Referanduma Giderken

56

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti referandum sebebiyle tarihi günlerinden birilerini daha yaşamaya başladı.

Ülkeyi sekiz yıldır çok kötü bir şekilde yöneten AKP iktidarı, yaptıklarını, referandumla taçlandırmak istiyor.

Türk Milleti vereceği kararla ya yeniden varım diyecek ya da tarihin derinliklerinde yer alan milletler mezarlığına doğru yol almaya devam edecek. İnşallah kendisini Türk Milletine mensup olarak görmeyenlere okkalı bir tokat indirirde yeniden tarih yazar.

Türkiye, cumhuriyet döneminin en karanlık bir döneminden geçiyor. Ülke; sanayisi, tarımı, hayvancılığı, turizmi, bürokrasisi, özelleştirmeleri ve yönetimi ile Osmanlı – Türk Devleti’nin son döneminde olduğu gibi ya yabancıların  ya da kendisini Türk olarak görmekten hicap duyanların eline geçti.

Milli sanayi küçüldü, üretim geriledi, işsizlik halkın belini büktü, emekli “yaşar ölü” haline geldi, doğmamış çocukların borcu binlerce dolara ulaştı buna karşılık yabancıların eline geçen bankalar tarihi karlar elde etti ve yeni dolar milyarderleri türedi.

Amerika başta olmak üzere İngiltere, Almanya ve İsrail gibi ülkelerin, satılık ve hain cemaat ve tarikatları birleştirerek iktidara getirdiği anlayış, fakirleştirdiği Türk Milletini dinimizle korkutarak her türlü melaneti işlemeye devam ediyor.

İşe girmek, devletle iş yapmak ve bürokraside koltuk kapmak; cemaat ve tarikatların vizesinden geçiyor. Devletin TRT’si oldu STR… Halbuki TRT halkın vergisi ile çalışıyor.

Terör, açılım projeleri ile daha da azgınlaştı. Üç ayda 57 şehit ve 115 yaralı var. Yaralılar ne halde bilenimiz bile yok.

Balyoz dediler içeride tutuklu kalmadı. Ama Balyoz diyenler amacına ulaştı. Kafaları bulandırdılar, halkın Türk Ordusuna olan güvenini sarsmaya çalıştılar ve içine ettikleri Türkiye’nin gerçeklerini, Türk Milletinin gözünden, satılmış ve yandaşlaşmış medyanın eliyle kaçırmayı başardılar.

AB’cimi, eski komünist mi veya ne olduğu belli olmayan ama hükümetin yılmaz destekçisi Galatasaray Üniversitesi öğretim üyelerinden Cengiz Aktar aynen ataları gibi sözde kürt meselesinin uluslararası kurullarda çözülebileceğini söyleyerek efendilerine benzerleri gibi  hizmete devam ediyor. Bu adamların ataları Osmanlının da her işini uluslararası kurullara terk etmişti.. Sonuç yirmi milyon küsur kilometrekare topraktan yedi yüz otuz bin küsur kilometrekare toprağa güç bela tutunmak oldu. Unutmadan bir de bunlara bölücübaşının İmralı’daki rahatını raporlayan AB komisyonunu da ekleyelim. Kırk bin kişinin katlinden sorumlu adamın rahatı hükümete ve AB’ye emanet.

Mavi Marmara’nın ikinci çuval vakası olduğunu konuşmuyoruz bile. Helal be Kasımpaşa Kaplanı kim tutar seni… Merak etme millette seni tutacak derman bırakmadın.

İçinizi daha fazla karartmadan sadede gelelim; referandum  konusu olan anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak 28 Mart 2010 günü yani yaklaşık üç buçuk ay önce “Bir Tuzak Daha: Anayasa” başlıklı bir yazı yazdım. Yeniden okuyun bir bakalım. Üç buçuk ayda ne değişmiş? Eğer bir değişiklik bulursanız ben buradayım!

“Son günlerde hepimizin biraz merak ve biraz da şüpheyle izlediği yeni anayasa tartışması var.

Ülkemin bu kadar yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu bilmiyordum!

Meğer bütün sorunlarımızın başı şimdi 12 Eylülcülerin Anayasası olarak tanımlanan fakat halkın yüzde doksanının onayladığı bu anayasaymış… Bu halkta hiç bir şeyden anlamıyor! Böyle bir anayasaya evet denir mi?

Ancak sevindiğim husus mevcut anayasanın yerine yeni bir anayasa kabul edilince ülkemin yaşadığı tüm sorunların çözülecek olmasıdır.

Yeni anayasa ile işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ortadan kalkacak eğitim, sağlık, ulaşım ve enerji gibi temel problemler çözülecek, terör bitecek ve aklıma gelmeyen nice çıbanbaşı patlayacak cerahat temizlenecektir.

Gelecek nesillere sorunları çözmüş ve anamızın ak sütü gibi bir anayasa bırakacağız. Ne mutlu böyle bir anayasayı yapacak olan bizlere!

