Bugün askere ve polise yapılan saldırılar ve bölücü terör olayları hayali açılım sürecinin ve ülkeyi tanınmaz hale getirecek YeniTürkiye tezgâhının sonucudur. Dış patentli bu açılım ve çözüm süreçleri hiçbir zaman çözüm olamazdı; çünkü hiçbir ciddi devlet siyasi anlamda intihar edemez ve ayağına da kurşun sıkamaz. Terörü ve silahı seçen, özerklik ve ayrı bağımsızlık peşinde olan terör örgütü, hayale kapılan yöneticilerimizi fena kandırdı ve uyuttu. 13 senede Türkiye tanınmaz hale getirildi. Doğrusu bizimkileri kandırmayan da kalmadı.
Sözde dost ve müttefiklerimiz Türkiye’nin terörle mücadelesini içlerine sindirememişlerdir ve menfaatlerine aykırı bulmuşlardır. Bir dönem güneyimizde yerleşmesine müsaade edilen çekiçgücün terör örgütüne çok yönlü destek olduğu unutulmamıştır. Aktütün Karakoluna yapılan saldırıda teröristlerin konuşmaları çirkin işbirliğini ortaya koymuştur. Teröristler üstlerinden geçen helikopterin “devletinmi; yoksabizimkilerinmi” diye birbirine sordukları yüzlerce örnekten sadece birisidir.
Geçenlerde ABD Beyaz Saray sözcüsünün “her iki tarafa da çatışmadan uzak durmalarını tavsiye ediyoruz” şeklindeki sözleri kamu düzenini sağlamak ve korumakla görevli meşru devlet güvenlik güçlerini yasa dışı bölücü ve kanlı terör örgütü ile aynı seviyeye indirmektir. ABD, kendisini hedef alan terör olaylarında neden iki taraftan bahsetmez; işgale ve saldırıya uğrayanlarla acaba müzakere yapmaz?
2000’li yılların başlarından itibaren TSK’ne kurulan dış kaynaklı kumpaslara âlet olanlar, rövanş hesapları yapanlar, sözde askeri vesayeti kıracaklarını düşünenler, rejimi ve devleti savunmada boşluklar yaratmışlardır. Bu çirkin kumpaslar bugün de sürmektedir. TSK’ne kurulan kumpaslar aslında T.C.’ne kurulmuştur. Genel Kurmay Başkanını bağımlıyargı yolu ile terör örgütünün başı olarak suçlayan sapık anlayış, terörle mücadelede de zaaflara sebep olmuştur. Davalarda kullandıkları ve kahraman ilan ettikleri bazı savcı ve hâkimler yurt dışına kaçmışlardır. Şimdi onlar artık kahraman değil, paralel yapıcı haindir.
Psikolojiksavaşın bir gereği olarak asker neden savaşıyoruz ve neden ölüyoruz diye soruyormuş. Bu saptırma ve bozgunculuğun doğrusu, neden gerektiği gibi savaştırılmıyoruz ve karakol ve kışla savunması yapıyoruz şeklindedir.
Güney Doğu’da bölge halkı kendinden olmayan, milli ve manevi değerlerinden çok uzakta olan ve ülkesine karşı kullanılan örgütü iyi tanıyor. Bazı sözde aydın kılıklı dalkavuklardan ve gazeteci müsveddelerinden gerçekleri çok daha iyi biliyor. Dün Ergenekon, Balyoz ve casusluk davalarında kumpasların içinde ve yanında yer alanlar, hukuksuzluğu destekleyip ona kılıf arayanlar, her milli davada karşımızda bulduklarımız bugün de görevlerini yapıyorlar. Bunların sivil veya az da olsa asker emeklisi olması fark etmiyor. Hepsinin kavgası milli devlet, milli kimlik ve Cumhuriyet Türkiye’siyle…
Türkiye’de istikrar dün de yoktu; bugün de yoktur. AKP 1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinde istikrara oy isteyecektir. Olmayan bir şeye oy istemek suya yazı yazmaktır. HDP’li bakanların hükümette yer alması koalisyonu ve yönetimi paylaşmak istemeyen iktidarın suçudur. Koalisyonu istiyor görünenlerin gönlünde erken seçim – onlara göre seçimin yenilenmesi – ve tek başına iktidar vardır. Uzlaşmaz olan ve demokrasiyi tıkayan kibir ve gururuna yenik düşenlerdir. MHP’nin topu topu 3 aylık birliktelik için şart koştuğu 4 maddeden neden rahatsız olunmuştur? Siyaset biraz samimiyet ve istikrar gerektirir. İstikrarı parti ve şahsi çıkarları için bozanlar, hesaba katmayanlar istikrar için oy isteyemez. Parlamenterdemokrasiyi rafa kaldırıp millikimlikle uğraşmayı demokratikleşme zannedenler, istikrarın önündeki engellerdir. Ülke yararına herkes durum değerlendirmesi yapabilmelidir.