Ak Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve milletvekili Binali Yıldırım bugün yaptığı basın açıklamasında, kaybettiği 31 Mart seçimleri için “Bu seçim murdar olmuş bir seçimdir. Murdar olmuş etin kavurması olmaz” şeklinde açıklama yaptı. Açıklamayı okur okumaz, “acaba tam olarak ne demek istedi?” düşüncesiyle hemen Türk Dil Kurumu’na başvurdum. TDK’ya göre “murdar” kelimesi şu anlamlara gelmektedir. 1) sıfat Kirli, pis. 2) Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse). 3) Dini kurallara uygun olarak kesilmemiş olan (hayvan). (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama= gts&guid=TDK.GTS.5cb4b9f6c880f7.00082785 )
Binali Yıldırım’ın “murdar” sözünü hangi anlamda kullandığını bilemiyorum ancak bildiğim bir şey var ki hakikatte seçim değil ama siyaset murdar oldu.
Türkiye’nin Ak Parti Kaynaklı Problemi
Ak Parti’nin ve yöneticilerinin Türkiye’nin problemlerine karşı lakayt tavrını, ülkenin problemlerini çözmek gibi bir dertlerinin olmadığını, eskaza ülke problemlerini dert etseler bile bu problemleri çözmek için gereken evsaf ve kabiliyete sahip olmadıklarını yazmaktan usandım. Ak Parti’nin yönettiği Türkiye’ye baktığımda, Peter Prensibi’nin (*) dünyada başka hiçbir ülkede ve organizasyonda görülemeyecek şekilde hayata geçtiğini görüyorum.
Ancak, Türkiye’nin Ak Parti kaynaklı problemi çok daha büyük. Ak Parti sadece Türkiye’yi kötü yönetmekle kalmıyor, bu ülke insanının mazisinden tevarüs eden değerleri birer birer yıkıp tarumar ediyor. Ak Parti, iktidarının özellikle son yıllarında demokrasiyi, hukuku, eğitimi zaten yerle bir etti. Mental olarak ise siyasi ahlakı, siyasi nezaketi, devlet olgunluğunu, dini duygu ve hisleri, helal-haram hassasiyetini ve en önemlisi güvenilirlik kavramlarını harap etti.
Millet İradesine Darbe
İstanbul’da seçimi CHP (daha doğrusu Millet İttifakı) adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazandığının belli olduğundan beri Ak Parti’nin bütün ayarları bozuldu. Seçim sonuçları belli olalı iki haftadan daha fazla bir süre geçmesine rağmen Ekrem İmamoğlu’na mazbatası hala verilmedi. Kanuna ve hukuka açıkça aykırı usullerle tekrar tekrar oy sayımı yapılarak seçim sonuçları sulandırıldı ve adeta millet iradesine darbe vuruldu.
Seçim sonuçlarıyla alakalı asıl traji komik olansa Ak Parti yöneticilerinin seçimlerin şaibeli olduğu(!), CHP’nin taşıma seçmen uygulaması yaptığı (!), özelikle Büyükçekmece’de sahte seçmen kayıtları olduğu (!) gibi absürt iddialar ileri sürmeleriydi. Hâlbuki daha seçimlerden önce muhalefet özellikle bu sahte seçmen kaydı konusunda yoğun itirazlarda bulunmuş, YSK ve Ak Partili yetkililer ise bu itirazlara bıyık altından gülerek Türk seçim sisteminin dünyanın en güvenli seçim sistemi olduğu yönünde cevaplar vermişlerdi. Tabi ki itirazlar da reddedilmişti.
Okey Oynarken Taş Çalıp Mızıkçılık Yapan Çocuk
Henüz bir üniversite öğrencisi olduğumuz ve arkadaşlarımızla sabahlara kadar okey oynadığımız rint zamanlarımızda, okey oynarken taş çalan eden bir arkadaşımız vardı. Bu arkadaşımız ne zaman taş çalmasına rağmen mağlup olsa, masadaki diğer oyuncuları taş çalmakla itham eder ve hemen mızıkçılığa başlardı.
31 Mart seçimlerinden beri “şaibe”, “hile”, “sahte seçmen” diye bağıran Ak Parti, benim gözüme, okey oynarken taş çalıp mızıkçılık yapan çocuk gibi görünüyor.
Birilerinin Şahsi Menfaatlerinin Temin Edilmesi
Siyaset kurumu dünyanın her ülkesinde taht oyunlarıyla, entrikalarla yürür. Ancak siyasetin dünyadaki hiçbir ülkede son yılların Türkiye’sinde olduğu kadar bayağılaştığına şahit olamazsınız. İki sene önce bir tane adamın şahsi kariyeri için bir referandum yaptık ve referandum devam ederken seçim kuralları değiştirildi. Böylece, uğruna referanduma gidilen adam kariyer hayallerine vasıl oldu.
Bugün olansa farklı değil. Sırf bir tane adam belediye başkanlığı seçimlerini kaybetti diye, demokrasi, sandık, seçim, millet iradesi ve hukuk ayaklar altında çiğneniyor. Bu adam belediye başkanı olsun diye seçimlerin -millet iradesine ve hukuka aykırı şekilde- yenilenmesi bile gündemde.
Siyaset, vatandaşların sorunlarının çözülmesi için var olan bir kurum, birilerinin şahsi menfaatlerinin temin edilmesi için değil.
Siyaset Kurumunun Yeniden Dizayn Edilmesi Gerekmektedir.
Başa dönelim. Binali Yıldırım’ın, “Bu seçimler murdar olmuştur” derken, murdar sözünü hangi anlamda kullandığını bilmiyorum. Ama tekraren belirteyim ki Türkiye’de asıl murdar olan seçimler değil, siyasetin ve siyasi partilerin bizzat kendileridir. Ve ben burada “murdar” kelimesini TDK’nın tanımladığı üç anlamda da kullanıyorum.
Türkiye’de siyaset kurumu kokuşmuş durumda. Siyaseti bu kokuşmuşluktan kurtarmak için, sahneye sürekli olarak yeni yüzler çıkacak şekilde siyaset kurumunun yeniden dizayn edilmesi gerekmektedir.
Bu dizayn etmeye de mevcut tüm siyasi partilerin ve artık derisi kalınlaşmış, ar damarı çatlamış bir kısım siyasetçilerin lağv edilmesiyle başlanması lazımdır.
(*) Peter Prensibi; “Bir hiyerarşi içerisindeki her birey kendi yeteneksizlik seviyesine kadar yükselir” şeklinde özetleyebileceğimiz teori.