Sorunlarımızın temeli Anayasa Mahkemesinin yapısı, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu, geçici 15. Madde falanmış. Hakikaten haklı adamlar.Bunları kökünden kaldırmalı!

Birde bunlara seçim barajını düşürmek ve terörle mücadele kanununu kaldırmak da eklenmeli. Bunlar ülke üzerinde fena halde bir yük!

Öyle ya daha geçen gün Hakkari’de askeri konvoy taşlandı. Taşlayanlar yürürlükte olan kanunlara göre suçlu. Çağdaş dünyada böyle suç olur mu? Bu kanunu derhal kaldırmalı. Hatta yetmez askeri  konvoyu taşlayanlara maddi yardımda bulunmalı. Belki taş yetmiyordur da!

Aranızda bu kadarla kalmayalım, devleti taşlayanlara maaş da bağlayalım diyenler çıkabilir. Olsun memlekete düşünce özgürlüğü de lazım. Saygı duyarım…

Bunların hepsi yeni anayasa da yer almalı. Zaten varlar yapacağımız iş bunlara yasal dayanak hazırlamaktan ibaret.

Yeni anayasa kömür ve erzak dağıtımını legalleştirmeli,  ülkeye ihanet etmeyi suç olmaktan çıkarmalıdır. Çünkü bizim ülkemizde olan biten bölücülük yolu ile ihanet değil özgürlük mücadelesidir. Ne yapalım yerseniz!

Türk sözcüğü görüldüğü her yerde yasaklanmalı ve halk onayından geçmesine rağmen faşist bir anayasa olarak nitelenen 1982 Anayasasından 66. Madde ve meşhur 301. Madde bir daha anılmamak üzere yeni anayasa tarafından tarihe gömülmelidir.

Türkiye Cumhuriyetini milli ve üniter bir devlet yapısından uzaklaştırması beklenen yeni anayasa demokratik hak kılıfı altında bazı gruplara grev hakkı gibi yasal rüşvetler dağıtılarak yürürlüğe girmelidir.Bu rüşvetin yasallaşmasının önünü açacak bir hukuki gelişme olacaktır.

Türkiye’de yaşadığı bizzat başbakanın dilinden ifade edilen 36 etnik parçanın varlığı yeni anayasa da belirtilmeli, bayrakları anayasal güvence altına alınmalı ve mutlaka özerklikleri tanınmalıdır. Bu bizzat başbakan tarafından deklare edilen gerçeğin ilanından ibaret olacaktır.

Ermenilerin Akdamar’da yılda bir kez dini ayin yapmaları onları kesmez. Bu bir insan hakları ihlalidir. Ermenilere Akdamar’da yılın her günü ibadet izni verilmelidir.

Ayrıca ülkemizdeki bütün kiliseler bizim cemaat ve tarikatlarımız tarafından kampanyalar yapılmak sureti ile dinler arası diyalog felsefesi  içinde onarılıp hizmete açılmalı ve yeni anayasada bu hususlar yasal bir çerçeveye oturtulmalıdır.

Bunları ve daha nice hamleyi yeni  anayasada görmek beklentisi içindeyiz!

Tabii ki yazdıklarımızın hepsi gerçekleri hiciv eden birer latife…

Anayasa hazırlayıcıları yani AKP’nin kurmayları maalesef her seçim öncesinde olduğu gibi yine ülkeyi kutuplaştırarak seçime gitmeyi planlıyor.

AKP iktidarının kutuplaşmalardan beslendiği ve politikalarını bu zemin üzerine oturttuğu gün gibi aşikar.

Baş örtüsü ve müslüman cumhurbaşkanı argümanlarından sonra seçim için yeni bir argüman arayışında olan AKP şimdi de yeni anayasa  silahına sarılmıştır.

İktidar ve yandaşı olan medya ülkenin sorunlarının tek çözümünün yeni bir anayasa olduğunu vurgulayarak muhalefeti halkın gözünden düşürmeye ve köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır.

Bu iktidar döneminde milletin birliği ve bütünlüğü erozyona uğramıştır. Ekonomik sorunlar ağırlaşmış işsizlik ve yoksulluk inanılmaz boyutlarda artmıştır. Dış ve iç borç ise tarihi rekorlar kırmaktadır.

İktidar bunlarla uğraşmak yerine yine yeni bir oyunla sorunları daha da ağırlaştıracak ve içinden çıkılmaz bir hale getirecek olan suni bir anayasa tartışmasını kamuoyunun önüne getirmiştir.

Halbuki yapılacak olan bir uzlaşı ile ihtiyaçları karşılamaktan ibarettir. Ama maksat üzüm yemek değil bağcı dövmektir.

Türk Milleti kendisine reva görülen bu muameleye layık değildir. İnşallah gerçekleri görerek kendisine kurulan ve adına anayasa denilen bu tuzağı da silip atacaktır.”