Paranın namusu olur mu? Bir başka ifadeyle kazanılan çok para kişinin namusunu bozar mı? Bir de şöyle soralım: Namuslu kalınarak çok para kazanılır mı?
Para, insan yaşamında önemli bir değer. İktisadın temel aracı. İnsanlar, para kazanabilmek için kaç takla atıyor veya para insana kaç takla attırıyor? İnsana takla attıran, değerlerimizi altüst eden paranın gücü nereden geliyor? Cisim olarak bir metal ya da kağıt parçası hükmündeki paraya bunca itibar niye, uğruna bu kadar düzenbazlık niye? Bu meta için bunca gözyaşı niçin dökülüyor, kan niçin akıtılıyor? Para nerede, ne zaman, kime kalıcı saadet sağlamış?
Parayla ilgili bugüne kadar pek çok söz söylenmiştir. Bunlardan bazılarında para övülmekte, bazılarında küçümsenmektedir. “Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz.” sözünde para, olumsuz yönden değerlendirilirken, “Su sesi, kadın sesi, para sesi.” deyişinde ise para, adeta kutsanmaktadır. Bunun yanında “Para dediğin, el kiridir.” tarzında parayı küçümseyici sözlerimiz de vardır.
Bunların tamamı, bilinenin dışında bir şey değildir. Birkaç gün önce, paraya ilgili beni düşündüren, bir öykücük dikkatimi çekti. İktisat profesörü, ilk dersinde iktisat öğrencilerine şunu söyler: “Arkadaşlar iktisat üçe ayrılır: 1. Bir milyon dolara kadar para kazanmak isteyenler, ticaret… 2. Bir milyar dolara kadar para kazanmak isteyenler, siyaset… 3. Daha fazla kazanmak isteyenler, savaş yaparlar. Bunun dışında benim size bir yıl boyunca öğreteceklerim, zenginlerin ekonomi ile ilgili teorilerinden başka bir şey değildir.” der ve dersine başlar.
İşte paranın namusu burada başlıyor. Paraya bakış açıları yönüyle insanları ikiye ayırabiliriz. 1. Parayı kutsayanlar, 2. Parayı başka kutsalların vasıtası görenler. Parayı kutsayanların gözünde, ona ulaşmayı engelleyen her şeyi ortadan kaldırmak mubahtır. Siyaset, siyasetin paradigması olan entrika, yalan, hile, riya gayet meşrudur, hatta gereklidir. Siyaset, o zihniyetteki insanlara göre, insanların birbirleriyle ilişkilerini kolaylaştıran bir hizmet aracı değil, para kazanmanın demokratik yoludur. Demokrasi, para kazannmaya hizmet ettiği sürece değerlidir, gereklidir. Bu tip insanlara siyaset para kazandırmıyorsa veya az para kazandırıyorsa bu defa yeni bir yol denenmelidir. Adı: Savaş. Bunun için, insanlar, bu tip insanlar tarafından siyasi, etnik özelliklerine göre veya sosyal sınıfları, ırkları, inançları açısından bölünür, kışkırtılır, birbirlerine düşürülür. Çözümsüz sorunlara düşürülür. İnsanlar, sorunların çözümünün savaş olduğuna inandırılır. Bu amaçla; sanat, bilim, mabet, her şey kullanılır. Kişinin, önce güvenlik, sonra düşmanını yok etme duygusu işlenir bu tip insanlar tarafından. Artık pazar oluşmuştur; silah siparişleri gelmelidir. Her sipariş; gözyaşıdır, kandır, dramdır. Olsun, bunun bir önemi yok. Önemli olan, para babalarının önce cepleri sonra mideleri şişmelidir. Kazancın sınırı kalmamıştır. Milyon, milyar dolarlar elde edilen parayı ifade etmeye yetmez.
Para her şey değildir, sadece bir şeydir, diyenler; parayı gerçek konumuna oturtanlardır. Parayı önemsemezlik değil, paraya layık olduğu değeri vermektir, bu yaklaşım. Daha yüce değerlere inananların, geniş ufuk sahiplerinin ölçüsüdür bu. Parayı bir efendi değil, köle olarak görmek bir ahlakın eseridir. Entelektüellikle, bilgiyle ya da bilimle ilgisi yoktur bunun. İnsanı erdemli kılan yüksek ahlaktır, bunun öğretisi. Bu öğretiyle yetişen birine bir gün en sevdiği şeyin ne olduğunu sorarlar. Aldıkları cevap, paradır soruyu soranların. Şaşırır soru soranlar. “Nasıl olur bu?” derler. Diğeri: “Parayı o kadar çok seviyorum ki onu hiç elimde tutmuyorum; öldükten sonra karşıma çıksın, benimle olsun diye hemen ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorum.” der.
Para, size pek çok kapıyı kolayca açsa da, pek çok sorunumuzu çözse de onun açtığı kapılar pek kalıcı, bereketli olmuyor. Parayla açılan gönüller çabuk kararıyor. Paranın, zamanla, gönül dünyamızı kirlettiğini, ilişkilerimizi bitirdiğini, değerlerimizi etkisizleştirdiğini görüyoruz. Para için bunca emek, kavga, entrika, göz yaşı, kan değer mi? İlkemiz, parayı küçümsemek değil, onu gerçek konumuna oturtmak olmalı. Bunu başaranlar, yaşamın sırrını kavradıkları için, daha mutlu olurlar.
Namusu olmayan paranın peşini bırakıp daha yüce değerlerin atmosferinde ömür tüketmek gerek. Bu ömrün telafisi yok. Heder edilmiş bir ömür, ne büyük kayıp!