Rıdvan Çongur’un Çınar Yaprakları

64

 

Ankara’dan Dr. Necmettin Turinay dostum telefon ettiğinde hemen ruhuna fatiha gönderdim Rıdvan Çongur’un. Ortak dostumuz ve ağabeyimizdi davamızda. 81 yaşındaki genç ruhlu aydın mekanın cennet olsun. Yönetim farkında mı idi böyle bir münevverin ama yine de TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’e Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ile birlikte konferans için gittiğimiz Şükrü Balcı Polis Yüksek Okulu’nda taziye telgrafı çektik. Daha sonra özel kalem geri döndü teşekkür etmek için. TRT yayın prototipini değiştirerek Rıdvan Çongur’un programından örnekler verdi, okuduğu şiirleri yayınladı. Edebiyatçılar ve idealizm sahibi insanlar mutlu olmuştu bu yayınla.

Marifet Yayınları’nın neşrettiği Hüdevendigar Onur’un Türk Sağı Sözlüğü’ne baktım Rıdvan Çongur için; bu ilk milliyetçi, muhafazakar TRT Spikerine yer verilmemişti. Bittabi medyamızda da çok az yer aldı, köşe yazıları ise maalesef yayınlanmadı, 12 ulusal televizyonumuz es geçti. Hepsi de büyük bir vebal yüklendiler. Rıdvan Çongur ve arkadaşları davamıza ilk harcı koyanlardandı.

YUNUS EMRE ŞİİRLERİNİ DİNLEMEK

Belki bazılarımız  Rıdvan Çongur’u MSP Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile 1977 yılındaki TRT Televizyonunda yaptığı söyleşi ile hatırlayabilirsiniz. Sonra söyleşinin kitabı da yayınlandı. Rıdvan Çongur Ankara’da İlahiyat Fakültesini bitirdikten sonra TRT’nin açtığı imtihanları kazanarak girdi(1958). Spikerliği kazanmıştı ama o solcu olmadığı için düz memur yaptılar. İsmail Cem de TRT yönetimine gelince bir köşeye itildi. Bu süre içerisinde Rıdvan Bey Türk Ocağı ve Aydınlar Ocağı gibi önemli sivil toplum kuruluşlarının hem en faal üyesi, hem de yayınlarında imzası olan biriydi. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ile bu STK’lardan dostlukları vardı.

Nevzat Yalçıntaş TRT’ye genel müdür olunca itildiği köşeden yayıncılığa terfi etti. Özellikle İnanç Dünyası programında okuduğu Yunus Emre ve Mehmet Akif Ersoy şiirleriyle hemen dikkat çekti.  Peşinden bazı programları o davudi sesiyle seslendirdi. TRT daha sonra bu şiirleri CD ve DVD olarak yayınladı. Hala da bu eserler kitap kulüplerinde dikkat çekiyor.

Kendisini Türkiye Yazarlar Birliği’ni 14 yazar arkadaşımla birlikte kurarken tanıdım(1978).  Kuruluş hazırlıklarımızı yerimiz olmadığından Aydınlar Ocağı’nın Sıhhiye Necatibey Caddesi üzerindeki mekanında yapıyorduk. Resmi adres olarak benim Konkur Sitesi İstanbul Caddesi 335/25 nolu evi göstermiştik (1978). Böyle bir girişimimizden çok mutlu oldu ve hemen üye kayıt fişi isteyerek doldurdu. O yıllarda DPT’de görevli, daha sonra Kültür Bakanı olan Avni Akyol da öyle.

