtilmelidir.

Oğuz ÇETİNOĞLU: Sık sık seçim kanunu değişiyor. Ülke şartları mı gerektiriyor, başka sebepler mi var?

Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU;  Seçim kanunları çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılından bu güne kadar her seçimde değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin ülke şartlarının gereği olarak yapıldığını söyleyemeyiz. Seçim kanunlarını değiştiren iktidarlar, bir sonraki seçimde kendi yerlerini daha sağlamlaştırmak için ya tek başlarına veya başka partilerle uzlaşarak seçim kanunlarını değiştirmektedirler. Bu durumun, siyasî ahlakla bağdaşmadığı açıktır. 

 Oğuz ÇETİNOĞLU;  Dar bölgeli ve iki kademeli (1) milletvekili seçim sistemi bize uyar mı?
Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU;  Bu sistemi memleketimizde uygulamak çok zordur. Bize uymaz.
İki sebepten uymaz, birinci sebep dar bölge sistemi bazı bölgelerimizde çok yanlış neticeler doğurur. Beklenmedik bir netice ile karşılaşabiliriz. Böyle bir seçim sistemini isteyen niyeti bozuklar vardır. Böyle bir sistem, ülkeyi bölünmesine kadar götürür.
İkinci sebebi de iki kademeli seçim sistemi çok masraflı olup ekonomiye büyük yük getirir.

Oğuz ÇETİNOĞLU; Lider sultasını önlemek için Yüksek Seçim Kurulu nezâretinde iki kademeli (*) seçim sistemi düşünülebilir mi?

 Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU;  Hayır. İki kademeli seçim sistemi ile lider sultasını önlemek mümkün değildir.
Çok partili siyasî hayata girdiğimiz günden bu yana memleketimizde seçim sistemlerinin münakaşası yapılır. Ve sık sık seçim kanunu değiştirilir. Her siyasî parti, kendi lehine sonuçlara ulaşabilmek maksadıyla düzenlemeler yapmak ister. 1983 seçimlerinde ülke barajı ve il barajları konmuştur. 1987 seçimlerinde de oy pusulasına, seçilecek milletvekilinin sayısının 2 katı aday ismi yazılmış, seçmene tercih hakkı tanınmıştır. Ancak çoğunluğu elinde bulunduran iktidar, bu sistemle beklentisine kavuşamadığı için sonraki seçimde, sistemi değiştirmiştir.  
Lider sultasını kaldırmak için her partinin oy pusulasına yazılacak milletvekilini adaylarını, yalnız parti üst kademe yöneticileri ve delegeleri değil o partiye kayıtlı bütün partililer belirlemelidir.  
Bu sistem parti içi ve partiler arası demokrasi yönünden çok faydalar sağlayacaktır.
1- Parti enflasyonu önlenecek
2- İllegal partiler kurulmayacak
3- Bölge particiliği yapılmayacak
4- Hülle particiliği ve maceraperestlerin parti kurması önlenecek
5- Teşkilata dayanmadığı ve aday olmadığı için seçilemeyen birçok kıymetlerin parlamentoya girmesi imkânı verilecektir
6- Demokrasinin yerleşmesine imkân verecektir. Böylece de lider sultası ortadan kalkacaktır.  

Oğuz ÇETİNOĞLU;  Uygulanmakta olan baraj sistemi hakkındaki görüşlerinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU;  Baraj sistemi mutlaka uygulanmalı, ancak temsilde adalet ilkesi zedelenmemeli.
Türkiye şu anda iki partili bir sisteme uygun değildir. Ancak parti enflasyonunu da önlemek için, baraj sistemine devam edilmelidir. Halkın irâdesine herkesin saygılı olması gerekmektedir. Liberal muhafazakâr, milliyetçi muhafazakâr ve sosyal demokratlar halk huzuruna çıkıp, rahatlıkla görüşlerini bildirmeleri için gerekli düzenlenmelerin yapılması şarttır. Ancak halkın irâdesi her şeyin üzerinde olduğundan seçimler sonucunda seçimi kazanan partiye de saygı duymak ve yapılacak muhalefeti de kanunlar çerçevesinde hukuka uygun olarak yapmak gerekmektedir.

Oğuz ÇETİNOĞLU;  Seçim kanununun yeniden düzenlenmesi söz konusu olsa ve fikriniz sorulsa, kanun metninde; ‘olmazsa olmaz’ şartıyla tavsiye edeceğiniz 5 maddeyi yazar mısınız?
Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU;  Tekliflerim şunlar olurdu:          
1- Seçim sistemi nisbî temsil (1) olmalı
2- Müşterek oy pusulaları ile seçime gidilmeli
3- Her partinin milletvekili adayını yalnız parti idarecileri seçmemeli en azından partiye üye kişiler tarafından ön seçimle yapılması sağlanmalıdır.
4- Tercih sistemini uygulamak ve listedeki milletvekili adaylarından seçmen istediğini işaret ederek tercih hakkını kullanmalıdır.
5- Seçilen milletvekili kendi partisinden ayrılmak mecburiyetinde kalırsa bağımsız olarak kalmalı. Başka patilere transfer olma hakkı verilmemelidir.

Her seçim sisteminde mutlaka noksanlıklar vardır. Bunları en aza indirme gayreti içinde olursak, insanları seçimle gelen krallara kul köle olmaktan kurtarırsak demokrasiyi ülke yönetimine hâkim kılarız.
Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU:
18 Haziran 1948 tarihinde Rize’nin Çayeli İlçesi’nin Çataklı Hoca Mahallesi’nde doğdu.
İlkokulu Çataklı Hoca İlkokulu’nda okudu. Ortaokulu Çayeli’nde, Liseyi Rize’de bitirdi.
1967 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1971 yılında mezun oldu.
Avukat stajını İstanbul Barosu’nda tamamladıktan sonra, İstanbul’da serbest Avukatlığa başladı.
37 senedir İstanbul’da serbest Avukatlık yapmaktadır. Terörist başı Öcalan’ın yargılandığı İmralı’daki duruşmaları Şehit ailelerinin avukatı olarak devamlı tâkip eden yedi avukattan biridir. Ayrıca Avrupa İnsan Haklan Mahkemesine Şehit aileleri adına Strasbourg’daki duruşmaya Türkiye’den katılan tek avukattır.
Hacıibrahimoğlu’nun birçok gazete ve dergilerde makaleleri yayınlanmıştır.
Yayınlanmış kitapları:

1- Bir Demet Hukuk, Bir Tutam Adalet.

2- İmralı’dan Strasbourg’a,

3- Siyasî Partiler ve Seçim Sistemleri,

4-  Türkeş.

 

Önceki İçerikDemokratikleşmeye Bak
Sonraki İçerik“Fitne Katilden Eşedd”
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.