Kalpler Allah’ı Anmakla Huzur Bulur (1)

63

 

İnsanın Yüce Yaratıcısına kulluğunu ifade etmesinin yollarından biri de zikirdir. Zikir, ibadetlerin özü ve amellerin en faziletlisidir. Bunun için Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin”(Ahzâb, 33/41) buyrularak, inananların Allah’ı çokça anması emredilmiş; ayrıca Allah’ı çok zikretmenin kurtuluş sebebi olduğu (Enfâl, 8/45), Allah’ı çokça anan erkeklerle kadınlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat olduğu (Ahzâb, 33/35) bildirilmiştir.

Zikir sözlükte “anmak, hatırlamak, yâd etmek, bildirmek, öğüt vermek, ezberlemek” manalarına gelmektedir. Dinî bir kavram olarak ise zikir; Allah’ı anmak ve hatırlamak, O’nu unutmamak ve gaflet halinde olmamak, Allah’ın güzel isimlerini ve tekbir, tehlil, tesbih, tahmid cümlelerini tekrarlamak,  her işi Allah’ın rızasını gözeterek yapmak demektir. Zikrin çoğulu ezkâr ve zükûrdür. Zikrin zıddı ise, “hatırdan çıkarıp unutmak” manasına gelen “nisyan”dır. Zikir, aynı kökten gelen kelimelerle birlikte, Kur’an’da üç yüze yakın yerde geçmektedir. Ayrıca zikr kelimesi, Kur’an, namaz ve şeref manalarına da gelmektedir. (Bkz. Kalem, 68/51, Talâk, 65/10; Hicr, 15/6, Ankebût, 29/45; Âl-i İmrân, 3/191; Nisâ, 4/42; Enbiyâ, 21/10; Zuhruf, 43/44)

Zikir; dil, kalp ve beden ile olmak üzere üç çeşittir. Dil ile zikir; Allah’ı güzel isimleri ve sıfatları ile anmak, Kur’an okumak, dua etmek, tesbihat cümlelerini dilde tekrar etmektir. Kalp ile zikir; insanın her söz ve davranışında Allah’ı hatırlaması, Allah’ı gönülden çıkarmamasıdır. Beden ile zikir ise; bütün organların Allah’ın emirlerine uyması ve yasaklarından sakınması ile yani kulun Allah’ın rızasına uygun yaşamasıyla olur.

Kur’an-ı Kerim’de insanın kulluk/ibadet için yaratıldığı (Zâriyât, 51/56) belirtilmekte; birçok ayet-i kerimede insanlara Allah’a ibadet etmeleri emredilmektedir. (Bkz. Bakara, 2/21; Nisâ, 4/36; Mâide, 5/117; Necm, 53/62) İbadet ve kulluk kavramı çok geniş kapsamlıdır. Allah’ın rızasına yönelik her türlü söz ve davranış ibadet olarak kabul edilmektedir. Bu manada Allah’ı anmak ve unutmamak anlamına gelen “zikir” de ibadet kapsamı içinde yer alır. Hatta Kur’an-ı Kerim’de; “Allah’ın zikrinin ibadetlerin en büyüğü”(Ankebût, 29/45) olduğu bildirilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de akıl sahibi insanların her durumda Allah’ı zikrettikleri belirtilerek bu davranışları övülmektedir: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar.”(Âl-i İmrân, 3/191) Ayet-i kerimede insana mahsus farklı davranış biçimleri örnek verilerek, insanın her zaman, her vaziyette ve her şart altında Allah’ı hatırlaması ve O’nu anması gerektiği ifade edilmiştir.

Müfessir Râzi, ayette geçen, “Allah’ı zikrederler” ifadesinin dilin kulluğuna; “ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken” ifadelerinin de organların kulluğuna; “göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler” ifadesinin ise, kalp, akıl ve ruhun kulluğuna işaret ettiğini söylemiştir. (Râzi, Tefsiru’l-Kebîr, IX, 135)

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hayatında zikrin önemli bir yeri vardı. O, daima Allah’ı zikreder ve zikirle meşgul olmaktan büyük bir haz alırdı. Nitekim Hz. Aişe (r.anha) validemiz şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.s.) her zaman ve her durumda Allah’ı zikrederdi.”(Müslim, Hayz, 117)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de, “Rabbini zikreden kimse ile etmeyen kimsenin misali diri ile ölü gibidir”(Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII, 35) buyurarak, zikrin önemini belirtmiştir. Bir hadis-i şerifte de amellerin en iyisinin, Allah katında en temiz ve derece bakımından en yükseğinin “Allah’ı zikretmek” olduğunu bildirmiştir. (İbnMâce, Edeb, 53; Tirmizî, Deavât, 6)

Allah Resûlü (s.a.s.) sevabı en çok ve en faziletli zikri de hadis-i şeriflerinde şöyle haber vermiştir: “Zikrin en faziletlisi, “La ilahe illallah”  demektir.”(İbnMâce, Edeb, 25; Riyazü’s-SalihinTercemesi, III, 39)“Şüphesiz ki Allah, kendi rızası için “La ilahe illallah” diyen kimseyi cehenneme haram etmiştir.”(Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 366)

Nazargâh-ı İlâhî olan kalbin gıdası ve cilası Allah’ı zikirdir. Kalp, zikir sayesinde nurlanır, huzur ve sükûnete kavuşur. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de; “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur”(Rad, 13/28) buyrulmuştur.

(Haftaya devam edecek)