RIDVAN BEY TACETTİN DERGAHI’NDA

47. Ölüm Yıldönümü dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy’u TYB olarak Ankara’da bir programla anmıştık. Belki bu ilk defa oluyordu. O gün Rıdvan Çongur Taceddin Dergahı’nda okuduğu Safahat’tan şiirlerle herkesin gönlünü fethetti. Öyle etki husule getirdi ki kendisiyle Serhan Güzel imzasıyla bir röportaj yaptım. Çünkü TRT’de çalışıyordum. Yanımızda da kurucu üyemiz Yavuz Bülent Bakiler ve değerli şair valimiz Rahmetli Ali Rıza Akdemir var. Hep birlikte Kültür Bakanlığı tabildotuna davet edildik. O öğle yemeği sırasında ben sordum Rıdvan Bey cevapladı, Milli Gazete’de “Sanatçıyla Sohbet”in bilmem kaçıncısı olarak yayınlandı. Bu dizide 40’a yakın arkadaşımla söyleşiler yaparak Milli Gazete’nin yeni atılıma katkı veriyordum. Rıdvan Bey, Eskişehir İkbal ile yazı hayatına girdi. Yıl 1950, yaş 18. Sonra Varlık, Türk Dili, Türk Yurdu, Hisar, Çağrı, Töre ve Milli Kültür’de yıllarca hatıra, şiir ve denemeler yazdı.

Bakın ne diyor bana o gün Rıdvan Ağabey;

-Ben aklımın erdiği günden beri şiir okurum.1932 Şanlıurfa Birecik doğumluyum.1958’e kadar şiir yazdım. O yıllarda bir edebiyat dergisinde şiirlerinizin yayınlanması başlı başına olaydı.Yine o zamanlar şiir yıllıkları yayınlanırdı. Varlık en hacimlisiydi. Ancak ekonomik kaygı sanattan önce geliyordu bunlar için. Her gönderenin şiiri bu yıllıklarda yayınlandı(1954). Öteki binlerce şair gibi aynı duruma düşmek istemedim. Yazmayı bıraktım. Okumaya başladım. Bir şiir okumak demek, yazanın sorumluluğuna katılmak demektir. Fuzuli’yi tanımadan Fuzuli’den beyit okuyamazsınız.

DERTLİ DOLAP DÖNÜYOR

Dahasında bakın neler anlatıyor Rıdvan Çongur;

-Radyoya beni bağlayan bir saatlik “Dertli Dolap” isimli kültür programıdır. İşte bu hızla TRT Televizyonunda yıllarca Yunus’tan Seslenişler’i gerçekleştirdim.

Şair Kerim Aydın Erdem TRT Genel Müdürü olunca yakın arkadaşı Necdet Evliyagil’in  “Şiir Dünyası” saatinde nasıl şiir okuduğu aklıma geldi ve sordum;

“-Türk Şiiri’nin en kötü şekilde seslendirilmesi benim için büyük üzüntü kaynağıdır!” Bu bir sanatçı kıskançlığı mıydı?  Diye yine sordum Rıdvan Bey’e hemen “hayır” dedi. Ekledi “Ben iyi şiir okuduğum gibi, iyi şiir okuyanı da tanırım. Türkiye’de iyi şiir okuyan ilk ona girerim. Devlet televizyonu  böyle  bir şiir okuma heveslisine ehlileri dururken bu görevi yaptırması büyük hatadır.

TRT Müzik ve Eğlence Müdürü Adem Gürses (Halen ATV Genel Müdürü) “Necdet Evliyagil’in şiir okuduğu saatlerde ağzından ha şimdi veya biraz sonra protezi fırlayacak diye beklerdim” esprisi de bunun çerezi olmuştu.

KEÇİBOYNUZUNDAN BAL ÇIKARAN NESİL

1950’lı yıllarda Nihal Atsız’ın Orkun ile  Bekir Berk’in neşrettiği Komünizmle Savaş ve Hüsamettin Bozok’un yayınladığı Yeditepe dergilerini memleketine getirterek, dağıtıyor, abone buluyor, okutuyor. Yeditepe’nin aşırı sol yayını üzerine bundan vazgeçiyor. Bu dergilerin tesiri ile  dilde bir şuurlanma hisseden Rıdvan Çongur 27 Mayıs sonrası Türk Dil Kurumu’na üye oluyor (1961). Sebebi ise Mustafa Kemal’ın Nutuk adlı eserini sadeleştirerek  radyoda yayınlatması. Teklif de TDK’dan geliyor zaten. İlk on yıl iyi gidiyor TDK macerası. Hatta  TRT Ödülünü bile koydurtuyor.  Jürisinde de üye. TDK semirince para pul davaları başlıyor, ideolojik ayrışmalar oluyor, makam, mevki ve imkanlar artıyor. TDK uydurmacayla da tahammül edelimez hale geliyor ve ayrılmaya karar veriyor. Bu konuda diyor ki “TDK o yıllarda batılılaşma adına Türkiye’ye tuzak kuruyor, bir oyunun parçası haline geliyordu.”

