Dünya Sağlık Örgütü anayasasında sağlık şöyle tanımlanmıştır: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Bu tanıma özürlülük, engellilik, hastalık, hastalık tablosu(sendrom), bozukluk (disorders) ve benzeri tüm normalden sapmaları kapsar. Burada normalin tanımı gibi bir felsefi meselemiz de oluşmaktadır. Önce tüm bu isimlerin anlamını açıklayalım ve sonra bunlar arasında ne fark vardır ve tanımın hayatımıza etkileri nelerdir, sorularına cevap arayacağız.
Özürlülük, sağlığın bozulması sonucu oluşan yetersizlikten dolayı herhangi bir yeteneğin normal kabul edilen bir kişiye göre azalması veya kaybedilmesidir. Bireysel düzeydeki bozuklukları ifade eder. Özürlülük hali engelliliğe yol açar. Mesela, bir kişinin gözlerini çesitli nedenlerle görmemesi, körlük özrüne, bu da normal harflerle yazılan yazıları okuyamama engeline neden olur.
Hastalık ise vücutta veya zihinde meydana gelen, rahatsızlık, dert ve görev bozukluğuna yol açan anormal bir durum olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma özürlülük, sendrom, belirti, yaralanma, diğer tüm anomalileri kapsar. Sendrom ise belirli belirti ve bulguların bir arada bulunmasıyla oluşan ve genellikle sebebi tam bilinmeyen veya birden fazla nedeni olan hastalık tablosudur. Bozukluk (disorders) ise vücutta oluşan fonksiyonel (görevle ilgili) anomali ve kusurdur. Ruhi, genetik, fiziki, davranışla ilgili, şekille ilgili ve organın yeteneği ile ilgili olabilir. Tüm bu hastalık tabloları çoğu zaman içiçe geçmiştir. Trisomi 21 ( 21. Kromozoun üç tane olması) bir genetik bozukluktur. Bu bozukluk DOWN sendromuna yol açar. Down sendromunda birçok fiziki ve mental yetersizlik, bozukluk görülebilir. Bir kısmında, ileri yaşlarda diabet ve lösemi vb başka hastalıklarda normal insanlara göre daha sık görülür. Sadece omurganın şekil bozukluğu olan kifoskolyoz (kanburluk) ruhsal ve bedenle ilgili çeşitli bozukluk, hastalıklara neden olabilir.
Hastalık ve sağlığın kişiye göre farklı algılanması vardır. Sigara içen bir insandaki öksürük kişide gündelik yaşamını etkilemiyorsa, kişi kendini sağlıklı sanır. Oysa, bu kronik bronşitin veya kanserin ilk belirtisi olabilir. Benzer biçimde menisküsünde küçük bir yırtık olan büro işçisinin sağlığı kendine göre iyidir. Fakat, bir futbolcu için bu büyük bir sağlık problemidir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımı geniş, her türlü sağlık problemini kapsayıcı olmasına rağmen, bazı handikapları beraberinde getirmektedir ve bazı eksiklikleri de vardır. Şöyleki: Aynı büroda çalışan iki memurdan her ikiside bel ağrısında şikayetçi olsun. Bunlarda biri ara sıra aldığı ağrı kesiciler, masaj, gerilme egzersizleri ile ağrısını kontrol ederken, diğeri biraz tembel ve pimpirikli ise doktora gidecektir. Doktor buna Türkiye’de ve Dünya’da çoğu doktorun yaptığı gibi MR veya BT çektirecektir. Büyük olasılıkla diğer arkadaşında da olan, çoğu zaman bir önemi olmayan bulging (fıtıklaşma) çıkacaktır. ( Not: Bulging sinir basısı yapıyorsa veya yapma tehlikesi varsa önemlidir) Doktorda” teşhisi koydum ! „ diye, bunu hastasına açıklayacak ve hastamızın gül gibi bir hastalığı olacak, bundan sonra ” Acaba felç olur muyum? Benim halim ne olacak? „ gibi sorularla psikolojik durumu bile bozulacak, iyice hasta olacaktır. Yukarıdaki tanıma göre her iki memurumuz da hasta olsa bile,” gerçek hasta kim? ve bunu kim hasta etti? „ sorularının cevaplanması gerekir. Bu ve buna benzer durumları diğer birçok bozukluk veya hastalıkta da görmekteyiz. Ben bu nedenlerle, herkesi hasta yapan bu tanımların hatalı olduğunu düşünüyorum.
Doğrusu tetkik edilirse, hele biraz da orta yaşı geçmişseniz sizde hastalık bulunmaması mümkün değildir. Yüzünde veya sırtında küçük veya büyük önemi olmayan bir ben, leke ve hatta lipom olan, önemsiz bir sırt eğriliği olan kişiyi hastamı sayalım? On hastanın birinde görülebilen karaciğer yağlanmasına bağlı hafif (iki misli artmayan) karaciğer enzimlerinin yüksekliğine ne diyelim? Hatta bu daha fazla artmış olsun ve hastamıza steohepatitis teşhisi koyalım, bilinen etkili tedavisi olmayan ve siroz yapma riski çok da fazla olmayan bir teşhis koyarak ne elde edebiliriz? Kendi branşımdan örnek verecek olursam: Diyelim ki bir hastada rutin kontrolleri sırasında pıhtılaşma testleri hafif uzun bulundu. Doktorumuz da bilgili ve meraklı biri, araştırdı ve hastanın hafif derecede Von Willebrand hastası olduğu teşhisini koydu. Hastamız, 45 yaşında kadın ve 3 doğum yapmış ve defalarca küçük yaralanmaları olmuş, hiç aşırı kanaması olmamış. Genetik geçen ve bir tedavisi olmayan bir hastalık teşhisi koymakla, hastamızın psikolojini bozmaktan başka ne elde ettik? Ben bu tür durumların kişinin bedenen veya ruhen tam bir iyilik hali olmamasına rağmen, hastalık olarak adlandırılmaması kanaatindeyim.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımında bir de sağlığın sosyal yanına değinilmiş. Sosyal olarakta iyi olmak gerekiyor. Herhalde en tartışmalı konu budur. Bu durumda yaşadığımız toplumun kabulleri, değerleri, bizim üzerimizdeki etkileri de hastalık yapabiliyor. İnsanın iş bulması, emekli olabilmesi, güvende hissetmesi ve toplumda kabul görmesinin sağlığına tesir ettiğini kabul etmek gerekir. Fakat, modern toplumda üzülmeye, dinlenmeye, düşünmeye zaman kalmadı. Hızlı ol! Çabuk karar ver! Mutlaka geçmelisin! Birinci olabilirsin! Ve benzeri tavsiyeleri hergün dinlediğimiz toplumda, ruhen sağlam kalmak mümkün değil. Bunu en iyi herhalde ÖSS sınavıyla açıklanır. Çocuklarımız, bizim oyun oynadığımız ve gelecek hayalleri kurduğumuz çağda dersane ve okul arasına sıkışıyor. Ve matematikten yüz kişiden seksenini geçememişsen başarısızsın. Dikkat! Yetmiş dokuzunu geçtin, yine de yetmedi. Senin çok iyi berber, terzi, kasap, tornacı, kaynakçı vs. olmanın hiç kıymeti yok. Gelde hasta olma !