Kendisinden söz konusu gün sonrasına ait bir değerlendirme istemiştim.

-Osmanlı gittikten  ve milli mücadele kazanıldıktan sonra milli bir edebiyat kurulacaktı.1925-35 yılları arasında  filizlenen milli ruh diri tutulamadı. İnkılap gösterisi içinde olaya ciddi yaklaşılamadı. Milli düşünce bilerek veya bilmiyerek tepildi. 1960 sonrası daha da köksüz bir nesille bugünlere gelindi. Buna mükabil keçi boynuzundan bal çıkaran bir nesil de yetişti. Mevcudu 10 parmağın mevcudu kadar az. İşte bunlar milli düşüncenin nüvelerini, davranışlarında ve düşüncelerinde temel aldılar. İnanıyorum iman ve irfan temeli üzerindeki bu nesil başarılı olacaktır. Bunlarda sizlersiniz.

BİR ÖRNEK MÜTEKAİT AYDIN

Rıdvan Çongur’un  bu itirafı belki rüya gibi geliyordu o günlerde, ancak bu rüyasının gerçekleştiğini de gördü.

Altı yıl TRT’de birlikte çalıştım kendisiyle. Sürekli taciz edilen TRT’deki arkadaşlarımıza sahip çıktı. 1982 yılında TRT Program ve Planlama Dairesi Başkanı olarak emekli oldu. Yine sormuştum kendisine “Emekli bir sanatçı gününü nasıl geçirir?” Cevabı şöyleydi;

-Ben emekli olmadım. 25 senem dolduğu için ayrıldım. Ama çalışıyorum. Günün 12 saati yetmiyor. Anadolu Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyim.(Sonra buna Gazi ve Selçuk Üniversiteleri de eklendi.) Devlet Planlama Teşkilatı’nın(DPT) 5. Kalkınma Planı’nın hazırlığı için görev üslendim. Emekli olmayı düşünmedim bile.

Emekli olduktan sonra çok daha faydalı çalışmalar yaptı, eserler neşretti. Söz Sanatı, Güzel Söz Söylemek(TRT), TDK Anıları, Edebiyat Dostlarım, biyografı olarak Tevfik İleri, İlhan Geçer, Ahmet Tufan Şentürk, Yahya Kemal Bayatlı, Doğan Kasaroğlu, Adnan Öztrak, Remzi Oguz Arık ve Orhan Şaik Gökyay hemen akla gelen yayınlanmış kitapları. 80.Yıl Şeref Belgesi almıştı (2012) TDK’dan.

SİZİN İÇİN 20 YIL SONRASINI DÜŞÜNMEK

İstirahat etmek için yazlıklarında emekliliklerini geçiren dostlarımızın kulakları çınlasın. 81 yaşında bile Rıdvan Çongur koşturup duruyordu. Kendisini son olarak geçen sene sonbaharda Kubbealtı’nın Çemberlitaş’taki merkezinde görmüştüm. ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın yanında bir süre sohbet etmiştim.  Mekanı cennet olsun.

Muhafazakar medyanın önemli bir bölümü neden böylesine imtihanını iyi vermiş aksakallara bigane acaba? Siyasi veya ekol taassubu mu, yoksa refahın verdiği bir rahatlık mı? Kendileri 20 sene sonra nasıl anılacak acaba düşünebiliyorlar mı? İşte bu usta aksakallarımızdan biri de İsmail Kazdal. Pazar günü Yenişafak’tan Büşra Sönmezışık İsmail Kazdal ağabeyi taşındığı İstanbul Kartal’da bulmuş ve derin bir röportaj gerçekleştirmişti. Yüreğine sağlık Büşra! Madem öyle bir tiyö vereyim bu kızımıza romancımız, Halide Nusret Zorlutuna merhumun kızı Emine Işınsu Hanım Ankara’da, Büyük Doğu Dergisi’nin Yazıişleri Müdürlerinden Ali Haydar Öztürk ağabey de Aydın’da oturuyor.